'Eğer birinden nefret ediyorsan, önce kendi ruhunu sayısız şekilde yaralaman gerekiyor; başkalarına zehir atabilmek için önce bu zehri içinde biriktirmen gerekiyor.'
'Hemen her ülkede köylü, toplumun en yaşlı ve gizemli öğesidir. Köylü, kendinden başka herkes için, anlaşılmaz, düşünce ve davranışlarından döndürülmez bir varlıktır; o bir gömü, toprağın koynunda filizlenen tohum, uygarlığın ölü katmanları arasında canlı kalmayı başarmış varlıktır. '
'Ölüm ve yaşam, birbirlerini bütünleyen karşıtlılardır. Ölüm ve yaşam, zaman ve mekan ayrımına tutsak olan bizlerin ancak sezgiyle görebileceğimiz varlığın yarımlarıdır. Doğum öncesi dünyada yaşam ve ölüm tek bir bütündüler; bizimkinde karşı karşıya gelirler; öteki dünyada yeniden birleşirler.'
'Yaşam inancı, gerçekten derin ve bütüncül ise, aynı zamanda ölüm inancıdır. Çünkü bu ikisi birbirinden ayrılamaz. Ölümü yadsıyan uygarlık, kendi yaşamın da karşısında bulur.'
'Çağdaş dünyadaki her şey ölüm günü sanki yokmuş gibi işler. Kimse ona önem vermez ölüm her yerde bastırılır: siyasal demeçlerde, reklamlardaki ahlak ve törenlerimizle ilgili yayınlarda; hastaneler, eczaneler ve spor kulüplerince bize sunulan indirimli sağlık ve mutluluk programlarında ölümün adı anılmaz. Oysa neye el atsak orada ölüm buluruz. Ve de bir aşama olmaktan vazgeçen ölüm, kendisine sunulan hiç bir şeyle doymayan kocaman obur bir kursak olarak çıkar karşımıza.'
Etkileyici bir film olduğunu düşünüyorum. Aklı evvel mahluklar olan insanların, akıllarının erdiğince yarattıkları sistemlerin nasıl kuklaları, oyuncuları olduklarını algılattı bana bir kez daha. Hayat içinde kurulmuş olan sistemlerin gerektirdiği rolleri nasıl da oynamak zorunda kaldığımızı düşündüm. Buruk hissettim kendimi film bittiğinde, ne yazık ki.....
'Ölüm, yaşam sahnesindeki rol kesme, hava atma çabalarımızın pek işe yaramadığını gösteren aynadır. Eylem, unutkanlık, hüzün ve umulardan oluşan karmaşık yaşam süreci içindeki insanın ölümünü - bir anlam ya da açıklama olarak değil de- salt bir son olrarak görürüz. '
'Bugünkü tatillerimiz, kuralsız, törenlerden yoksun, tatili yaşatan dünyanın kendisi kadar bireysel ve kısır olduğu için amacına ulaşamaz- insanı yeniden yaratamaz.'
'Çağdaş ulusal kitleler, yalnız bireylerden oluşan yığınlardır. Paris'te ya da New Ork'da olsun, kalabalık açık alanlarda ya da stadyumlarda toplandığı zaman, halk dediğimiz varlığın eksikliği - toplum olmak anlamındaki- eksikliği duyulur. '
'Aşk, başka bir varlığa katışma çabasıdır. Ama sevgiye boğun eğme ancak karşılık ise gerçekleşir, bu bütünleşme. İnsanın kendini bütünüyle bir şeye, başka kişiye adaması zordur. Azkişi başarabilir bunu. Aşkın ne demek olduğunu öğrenecek kadar, kendini sahip olma tutkusundan kurtarabilenlerin sayısı daha da azdır. Aşk, sürekli yaratış, gerçeği yaşamak ve bitip tükenmeyen yeniden yaradılıştır.'
'Eğer birinden nefret ediyorsan, önce kendi ruhunu sayısız şekilde yaralaman gerekiyor; başkalarına zehir atabilmek için önce bu zehri içinde biriktirmen gerekiyor.'
Osho/ Cesaret
'Hemen her ülkede köylü, toplumun en yaşlı ve gizemli öğesidir. Köylü, kendinden başka herkes için, anlaşılmaz, düşünce ve davranışlarından döndürülmez bir varlıktır; o bir gömü, toprağın koynunda filizlenen tohum, uygarlığın ölü katmanları arasında canlı kalmayı başarmış varlıktır. '
Octavio Paz / Yalnızlık Dolambacı
'Ölüm ve yaşam, birbirlerini bütünleyen karşıtlılardır. Ölüm ve yaşam, zaman ve mekan ayrımına tutsak olan bizlerin ancak sezgiyle görebileceğimiz varlığın yarımlarıdır. Doğum öncesi dünyada yaşam ve ölüm tek bir bütündüler; bizimkinde karşı karşıya gelirler; öteki dünyada yeniden birleşirler.'
Octavio Paz/ Yalnızlık Dolambacı
'Yaşam inancı, gerçekten derin ve bütüncül ise, aynı zamanda ölüm inancıdır. Çünkü bu ikisi birbirinden ayrılamaz. Ölümü yadsıyan uygarlık, kendi yaşamın da karşısında bulur.'
Octavio Paz / Yalnızlık Dolambacı
'Çağdaş dünyadaki her şey ölüm günü sanki yokmuş gibi işler. Kimse ona önem vermez ölüm her yerde bastırılır: siyasal demeçlerde, reklamlardaki ahlak ve törenlerimizle ilgili yayınlarda; hastaneler, eczaneler ve spor kulüplerince bize sunulan indirimli sağlık ve mutluluk programlarında ölümün adı anılmaz. Oysa neye el atsak orada ölüm buluruz. Ve de bir aşama olmaktan vazgeçen ölüm, kendisine sunulan hiç bir şeyle doymayan kocaman obur bir kursak olarak çıkar karşımıza.'
Octavio Paz / Yalnızlık Dolambacı
Nicolas Cage'in seyrettiğim en güzel filmi.
Etkileyici bir film olduğunu düşünüyorum. Aklı evvel mahluklar olan insanların, akıllarının erdiğince yarattıkları sistemlerin nasıl kuklaları, oyuncuları olduklarını algılattı bana bir kez daha. Hayat içinde kurulmuş olan sistemlerin gerektirdiği rolleri nasıl da oynamak zorunda kaldığımızı düşündüm. Buruk hissettim kendimi film bittiğinde, ne yazık ki.....
'Ölüm, yaşam sahnesindeki rol kesme, hava atma çabalarımızın pek işe yaramadığını gösteren aynadır. Eylem, unutkanlık, hüzün ve umulardan oluşan karmaşık yaşam süreci içindeki insanın ölümünü - bir anlam ya da açıklama olarak değil de- salt bir son olrarak görürüz. '
Octavio Paz/ Yalnızlık Dolambacı
'Bugünkü tatillerimiz, kuralsız, törenlerden yoksun, tatili yaşatan dünyanın kendisi kadar bireysel ve kısır olduğu için amacına ulaşamaz- insanı yeniden yaratamaz.'
Octavio Paz / Yalnızlık Dolambacı
'Çağdaş ulusal kitleler, yalnız bireylerden oluşan yığınlardır. Paris'te ya da New Ork'da olsun, kalabalık açık alanlarda ya da stadyumlarda toplandığı zaman, halk dediğimiz varlığın eksikliği - toplum olmak anlamındaki- eksikliği duyulur. '
Octavio Paz/ Yalnızlık Dolambacı
'Aşk, başka bir varlığa katışma çabasıdır. Ama sevgiye boğun eğme ancak karşılık ise gerçekleşir, bu bütünleşme. İnsanın kendini bütünüyle bir şeye, başka kişiye adaması zordur. Azkişi başarabilir bunu. Aşkın ne demek olduğunu öğrenecek kadar, kendini sahip olma tutkusundan kurtarabilenlerin sayısı daha da azdır. Aşk, sürekli yaratış, gerçeği yaşamak ve bitip tükenmeyen yeniden yaradılıştır.'
Octavio Paz / Yalnızlık Dolambacı