Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri06.08.2024 - 22:42

    Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” ile Alî “kerremallahü vechehü ve radıyallahü teâlâ anh” hazretleri gidiyorlardı. Buyurdular ki, (Yâ Alî! Hiçbir kavm arasında [devâmlı] sevinçlilik ve sürûr olmadı. İllâ ki, o sevinçli hâlden sonra, onlara bir gam ve sıkıntı erişdi. Yâ Alî! Bütün dünyâ ni’metleri kesilir. İllâ Cennet ni’metleri devâmlı olur, kesilmez. Yâ Alî! Sen istikâmet üzere olasın. İlk ânda zarar görünse bile, sonunda sevinç olur.) Bu sözleri söyler iken, hazret-i Ebû Bekr ve hazret-i Ömer “radıyallahü anhümâ” karşıdan geldiler. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdular, (Bu ikisi ümmetin müjdecileridir. Bunları sevmek, îmândandır. Bunlara buğz etmek, nifâkdandır.) Hazret-i Alî “radıyallahü teâlâ anh” dedi ki, (Evet, yâ Resûlallah! Ben onları severim. Onların sevgisi benim kalbimde, sizin bu sözünüzden sonra çoğaldı.)

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri06.08.2024 - 22:41

    İmâm-ı Begavî “rahimehullah” (Mesâbîh)de Şeyhaynın menâkıbı bâbında, İbni Abbâs “radıyallahü anhümâ” hazretlerinden sahîh hadîs olarak nakl etmişdir. Buyurmuş ki; Ben bir kavmin içinde durmuşdum. O kavm; Ömer “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerine düâ ederlerdi. Hâlbuki hazret-i Ömerin mubârek cismi, vefâtını müteâkib gasl olunmak için, teneşir üzerine konulmuşdu. Nâgah bir şahs arkamda dirseğini benim omuzum üzerine koyup, der idi: Allahü teâlâ sana rahmet etsin yâ Ömer. Ben ricâ ederim ki, Allahü teâlâ seni iki sâhibin ile berâber kılsın. Zîrâ çok kerre olurdu, işitirim ki, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdu; (Ben me’mûr oldum. Ebû Bekr ve Ömer de me’mûr oldu. Ben işledim. Ebû Bekr ve Ömer de işlediler. Ben ihrâc olundum (çıkarıldım). Ebû Bekr ve Ömer de ihrâc olundu.) Arkama bakdım ki, o Alî bin Ebî Tâlibdir “radıyallahü teâlâ anhüm”.

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri06.08.2024 - 22:41

    Sefîne “radıyallahü teâlâ anh” rivâyet eder. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” Mescid-i şerîfi binâ etmeğe başladı. Kendi mubârek eli ile bir taş koydu. Sonra, Ebû Bekre “radıyallahü teâlâ anh” buyurdu ki, Sen de taşını benim taşımın yanına koy. Sonra Ömer “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerine de buyurdu ki, yâ Ömer! Sen de taşını Ebû Bekrin taşı yanına koy. Buyurdu ki; Bunlar benden sonra halîfelerdir. Bu da (Şevâhid-ün nübüvve)den alınmışdır.

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri06.08.2024 - 22:40

    Bostân sâhibi “rahimehullahü teâlâ” (Kitâb-ül Bostân)da, ba’zı selefden nakl etmişdir. Benim bir komşum vardı. Ebû Bekr ve Ömer “radıyallahü teâlâ anhümâ” hazretlerini şetm ederdi [kötülerdi]. Bir gece aşırı kötüledi. Tehammül edemeyip, döğüşdüm. Sonra döndüm, hüzn ve üzüntü ile evime geldim. Yatsı nemâzını te’hîr edip, uyudum. Uykum içinde, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerini gördüm. Dedim ki; yâ Habîballah! Falan kişi senin eshâbını seb’ eder [kötüler]. Buyurdu ki; kimi kötülüyor. Dedim, Ebû Bekr ve Ömer hazretlerini. Buyurdu ki; bu bıçağı al, bununla var onu boğazla. Ben de o bıçağı aldım. Onu yıkıp, boğazladım. Gördüm ki, kanından elime bulaşdı. Elimi yere sürdüm. Bu esnâda uyandım. O şahsın evinden bağırmalar [figânlar] geldiğini işitdim. Dedim ki, bu figân nedir. Dediler, bu gece filan füc’eten ölmüş. Sabâh oldu. Vardım, ona bakdım. Boğazından bir hat çekilmiş, gördüm. Bu kıssa (Şevâhid-ün nübüvve)den alınmışdır.

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri06.08.2024 - 22:40

    (Mesâbîh)den havz ve şefâ’at bâbının hasen hadîs-i şerîflerinde Enes “radıyallahü teâlâ anh” nakl etmişdir. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdular ki: (Allahü teâlâ bana ümmetimden dörtyüzbin kimseyi Cennete koyacağını va’d etdi.) Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh”, bize ziyâde et yâ Resûlallah, dedi. Buyurdu: İki elini avuç yapıp, bunun kadar, buyurdu. Yine Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh” dedi: Bize ziyâde et, yâ Resûlallah! Yine öyle buyurdu. Ömer “radıyallahü teâlâ anh” dedi: Bizim hepimizi Allahü teâlâ Cennete koymağı irâde etse idi, bir avuçda koyardı. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” (Ömer doğru söyledi) buyurdular.

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri06.08.2024 - 22:39

    Emîr-ül mü’minîn Ömer “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri Ebû Mûsâ-el eş’arî “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerini Pars vilâyetine vâlî ta’yîn edip, göndermişdi. Bir müddet sonra bir mektûb yazıp, gönderdi. Mektûbda: Bilmelisin ki, idârecilerin en iyisi o kimsedir ki, halkı onun sebebi ile iyidir. Kötü bahtlılar onun ile kötü bahtlıdır. Ve zinhâr yâ Ebû Mûsâ, elini açık tutup, isrâf edici olma ki, o vakt âmillerin de öyle ederler. Senin misâlin o hayvan gibidir ki, otu çok yir. Onun semîz olması, boğazlanmasına sebeb olur. Bir vakt hazret-i Ömer ve Huzeyfe “radıyallahü teâlâ anhümâ” oturmuşlar idi. Hazret-i Ömer buyurdu ki: Yâ Huzeyfe! Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri münâfıkların sırrını sana söylemişdir. Bende nifâk eserinden ne görürsün. Huzeyfe dedi ki: Allahü teâlâ muhâfaza etsin. Sen bunu nasıl söylüyorsun. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinden, sende nifâk ile alâkalı birşey işitmedim. [Ya’nî sende münâfıklık alâmeti yokdur.] Bir vaktde de oturmuşdu. Vera’ sözünü söylerdi. Sonra buyurdu; harâma ve şübheliye düşerim korkusu ile yetmiş halâlden el çekdim. (Kimyâ-i se’âdet)de de nakl edilmişdir ki, emîr-ül mü’minîn Ömer “radıyallahü teâlâ anh” yedi veyâ dokuz lokmadan fazla yimezdi.

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri06.08.2024 - 22:38

    Hak Sübhânehü ve teâlâ hazretleri, Fârîs [Îrân] şehrinin fethini emîr-ül mü’minîn hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” zemân-ı şerîfinde müyesser eyledi. O gece hazret-i Osmân “radıyallahü teâlâ anh” hazret-i Ömerin “radıyallahü anh” huzûruna vardı. Gördü ki, acele ile mektûb yazarlar. Hazret-i Osmân selâm verdiler. Emîr-ül mü’minîn cevâb vermedi. Mektûbu bitirdi. Çırâğı söndürüp, selâma cevâb verdi. Hazret-i Osmân “radıyallahü teâlâ anh” sordu: Neden selâmın cevâbını çırâğı söndürdükden sonra verdiniz. Buyurdular ki, yâ Osmân! Çırâğı müslimânların maslahatları için ışıklandırdım. Korkdum ki, o zemân selâmını alsam o çırâğ ışığında, kıyâmet gününde, müslimânlar bana hasm olurlar [haklarını isterler]. Allahü tebâreke ve teâlâ hazretleri beni ondan süâl edip, ben cevâb vermeğe tâkat getiremem.

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri06.08.2024 - 22:37

    Ömer “radıyallahü teâlâ anh” bir gece Medîne-i münevverede geziyordu. Bir kadın evi içinde kızına dedi ki, kızım bir mikdâr su getir, südün içine kat. Kızı dedi ki, Emîr-ül mü’minîn nidâ etdirmedi mi bugünden sonra, süde su katmayınız. Kadın dedi ki, O şimdi burada değildir. Kız dedi, Ömer burada değil ise, Rabbi buradadır, O görüyor. Ömer “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri onun sözünü işitdi. Evi nişân etdi. Geldi, oğluna dedi ki, senin için bir kız buldum. Onu sana alayım. Ertesi gün o kadının kapısına geldi. Dedi ki, kızını benim oğluma ver. Kadın dedi ki, bende o cür’et yokdur ki, bunu kalbimden geçireyim. Ömer “radıyallahü teâlâ anh” buyurdu: Ben o kızdan işitdim söylediği o sözü ki, hoşuma gitdi. O kızı kendi oğlu Âsım hazretlerine aldı. Abdül’azîz o kızın evlâdından oldu. Abdül’azîzden emîr-ül mü’minîn Ömer bin Abdül’azîz hazretleri vücûda geldi. Onun hilâfeti zemânında kurt koyun ile gezerdi.

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri06.08.2024 - 22:35

    Abdürrahmân bin Avf “radıyallahü teâlâ anh” der ki, ben hazret-i Ömerden acâiblikler gördüm. Dediler, ne gördün. Buyurdu ki, hayâtda olsa, ben söylemeğe kâdir olmazdım. Birisi odur ki, her gece ikimiz şehri dolanırdık. Bir mahalle varırdık. Ömer bana der idi ki, sen burada dur. Ben de muhâlefete kâdir olamayıp, dururdum. Varıp, bir zemândan sonra, gelirdi. Süâl etmeğe de cür’et edemezdim. Vefâtlarından sonra bir gece o mahalleye varıp, bir ev içine girdim. Bir ihtiyâr kadın gördüm. Kendi kendine acabâ ne oldu ki, Ömer bu gece gelmedi, diyordu. Ben dedim, ey hâtun! Ömer dünyâdan göçdü. Kadın bunu işitince, bir âh çekip, bayıldı. Sonra aklı geri geldi. Dedi ki; ey Allahım! Bana yardımda bulunan Ömeri afv et. Ona dedim ki, ne yardım ederdi. Gündüz vakti üzerimi kirletirdim. Onu dışarı atardı. Kirlenmiş elbisemi yıkardı. Beni temizlerdi. Bana yiyecekden ne nesne gerek ise, getirirdi. Dedim, ey hâtun! Ben de Ömerin yâriyim. Eğer o gitdi ise ben sağım. Ben Ömerin yapdığı işleri yapayım. Beni çağırıp, dedi ki, Ömerin yerini kim tutabilir. Eğer Ömerin yâri isen, bana düâ eyle, yardım et. Hemen başını yukarı tutup, dedi ki, yâ ilâhel âlemîn! Ben o hastalığı Ömerin yardımı ile çekerdim. Ömer gitdi. Benim rûhumu kabz eyle ki, ben Ömersiz ömr istemem. Bunu dedi, o sâat düâsı makbûl olup, dünyâdan göç etdi. Ben ağladım. Techîz ve tekfînini yapıp, defn eyledim.

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri06.08.2024 - 22:34

    Bir gün Ömer “radıyallahü anh” Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin arkasında nemâz kılıyordu. Resûl aleyhisselâm sûre-i Vennaziat okuyordu. Meâl-i şerîfi (Fir’avn kavmine, ben sizin ulu tanrınızım dedi) olan âyet-i kerîmeyi okuduğunda, Ömer “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinin gayret damarı harekete gelip, mubârek bedeninde tüyleri elbisesinden dışarı çıkıp, (Eğer ben orada hâzır olaydım, boynunu vururdum) dedi. Nemâz edâ edildikden sonra, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdu ki, (Yâ Ömer, nemâzda konuşdun. Nemâzını kazâ et). Hemen Cebrâîl aleyhisselâm gelip, Allahü teâlânın emrini erişdirip, buyurdu ki, (Yâ Muhammed! Ömere nemâzı kazâ et diye söyleme! Biz o nemâzı kabûl etdik. O nemâzı cümle ümmetin nemâzına berâber etdik ki, biz çok gayretli, sevdiğini kayırıcı kimseleri severiz.)