'casta, ni cette bouche-ci, laiffe-moi puiser tous tes baumes, piana,sucres, sales,poivres, et laiffe-moi boire, poivres, sales, sucres, tes sucres baumes'
aşk! nedir dediklerinde hep bana saçma bişeymiş gibi gelirdi! hiç aşık olmamıştım.aslında olduğumu zannediyordum.anlattıkları 'AŞK'ı dinleyince bana abartıyorlarmış gibi gelirdi.meğer yanılıyormuşum.meğer ben daha önce hiç aşık olmamışım ve anlattıkları da masal falan değilmiş, hepsi gerçekmiş. gecenin bi yarısı herkes yatağındayken karanlıkla boğuşmak yalan değilmiş.boş bir sayfayı tek bir isimle doldurmak ve dakikalarce bu kağıda bakıp heyecanlanmak yalan değiliş! yalan değilmiş; koskoca dünyayı,bütün hayatı ve muhtaç olduğun herşeyi bir tek kişinin tek bir bakışına feda emeye hazır olmak...YALAN DEĞİLMİŞ... hayatımı değiştirdin.ben günlerce hayalinle ölürken sen gerçek AŞKI aradığını söylüyorsun...senin aradığın aşk nasıl bir aşk ki bana ütopik gelen bunca garip şeyi yaptırabiliyor.bilmiyorum! bilemiyorum! hayatı,seni ve bunca şeyi idrak edemiyorumbu benim ilk mektubum ve sanırım sonuncusu da bu olacak...sonuncusu diyorum çünkü başka birinin bana senin yaptırdıklarını yaptırabileceğini sanmıyorum.yelda nasıl anlatayım bilmiyorum; duygularımı... her gece yeminler etmek günün her vaktinde extra bir hüzünle dolaşmak ya bilmiyorum yelda... BU AŞK DEĞİL DE NEDİR? önümde yürüyen bir kızı sana hiç bir benzerliği olmadığı halde sen sanabilmek nedir bilemiyorum yelda! seninle konuşurken sanki deprem oluyormuşcasına vücudumun titrediğini, Nemrut'un İbrahim Peygamber için hazırlattığı ateşe düşercesine gözlerine bakıp kavrulmak nedir bilemiyorum yelda? ! karanlıkta oturup hiç bir sebep yokken hıçkıra hıçkıra ağlamayı istemek aşk değil de nedir? dayanamıyorum yelda, yapamıyorum, yaşayamıyorum sensiz.seni seviyorum cümlesi eksik kalıyor artık BEN SANA MUHTACIM YELDA...Ben Sana Mecburum Bilemezsin... ismin çok hoş anlamını merak ettim geçenlerde araştırdım.ve çok anlamlı buldum:'yılın en uzun gecesi' BANA HAYATIMIN EN UZUN GECELERİNİ YAŞATTIN YELDA... sen geceleri tatlı tatlı uyurken ben odamın boşluğunda ılık gözyaşlarımla dua ederdim.o tatlı rüyalarından birinde figüran olabilmek için. kan kaybından giden bir yaralı gibi umarsızdı gecelerim... sensizlik! sonu gelmeyen ızdırapların takma adı... kaçılamayacak kadar yakın tutulamayacak kadar uzaksın bana... beni,saçmalıklarımı,geceyle yalnızlığım kucakladı.karanlık odamın çıldırtan sessizliğinde bir dua misali adını fısıldadım hep.sana seslendim.sessizliğin kulak patlatan çığlıklarını bir tek isminin yankısı bozuyordu.ama anladım ki beni hiç duymadın.senin kapıların bana kapalı.hıçkırıklarım sana hiç ulaşmadı.fısıltılarım seni hiç okşamadı.dualarım hiç kabul olmadı.ne beni rüyanda gördün ne de beni sevebildin! ! ! sana sitem edemem sana kırılamam.artık birşey için dua ediyorum ve bu duamın kabul olmasını çok istiyorum.anladım ki sevmek kavuşmak yada kavuşmayı dilemek değil sevdiğinin bensiz bile olacaksa mutluluğunu istemekmiş.onun için dualarımda sadece MUTLULUĞUNU İSTİYORUM.NERDE OLURSAN, KİMİNLE OLURSAN OL AMA MUTLU OL... ruhun şen olsun üzerinde balmumu olmayan fircadarbesi...
gözlerin gözlerime değince felaketim olurdu ağlardım beni sevmiyordun bilirdim bir sevdiğin vardı duyardım çöp gibi bir oğlan ipince hayırsızın biriydi fikrimce ne vakit karşımda görsem öldüreceğimden korkardım felaketim olurdu ağlardım
ne vakit maçka'dan geçsem limanda hep gemiler olurdu ağaçlar kuş gibi gülerdi bir rüzgar aklımı alırdı sessizce bir cigara yakardın parmaklarımın ucunu yakardın kirpiklerini eğerdin bakardın üşürdüm içim ürperirdi felaketim olurdu ağlardım
akşamlar bir roman gibi biterdi jezabel kan içinde yatardı limandan bir gemi giderdi sen kalkıp ona giderdin benzin mum gibi giderdin sabaha kadar kalırdın hayırsızın biriydi fikrimce güldü mü cenazeye benzerdi hele seni kollarına aldı mı felaketim olurdu ağlardım
gaia'nın çocukları olan pontos ile uranos çocuğudur.kronis babası uranos u annesi gaia'nın verdiği çift bıçaklı çelik tırpanla öldürür çünkü o çocuklarını çirkinliklerinden dolayı yerin altına gizlemiş ve karanlığa mahkum etmiştir.netice de kronis babasını öldürür ve bir parçası sular tanrısı olan pontosa düşer ve sular kaynamaya başlar köpürür adeta ve içinden midye kabuğunda ayakta duran muhteşem güzellikte bir kadın vardır çıplak ve ıslaktır.deniz perileri bu güzelliği alır ve kıbrısa götürür onu karaya çıkarırlar afrodit adım attığı her yerde çiçekler açar yeşillikler olur kıbrıs üzerinde yürüyen bu güzelliğe eşlik eder ve o da güzelleşir
bazı durumlarda gayet faydalı şeyler olabiliyor.mesela heykel yapımında yada tuval hazırlanmasında veya kapı pencere deliklerinin kapatılmasında bir numaralı bir yöntem... bir de bunun insana uygulanı var ki benden uzak olsun...
eğer bu başlıkta kitaptan bahsediyorsak bence okunmaya değer bir kitap.tarihi bir gerçeklik olarak kitaplığımızda bulundurmamız gerek ama söz konusu son zamanlarda vizyona giren ve çinde japon kültürünün anlatıldığı ve bir çinlinin canlandırdığı karakter yüzünden çok eleştirilen bir yapıt olmasıyla yasaklanan sinema ise sadece izlenilebilir film arşivinde olmasa olur...
güzel filmdi doğrusu.filmin konusu şu şekilde; amerika da yaşayan bir cowboy melez bir atıyla dünyanın en uzun ve en çok kazandıran bir at yarışına katılır.yarış arap yarım adasında gerçekleşir.bu yarıştan haberi sanırım bir kadın tarafından olur galiba bir prensesti.ve yarışa gider ilk zamanlar herkes ona güler çünkü kendisi ve komik görünümlü melez atı çöl iklimini bilmemektedir.ama o bunlara kulak asmaz ve yarışa katılır ve bingo! birinci o olur...ve tekrar ülkesine döner falan filan...
inorganik olmayan
her hayat bir sorudur...
macellan boğazı olarak bilinen ve güney amerikanın en güneyinde bulunan takım adalarına verilen ad.
'casta, ni cette bouche-ci,
laiffe-moi puiser tous tes baumes,
piana,sucres, sales,poivres,
et laiffe-moi boire, poivres,
sales, sucres, tes sucres baumes'
aşk! nedir dediklerinde hep bana saçma bişeymiş gibi gelirdi! hiç aşık olmamıştım.aslında olduğumu zannediyordum.anlattıkları 'AŞK'ı dinleyince bana abartıyorlarmış gibi gelirdi.meğer yanılıyormuşum.meğer ben daha önce hiç aşık olmamışım ve anlattıkları da masal falan değilmiş, hepsi gerçekmiş.
gecenin bi yarısı herkes yatağındayken karanlıkla boğuşmak yalan değilmiş.boş bir sayfayı tek bir isimle doldurmak ve dakikalarce bu kağıda bakıp heyecanlanmak yalan değiliş! yalan değilmiş; koskoca dünyayı,bütün hayatı ve muhtaç olduğun herşeyi bir tek kişinin tek bir bakışına feda emeye hazır olmak...YALAN DEĞİLMİŞ...
hayatımı değiştirdin.ben günlerce hayalinle ölürken sen gerçek AŞKI aradığını söylüyorsun...senin aradığın aşk nasıl bir aşk ki bana ütopik gelen bunca garip şeyi yaptırabiliyor.bilmiyorum! bilemiyorum! hayatı,seni ve bunca şeyi idrak edemiyorumbu benim ilk mektubum ve sanırım sonuncusu da bu olacak...sonuncusu diyorum çünkü başka birinin bana senin yaptırdıklarını yaptırabileceğini sanmıyorum.yelda nasıl anlatayım bilmiyorum; duygularımı...
her gece yeminler etmek günün her vaktinde extra bir hüzünle dolaşmak ya bilmiyorum yelda...
BU AŞK DEĞİL DE NEDİR?
önümde yürüyen bir kızı sana hiç bir benzerliği olmadığı halde sen sanabilmek nedir bilemiyorum yelda!
seninle konuşurken sanki deprem oluyormuşcasına vücudumun titrediğini, Nemrut'un İbrahim Peygamber için hazırlattığı ateşe düşercesine gözlerine bakıp kavrulmak nedir bilemiyorum yelda? !
karanlıkta oturup hiç bir sebep yokken hıçkıra hıçkıra ağlamayı istemek aşk değil de nedir?
dayanamıyorum yelda, yapamıyorum, yaşayamıyorum sensiz.seni seviyorum cümlesi eksik kalıyor artık BEN SANA MUHTACIM YELDA...Ben Sana Mecburum Bilemezsin...
ismin çok hoş anlamını merak ettim geçenlerde araştırdım.ve çok anlamlı buldum:'yılın en uzun gecesi'
BANA HAYATIMIN EN UZUN GECELERİNİ YAŞATTIN YELDA...
sen geceleri tatlı tatlı uyurken ben odamın boşluğunda ılık gözyaşlarımla dua ederdim.o tatlı rüyalarından birinde figüran olabilmek için.
kan kaybından giden bir yaralı gibi umarsızdı gecelerim...
sensizlik! sonu gelmeyen ızdırapların takma adı...
kaçılamayacak kadar yakın tutulamayacak kadar uzaksın bana...
beni,saçmalıklarımı,geceyle yalnızlığım kucakladı.karanlık odamın çıldırtan sessizliğinde bir dua misali adını fısıldadım hep.sana seslendim.sessizliğin kulak patlatan çığlıklarını bir tek isminin yankısı bozuyordu.ama anladım ki beni hiç duymadın.senin kapıların bana kapalı.hıçkırıklarım sana hiç ulaşmadı.fısıltılarım seni hiç okşamadı.dualarım hiç kabul olmadı.ne beni rüyanda gördün ne de beni sevebildin! ! ! sana sitem edemem sana kırılamam.artık birşey için dua ediyorum ve bu duamın kabul olmasını çok istiyorum.anladım ki sevmek kavuşmak yada kavuşmayı dilemek değil sevdiğinin bensiz bile olacaksa mutluluğunu istemekmiş.onun için dualarımda sadece MUTLULUĞUNU İSTİYORUM.NERDE OLURSAN, KİMİNLE OLURSAN OL AMA MUTLU OL...
ruhun şen olsun
üzerinde balmumu olmayan fircadarbesi...
gözlerin gözlerime değince
felaketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felaketim olurdu ağlardım
ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgar aklımı alırdı
sessizce bir cigara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felaketim olurdu ağlardım
akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felaketim olurdu ağlardım
gaia'nın çocukları olan pontos ile uranos çocuğudur.kronis babası uranos u annesi gaia'nın verdiği çift bıçaklı çelik tırpanla öldürür çünkü o çocuklarını çirkinliklerinden dolayı yerin altına gizlemiş ve karanlığa mahkum etmiştir.netice de kronis babasını öldürür ve bir parçası sular tanrısı olan pontosa düşer ve sular kaynamaya başlar köpürür adeta ve içinden midye kabuğunda ayakta duran muhteşem güzellikte bir kadın vardır çıplak ve ıslaktır.deniz perileri bu güzelliği alır ve kıbrısa götürür onu karaya çıkarırlar afrodit adım attığı her yerde çiçekler açar yeşillikler olur kıbrıs üzerinde yürüyen bu güzelliğe eşlik eder ve o da güzelleşir
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır?
özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir sevgiliyle
yalnızların en büyük sorunu
tek başına özgürlük ne işe yarar
bazı durumlarda gayet faydalı şeyler olabiliyor.mesela heykel yapımında
yada tuval hazırlanmasında veya kapı pencere deliklerinin kapatılmasında bir numaralı bir yöntem...
bir de bunun insana uygulanı var ki benden uzak olsun...
kah çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi
kah inerim yeryüzüne seyreder alem beni
eğer bu başlıkta kitaptan bahsediyorsak bence okunmaya değer bir kitap.tarihi bir gerçeklik olarak kitaplığımızda bulundurmamız gerek ama söz konusu son zamanlarda vizyona giren ve çinde japon kültürünün anlatıldığı ve bir çinlinin canlandırdığı karakter yüzünden çok eleştirilen bir yapıt olmasıyla yasaklanan sinema ise sadece izlenilebilir film arşivinde olmasa olur...
güzel filmdi doğrusu.filmin konusu şu şekilde;
amerika da yaşayan bir cowboy melez bir atıyla dünyanın en uzun ve en çok kazandıran bir at yarışına katılır.yarış arap yarım adasında gerçekleşir.bu yarıştan haberi sanırım bir kadın tarafından olur galiba bir prensesti.ve yarışa gider ilk zamanlar herkes ona güler çünkü kendisi ve komik görünümlü melez atı çöl iklimini bilmemektedir.ama o bunlara kulak asmaz ve yarışa katılır ve bingo! birinci o olur...ve tekrar ülkesine döner falan filan...