Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • şüphe17.08.2004 - 18:27

    içine kurt düşmek
    bu işte bir bit yeniği var

  • şüphe17.08.2004 - 18:27

    kaygılanmak

  • ray17.08.2004 - 18:26

    demiryolu

  • biliyor muydunuz17.08.2004 - 16:54

    17 ağustos ve daha sonraki günlerde namaza başlayanların sayısında büyük bir artış olduğunu....

  • biliyor muydunuz17.08.2004 - 16:53

    kandilli rasathanesinin tüm marmarayı etkileyecek bir deprem beklediğini...

  • biliyor muydunuz17.08.2004 - 16:51

    100 bin kişinin öldüğünü....

  • biliyor muydunuz17.08.2004 - 16:51

    bugün 17 ağustos marmara depreminin beşinci yıldönümü olduğunu....

  • öss sonuçları17.08.2004 - 12:40

    öss sonuçları tercih sonuçları ve puan sonuçları olmak üzere ikiye ayrılır..

  • 17 ağustosu anmak17.08.2004 - 09:58

    Biz! ..
    45 saniyelik bir depremde
    on binlerce evladını, kefensiz, tabutsuz, törensiz,
    gecenin karanlığına gömmüş Türkiye halkı! ..

    O 45 saniyede, 45 yılda öğrenemeyeceğimiz kadar çok şey öğrendik.

    O gece anladık; insanları depremin değil,
    rant hırsıyla göz yumulan bir vahşi betonlaşmanın öldürdüğünü! ..
    Ve aynı şiddetteki bir depremin, Japonya’da kayıpsız atlatılırken, Türkiye’de neden onbinlerce can aldığını! ...

    Cinayeti; “daha az malzeme, daha çok kar” diye diye,
    binalar, siteler diken ve buna göz yuman sistemin; arsızca verilen, ahlaksızca alınan rüşvetin; sorumsuzca atılan imzanın işlediğini ve bu yanlış gidişte bizim de payımız olduğunu o gece öğrendik! ..

    Son nefeslerine kadar kurtarıcı bekleyen kurbanlarımızın ölümleri, doğanın öfkesinden değil, devletin acizliğindendi; bunu asla unutmayacağız!

    Ne acıdır ki Türkiye tarihinin en umut verici sivil toplum hareketi, o 45 saniyede doğdu... O korkunç can pazarında, feryatlar, iniltiler arasında biz, dayanışmayı öğrendik... “Yurttaş” olmanın, yardıma koşmanın, hesap sormanın sırrına erdik...

    Celp emri beklemeden yardıma koşan gönüllülerden dev gibi bir ordu gibi aktık deprem bölgesine...

    “Türk’e Türk’ten başka dost yok” sözünün, düşmanlık pompalayıp iktidar perçinlemek için kullanılan koca bir yalan olduğunu anladık! ..
    Din, dil, ırk, millet siyaset farklılıklarını aştık... İnsanlık ailesinin olağanüstü dayanışmanın onurunu yaşadık...

    Üzerinden bir yıl geçti... Bölgede yaralar hala kanıyor.
    Deprem riski, hala beton bir kılıç gibi sallanıyor tepemizde...
    Evlerimiz, muhtemel tabutlarımız gibi görünüyor gözümüze...

    17 Ağustos gecesi keşfettiğimiz o yurtaşlık bilincini, o sivil enerjiyi; şimdi hesap sormak, herşeyi yeni baştan kurmak, yaraları sarmak ve yeni depremlerden korunmak için seferber etmek zorundayız.

    Yurttaşı örgütlenmeye, devleti göreve çağırıyoruz:

    1- Türkiye’nin her yerinde, her mahallede, her köyde, her beldede afete karşı örgütlü ve hazırlıklı olmak zorundayız. Tüm yurttaşları yeni bir deprem için duyarlı olmaya ve mutlaka örgütlenmeye çağırıyoruz.

    2- Dünya yüzünde, ölü ve kayıp sayısı bilinmeyen bir başka deprem yoktur. İlgilileri gerççek rakamları açıklamaya çağırıyoruz!

    3- Felaketin sorumluları –ama gerçek sorumluları- hakkında ne işlem yapıldı, kimler yargı önüne çıkarıldı, çıkarılmayanlar kimler? Bu konuda da kesin bir açıklama istiyoruz!

    4- Afetle ilgili malzeme ve para yardımının miktarı nedir? Sadece gelmiş “Acil Yardım Fonları”nın değil, şu anda harcanmakta olan ve önümüzdeki dönemlerde harcanacak “Yeniden Yapılanma Fonları”nın da kullanım ve denetiminin saydamlaşmasını, yurttaşa hesap verilmesini istiyoruz!

    5- Afetzedelerin, hakları ve talepleri konusunda ilgililer ne düşünmektedir? Bu konuda bilgilenmek istiyoruz!

    6- Ve son olarak devleti, anayasanın kendisine yüklediği görevi yerine getirmeye; afetlere karşı can ve mal güvenliğimizi sağlamaya çağırıyoruz!


    Ve biz o 45 saniye içinde on binlerce evladını gecenin karanlığına gömmüş Türkiye halkı...

    16 ve 17 Ağustos günlerinde herkesi karalar giymeye, evine, balkonuna, işyerine kara bayraklar asıp, otomobiline, minibüsüne, otobüsüne kara kurdelalar takmaya ve o felaket gecesini sokakta geçirmeye, kaybettiğimiz canlarımızı anmaya çağırıyoruz! Çünkü acımız büyük... Hiç unutmuyoruz, sorumluları affetmiyoruz!

    Bu ülkede yaşayan herkesi, 17 Ağustos gecesi evden çıkarken tüm ışıklarını yakmaya çağırıyoruz! Çünkü sorularımızın yanıtları karanlıkta kalmasın istiyoruz, bize saydam bir aydınlıkta hesap verilsin istiyoruz!

    Ve o gece saat tam 03.02’de herkesi, düdüklerini ve benzeri uyarı araçlarını çalmaya çağırıyoruz! Çünkü sesimizi, en sağır kulaklar bile duysun, hala gaflet uykusunda uyuyanlar varsa, artık uyansınlar istiyoruz! Ve hep bir ağızdan tekrarlıyoruz:

    UYUMA TÜRKİYE BEN UYUMUYORUM

    17 Ağustos Etkinlikleri Çalışma Grubu


    17 Ağustos Anma Etkinlikleri Çalışma Grubu’nu oluşturan sivil toplum kuruluşları:
    Ağ 17 Gönüllüleri, Afete Karşı Sivil Koordinasyon, Avrupa Gençlik Forumu (AEGEE-İstanbul) , Aydınlık İçin Yurttaş Girişimi, Belgesel Sinemacılar Birliği (BSB) , Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) , Dayanışma Gönüllüleri, Dep-Der Koordinasyon Kurulu, Doğa ile Barış Derneği,
    Gönüllü Arama Kurtarma Dernekleri Ortak Çalışma Grubu,
    Helsinki Yurttaşlar Derneği, İFSAK,
    İnsev, İstanbul Tabip Odası Afet Çalışma Grubu, İzmit Kent Kurultayı, Kadınlarla Dayanışma Vakfı, Kuzguncuklular Derneği, Tarih Vakfı, Toplum Sağlığı Vakfı (TOSAV) , Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) , Üniversiteli Gönüllüler Çalışma Grubu, Sosyal – Kültürel Yaşamı Geliştirme Derneği (SKYGD)

  • 17 ağustos 199917.08.2004 - 09:50

    unutmayalım unutturmayalım
    5 sene önce oldu daha 5 gün gibi
    45 saniyede olan oldu
    tam 75000'in üzerinde ölü bana göre 100000
    tam 10 bin bina yıkıldı
    kaba bir matematik hesabıyla ölen kişileri her ev başına 4 kişiden hesaplasak ki bunların çoğu apartmandı ortalama 4 'ü rahatlıkla söyleyebiliyoruz(bir apartmanda türkiye'de ortalama 100 kişi oturuyor)
    bu sayı 75 binin üzerinde idi
    deprem afet bölgesi olmaması için sayın ecevitler en büyük para kaynağından mahrum kalmamak için ölü sayısı 17 binde bırakıldı..
    ......................
    işte hala akıllanmadık, ne değişti?