Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri04.08.2024 - 04:05

    Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” hilâfet makâmına geçdikden sonra, kızı hazret-i Hafsa “radıyallahü anhâ” ki Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” ezvâc-ı mutahheralarındandır, muhterem babalarını görmeğe vardılar. Mubârek yüzlerini gördükde, üzerinde olan hırkanın oniki yerde yaması var. Hattâ yamanın ikisi deriden idi. Hafsa, babasını bu hırka ile görüp, hâtır-ı şerîfleri mahzûn olup, dedi ki, ey devletlim ve gözüm nûru babam. Bu hırkayı bir fakîre verseniz. Kendi arkanıza bir yeni hırka yapsanız, câiz olmaz mı? Hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” buyurdular ki, kızım, sen Fahr-i âlem hazretlerinin halâli idin. Sen ona bizden yakın idin. Bilmez misin ki, Server-i âlem bu dünyâyı denîden [alçak dünyâdan] neler çekmişdir. Ne mertebe sakınmışdır. Dünyâyı hor ve zelîl edip, emri altına almışdır. Âhırete teşrîf etdikde, bana vasıyyet edip, (Yâ Ömer, kıyâmet gününde, benim ile ve Ebû Bekr ile buluşmak istersen, yolumuzdan ayrılma) diye buyurmadı mı?

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri01.08.2024 - 23:44

    Ebûl Mu’în Nesefî “rahmetullahi aleyh” (Temhîd) adındaki risâlesinde beyân etmişdir. Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinin vefâtı yaklaşdı. Osmân bin Affân “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerine buyurdu ki; Söylediklerimi yaz. Osmân “radıyallahü anh” ne yazayım, dedi. Buyurdular ki; (Yazın, Bismillâhirrahmânirrahîm. Bu Allahü teâlânın Resûlünün halîfesi Ebû Bekrin, dünyâdaki son günü, âhıretdeki ilk gününün vasıyyetidir. Ben Ömer bin Hattâbı halîfe seçdim. Ona itâ’at edin. Öyle zan ediyorum ki, adâlet eder. Yanılmışsam gaybı ancak Allahü teâlâ bilir.) Sahâbe-i güzîn “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” hazretlerinin hepsi hazret-i Ömerin “radıyallahü teâlâ anh” hilâfetine râzı oldular. Husûsî olarak hazret-i Alî “radıyallahü anh” râzı oldu. Seve seve önce bi’ât etdi. Zîrâ Resûl-i ekrem “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinden işitmiş idi. Buyurdular ki: (Benden sonra iktida’ edin [tâbi’ olun] o kimselere ki, onlar Ebû Bekr ile Ömerdir “radıyallahü anhüm”).

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri01.08.2024 - 23:43

    Birgün hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” biryerde oturup, mubârek hırka-i şerîfini yamarken, arkası açık kaldı. Arkasına, Allahü teâlânın emri ile bir mikdâr güneş te’sîr etdi. Bir mikdâr kalb-i şerîfleri incindi. Güneşe dikkat ile bakdı. Allahü teâlânın emri ile güneş kapkara oldu. Âlem karanlık oldu. Derhâl Cebrâîl aleyhisselâm, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerine gelip, dedi ki: Yâ Resûlallah! Hak sübhânehü ve teâlâ sana selâm eder. Ve buyurur ki, Ömere emr edesin ki, güneşe şefkat nazarı ile baksın. Yoksa güneş, kıyâmete dek, bu hâl üzere kalır, dedi. Hazret-i Muhammed-il Mustafâ “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”, hazret-i Ömeri huzûr-ı şerîflerine çağırdı. Buyurdu ki, yâ Ömer! Allahü teâlâ emr buyurdu ki, Ömer, güneşe şefkat nazarı ile nazar etsin. Yoksa, kıyâmete kadar güneş böyle kalır. Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” şerefli emrlerine uyarak, güneşe şefkat nazarı ile bakdı. Allahü teâlânın izni ile güneş evvelki gibi münevver oldu. Var bundan kıyâs et ki, hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” ne büyük sultân imiş.

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri01.08.2024 - 23:43

    Yine (Me’âlimüttenzîl)de sûre-i Bekarada; meâl-i şerîfi (Oruc gecesi, hanımlarınıza yaklaşmanız size halâl kılındı) olan 185.ci âyet-i kerîmenin tefsîrinde nakl edilmişdir. Tefsîr âlimleri dediler ki, islâmın ilk devrinde, iftâr etdikden sonra, yimek ve içmek akşam ile yatsı arası veyâ uyuyana kadar halâl olurdu. Yatsı nemâzını kıldıkdan veyâ uyudukdan sonra yimek, içmek ve cimâ’, ertesi günü akşama kadar harâm olurdu. Bir gece hazret-i Ömer, yatsıyı kıldıkdan sonra, tahammül edemeyip, ehline muvakaa etdi [onun ile cimâ’ yapdı]. Gusl etdikden sonra, pişmân olup ağladı. Nefsini levm eyledi [payladı]. Ertesi sabâh, Resûl-i ekrem “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin huzûruna gelip, dedi ki; Yâ Resûlallah! Ben bir hatâ için, nefsimden Hak Sübhânehü ve teâlâya i’tirâz etdim. Ben bu gece yatsıyı kıldıkdan sonra, hanımımın yanına geldiğimde bir güzel koku hissetdim. Nefsim bunu güzel ve sevimli gösterdi. Ehlimle yakın oldum. Hazret-i Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdular ki, (Yâ Ömer! Sen bu şekl amele lâyık değil idin.) Hemen sahâbe-i güzîn içinden birkaç kişi de kalkıp, Ömerin “radıyallahü teâlâ anh” i’tirâf etdiği gibi i’tirâf etdiler. Sonra, hazret-i Ömerin ve Sahâbe-i güzînin hakkında yukarıda zikr olunan âyet-i kerîme nâzil oldu.

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri01.08.2024 - 23:42

    Yine (Mesâbîh)in hasen hadîslerinde, Büreydeden “radıyallahü teâlâ anh” rivâyet edilmişdir: Büreyde “radıyallahü teâlâ anh” haber verdi ki, hazret-i Resûl-i ekrem “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” gazâya çıkdılar. Gazâdan sâlim ve ganîmetler ile döndükleri vaktde, siyâh renkli bir câriye gelip dedi ki, yâ Resûlallah! Ben nezr etmişdim ki, Allahü teâlâ hazretleri, eğer seni sâlim ve ganîmetler ile geri döndürürse, senin huzûrunda def’ çalayım ve tegannî edeyim. Habîbullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdular ki, eğer nezr etmiş isen def’ çal, eğer nezr etmemiş isen çalma. O câriye başladı def’ çalmağa. O sırada Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri geldiler. O câriye def’ çalmayı kesmedi. Sonra hazret-i Alî “radıyallahü teâlâ anh” geldi. Yine câriye susmadı. Sonra Osmân “radıyallahü teâlâ anh” geldiler. Câriye yine def’i kesmedi. Ondan sonra hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” geldiler. Hemen câriye sükût edip, def’i yere koyup, üzerine oturdu. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdular: (Muhakkak şeytân senden korkar, yâ Ömer. Ben otururken bu câriye def’ çaldı. Ebû Bekr geldi. Yine çaldı. O vakt ki sen geldin, def’i yere atıp, üzerine oturdu.)

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri01.08.2024 - 23:42

    Yine (Mesâbîh-i şerîf)in hasen hadîs-i şerîflerinde, Câbir “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinden rivâyet edilmişdir. Câbir “radıyallahü anh” dedi ki, hazret-i Ömer Ebû Bekr hazretlerine “radıyallahü teâlâ anhümâ” dedi ki, (Ey, Resûlullahdan “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” sonra, insanların en hayrlısı.) Hazret-i Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh” buyurdular ki, âgâh ol yâ Ömer. Sen bana böyle söyledin ise, vallâhi gerçekdir ki, Resûlullahdan “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” işitdim. Buyurdular ki, (Ömerden hayrlı bir kimse üzerine gün doğmamışdır.) Yine onun devâmında Ukbe bin Âmirden nakl edilir ki, hazret-i Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdular; (Eğer benden sonra Peygamber gelmek ihtimâli olsa idi, Ömer bin Hattâb Peygamber olurdu.)

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri01.08.2024 - 23:41

    Yine (Mesâbîh-i şerîf)in hasen hadîslerinde İbni Ömer “radıyallahü anhümâ” hazretlerinden rivâyet edilmişdir. Dediler ki, hazret-i Habîbullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdular ki, (Hak teâlâ, doğruyu, Ömerin dili ve kalbi üzerine koymuşdur). Ya’nî hakkın açığa çıkması ve yayılması, onun mubârek lisânları ve kalbleri üzerinde sâbit ve orada yerleşmiş ve ondan zuhûr eder. Yine o hadîs-i şerîfin akabinde vârid olmuş ki, hazret-i Alî “kerremallahü vecheh” buyurdular ki, Biz Ömerin söylediğinin hak olduğunu, kalblerin onun sözü ile sükûn bulduğunu uzak görmezdik. Ya’nî biz uzak sanmazdık ki, hazret-i Ömer konuşur, o şeyle ki, müstehakdır. Nefsler onun üzerine sükûn eder. Kalbler onun üzerine mutmain olur. Hak olan, doğru olan söz, onun lisânı üzerine yerleşdirilmişdir.

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri01.08.2024 - 23:41

    Abdüllah ibni Ömer “radıyallahü teâlâ anhümâ” hazretlerinden rivâyet ile şöyle yazılıdır. Abdüllah ibni Ömer der ki: Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinden işitdim. Buyurdular ki, uyuduğum hâlde, bir kadeh süt ile bana geldiler. İçdim. O kadar kandım ki, tokluk alâmeti tırnaklarımda görüldü. Sonra artığımı Ömer bin Hattâba “radıyallahü teâlâ anh” verdim. Sahâbe-i güzîn “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” dediler ki, yâ Resûlallah! Ne ile ta’bîr etdiniz. Buyurdular ki, ilm ile ta’bîr etdim.

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri01.08.2024 - 23:41

    Birgün Server-i kâinât ve mefhar-i mevcûdât [mevcûdâtın övündüğü] “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdular ki, rü’yâmda ümmetim bana arz olundu. Cümlesi önümden geçip, birbir seyr eyledim. Kiminin gömleği dizinde idi. Kiminin dizinden aşağı idi. Kiminin dizinden yukarı idi. Lâkin Ömeri bir gömlek ile gördüm ki, yerde sürünürdü. Sahâbe-i güzîn “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” dediler ki, yâ Resûlallah! Nasıl ta’bîr buyurdunuz. Buyurdular: Dîn-i mübîn ile ta’bîr etdim. Zîrâ hilâfetleri zemânı uzundur. Dîn-i islâm dünyâya yayılır.

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri01.08.2024 - 23:39

    Hudâ-i azze ve celle kâfiri düşmân tutdu. [Kâfirler Allahü teâlânın düşmânıdır.] Allahü tebâreke ve teâlâ hazretlerinin dostluğunu da’vâ etdiler. [Ya’nî biz Allahü teâlânın dostuyuz dediler.] O kimse, Allahü teâlânın dostunu düşmân tutdu. Allahü teâlâ hazretlerinin dostluğu o kimsenin küfr içinde olmasına fâide vermedi. Belki, içinde bulundukları durumu haber verdi. Allahü teâlâ buyurdu, Ben Ebû Bekri severim. (O onları sever, onlar da onu severler). Râfizî, Allahü tebâreke ve teâlânın ve Resûlünün, dostluğunu da’vâ etdi ve Ebû Bekr-i Sıddîkı düşmân tutdu. Hak sübhânehü ve teâlânın dostunu düşmân tutdu. Allahü teâlâ hazretlerinin dostluğu fâide vermedi. Belki, râfizînin kötü hâlini haber verdi.