Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri15.09.2024 - 13:31

    Esasen "En güzel sûret ve biçimde yaratılan insan"1 eğitim-öğretim yo luyla geliştirilmelidir. Çünkü onun gücü, enerjisi ve kabiliyetleri de en değerli dir. Bunları geliştirip değerlendirmemek israftır. Bunun için bu üstün ve mükem mel varlığın insanlık tarihi boyunca en önemli uğraşısı da eğitim-öğretim olmuş tur. Zira sosyal gelişme, her sahada ilerleme, ekonomik büyüme ve millî kültü rün nesilden nesile intikali ancak eğitim ile mümkün olabilmektedir. Bilgi, dav ranış ve kabiliyetlerin geliştirilmesi ve kişiye kazandırılması ancak eğitim faali yetleri ile mümkündür. Eğitimden faydalanacakların sosyal tabakalaşma pirami dinde yukarı doğru hareketliliğe uğrayacakları, yeni statüler kazanacakları ve buna bağlı olarak meslekler elde edecekleri2 muhakkakım Bu önem dolayısıyla bilgi ve kabiliyetlerin geliştirilme olayına bir "sınaî faaliyet" olarak bakılmıştır3. Ayrıca eğitim yoluyla kazanılan statüye sahiplik eğitimde fırsat eşitliğini de sağ lamaktadır.

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri15.09.2024 - 13:30

    İslam Dini bilim, öğrenme,öğretme, eğitme, yetiştirme ve olgunlaştırma dînidir. Çünkü Kur'an'ın bütün âyetlerinde temel yönünden Hz. Peygamber ta rafından öğrenme ve onun aracılığıyla öğretme vardır. Her âyet, doğrudan doğ ruya veya dolaylı olarak bir öğrenme ve Öğretmedir, Hz. Peygamber vahiy yo luyla Allah'tan öğrendiklerini müslümanlara öğretirdi. Anlamadıkları hususları izah eder ve belirli bir olgunluğa eriştirene kadar eğitici faaliyetlerine devam ederdi.

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri12.09.2024 - 19:26

    (Mesâbîh)de, Hesâb, kısâs ve Mîzân bâbında, hasen hadîs olarak bildiriliyor. Ebû Emâme “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinden rivâyet olunmuşdur. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinden işitdim. Buyurdular ki: (Rabbim bana ümmetimden yetmiş bin kimseyi, hesâb ve azâb olunmadan Cennete dâhil etmeği va’d etdi. Bunlardan her bin ile yetmiş bin kişi dahî ve Rabbimin avuçları ile üç avuç mikdârı kimseler Cennete girer!) (Müslim) kitâbını şerh eden demişdir ki, (avuç, avuç) kavl-i şerîfinden murâd, ümmetin Cennete çok gireceğinden, mübâlagadır. Yoksa avuç ve ölçü Allahü teâlâ için yokdur. Allahü teâlâ mahlûklara âid şeylerden münezzehdir, uzakdır. Buradaki mübâlagadan maksad, hadsiz ve hudûdsuzdur. Bu ümmetden hesâb ve azâb görmeden Cennete girenlerin çok olduğu bildirilmekdedir. Fekat bu, Allahü teâlânın rahmet deryâsının genişliğine nisbeten bir avuç buğday menzilesindedir.

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri12.09.2024 - 19:25

    Yine (Mesâbîh)de; Tesbîh, tahmîd, tehlîlin sevâbı bâbında bildirilen hasen hadîs-i şerîflerde; Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular ki: (Mi’râc gecesi, İbrâhîm aleyhisselâm ile karşılaşdım. Bana dedi, yâ Muhammed! Benden, ümmetine selâm söyle! Onlara haber ver ki, muhakkak Cennetin toprağı tayyibdir. Suyu tatlıdır. Zemîni düz ve ağaçsız olduğundan, oraya dikilen fidanın, Sübhânallahi velhamdülillâhi ve lâ ilâhe illallahü vallahü ekber olduğunu haber ver.) Türpüştî “rahimehullahü teâlâ” demiş ki, fidan tayyib (temiz) toprakda yetişir. Tatlı su ile gelişir. Ekinin iyisi düz ve ağaçsız arazîde olur. Bu kelimeleri söyliyen Cennete vârîs olur, buyurulmuşdur. Cennetde ağaç dikmek için uğraşmak boşa gitmez. Zîrâ oradaki ekinin telef olması, çabuk çürümesi yokdur.

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri12.09.2024 - 19:25

    (Mesâbîh)de, De’avât [düâlar] bölümünün, sahîh hadîsler sonunda, Ebû Hüreyre “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinden rivâyet olunmuşdur. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular ki: (Her nebî için bir da’vet-i müstecâbe vardır. [Her Peygamberin bir düâsı kabûl olundu.] Her Peygamber düâsının kabûl olunması için acele etdi. Peygamberler “alâ nebiyyinâ ve aleyhissalâtü vesselâm”, Allahü tebâreke ve teâlâya, ümmetleri üzerine denizde boğulmaları, suda gark olmaları, zelzele, sayha, taş atılması, kötü şekle girmek ve yere batması gibi; felâketleri için düâ etdiler. Ben düâmı; ümmetim üzerine şefâ’at etmek için sakladım. Allahü teâlâya şirk koşmadan ölmüş olan kimseye, benim şefâ’atimi Allahü teâlâ kabûl eder.)

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri12.09.2024 - 19:24

    (Mesâbîh)de aynı faslın hasen hadîsler kısmında, Ubeyy bin Ka’b “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinden rivâyet olunmuşdur. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular ki: (Ben ümmî bir ümmet üzerine gönderildim!) (Mefâtih) kitâbının sâhibi beyân etmiş [açıklamışdır]ki, ümmî lügatde mensûbdur. Arablarda okuma ve yazma bilmiyendir. Her kim ki, okumak ve yazmak bilmez, o kimselere denir. Ya’nî anadan doğduğu hâl üzere kalmışdır. Onlardan ba’zısı kadın, ba’zısı ihtiyâr erkek, ba’zısı çocukdur, ya’nî küçükdür. Ba’zı kişiler aslâ okumamışdır. (Mefâtih) kitâbının sahîbi demişdir. Eğer bir kırâet üzere okusam, ümmet okumağa kâdir olmazlar. Zîrâ insanlardan birkaç kimsenin dili bir tarafa mâildir. Anlatmağa kâdir olmaz. O kimsenin dili idgâma mâildir. O kimse ki, dili, izhâra mâildir. Bunların gayri gibi.

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri12.09.2024 - 19:24

    (Mesâbîh)in Kur’ân-ı kerîmin fazîletleri bölümünün hasen hadîsler kısmında rivâyet edilmişdir. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular ki: (Allahü teâlâ ve tekaddes hazretleri, arzı ve semâvatı yaratmazdan bin sene evvel, Tâhâ ve Yasîn sûrelerini meleklere okudu. Ya’nî ma’nâlarını ilhâm etdi. Ne vakt ki melekler Kur’ân-ı azîm-üşşânı işitdiler, dediler, ne güzel bir hayâtdır ki, Tûbâ ağacı o ümmet için olsun ki, bu Kur’ân-ı azîm onların üzerine nâzil olur; bu Kur’ân-ı hakîmi yüklenen kalblere ve okuyan dillere müjdeler olsun!)

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri12.09.2024 - 19:23

    (Mesâbîh) kitâbının ilm bölümünde, hasen hadîslerden biri, Ebû Hüreyre “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinden rivâyet olunmuşdur. İmâm-ı Begavî buyurmuş ki, bize erişmişdir. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular ki: (Allahü teâlâ azze ve celle hazretleri, bu ümmet için, her yüz senenin başında bir müceddid gönderir. Bu dîni kuvvetlendirir!) Ya’nî ilm azalsa, mübtedi’ler gâlib olsa [bid’at sâhibleri çoğalsa], Allahü tebâreke ve teâlâ hazretleri rabbânî ilm sâhibi âlime tevfîk verir ki, insanlara dînî ilmleri ta’lîm eder ve beyân eder. Böylece, sünnet bid’atden ayrılır. Dînin emrlerini hakkı ile yapanlar çoğalır. Bu, Allahü teâlâ hazretlerinin bu ümmete bir lutfudur.

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri12.09.2024 - 19:23

    Türpüştî “rahimehullahü teâlâ” beyân etmiş ki, bu kavli sarf etmek, bütün emrler için câiz değildir. [Ya’nî emr olunanların hepsi için değildir.] Zîrâ muhakkak biz biliriz, dînin aslında bildirildiği gibi öyle emrler vardır ki, mü’minlerden hiçbir ferd onu terk edemez. Onu ihmâl etmek için özr makbûl olmaz. O farzlar kendisini ilgilendirir. Bunlardan mu’âf olamaz. Bu hadîs-i şerîf, emr-i ma’rûf ve nehy-i münker içindir. Ya’nî, muhakkak siz bir zemândasınız ki, sizden biriniz, emr-i ma’rûf ve nehy-i münkerden emr olunanların onda birini terk etse helâk olur. Zîrâ muhakkak din kuvvetlenmiş, hak meydâna çıkmışdır. Dînin yardımcıları çokdur. Sizden biriniz ma’zûr olmaz. Gevşekliği özr olmaz. Fekat, fesâd zemânında, fitneler çoğaldığında Hak gizli olur. O zemân böyle değildir.

  • din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri12.09.2024 - 19:23

    (Mesâbîh)de, Kitâb ve sünnete sıkı sarılmak bâbının hasen hadîsler kısmında, Bilâl bin Hâris-el Müzenî “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinden rivâyet edilmişdir. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular ki: (Bir kimse, benim terk edilmiş veyâ unutulmuş sünnetlerimden bir sünnetimi, meselâ cemâ’at ile nemâz kılmak gibi, bayram nemâzı gibi, Kur’ân-ı azîm-üş-şânı kırâ’et etmek gibi ve ilm tahsîli gibi, ihyâ etse, kendi amel etmekle, yâ ondan yana tergîb ile muhakkak o kimseye, onunla amel edenlerin ecri kadar onların ecrlerinden bir şey noksan olmaksızın, ecr verilir. Bir kimse, bid’at, dalâlet ihdâs etse [çıkarsa] ki, Allahü tebâreke ve teâlâ ve Resûlü ona râzı olmaz.)