Süleyman Efendi Hazretleri’ne izafeten söylenen “Süleymancılık” veya “Süleymancılar” tabirleri, başkaları tarafından, Süleyman Efendi’nin (k.s.) talebelerine yamanmaya çalışılmaktadır.
“Süleymancılığın kurucusu” yahut “Süleyman Efendi tarikatını kurarken...” ve benzeri sözler ise, hatalı ve gerçeği yansıtmıyor olması bir tarafa –kanaatimizce- Süleyman Efendi (k.s.) Hazretlerini ve onun talebelerini, İslam’dan ve Nakşilik’ten ayrı, 20. yüzyılın ilk yarısında başlamış, lokal bir hareket olarak tanıtmak maksadıyla söylenmiş ve söylenmektedir.
Bu yüzden, defalarca belirtilen ve açıklanan bu mevzuyu tekrar açıklamak da bu konuda yanlış düşünceye sapmaların önlenmesi bakımından da gayet faydalı olacaktır.
Süleyman Efendi (k.s.) Hazretleri ve talebeleri; itikatta, tek hak mezhep olan “ehl-i sünnet ve’l-cemaat”e mensupturlar. Mezhep imamı olarak da, İmam-ı Muhammed Mansur Maturi’yi tercih etmişlerdir. Amelde mezhep olarak ise, Şafii ve Hanbeli Maliki mezheplerini de hak kabul etmekle birlikte, kurucusu İmam-ı Azam Ebu Hanife olan Hanefi mezhebine mensupturlar. Meşrep itibariyle de Nakşi’dirler. Zaten Süleyman Efendi (k.s.) Hazretleri, Tarik-i Nakşibendiye’nin “Silsile-i Zeheb” olarak anılan 33. zattan müteşekkil silsilesinin 33. ve son halkasıdır. Salahuddin İbn-i Mevlana Siracüddin (k.s.) Hazretleri’nden sonra “vazife”yi devralan Süleyman Efendi (k.s.) ruhani nispetle de İmam-ı Rabbani’ye (k.s.) bağlı idi.
Maddi vücutları her ne kadar dünya hayatından ayrılmış ise de., manevi tasarrufları, el’an tamamiyle ve kemaliyle devam etmektedir. Hal böyleyken, hala “SÜLEYMANCILIK ” tan bahsetmek abesle iştigal olsa gerektir.
Süleyman Efendi Hazretleri’ne izafeten söylenen “Süleymancılık” veya “Süleymancılar” tabirleri, başkaları tarafından, Süleyman Efendi’nin (k.s.) talebelerine yamanmaya çalışılmaktadır.
“Süleymancılığın kurucusu” yahut “Süleyman Efendi tarikatını kurarken...” ve benzeri sözler ise, hatalı ve gerçeği yansıtmıyor olması bir tarafa –kanaatimizce- Süleyman Efendi (k.s.) Hazretlerini ve onun talebelerini, İslam’dan ve Nakşilik’ten ayrı, 20. yüzyılın ilk yarısında başlamış, lokal bir hareket olarak tanıtmak maksadıyla söylenmiş ve söylenmektedir.
Bu yüzden, defalarca belirtilen ve açıklanan bu mevzuyu tekrar açıklamak da bu konuda yanlış düşünceye sapmaların önlenmesi bakımından da gayet faydalı olacaktır.
Süleyman Efendi (k.s.) Hazretleri ve talebeleri; itikatta, tek hak mezhep olan “ehl-i sünnet ve’l-cemaat”e mensupturlar. Mezhep imamı olarak da, İmam-ı Muhammed Mansur Maturi’yi tercih etmişlerdir. Amelde mezhep olarak ise, Şafii ve Hanbeli Maliki mezheplerini de hak kabul etmekle birlikte, kurucusu İmam-ı Azam Ebu Hanife olan Hanefi mezhebine mensupturlar. Meşrep itibariyle de Nakşi’dirler. Zaten Süleyman Efendi (k.s.) Hazretleri, Tarik-i Nakşibendiye’nin “Silsile-i Zeheb” olarak anılan 33. zattan müteşekkil silsilesinin 33. ve son halkasıdır. Salahuddin İbn-i Mevlana Siracüddin (k.s.) Hazretleri’nden sonra “vazife”yi devralan Süleyman Efendi (k.s.) ruhani nispetle de İmam-ı Rabbani’ye (k.s.) bağlı idi.
Maddi vücutları her ne kadar dünya hayatından ayrılmış ise de., manevi tasarrufları, el’an tamamiyle ve kemaliyle devam etmektedir. Hal böyleyken, hala “SÜLEYMANCILIK ” tan bahsetmek abesle iştigal olsa gerektir.
'Her yerde birlik ve beraberlik lâzımdır. Muvaffak olmak için her hususta ittifak etmeli ve dayanışmayı asla elden bırakmamalıdır. Çünkü Allah'ın nusreti, maddî ve mânevî yardımı cemaat ile beraberdir. Toplu çalışanlar bunun semeresini kısa zamanda elde ederler.'
Süleyman Hilmi Tunahan Hz. İnsanların nefsi emareyle tek başına mücadele edemeyeceğini söyleyerek mutlaka bir topluluğa bir cemaate bağlı olmakla olacağını vurgulamışlardır.
'Her yerde birlik ve beraberlik lâzımdır. Muvaffak olmak için her hususta ittifak etmeli ve dayanışmayı asla elden bırakmamalıdır. Çünkü Allah'ın nusreti, maddî ve mânevî yardımı cemaat ile beraberdir. Toplu çalışanlar bunun semeresini kısa zamanda elde ederler.'
'Efendiler! Hocalık bir meslek, bir ekmek teknesi değildir. Hocalık Allah'ın, Resûlullah'ın, Kitabullah'ın ve din–i mübin–i islâm'ın tebliğ memurluğudur' Süleyman Hilmi Tunahan Hz. Binlerce İslamın Tebliğ Memurunu Yurt sathında yetiştirip dünyanın dört bir yanına göndererek bu işinin bir meslek olmadığını yetişdirdiği talebeleri göstermiştir.
ALLAH için KURAN için ve bu VATAN için öldüler onları anıtla değil mubarek günlerde (cuma geceleri kandil geceleri ve bayaram günlerinde) Ruhlarına hediye edeceğimiz 1 fatiha 3 ihlâs ile anmalıyız.
'Bu dünyanın cefasından sefasına nöbet gelmez.
Gâfil olma ilme çalış, geçen zaman geri gelmez.'
Süleyman Hilmi Tunahan K.s. H.z.
Bizim yolumuz İman, İslâm ve Ahlâk-ı Muhammedî'yi aşılamaktan ibarettir.
Süleyman Hilmi Tunahan K.s. H.z.
Bir milletin ıslahı kötülerin imhası ile değil neslin eğitimi ve terbiyesi ile mümkündür... Süleyman Hilmi Tunahan K.s. H.z.
“Süleymancılık” diye bir tarikat YOKTUR.
Süleyman Efendi Hazretleri’ne izafeten söylenen “Süleymancılık” veya “Süleymancılar” tabirleri, başkaları tarafından, Süleyman Efendi’nin (k.s.) talebelerine yamanmaya çalışılmaktadır.
“Süleymancılığın kurucusu” yahut “Süleyman Efendi tarikatını kurarken...” ve benzeri sözler ise, hatalı ve gerçeği yansıtmıyor olması bir tarafa –kanaatimizce- Süleyman Efendi (k.s.) Hazretlerini ve onun talebelerini, İslam’dan ve Nakşilik’ten ayrı, 20. yüzyılın ilk yarısında başlamış, lokal bir hareket olarak tanıtmak maksadıyla söylenmiş ve söylenmektedir.
Bu yüzden, defalarca belirtilen ve açıklanan bu mevzuyu tekrar açıklamak da bu konuda yanlış düşünceye sapmaların önlenmesi bakımından da gayet faydalı olacaktır.
Süleyman Efendi (k.s.) Hazretleri ve talebeleri; itikatta, tek hak mezhep olan “ehl-i sünnet ve’l-cemaat”e mensupturlar. Mezhep imamı olarak da, İmam-ı Muhammed Mansur Maturi’yi tercih etmişlerdir. Amelde mezhep olarak ise, Şafii ve Hanbeli Maliki mezheplerini de hak kabul etmekle birlikte, kurucusu İmam-ı Azam Ebu Hanife olan Hanefi mezhebine mensupturlar. Meşrep itibariyle de Nakşi’dirler. Zaten Süleyman Efendi (k.s.) Hazretleri, Tarik-i Nakşibendiye’nin “Silsile-i Zeheb” olarak anılan 33. zattan müteşekkil silsilesinin 33. ve son halkasıdır. Salahuddin İbn-i Mevlana Siracüddin (k.s.) Hazretleri’nden sonra “vazife”yi devralan Süleyman Efendi (k.s.) ruhani nispetle de İmam-ı Rabbani’ye (k.s.) bağlı idi.
Maddi vücutları her ne kadar dünya hayatından ayrılmış ise de., manevi tasarrufları, el’an tamamiyle ve kemaliyle devam etmektedir. Hal böyleyken, hala “SÜLEYMANCILIK ” tan bahsetmek abesle iştigal olsa gerektir.
“Süleymancılık” diye bir tarikat YOKTUR.
Süleyman Efendi Hazretleri’ne izafeten söylenen “Süleymancılık” veya “Süleymancılar” tabirleri, başkaları tarafından, Süleyman Efendi’nin (k.s.) talebelerine yamanmaya çalışılmaktadır.
“Süleymancılığın kurucusu” yahut “Süleyman Efendi tarikatını kurarken...” ve benzeri sözler ise, hatalı ve gerçeği yansıtmıyor olması bir tarafa –kanaatimizce- Süleyman Efendi (k.s.) Hazretlerini ve onun talebelerini, İslam’dan ve Nakşilik’ten ayrı, 20. yüzyılın ilk yarısında başlamış, lokal bir hareket olarak tanıtmak maksadıyla söylenmiş ve söylenmektedir.
Bu yüzden, defalarca belirtilen ve açıklanan bu mevzuyu tekrar açıklamak da bu konuda yanlış düşünceye sapmaların önlenmesi bakımından da gayet faydalı olacaktır.
Süleyman Efendi (k.s.) Hazretleri ve talebeleri; itikatta, tek hak mezhep olan “ehl-i sünnet ve’l-cemaat”e mensupturlar. Mezhep imamı olarak da, İmam-ı Muhammed Mansur Maturi’yi tercih etmişlerdir. Amelde mezhep olarak ise, Şafii ve Hanbeli Maliki mezheplerini de hak kabul etmekle birlikte, kurucusu İmam-ı Azam Ebu Hanife olan Hanefi mezhebine mensupturlar. Meşrep itibariyle de Nakşi’dirler. Zaten Süleyman Efendi (k.s.) Hazretleri, Tarik-i Nakşibendiye’nin “Silsile-i Zeheb” olarak anılan 33. zattan müteşekkil silsilesinin 33. ve son halkasıdır. Salahuddin İbn-i Mevlana Siracüddin (k.s.) Hazretleri’nden sonra “vazife”yi devralan Süleyman Efendi (k.s.) ruhani nispetle de İmam-ı Rabbani’ye (k.s.) bağlı idi.
Maddi vücutları her ne kadar dünya hayatından ayrılmış ise de., manevi tasarrufları, el’an tamamiyle ve kemaliyle devam etmektedir. Hal böyleyken, hala “SÜLEYMANCILIK ” tan bahsetmek abesle iştigal olsa gerektir.
'Her yerde birlik ve beraberlik lâzımdır. Muvaffak olmak için her hususta ittifak etmeli ve dayanışmayı asla elden bırakmamalıdır. Çünkü Allah'ın nusreti, maddî ve mânevî yardımı cemaat ile beraberdir. Toplu çalışanlar bunun semeresini kısa zamanda elde ederler.'
Süleyman Hilmi Tunahan Hz. İnsanların nefsi emareyle tek başına mücadele edemeyeceğini söyleyerek mutlaka bir topluluğa bir cemaate bağlı olmakla olacağını vurgulamışlardır.
'Her yerde birlik ve beraberlik lâzımdır. Muvaffak olmak için her hususta ittifak etmeli ve dayanışmayı asla elden bırakmamalıdır. Çünkü Allah'ın nusreti, maddî ve mânevî yardımı cemaat ile beraberdir. Toplu çalışanlar bunun semeresini kısa zamanda elde ederler.'
'Efendiler! Hocalık bir meslek, bir ekmek teknesi değildir. Hocalık Allah'ın, Resûlullah'ın, Kitabullah'ın ve din–i mübin–i islâm'ın tebliğ memurluğudur'
Süleyman Hilmi Tunahan Hz. Binlerce İslamın Tebliğ Memurunu Yurt sathında yetiştirip dünyanın dört bir yanına göndererek bu işinin bir meslek olmadığını yetişdirdiği talebeleri göstermiştir.
ALLAH için KURAN için ve bu VATAN için öldüler onları anıtla değil mubarek günlerde (cuma geceleri kandil geceleri ve bayaram günlerinde) Ruhlarına hediye edeceğimiz 1 fatiha 3 ihlâs ile anmalıyız.
ÖLMEK DEĞİLDİR, ÖMRÜMÜZÜN EN FECİ İŞİ,
MÜŞKÜL BUDUR Kİ, ÖLÜMDEN EVVEL ÖLÜR KİŞİ.
(Yahya kemal beyatlı)