Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • tarikat13.04.2005 - 07:14

    Tanrıya kulluk ve ahiret ile ilgili konularla ilgilenir. Lider vahiy aldığını, Mehdi ya da Mesih olduğunu iddia eder. Kutsal kitapları yeniden ve doğru şekliye ancak liderin yorumlayabileceği iddiası vardır. Liderin dini bir eğitim almış olması genellikle gerekmez. Tanrı tarafından kendisine özel bir bilginin verildiğini söylerler. Diğer tüm yorumlar yanlıştır ve kişiyi
    yanlış yönlendirir. Bu gruplar genellikle çok katıdır ve dayak gibi fiziksel cezaları kullanırlar. Üyeler zamanlarının büyük bir kısmını başkalarını dinlerine çevirmek için harcarlar. Burada Kur’an kaynaklı cemaatler olabileceği gibi, İncil kaynaklı cemaatler de olabilir. Kullanılan teknikler: uzun, yorucu ve aralıksız süren gece toplantıları, uzun saatler boyunca ikrar ve itiraf toplantıları, kendi kendilerine konuşma, ilahi, dua etme, isolasyon, uzun süreli çalışmalar. Maddi, manevi ve cinsel sömürü bu tip gruplarda sıklıkla görülür

  • tarikat13.04.2005 - 07:11

    Mürit bulma yaklaşımları için tarikatlar üç temel yolu kullanıyor. Birincisi zaten mürit olan bir akraba ya da arkadaş aracılığıyla, ikincisi yeni arkadaşlık kurulan bir yabancı aracılığıyla. Bu yeni arkadaş genellikle karşı cinsten yakışıklı bir erkek ya da güzel bir kız oluyor. Üçüncüsü bir tarikat faaliyetiyle. Bu bir sempozyum, konferans ya da dini içerikli bir kurs olabiliyor, hatta toplu halde bir eğlence yerine veya pikniğe bile gidilebiliyor. Seminerler, dersler, her tür toplantı, kapı kapı dolaşma ve farklı şekillerde de olabilir. Okul, üniversite, sağlık kliniği, işyeri açabilirler. New age magazinler, farklı gazeteler, iş ile ilgili dergiler basabilirler.

    Tabii kişi tebliğci ile tanıştığında başına geleceklerden habersiz oluyor, genellikle yeni ve iyi bir arkadaş ya da aşk bulduğu için seviniyor. Tarikatle karşılaştığında ona sunulan şey güçlü bir sevgi bombası oluyor. Bir çok insan kendisi ile ilgileniyor, onu övüyor ve iltifatlar ediyor. Mürit hayatında olabilecek en iyi insanlarla karşılaştığını sanır. Oysaki kültler, dışardan bakıldığında ambalajı hoş görünen ancak açıldığında, kişiyi şaşırtan ve korkutan bir kutuyu hatırlatır. Kutuda kapalı iken ilk gördüğünüz şey kesinlikle içindeki değildir.

  • Kurbağanın hikayesi13.04.2005 - 07:09

    Kurbağa çorbası yapmaya çok hevesli bir ahçı, bir türlü çorbayı yapmayı beceremiyormuş daha doğrusu hayvanı sıcak suya her attığında hayvan dışarı fırlıyormuş. Tecrübeli diğer bir ahçı durumu hafif gülümseyerek bir müddet seyretmiş. Sonunda kendini tutamamış ve “Bak bakalım şimdi nasıl bu kurbağa efendiyi kandırıyorum” demiş.

    Genç ahçı kenara çekilip tecrübeli ahçının yaptıklarını seyretmeye başlamış. Ahçı, tencereye soğuk su doldurmuş, kurbağayı içine koymuş, kapağı kapatmış ve düşük ateşte tencereyi ısıtmaya başlamış. “Birazdan kurbağa efendi, bir rehavet hissedecek ve uyumaya
    başlayacak. Sen ve ben de onun lezzetli çorbasını içeceğiz.” Demiş

  • tarikat13.04.2005 - 07:06

    Ruh pazarları ve mistik grupların sayısında bir patlama var, ilüzyon satışı rağbette. Anlaşılması güç fikirlerin propagandası yapılıyor, akla hayale sığmayan yöntem ve teknikler bu kesimde uygulama alanı buluyor. Üstelik bu yolla çok da kazanç elde ediliyor. Medyanın aktardıklarına bakılırsa, bu tarikatlara ve yıkıcı nitelikteki ibadet ve inanış gruplarına, önüne geçilmez bir akın ve ilgi var.“Ne var yani? Dünya öyle büyük ki, herkesin kendine göre haksız olma hakkı var.” diyenler çıkabilir. Ama iş bu kadar basit değil:Almanya’da toplam 1,5-2,5 milyon üyesi olan 300 kadar dini tarikat, kendine özgü inançları olan topluluk ve insan psikolojisini hedef alan inanışlara sahip grup olduğu iddia ediliyor ve bunlara sürekli yenileri ekleniyor.Ancak her dini veya alternatif oluşturan grubun mutlaka sorun yaratır nitelikte olduğu söylenemez. Ve her tarikat tarikat, her ibadet ibadet değildir. Gizemli, anlaşılmaz inanışlara sahip gruplara ve tarikatlara şöyle bir baktığımızda, içinde ne olduğu görülemeyen, adeta balta girmemiş bir ormanla karşılaşıyoruz. Ancak bu orman sürekli değişiyor ve yeni, eşi benzeri olmayan filizler veriyor.Bu tür gruplaşmaları değerlendirmeye yarayacak kriterlerin ise yetersiz olduğu görülüyor. Bir grubun sorun olabilecek türden veya tehlikeli olup olmadığını nereden anlarız? Yıkıcı, tahripkar bir ibadet ve inanışa sahip olup olmaması neye bağlıdır? İnsanları bağımlılığa sürükleyen, onları sömüren ya da hatta insanlıklarını yok eden yönlerini belirleyen, hangi özellikleridir? Bütün bunlara etken olan hangi mekanizmalardır? Öte yandan, böylesi tahrik içeren tarikatların varlığı, üyeleri giderek azalan ve gücünü yitirme kaygısını taşıyan hangi geleneksel kurumların işine gelmektedir? Bunu nasıl anlarız?

    Psk. Rana Sey Uluç

  • tarikat13.04.2005 - 07:04

    Son günlerde Türkiye gündemini meşgul eden konulardan olan ve özellikle de genç nüfusumuz için bir tehlike arz eden “kült” yapıları tüm dünyayı tehdit eden bir gerçektir. Bu yapı içerisindeki kişilerin davranışları, kült yapısının temel aldığı görüş ne olursa olsun birbirine son derece benzer. Beyin yıkama takdiği ile çalışan bu gruplar içine aldıkları kişinin tüm benliğini hem maddi hem de manevi yönlerden kuşatıp, bağımsız hareket edemez hale getiriyorlar. Tamamen gruba bağlıyorlar. Genelde hedeflerinin dünya hakimiyeti olması da olayın boyutunu büyütüyor. Yeryüzünde onbinlerle ifade edilen kült yapıları ve bu yapıların içinde on milyonlarca insan düşünüldüğünde olayın ne derece ciddi oluğu anlaşılır.

    Aileler böyle bir yapının içine giren çocuklarından utanmakta ve ellerinden geldiğince konuyu örtülü tutmaya çalışmaktadırlar. Oysaki bu konu utanılacak bir konu değil aksine tedbir alınması gereken bir konudur. Geç kalınması durumunda sevdiklerine bir daha asla yardım edebilecek fırsatı da bulamayabilirler

    Bugün, Türkiye'de yüzü aşkın cemaat bulunmakta. Bu cemaatlerin bir kısmı islami kökenli, bir kısmı hristiyan kökenli, bir kısmı da Hindu tarikatları kökenlidir. Bu tarikatların yüzlerce takipçisi bulunmaktadır. Ancak bu grupların hepsini yıkıcı ve zararlı olarak değerlendirmek de yanlış olur. Bununla beraber, yıkıcı olan grupların içinde anlaşılması güç fikirlerin propagandası yapılıyor, akla hayale sığmayan yöntem ve teknikler bu kesimde uygulama alanı buluyor. Üstelik bu yolla çok da kazanç elde ediliyor. Medyanın aktardıklarına bakılırsa, bu gruplara, ABD ve Avrupa’da önüne geçilmez bir akın ve ilgi var.

    Binlerce yıl önce gelen vahyin, bazı hayalciler veya çılgın adamlar tarafından bugünkü olayların yorumlanmasında kullanılması ile ortaya çıkan yeni peygamberlikler yaygınlaşmaya başlamıştır. “Mesih veya Mehdi” önümüzdeki yıllarda dünyaya inecek mi sorusu, yeryüzündeki milyonlarca yahudi, hristiyan ve müslümanın araştırdığı konudur. Hristiyan veya müslüman kökenli tarikatlarda mesih veya mehdi olduğunu iddia eden kişilerin yönlendirdiği bu tehlikeli yapılar, teknolojik gelişmelerle çok hızlı yayılabilmektedir. Bunun dışında yeryüzünde milyonlarca insan hayatını anlamlı kılacak bir amaç arıyor. Artan sayıdaki ruhani ve politik gruplar insanlara gelecek için umutlar sunuyorlar. Bu grupların hangisinin yıkıcı ve zararlı hangisinin ise zararsız olduğunu anlayabilmek için “kült” yapısını tanımlamak ve topluma zararlarını iyi bilmek gerekir.

  • milliyet gazetesi12.04.2005 - 21:23

    Türkiye Cumhuiyeti aleyhine bölücü faaliyetlerde bulunan Sakık kardeşler 13 Nisan 1998 de yakalandı
    .........
    A Timi'nin başarısı
    PKK'nın önemli isimlerinden Şemdin Sakık'la kardeşi Hasan Sakık'ın Kuzey Irak'ta düzenlenen bir operasyonla yakalanmasının ardında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin özel birlikleri 'bordobereliler' yer alıyor. Subay ve astsubaylardan oluşan birlik, 'A Timi' olarak da biliniyor.
    Yurt içi, yurt dışı ve ihtisas eğitimi olmak üzere üç ayrı dalda 47 ders eğitimi gören Özel Kuvvetler Komutanlığı'na bağlı 'bordobereliler', 3.5 yılda yetişiyor. Özel kuvvet mensupları, her yerde, her zaman ve her şekilde mücadele kabiliyetini sürekli ve zorlu eğitimlerle kazanıyor. Bordobereliler karadan, havadan, su üstünden, su altından, ortam ne olursa olsun, daima hedefe ulaşıyor, yeter ki görev verilsin.
    Özel Kuvvetler, 2. Dünya Savaşı sonrasında duyulan gereksinim üzerine 27 Eylül 1952'de Yüksek Savunma Kurulu'nun kararıyla kuruldu. 1992'de yeniden teşkilatlandırılan Özel Kuvvetler Komutanlığı, dünyadaki bütün demokratik ülkelerin benzer kuruluşları gibi görev yapıyor.
    Seferde, düşman derinliklerinde bilgi toplamak, hedef belirlemek, taktik akın ve pusular uygulamak ve düşman işgalinde kalmış bölgelerde mukavemet harekatını başlatmak amacıyla kurulan Özel Kuvvetler'e mensup personelin yeteneklerini artırmak üzere NATO üyesi ülkelerin özel birlikleriyle taktik ve teknik bilgi alışverişi, teknik malzeme ve müşterek eğitim alanlarında işbirliği yapılıyor.

    Bordobereliler, sınıf okulları ve kıtalardan gönüllülük esasına göre seçiliyor. Adaylar, çeşitli kurs ve eğitimlere tabi tutuluyor. Yurt içinde 72 hafta süreli temel nitelikli kurs gören personele daha sonra yurtiçi ve yurtdışında ihtisas eğitimi veriliyor. İhtisas süreleri 10 ila 52 hafta arasında değişiyor. Yaklaşık 3 - 3.5 yıl sonunda aday, gerçek bir 'bordobereli' olmak suretiyle özel timlerde görev alacak duruma geliyor.
    Bordobereliler'in dışında Sualtı Taarruz (SAT) , Sualtı Savunma (SAS) , 1. Komando Tugayı, 2. Komando Tugayı, Amfibi Deniz Piyade Tugayı, Foça Jandarma Komando Okulu da Özel Kuvvetler arasında yer alıyor.
    Hangi eğitimi görüyorlar?
    * Yurtiçinde: Savaş beden eğitimi, özel harekat, yakın muharebe, teşhis -tanıma, uzak mesafeli keşif ve devriye, sızma, yaşamı sürdürme - sorgulama sorguya mukabele, kaçma - kurtulma, hedef tarifi - ateş tanzimi - hasar tespiti, özel operasyon, psikolojik harekat, halka yardım, paraşüt, komando, gayri nizami savaş, koruma, kış muharebesi, kurbağa adam, serbest paraşüt eğitimi.
    * İhtisas kurslarında: Atlatıcı ve yer ekip komutanlığı, tahrip teknikleri, mayın ve bubi tuzakları, ilk ve acil yardım, cerrahi teknisyen, hayatta kalma - kurtulma, cephane imha, hafif silah uzmanlığı, ağır silah uzmanlığı, istihbarat uzmanlığı, harekat uzmanlığı, muharebe kursları, psikolojik harekat kursları.
    * Yurtdışında: Özel kuvvetlerde uzmanlık, ranger, hava indirme, sivil işler, halkla ilişkiler, devriye, yaşamı sürdürme, psikolojik harekat kursları.
    13 Nisan 1998 Tarihli milliyet gazetesi
    .....
    bu vesileyle Türk emniyet kuvvetlerini tekrar kutlar Allah onları başımızdan Eksik etmesin

  • tarih12.04.2005 - 15:35

    Türkiyede olanlar

    13 Nisan 1909. 31 Mart ayaklanması başladı. Eski tarihte '31 Mart'a dek gelen bu günde ayaklanmacılar, Meclisi Mebusan Başkanı Ahmet Rıza Bey sanarak Adliye Nazırı (bakanı) Nazım Paşa ve Tanin gazetesi başyazarı Hüseyin Cahit (Yalçın) sanarak Lazkiye
    mebusu Emir Şefik Aslan Bey'i ve 'Asarı Tevfik' zırhlısı komutanı Ali Kabuli Bey'i öldürdüler. Olaylarda gazete binaları basıldı, okullu subaylar tartaklandı, öldürüldü. Sadrazam
    Hüseyin Hilmi Paşa çekilmek zorunda kaldı.

    13 Nisan 1919 Kars, İngilizler tarafından işgal edildi.

    13 Nisan 1920 1. Düzce Ayaklanması başladı.

    13 Nisan 1923. Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı'na bağlı olarak Futbol Heyeti Müttehidesi (Futbol Federasyonu) kuruldu. (21 Mayıs'ta FİFA üyeliğine kabul edildi.) 13 Nisan 1925. Ankara İstiklal Mahkemesi, Terakkiperver Cumhuriyet Fıkrası ileri gelenlerinin evlerini arattı.

    13 Nisan 1933. Yüksek Mühendislik Mektebi'ni (İstanbul Teknik Üniversitesi) bitiren Sabiha ve Melek hanımlar, Türkiye'nin ilk kadın mühendisleri oldular. İki kadın mühendis, kura sonucu Ankara ve Bursa Nafıa (Bayındırlık) İdaresi'ne atandılar.

    13 Nisan 1940. Yozgat'ta 5.6 büyüklüğündeki depremde 20 kişi öldü.

    13 Nisan 1949. Türk Kadınlar Birliği, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün eşi
    Mevhibe İnönü'nün onursal başkanlığında kuruldu

    13 Nisan 1950 Vakıflar Bankası kuruldu. Bankanın kuruluş sermayesi 50 bin lira olarak açıklandı.

    13 Nisan 1961 TEKEL Türkiye'nin ilk naneli sigarasını üretme hazırlıklarına başladı. 'Çamlıca' adı verilen sigaranın 150 kuruştan satılacağı bildirildi.


    13 Nisan 1961 Kurtalan ilçesinin Magrip köyünde petrol bulundu. 1350 metre derinlikte bulunan petrolün Raman petrolüne eşdeğer olduğu ifade edildi.

    13 Nisan 1969 Akbank'ın önderliğinde 1.227 tasarruf sahibinden birikimleri değerlendirilerek yaptırılan çimento fabrikası üretime açıldı.

    13 Nisan 1977. Ünlü karikatürist Yalçın Çetin 43 yaşında öldü.

    13 Nisan 1979. İlk halı müzesi, Sultanahmet Camii Hünkar Kasrı'nda
    açıldı.

    13 Nisan 1987. Prof. Dr. Ekrem Akurgal, Aziz Nesin, Prof. Dr. Rona
    Aybay, Panayot Abacı ve Oğuz Aral, Türkiye-Yunanistan Dostluk
    Derneği'ni kurdular.

    13 Nisan 1982. Eski bakanlardan Hilmi İşgüzar, Yüce Divan'da 9 yıl 8 ay
    hapse mahkum edildi.

    13 Nisan 1982. Erzincan'da düşen uçaktaki 28 ABD'li öldü.


    13 Nisan 1991 Türkiye sınırına yığılan yüzbinlerce mülteciyi güvenlik altına almak amacıyla ABD tarafından başlatılan ve 'Modern askerlik tarihinin en büyük yardım hareketi' olarak tanıtılan operasyon çerçevesinde 2 bin Amerikan deniz piyadesi İskenderun Limanı'na indi.


    13 Nisan 1991 Karabağ'da, Ermeniler ile Azeriler arasında çatışmalar çıktı. Azeri köyleri Ermeniler tarafından top ate-şine tutuldu.

    13 Nisan 1994 RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın partisinin grup toplantısında kullandığı 'İktidara geleceğimiz kesindir. Bu geçiş tatlı mı olacak, tatsız mı, canlı mı olacak, cansız mı, kanlı mı olacak kansız mı? Geçiş dönemi yumuşak mı olacak, sert mi? ' şeklindeki sözler ortalığı karıştırdı. Erbakan'ın sözleri kamuoyunda büyük tepki yaratırken, Ankara DGM Başsavcılığı soruşturma açtı.

    13 Nisan1994. Özel Radyo ve Televizyon Yasası, TBMM Genel Kurulu'nda
    kabul edildi. (rtük)

    13 Nisan 1994. TYT Bank Hükümet tarafından kapatıldı.

    13 Nisan 1998. Terör örgütü PKK'nın iki numaralı adamı Şemdin Sakık ile kardeşi Arif Sakık, Genelkurmay Başkanlığı Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın 'Yarasa' operasyonuyla yakalanıp Türkiye'ye getirildiler.

    13 Nisan 1999. Atatürk Uluslararası Barış Ödülü'nün, Azerbaycan
    Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'e verilmesi kararlaştırıldı

    13 Nisan 2001 DHL firması, 'Türkiye'den mal al' kampanyası başlattı.


    Dünyada neler oldu
    13 Nisan 1695. Fabllarıyla ünlü Fransız şair Jean de La Fontaine, 74
    yaşında öldü.

    13 Nisan 1878 İstanbul Ermeni Patriği Nerses, İngiltere Dışişleri Bakanı Salisbury'ye gönderdiği muhtırada, Türklerle beraber yaşayamayacaklarını bildirdi.


    13 Nisan 1906 yazar Samuel Becket doğdu. 'Godot'yu Beklerken' adlı oyunun yazarı, Nobel ödülü sahibi İrlandalı

    13 Nisan 1975. 4 Hıristiyan Falanjiste karşılık 27 Filistinli'nin
    öldürülmesiyle Lübnan İç Savaşı başladı.


    13 Nisan 1976 Batı Şeria'da Belediye seçimleri düzenlendi. Seçimleri FKÖ adayları açık farkla kazandı.

  • muhabbet kuşu12.04.2005 - 09:59

    erkekler ağlamaz değil mi öyle derler palavranın kendisidir
    1999 depreminde Allah'a şükür bize birşey olmadı ama iki tane muhabbetim vardı dişisinin adı gülüş idi deprem gecesi öldü sanırım korkudan dı erkeği maviş ise ondan 3 gün sonra öldü dişisi öldükten sonra yemez içmez konuşmaz olmuştu
    onların arkasından ağladığım gibi bu zamana kadar başka bir şeye ağladığımı hatırlamıyorum
    sanki ailemin bireylerinden birini kaybetmiştim

  • favori şiirlerim12.04.2005 - 04:22

    Dündü değil mi gidişin?

    Düğümleniyor sözcükler,
    Boğum boğum oluyor.
    Sızlıyor yüreğim,
    Hıçkırıklarımın arasında.

    Dündü değil mi gidişin?
    Tek başına yapayalnız,
    Son bir söz söylemeden,
    Gidişin dündü değil mi?

    Ağlayanlar vardı ardın sıra
    Seni baş tacı etmiş eller
    Sövdüm saydım hepsine
    Acılarımın arasında

    Dündü değil mi gidişin?
    Tek başına yapayalnız,
    Son bir söz söylemeden,
    Gidişin dündü değil mi?

    Resmin hala ayakucumda
    Sana bakıyorum bana bakıyorsun
    Beni bırakıp gittiğinden beri
    Yalnızlıklarımın arasında

    Dündü değil mi gidişin?
    Tek başına yapayalnız,
    Son bir söz söylemeden,
    Gidişin dündü değil mi?

    Hangisine alışmak zordu
    Senin habersiz gidişine mi?
    Beceriksiz intihar girişimlerine mi?
    Bedbahtlıklarımın arasında

    Dündü değil mi gidişin?
    Tek başına yapayalnız,
    Son bir söz söylemeden,
    Gidişin dündü değil mi?

    Bugün bir demet çiçekle,
    Sana gelecektim gitme dediler.
    Kahpe değilim dedim
    Gideceğim pişmanlıklarımın arasında

    Dündü değil mi gidişin?
    Tek başına yapayalnız,
    Son bir söz söylemeden,
    Gidişin dündü değil mi?

    Söz bugün geliyorum
    Tek başıma yapayalnız
    Son bir söz söyledim onlara
    Mani olmasın mezarlarımızın arasında

    Mehmet K.
    12 nisan 2005
    saat 04.10

  • galatasaray12.04.2005 - 04:19

    yayla kupası,süt kupası hepsi fenerin olsun kupa kupadır kıskananlar çatlasın
    not: süt kupası ingiltere premier liginde önemli bir kupadır