Beyaz ve siyah Eşsiz renkler senin Şampiyonluk ve liderlik İstemek en doğal hakkım benim Kalbimi verdim Taraftar oldum sana Anlı şanlı tarihinle Şampiyonluklar yaşat bana.
Gece gelen telgraf dört heceden ibaretti: 'VEFAT ETTİ.' İmza yok. Bu dört hece bile çok.
Bakıyorum duvara: duvarda bir yara- duvarda bir resim- vefat edenin, elimle çizmişim.
Saat bir. Saat üç. Saat beş. Polis düdükleri, saatlar... Yatağım bozulmamış. Çekmecemde kaatlar: bazıları onun el yazıları.
Gece gelen telgraf dört heceden ibaret... Şafak söküyor- odam geceden ibaret.
Avuçlarımda ellerinin gölgesi dolaşan adam demir parmaklıklardan gördü son gündüzünü. Mahpushane doktoru örterek paltosuyla upuzun yatanın yüzünü: - Tamam! dedi. Bunu belki evvelki akşam dedi. Evvelki akşam ben......
Satıcılar geçiyor mahalleden.
Bakıyorum gece gelen telgrafa. O mükemmel bir kafa mükemmel bir yürek, yumruklarıyla erkek gözleriyle çocuktu. Hudutsuz ve Allahsız bir baştı o. Yoldaştı o..
* * *
Düşmanlar kına yaksın dostlar girsin saflara. Sen gözyaşı göstermeden ağlıyacaksın gece gelen telgraflara...
Salaş, herkesimden insanın rahat edebileceği bir ortam diye düşünüyorum.Deniz üzerine derme çatma yapılmış balık ekmek yenilen lokantamsı yerler geliyor aklıma.
BEŞİKTAŞ
Beyaz ve siyah
Eşsiz renkler senin
Şampiyonluk ve liderlik
İstemek en doğal hakkım benim
Kalbimi verdim
Taraftar oldum sana
Anlı şanlı tarihinle
Şampiyonluklar yaşat bana.
BJK li olmak ayrıcalıktır.
Seyyah oldum şu âlemi gezerim
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
Kendi efkârımca okur yazarım
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
İki elim gitmez oldu yüzümden
Ah etikçe yaşlar gelir gözümden
Kusurumu gördüm kendi özümden
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
Bozuk şu dünyanın temeli bozuk
Tükendi daneler kalmadı yazık
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
Kul Himet üstadım ummana dalam
Gidenler gelmedi bir haber alam
Abdal oldum şal giyindim bir zaman
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
Kul Himmet
GECE GELEN TELGRAF
Gece gelen telgraf
dört heceden ibaretti:
'VEFAT ETTİ.'
İmza yok.
Bu dört hece bile çok.
Bakıyorum duvara:
duvarda bir yara-
duvarda bir resim-
vefat edenin,
elimle çizmişim.
Saat bir.
Saat üç.
Saat beş.
Polis düdükleri, saatlar...
Yatağım bozulmamış.
Çekmecemde kaatlar:
bazıları
onun el yazıları.
Gece gelen telgraf
dört heceden ibaret...
Şafak söküyor-
odam
geceden ibaret.
Avuçlarımda
ellerinin gölgesi dolaşan adam
demir parmaklıklardan gördü son gündüzünü.
Mahpushane doktoru
örterek paltosuyla upuzun yatanın yüzünü:
- Tamam!
dedi.
Bunu belki evvelki akşam
dedi.
Evvelki akşam
ben......
Satıcılar geçiyor mahalleden.
Bakıyorum
gece gelen
telgrafa.
O mükemmel bir kafa
mükemmel bir yürek,
yumruklarıyla erkek
gözleriyle çocuktu.
Hudutsuz ve Allahsız bir baştı o.
Yoldaştı o..
* * *
Düşmanlar kına yaksın
dostlar girsin saflara.
Sen gözyaşı göstermeden ağlıyacaksın
gece gelen telgraflara...
Nazım HİKMET
Yaşamı kabullenme biçimi.Sakin bir gecede gökyüzüne baktığımda, pırıl pırıl gözüken yıldızları.
Yaşadığına şükretmek.Gülümseyen yüzleri.
İstanbul,kimi zaman cennet, kimi zamansa cehennem demek. Kültür karmaşasını.
Ada vapuru kaçmak,kaçamak,gözyaşı bazen mutluluk demek. Gençliği,ilk aşkları,uçuşan saçları ve maviyi...kısaca İstanbul'u çağrıştırıyor.
Salaş, herkesimden insanın rahat edebileceği bir ortam diye düşünüyorum.Deniz üzerine derme çatma yapılmış balık ekmek yenilen lokantamsı yerler geliyor aklıma.
Anlamsız karşı koyma :) yada karşı tarafı deli etme. İnat denince aklıma keçi geliyor
Komikliğin simgesi olmasına rağmen beni ürkütür nedenini anlamış değilim. Palyaço deyince aklıma sirk geliyor.