diger sopranolardan sesi ile ayrildigi kadar, başka sopranolarda kolaylikla bulunmayan dramatik yetenegi ve rol kabiliyeti ile takdir kazanmiş, unutulmaz buyuk ses.
carll orff'a ait ve benim dinlidiğim en güzel eser.
fluvtuant cotnraria liscivus amor et pudicitia. sed eligo quod video collum iugo prebeo
ad iugum tamen suave transeo.
aklımın karasız dengesinde zıtlıklar dalganıyor çılgın aşk ve iffet. ama gördüğümü seçerim ben, boyunduruğa sunarım boynumu, teslim olurum bu tatlı esarete.
cem adrian için uygun kelimeleri bulamıyorum.dünyadaki tüm duyguları birden hissediyorum onu dinlediğimde. yüz yılın mucizesi biraz uzun olacak ama fazıl sayın cem adrian için yazdıklarını aynen yazmak istedim. cem adrianı ilk kez burada tanıyacaklar ve henüz hiç dinlememişler için iyi bir açıklama.
fazıl say
'Ben Bu Şarkıyı Sana Yazdım”ı ilk kez dinlediğim o tuhaf yaz gecesinde gökyüzüne yükseldim, yükseldim... Yıldızlara çok yakın bir yerden yaşadığımız metropole bakıyordum: İstanbul'a, milyonlarca ışığa, apartmanlara... Yukarıdan... O neredeydi? Hangi ışık, hangi ev onundu? Bulmalıydım...
Buldum da! Ertesi sabah Teşvikiye'de bir caféde karşımdaydı. O: “Cem Adrian! ” Yıllardır yüreğime dokunabilmiş tek müzisyen!
Anlatması zor! En peslerden koloratur ötesi en tizlere yayılan, dile kolay, 4.5 oktavlık bir sese sahip. Sahip, evet! İç-sesi olarak da sahip: duygusuyla, hakimiyeti ve güzelliğiyle... Bütün bu renk ve ahenk paletine yön veren “Cem-erkek-sesi,” “Cem-kadın-sesi,” “Cem-çocuk-sesi,” sesleri, ses renkleri ve iç-sesleri... “Hassas” diyor doktorlar; ses telleri normal insanin 3 katı uzunluğunda...
Ayrıca; müzikle ilgili herşeyi yapabilme arzusu, arzusu ve becerisi! Louis Armstrong, Ray Charles, Mariah Carey, Björk, Ruhi Su, Callas, trompet, sürdinli-trompet, viyola, ağız mızıkası, anadolu gırtlağı, arap gırtlağı, zenci gırtlağı! Ana evreninde pop var, caz var, rock, klasik, etnik, tekno, hepsi var! Hepsi bir kişi: “Cem Adrian.”
Ama en güzeli, Cem'deki şiirselliği, sıcaklığı, bestelerinde ve doğaçlamalarında atıldığı çelebiliği hissetmek. Çünkü o gerçek bir müzisyen. “Müzik evreni” olan bir galaksi.
Elinizdeki albüm için Cem'in Edirne'de radyoda çalışırken yapmış oldugu “Demo” kayıtlardan bir demet seçtik ve en sona da benimle birlikte Bilkent Üniversitesi'nde verdiği konserden iki parça ekledik, canlı kayıt: Gershwin ve Aşık Veysel, “Adrianopolisli Cem” yorumuyla...
eğitim döneminde dik başlı olan ve başarılı dansıyla herkesin gönlünü feteden bir balet
çok beğendiğim bir piano sanatçısı
soprano ve ankara devlet opera ve balesinde opera sanatçısıdır. olağan üstü bri ses ve yorumları var
kemana annesilye başlamış daha 4 yaşında karl berger'in öğrencisi olmuş ve ömrünü sanata adamış çok iyi keman çalan bir sanatçı
diger sopranolardan sesi ile ayrildigi kadar, başka sopranolarda kolaylikla bulunmayan dramatik yetenegi ve rol kabiliyeti ile takdir kazanmiş, unutulmaz buyuk ses.
harika bir ses.haytımda olmasından memnunum.edith piafla birlikte söyledikleriplus bleu que tes yeux parçasını çok seviyorum
en sevdiğim iki arpcıdan biri.
dünyaya iyiki böyle insanlar geliyor.hayranım edith piafa
carll orff'a ait ve benim dinlidiğim en güzel eser.
fluvtuant cotnraria
liscivus amor et pudicitia.
sed eligo quod video
collum iugo prebeo
ad iugum tamen suave transeo.
aklımın karasız dengesinde zıtlıklar dalganıyor çılgın aşk ve iffet. ama gördüğümü seçerim ben, boyunduruğa sunarım boynumu, teslim olurum bu tatlı esarete.
cem adrian için uygun kelimeleri bulamıyorum.dünyadaki tüm duyguları birden hissediyorum onu dinlediğimde.
yüz yılın mucizesi
biraz uzun olacak ama fazıl sayın cem adrian için yazdıklarını aynen yazmak istedim. cem adrianı ilk kez burada tanıyacaklar ve henüz hiç dinlememişler için iyi bir açıklama.
fazıl say
'Ben Bu Şarkıyı Sana Yazdım”ı ilk kez dinlediğim o tuhaf yaz gecesinde gökyüzüne yükseldim, yükseldim... Yıldızlara çok yakın bir yerden yaşadığımız metropole bakıyordum: İstanbul'a, milyonlarca ışığa, apartmanlara... Yukarıdan... O neredeydi? Hangi ışık, hangi ev onundu? Bulmalıydım...
Buldum da! Ertesi sabah Teşvikiye'de bir caféde karşımdaydı. O: “Cem Adrian! ” Yıllardır yüreğime dokunabilmiş tek müzisyen!
Anlatması zor! En peslerden koloratur ötesi en tizlere yayılan, dile kolay, 4.5 oktavlık bir sese sahip. Sahip, evet! İç-sesi olarak da sahip: duygusuyla, hakimiyeti ve güzelliğiyle... Bütün bu renk ve ahenk paletine yön veren “Cem-erkek-sesi,” “Cem-kadın-sesi,” “Cem-çocuk-sesi,” sesleri, ses renkleri ve iç-sesleri... “Hassas” diyor doktorlar; ses telleri normal insanin 3 katı uzunluğunda...
Ayrıca; müzikle ilgili herşeyi yapabilme arzusu, arzusu ve becerisi! Louis Armstrong, Ray Charles, Mariah Carey, Björk, Ruhi Su, Callas, trompet, sürdinli-trompet, viyola, ağız mızıkası, anadolu gırtlağı, arap gırtlağı, zenci gırtlağı! Ana evreninde pop var, caz var, rock, klasik, etnik, tekno, hepsi var! Hepsi bir kişi: “Cem Adrian.”
Ama en güzeli, Cem'deki şiirselliği, sıcaklığı, bestelerinde ve doğaçlamalarında atıldığı çelebiliği hissetmek. Çünkü o gerçek bir müzisyen. “Müzik evreni” olan bir galaksi.
Elinizdeki albüm için Cem'in Edirne'de radyoda çalışırken yapmış oldugu “Demo” kayıtlardan bir demet seçtik ve en sona da benimle birlikte Bilkent Üniversitesi'nde verdiği konserden iki parça ekledik, canlı kayıt: Gershwin ve Aşık Veysel, “Adrianopolisli Cem” yorumuyla...