Anka kuşu hayatın ve onu oluşturmakta olan her ince detayın betisini içinde saklıyor gibi...
Bir yok oluştan doğmak gibi..... Yaradılan herşeyin gerisinde, bir an öncesinde bir yok oluşun saklı olduğunu kendi hayatının bütünüyle anlatıyor gibi.......
Anka kuşu insanların ve onu oluşturmakta olan her ince detayın betisini içinde saklıyor gibi...
Dibe vurmakta olan her anı, yeniden yeniden var eden hayatın ta kendisi.......
Bir kedinin (ya da tabi ki diğer hayvanların, ancak kedi köpeklerden sonra bu kadar çok paylaşabildiğimiz tek hayvan) sizce hoşuna gitmeyen davranışlarına 'çünkü o bir kedi' cevabını verebilmeyi öğrendiğinizde, hayatınızdaki her insana vereceğiniz cevaplar da aynı tınıyı ihtiva etmeye başlayacak.
O Mustafa, O Arzu, O Ayla, O Ayfer diyebilecek, onları onların olduğu yerden görebileceksiniz.
Bu bence sevginizi yaşayabilmek adına atabildiğiniz en önemli adımdır. Böylece sizin oluşturduğunuz bir portreyi değil, karşınızdaki insanı gerçekten sevmeye başlarsınız.
“Okumakta olduğum “Zen’in Ruhu” adlı kitabı masaya bırakıp kedime bakıyorum. Pembe kırmızı diliyle postunu parlatırken tüylerinin arasından bana bakıp gülümsüyor. “Kedi bu kitabı sana ödünç vermek isterdim, ama sanırım sen bunu daha önce okudun.” Başını kaldırıp, mırıldanarak bana bakıyor. “Komik olma” diyor, “o kitabı ben yazdım.”
Charles Baudelaire
Bu alıntıyı son zamanlarda okuduğum Deniz Kavukçuoğlu’nun Kedi Gülüşü adlı kitabından aldım. Kitap oldukça güzel bir kedi antolojisini barındırıyor içerisinde, iyi bir kaynak kitap gibi. Ancak anı kısımlarını çok fazla beğendiğimi söyleyememem. Kedi(hayvan) sever biri olarak bu kitabın sayfalarında gözlerimin gezinmesinden hoşnut oldum.
Gerçeğini sorarsanız yukarıda aldığım alıntı kedilerle olan paylaşımımdan edindiğim algıların bir kısmını kapsamakta. Anlık paylaşımlar sırasında tabi ki bir kedinin her hali benim için çok çok güzel ve ilginç: uyurken onları seyretmek, kucağınızda mırıl mırılken onu sevmek, size kızdığında tırnaklarını çıkarmadan size pati atması, tanımadıklarına gösterdiği o uzak tepki.........
Tüm bunların tanı sıra benim bir kedi ile paylaşımımdan edindiğim en değerli şey: daha çok bir var oluş hali. Yaşamı yaşarken ki algılarımın genişlemesi. Sevgi sözcüğüne yüklenebilecek hallerin, var oluşumun daha derinlerine inmesi ve yüzeyde yaşarken ben, bu derinliğe rağmen çok daha net ve yalın olabilmem.
Kediler o kadar özgünler ki, kendilerine o kadar düşkünler ki ve o kadar yalın ve netler ki....
Kendi olmayı bu kadar fütursuzca seçebilen, tüm özgünlüklerini bünyelerinde ve yaşamda kaygısızca taşıyabildikleri için her an sürprizlerle dolu olabilen bir varlıkla tanışmak insanları anlamak konusunda yol almak isteyen herkese tavsiye edebileceğim yegane yöntem.....
Ben kediler-ve diğer hayvanlar-i çok seviyorum....
Anka kuşu hayatın ve onu oluşturmakta olan her ince detayın betisini içinde saklıyor gibi...
Bir yok oluştan doğmak gibi.....
Yaradılan herşeyin gerisinde, bir an öncesinde bir yok oluşun saklı olduğunu kendi hayatının bütünüyle anlatıyor gibi.......
Anka kuşu insanların ve onu oluşturmakta olan her ince detayın betisini içinde saklıyor gibi...
Dibe vurmakta olan her anı, yeniden yeniden var eden hayatın ta kendisi.......
Bir kedinin (ya da tabi ki diğer hayvanların, ancak kedi köpeklerden sonra bu kadar çok paylaşabildiğimiz tek hayvan) sizce hoşuna gitmeyen davranışlarına 'çünkü o bir kedi' cevabını verebilmeyi öğrendiğinizde, hayatınızdaki her insana vereceğiniz cevaplar da aynı tınıyı ihtiva etmeye başlayacak.
O Mustafa, O Arzu, O Ayla, O Ayfer diyebilecek, onları onların olduğu yerden görebileceksiniz.
Bu bence sevginizi yaşayabilmek adına atabildiğiniz en önemli adımdır. Böylece sizin oluşturduğunuz bir portreyi değil, karşınızdaki insanı gerçekten sevmeye başlarsınız.
Ben kediler-ve tüm hayvanlar-i çok seviyorum.
KEDİ
“Okumakta olduğum “Zen’in Ruhu” adlı kitabı masaya bırakıp kedime bakıyorum. Pembe kırmızı diliyle postunu parlatırken tüylerinin arasından bana bakıp gülümsüyor. “Kedi bu kitabı sana ödünç vermek isterdim, ama sanırım sen bunu daha önce okudun.” Başını kaldırıp, mırıldanarak bana bakıyor. “Komik olma” diyor, “o kitabı ben yazdım.”
Charles Baudelaire
Bu alıntıyı son zamanlarda okuduğum Deniz Kavukçuoğlu’nun Kedi Gülüşü adlı kitabından aldım. Kitap oldukça güzel bir kedi antolojisini barındırıyor içerisinde, iyi bir kaynak kitap gibi. Ancak anı kısımlarını çok fazla beğendiğimi söyleyememem. Kedi(hayvan) sever biri olarak bu kitabın sayfalarında gözlerimin gezinmesinden hoşnut oldum.
Gerçeğini sorarsanız yukarıda aldığım alıntı kedilerle olan paylaşımımdan edindiğim algıların bir kısmını kapsamakta. Anlık paylaşımlar sırasında tabi ki bir kedinin her hali benim için çok çok güzel ve ilginç: uyurken onları seyretmek, kucağınızda mırıl mırılken onu sevmek, size kızdığında tırnaklarını çıkarmadan size pati atması, tanımadıklarına gösterdiği o uzak tepki.........
Tüm bunların tanı sıra benim bir kedi ile paylaşımımdan edindiğim en değerli şey: daha çok bir var oluş hali. Yaşamı yaşarken ki algılarımın genişlemesi. Sevgi sözcüğüne yüklenebilecek hallerin, var oluşumun daha derinlerine inmesi ve yüzeyde yaşarken ben, bu derinliğe rağmen çok daha net ve yalın olabilmem.
Kediler o kadar özgünler ki, kendilerine o kadar düşkünler ki ve o kadar yalın ve netler ki....
Kendi olmayı bu kadar fütursuzca seçebilen, tüm özgünlüklerini bünyelerinde ve yaşamda kaygısızca taşıyabildikleri için her an sürprizlerle dolu olabilen bir varlıkla tanışmak insanları anlamak konusunda yol almak isteyen herkese tavsiye edebileceğim yegane yöntem.....
Ben kediler-ve diğer hayvanlar-i çok seviyorum....
Aksit Göktürk: İngiliz yazının da ada kavramı'nı, ütopyaları hatırlatıyor bana bir de, ve de tek tek her bir insanı ve tekliğini...
Pinhan.