Nihat Hatipoğlu, amator bir aktor. Saray mollası, zalimlerin yardakçısı, alim görünümünde cahil, cahiller arasında alim, alimler arasında cahil, zalimleri kurtarmak için mazlumları konuşur. Ahiretini dünyasına satmış, Allah'tan korkmaz, Peygamber(s.a.v.) den hayâ etmez, marifet ehli arasında konuştukça batan birisi. (bakınız: allah, dünya, cahil, ahiret, peygamber, alim, kurt, arife, arda, için)
Aşura, Kurban bayramından bir ay sonradır. Kurban bayramı Kamerî (ay) aylardan Zilhicce'nin onundadır. Bu ayı müteakip Muharrem'in onuncu günü ise Aşûra günüdür. Kerbela matemi Muharrem'in birinden başladığına göre, Kurban bayramından 20 gün sonra Muharrem başlar, on gün sonra da Aşûra günü anılır. Hem o günün adı Aşure değil, 'Âşûra'dır. Aşure ise bildiğimiz tatlının adıdır.
'ÂŞÛRA' sözcüğü, Arapça 'aşr' sözcüğünden gelir. Aşr, on demektir. Burda kastedilen Kamerî ayların birincisi olan Muharrem'in onuncu günüdür.
Hicrî 61 yılında Muaviye oğlu Yezit, Hz. Peygamber Efendimiz(s.a.v.) 'in kızı Hz. Fatıma'dan olma Hz. İmam Hüseyin'i, kendi zulüm saltanatını onaylatmak anlamında bîat etmesini, aksi halde halde onun kellesini kestireceğini bildirdi. Bunu kabul etmeyen İmam hüseyin, Medîne'de kan akmasını istemedi. Bu şehri terk edip yakınları, bir kısım sevenleri ve çoluk çocuğuyla birlikte Mekke'ye sığındı.
Yezid'in, orda bile kan akıtacağını haber alan İmam Hüseyin, Mekke'den de ayrılarak, kendisini koruyup kollayacaklarını mektupla bildiren, Kufelilerin davetini kabul edip bu şehre gelirken, Yezid'in ordusu tarafından yolu kesilerek susuz Kerbela çölüne getirildi.Burada etrafları çevrilerek günlerce aç susuz bırakılan İmam Hüseyin ve yakınları, yine de Yezid'in zulüm yönetimine boyun eğmeyince kendisi, erkek evladı, kardeşleri, yakınları ve az bir grup dostlarıyla birlikte, toplam 72 kişi o çolde Yezid ordusu tarafından hunharca kılıçtan geçirilerek şehid edildi. Cenazeleri orada terk bırakılıp, hanımları ve çocukları esir edilerek Şam'a Yezîd'in sarayına götürüldü.
İşte 10 Muharrem 61 Hicrî'de meydana gelen bu kanlı olay, İslam ve insanlık tarihine 'ÂŞÛRA' günü olarak geçti. Daha sonra Yezit ve Emeviler, bu kanlı olayı unutturmak ve kamufle etmek için Âşûra günüyle ilgili asılsız bir takım hikayeler uydurarak o günü bir bayram havasına büründürmeğe çalıştılar. Ancak bu olayı sonradan öğrenen Müslümanlar, her yıl çeşitli şekillerde Hz. Hüseyin ve Kerbela şehitlerinin yasını tutarak günümüze kadar aktardılar.
Şii, Hz. Peygamber(s.a.v.) 'e ve Onun Ehl-i Beyt'ine uyan, onları takip eden Müslümanlar için kullanılmış bir terimdir. Şiiler, Hz. Peygamber(s.a.v.) 'in vefatından sonra İslam ümmetinin önderliğinin Hz.İmam Ali ve onun masum evladına ait olduğuna inanır. Bu önderliğin onlara Allah(azze ve celle) tarafından verildiğine ve Hz. Peygamber(s.a.v.) tarafından da Veda Haccı dönüşü sırasında Gadir-i Humm denilen yerde ümmete bildirildiğine inanırlar. Şii sözcüğü 'Şia' sözcüğüne mensubiyet şeklidir. Lügat anlamı taraf, taraftar olan bu terim Kur’an-ı Kerim’de Kasas/ 15 ve Saffat/83’te geçmektedir. Bu sözcüğü Hz. Peygamber(s.a.v.) Efendimiz de hadis-i şeriflerinde Hz. Ali Taraftarları için mükerrerce şu şekillerde kullanmıştır. Ebu Abdillah Muhammed b. Yusuf b.Muhammed El-Qureşî El-Kencî Eş-Şafiî (v.658 Hicri) (Kifayetüt-Talib adlı eserinde s.214) şüyle nakletmiştir: Cabir b Abdullah diyor ki Hz. Peygamber (s.a.v.) ’in yanında bulunduğumuz bir sırada Ebu Talib oğlu Ali geldi. Peygamber (s.a.v.) dedi ki “size kardeşim geldi.” Sonra Kabeye doğru dönüp ona eliyle vurarak şöyle buyurdu: “Canım elinde olana yemin olsun ki gerçekten bu ve bunun şîaları (uyanları) kıyamet günü kurtuluşa erenlerdirler. Sonra hem o sizin ilk iman edeniniz, Allaha verdiği söze en vefalı kalanınız, Allahın emirlerini en iyi yerine getireniniz, yönetmekte en adiliniz, paylaştırmada en eşit dağıtanınız ve Allah katında en niteliklinizdir.” Cabir diyor ki bu sırada şu ayet indi: “Iman edip sâlih ameller isleyenlere gelince, halkin en hayirlisi da onlardir.” (Beyyine/7) Turan
Şii, Hz. Peygamber(s.a.v.) 'e ve Onun Ehl-i Beyt'ine uyan, onları takip eden Müslümanlar için kullanılmış bir terimdir. Şiiler, Hz. Peygamber(s.a.v.) 'in vefatından sonra İslam ümmetinin önderliğinin Hz.İmam Ali ve onun masum evladına ait olduğuna inanır. Bu önderliğin onlara Allah(azze ve celle) tarafından verildiğine ve Hz. Peygamber(s.a.v.) tarafından da Veda Haccı dönüşü sırasında Gadir-i Humm denilen yerde ümmete bildirildiğine inanırlar. Şii sözcüğü 'Şia' sözcüğüne mensubiyet şeklidir. Lügat anlamı taraf, taraftar olan bu terim Kur’an-ı Kerim’de Kasas/ 15 ve Saffat/83’te geçmektedir. Bu sözcüğü Hz. Peygamber(s.a.v.) Efendimiz de hadis-i şeriflerinde Hz. Ali Taraftarları için mükerrerce şu şekillerde kullanmıştır. Ebu Abdillah Muhammed b. Yusuf b.Muhammed El-Qureşî El-Kencî Eş-Şafiî (v.658 Hicri) (Kifayetüt-Talib adlı eserinde s.214) şüyle nakletmiştir: Cabir b Abdullah diyor ki Hz. Peygamber (s.a.v.) ’in yanında bulunduğumuz bir sırada Ebu Talib oğlu Ali geldi. Peygamber (s.a.v.) dedi ki “size kardeşim geldi.” Sonra Kabeye doğru dönüp ona eliyle vurarak şöyle buyurdu: “Canım elinde olana yemin olsun ki gerçekten bu ve bunun şîaları (uyanları) kıyamet günü kurtuluşa erenlerdirler. Sonra hem o sizin ilk iman edeniniz, Allaha verdiği söze en vefalı kalanınız, Allahın emirlerini en iyi yerine getireniniz, yönetmekte en adiliniz, paylaştırmada en eşit dağıtanınız ve Allah katında en niteliklinizdir.” Cabir diyor ki bu sırada şu ayet indi: “Iman edip sâlih ameller isleyenlere gelince, halkin en hayirlisi da onlardir.” (Beyyine/7) Turan
Caferilik şiilik demektir.
Nihat Hatipoğlu, amator bir aktor. Saray mollası, zalimlerin yardakçısı, alim görünümünde cahil, cahiller arasında alim, alimler arasında cahil, zalimleri kurtarmak için mazlumları konuşur. Ahiretini dünyasına satmış, Allah'tan korkmaz, Peygamber(s.a.v.) den hayâ etmez, marifet ehli arasında konuştukça batan birisi.
(bakınız: allah, dünya, cahil, ahiret, peygamber, alim, kurt, arife, arda, için)
Aşura, Kurban bayramından bir ay sonradır. Kurban bayramı Kamerî (ay) aylardan Zilhicce'nin onundadır. Bu ayı müteakip Muharrem'in onuncu günü ise Aşûra günüdür. Kerbela matemi Muharrem'in birinden başladığına göre, Kurban bayramından 20 gün sonra Muharrem başlar, on gün sonra da Aşûra günü anılır. Hem o günün adı Aşure değil, 'Âşûra'dır. Aşure ise bildiğimiz tatlının adıdır.
'ÂŞÛRA' sözcüğü, Arapça 'aşr' sözcüğünden gelir. Aşr, on demektir. Burda kastedilen Kamerî ayların birincisi olan Muharrem'in onuncu günüdür.
Hicrî 61 yılında Muaviye oğlu Yezit, Hz. Peygamber Efendimiz(s.a.v.) 'in kızı Hz. Fatıma'dan olma Hz. İmam Hüseyin'i, kendi zulüm saltanatını onaylatmak anlamında bîat etmesini, aksi halde halde onun kellesini kestireceğini bildirdi. Bunu kabul etmeyen İmam hüseyin, Medîne'de kan akmasını istemedi. Bu şehri terk edip yakınları, bir kısım sevenleri ve çoluk çocuğuyla birlikte Mekke'ye sığındı.
Yezid'in, orda bile kan akıtacağını haber alan İmam Hüseyin, Mekke'den de ayrılarak, kendisini koruyup kollayacaklarını mektupla bildiren, Kufelilerin davetini kabul edip bu şehre gelirken, Yezid'in ordusu tarafından yolu kesilerek susuz Kerbela çölüne getirildi.Burada etrafları çevrilerek günlerce aç susuz bırakılan İmam Hüseyin ve yakınları, yine de Yezid'in zulüm yönetimine boyun eğmeyince kendisi, erkek evladı, kardeşleri, yakınları ve az bir grup dostlarıyla birlikte, toplam 72 kişi o çolde Yezid ordusu tarafından hunharca kılıçtan geçirilerek şehid edildi. Cenazeleri orada terk bırakılıp, hanımları ve çocukları esir edilerek Şam'a Yezîd'in sarayına götürüldü.
İşte 10 Muharrem 61 Hicrî'de meydana gelen bu kanlı olay, İslam ve insanlık tarihine 'ÂŞÛRA' günü olarak geçti. Daha sonra Yezit ve Emeviler, bu kanlı olayı unutturmak ve kamufle etmek için Âşûra günüyle ilgili asılsız bir takım hikayeler uydurarak o günü bir bayram havasına büründürmeğe çalıştılar. Ancak bu olayı sonradan öğrenen Müslümanlar, her yıl çeşitli şekillerde Hz. Hüseyin ve Kerbela şehitlerinin yasını tutarak günümüze kadar aktardılar.
Şii, Hz. Peygamber(s.a.v.) 'e ve Onun Ehl-i Beyt'ine uyan, onları takip eden Müslümanlar için kullanılmış bir terimdir.
Şiiler, Hz. Peygamber(s.a.v.) 'in vefatından sonra İslam ümmetinin önderliğinin Hz.İmam Ali ve onun masum evladına ait olduğuna inanır. Bu önderliğin onlara Allah(azze ve celle) tarafından verildiğine ve Hz. Peygamber(s.a.v.) tarafından da Veda Haccı dönüşü sırasında Gadir-i Humm denilen yerde ümmete bildirildiğine inanırlar.
Şii sözcüğü 'Şia' sözcüğüne mensubiyet şeklidir. Lügat anlamı taraf, taraftar olan bu terim Kur’an-ı Kerim’de Kasas/ 15 ve Saffat/83’te geçmektedir.
Bu sözcüğü Hz. Peygamber(s.a.v.) Efendimiz de hadis-i şeriflerinde Hz. Ali Taraftarları için mükerrerce şu şekillerde kullanmıştır.
Ebu Abdillah Muhammed b. Yusuf b.Muhammed El-Qureşî El-Kencî Eş-Şafiî (v.658 Hicri) (Kifayetüt-Talib adlı eserinde s.214) şüyle nakletmiştir: Cabir b Abdullah diyor ki Hz. Peygamber (s.a.v.) ’in yanında bulunduğumuz bir sırada Ebu Talib oğlu Ali geldi. Peygamber (s.a.v.) dedi ki “size kardeşim geldi.” Sonra Kabeye doğru dönüp ona eliyle vurarak şöyle buyurdu: “Canım elinde olana yemin olsun ki gerçekten bu ve bunun şîaları (uyanları) kıyamet günü kurtuluşa erenlerdirler. Sonra hem o sizin ilk iman edeniniz, Allaha verdiği söze en vefalı kalanınız, Allahın emirlerini en iyi yerine getireniniz, yönetmekte en adiliniz, paylaştırmada en eşit dağıtanınız ve Allah katında en niteliklinizdir.” Cabir diyor ki bu sırada şu ayet indi: “Iman edip sâlih ameller isleyenlere gelince, halkin en hayirlisi da onlardir.” (Beyyine/7)
Turan
Şii, Hz. Peygamber(s.a.v.) 'e ve Onun Ehl-i Beyt'ine uyan, onları takip eden Müslümanlar için kullanılmış bir terimdir.
Şiiler, Hz. Peygamber(s.a.v.) 'in vefatından sonra İslam ümmetinin önderliğinin Hz.İmam Ali ve onun masum evladına ait olduğuna inanır. Bu önderliğin onlara Allah(azze ve celle) tarafından verildiğine ve Hz. Peygamber(s.a.v.) tarafından da Veda Haccı dönüşü sırasında Gadir-i Humm denilen yerde ümmete bildirildiğine inanırlar.
Şii sözcüğü 'Şia' sözcüğüne mensubiyet şeklidir. Lügat anlamı taraf, taraftar olan bu terim Kur’an-ı Kerim’de Kasas/ 15 ve Saffat/83’te geçmektedir.
Bu sözcüğü Hz. Peygamber(s.a.v.) Efendimiz de hadis-i şeriflerinde Hz. Ali Taraftarları için mükerrerce şu şekillerde kullanmıştır.
Ebu Abdillah Muhammed b. Yusuf b.Muhammed El-Qureşî El-Kencî Eş-Şafiî (v.658 Hicri) (Kifayetüt-Talib adlı eserinde s.214) şüyle nakletmiştir: Cabir b Abdullah diyor ki Hz. Peygamber (s.a.v.) ’in yanında bulunduğumuz bir sırada Ebu Talib oğlu Ali geldi. Peygamber (s.a.v.) dedi ki “size kardeşim geldi.” Sonra Kabeye doğru dönüp ona eliyle vurarak şöyle buyurdu: “Canım elinde olana yemin olsun ki gerçekten bu ve bunun şîaları (uyanları) kıyamet günü kurtuluşa erenlerdirler. Sonra hem o sizin ilk iman edeniniz, Allaha verdiği söze en vefalı kalanınız, Allahın emirlerini en iyi yerine getireniniz, yönetmekte en adiliniz, paylaştırmada en eşit dağıtanınız ve Allah katında en niteliklinizdir.” Cabir diyor ki bu sırada şu ayet indi: “Iman edip sâlih ameller isleyenlere gelince, halkin en hayirlisi da onlardir.” (Beyyine/7)
Turan