ohooo.. memlekette patinajcı çookk.. başbakanında çöpçüsüne kadar herkes artiz olmuş bu ülkede.. ama ayağı kayıp kıç üstü yere vurma tehlikesi de var bu siporda biliyonus mu :))
ajan X ppp :) ajan ABD mi desek.. yok be aslında acan macan olduu da yok. kullanıyolar sonra da atcaklar.örneklerini gördüümüz diğer salaklar gibi. işte atmaya başladılar bile.şu hale bakın
bir kimse sadece O'nun kelimelerini okuyarak Kur'an'daki doğruları kavrayamaz. Bunları kavrayabilmek için kişinin iman ile küfür, İslâmî ile gayri İslâmî, hak ile bâtıl arasındaki çatışmada etkin bir rol alması gerekir. Bir kimse, ancak, O'nun mesajını kabul edip, tüm insanları bunu kabul etmeye çağırdığında ve O'nun Hidayet'i üzere hareket ettiğinde O'nu anlayabilir. Ancak bu şekilde kişi, Kur'an'ın vahyedildiği dönemde olanları anlayıp tecrübe edebilir. Böyle bir kimse o dönemde, Mekke'de, Taif'te, Habeşistan'da karşılaştığı şartların aynısıyla karşılaşıp, Bedir'de, Uhud'da, Huneyn ve Tebük'te yaşanana benzer bir ateş çemberinden geçecektir. Ebu Cehil'lerle, Ebu Leheb'lerle, iki yüzlü münafıklarla, 'Yahudilerle', kısacası Kur'an'da bahsedilen her türlü insanla karşılaşacaktır. Bu mükemmel bir tecrübedir ve bu tecrübe etmeye değer bir husustur. Bu tecrübelerin herhangi bir safhasından geçerken kişi, şu şu safhalarda nazil olduğu ve hareketi yönlendirmek üzere, şu şu talimatları verdiği kendiliğinden belli olan bazı ayet ve surelere rastlayacaktır. Bu şekilde kişi, kelimenin sözlük anlamlarını tam kavrayamasa, gramer ve belâgatın inceliklerini tam çözümleyemese bile, Kur'an sahip olduğu ruhu kendiğinden ortaya koyar. Aynı formül, O'nun emirlerine, ahlâkî öğretilerine, ekonomi ve kültürle ilgili talimatlarına ve insan hayatının çeşitli yönleri ile ilgili kanunlarına da uygulanabilir. Bunlar pratiğe aktarılmadıkça anlaşılamazlar. O halde, O'nu pratik hayattan uzaklaştıran kişiler ve toplumlar, sadece dudaklarıyla okuyarak O'nun anlamını kavrayıp ruhunu idrak edemezler.
Kur'an'ın ele aldığı konu, 'insan'dır. O, insanı felâha veya helâka götüren hayat tarzlarını anlatır.
Kur'an'ın metni boyunca vurgulanan ana fikir, Hakk'ın açıklanması ve buna dayanan Doğru Yol'a davettir. Kur'an, gerçeğin, (Hakk'ın) , Allah'ın, Hz. Adem'i (a.s) halife tayin ettiğinde kendisine vahyettiği ve O'ndan sonra gönderdiği diğer bütün peygamberlere vahyettiği gerçek (Hakk) olduğunu ve bütün peygamberlerin aynı Doğru Yol'u öğrettiklerini bildirir. İnsanlar tarafından bu Hakk'a aykırı olarak, Allah, insan, evren, insanın Allah'la ve diğer yaratıklarla ilişkisi hakkında icat edilen tüm teoriler yanlıştır ve bunlar üzerine kurulan hayat tarzı sonuçta insanı hüsrana götürür.
Vahyin hedef ve gayesi ise, insanı Doğru Yol'a çağırmak ve cahilliği nedeniyle kaybettiği veya günahkârlığı nedeniyle yüz çevirdiği Hidayet'i onlara sunmaktır.
SİZ GERÇEĞİNE BAKIN ASIL
http://www.gercekkurtlarvadisi.8m.net/
BAKIN VE SABATAYİZMİ TANIYIN
ya ben özlemeyi özledim.kardeşim yok özleyemiyorum kimseyi.acaba öldüm mü
kürkçünün dönüp dolaşacağı yer yalan..
ailenin en büyük dost olduğu yalan..
yalan işte yalan
ohooo.. memlekette patinajcı çookk..
başbakanında çöpçüsüne kadar herkes artiz olmuş bu ülkede.. ama ayağı kayıp kıç üstü yere vurma tehlikesi de var bu siporda biliyonus mu :))
zafallı erkekler..
ajan X ppp :) ajan ABD mi desek..
yok be aslında acan macan olduu da yok. kullanıyolar sonra da atcaklar.örneklerini gördüümüz diğer salaklar gibi. işte atmaya başladılar bile.şu hale bakın
hiçbirşey imkansız değildir
bir kimse sadece O'nun kelimelerini okuyarak Kur'an'daki doğruları kavrayamaz. Bunları kavrayabilmek için kişinin iman ile küfür, İslâmî ile gayri İslâmî, hak ile bâtıl arasındaki çatışmada etkin bir rol alması gerekir. Bir kimse, ancak, O'nun mesajını kabul edip, tüm insanları bunu kabul etmeye çağırdığında ve O'nun Hidayet'i üzere hareket ettiğinde O'nu anlayabilir. Ancak bu şekilde kişi, Kur'an'ın vahyedildiği dönemde olanları anlayıp tecrübe edebilir. Böyle bir kimse o dönemde, Mekke'de, Taif'te, Habeşistan'da karşılaştığı şartların aynısıyla karşılaşıp, Bedir'de, Uhud'da, Huneyn ve Tebük'te yaşanana benzer bir ateş çemberinden geçecektir. Ebu Cehil'lerle, Ebu Leheb'lerle, iki yüzlü münafıklarla, 'Yahudilerle', kısacası Kur'an'da bahsedilen her türlü insanla karşılaşacaktır. Bu mükemmel bir tecrübedir ve bu tecrübe etmeye değer bir husustur. Bu tecrübelerin herhangi bir safhasından geçerken kişi, şu şu safhalarda nazil olduğu ve hareketi yönlendirmek üzere, şu şu talimatları verdiği kendiliğinden belli olan bazı ayet ve surelere rastlayacaktır. Bu şekilde kişi, kelimenin sözlük anlamlarını tam kavrayamasa, gramer ve belâgatın inceliklerini tam çözümleyemese bile, Kur'an sahip olduğu ruhu kendiğinden ortaya koyar. Aynı formül, O'nun emirlerine, ahlâkî öğretilerine, ekonomi ve kültürle ilgili talimatlarına ve insan hayatının çeşitli yönleri ile ilgili kanunlarına da uygulanabilir. Bunlar pratiğe aktarılmadıkça anlaşılamazlar. O halde, O'nu pratik hayattan uzaklaştıran kişiler ve toplumlar, sadece dudaklarıyla okuyarak O'nun anlamını kavrayıp ruhunu idrak edemezler.
Kur'an'ın ele aldığı konu, 'insan'dır. O, insanı felâha veya helâka götüren hayat tarzlarını anlatır.
Kur'an'ın metni boyunca vurgulanan ana fikir, Hakk'ın açıklanması ve buna dayanan Doğru Yol'a davettir. Kur'an, gerçeğin, (Hakk'ın) , Allah'ın, Hz. Adem'i (a.s) halife tayin ettiğinde kendisine vahyettiği ve O'ndan sonra gönderdiği diğer bütün peygamberlere vahyettiği gerçek (Hakk) olduğunu ve bütün peygamberlerin aynı Doğru Yol'u öğrettiklerini bildirir. İnsanlar tarafından bu Hakk'a aykırı olarak, Allah, insan, evren, insanın Allah'la ve diğer yaratıklarla ilişkisi hakkında icat edilen tüm teoriler yanlıştır ve bunlar üzerine kurulan hayat tarzı sonuçta insanı hüsrana götürür.
Vahyin hedef ve gayesi ise, insanı Doğru Yol'a çağırmak ve cahilliği nedeniyle kaybettiği veya günahkârlığı nedeniyle yüz çevirdiği Hidayet'i onlara sunmaktır.