Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • namaz11.07.2024 - 11:50

    "Namaz,
    insanı kötülükten alıkoymuyorsa, güzel ahlaklı, adil, namuslu, merhametli kılmıyorsa Ayasofya'da değil Kabe'de kılsan boşunadır."

  • Toplum11.07.2024 - 11:39

    Toplumsal çürüme
    Farkında mısınız....?
    Toplumsal çürüme beraberinde yeni filizleri dipten güçlü bir şekilde zorluyor.
    Yeni şeylere gebe bu çürüme. En geç 2023 sonrası iklim değişecek, güzel şeylerle tanışacağız gibi. Artık liderlerin değil ilkelerin etrafında toplaşma zamanı geliyor.
    toplumsal çürüme


    Mahalle kültürü yerine insanlığın ortak değerleri haline gelen, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, ortak akıl, katılımcı demokrasi, çoğulculuk, sosyal adalet, toplumsal barış arayışı yaygınlaşıyor.
    Devlet görevlerinin ( emanet) dağılımı konusunda çok çilesini çektiğimiz nepotizm (kayırmacılık) yerine liyakat ve şeffaflık ilkesinin hakim olması herkesçe dillendirilir oldu.
    Tüketim yerine üretim ekonomisi, tek güç yerine güçler ayrılığı,
    mezhepçilik, cemaatçilik yerine birlikte geleceği kurma ve milliyetçilik düşüncesi büyüyor.
    Umutlarımız filizleniyor...
    Filizlenen bu umutları besleyecek, yaşatacak 50 yaş altı Z kuşağını selamlıyorum... ????????????
    Ahmet Yavaş

  • ayasofya10.07.2024 - 18:05

    Gecikilmiş olsa da Ayasofya'nın ibadete açılmasına sevindim. Böylece 18 senedir sözü edilip siyasi rant aracı olarak kullanılan bu konu fiili olarak gerçekleşmiş oldu. Milletimizi geren, boş yere oyalayan lüzumsuz gündemlerin birinden kurtulmuş olduk.
    Bir ibadet yerinin müze olarak kullanılması hoş değildi. İster cami, ister ister kilise, isterse havra olsun mabetler Allah'ın adının yüceltildiği yerlerdir. Ve O Allah bütün evrensel dinlerin inandığı Allahtır. Dolayısyla Ayasofya bu amaç doğrultusunda kullanılmalıdır.
    Ayasofya'nın ibadete açılışını Müslümanlar "zafer " Hristiyanlar yas olarak algılamamalıdır.
    Batı dünyası da bunu bir yenilgi şeklinde düşünüp intikamcı bir hesaba asla girmemelidir.
    Olay , müzeye dönüştürülmüş bir mabedi yapılış amacına uygun olarak yeniden ibadete açmaktır. Gerisi boş laf, lüzumsuz gösteri ve showdur.

  • memleket07.07.2024 - 16:46


    ????????????Yüzünü ilk defa gördüğünüz insan
    Yolda yürürken selam veriyor,
    Gülümsüyorsa eğer.
    Otobüse, dolmuşa bindiğinizde,
    Bir kıpırdanma başlıyorsa size yer vermek için.
    Tökezlediğinizde, yere düştüğünüzde,
    Koşturuyorsa insanlar sizi yerden kaldırmak için,
    Merhamet ve sevgi dolu nazarlarla "geçmiş olsun" diliyorlarsa.
    Bir kandil günü,"iyi kandiller "diyerek,
    Size şeker ikram ediliyorsa yolda yürürken.
    O şehri sevmemeniz mümkün değil.
    Siz oralısınız artık.
    Doğup büyüdüğünüz yerden farkı yok.
    Orası sizindir..????????????????

  • bildiri07.07.2024 - 16:44

    Bildirge
    İşte ilahiyatçıların imzalayıp kamuoyu ile paylaştığı Şeriat Bildirgesi:
    'Cumhuriyetimizin 100. yılını geride bıraktığımız bu günlerde toplumumuz kısır ve tehlikeli bir tartışmanın içine çekilmek istenmektedir. Bu tartışma adeta dine rağmen din, İslam’a rağmen İslam denilebilecek düzeyde bir cahilliği içeren şeriat tartışmasıdır.
    Arap dilinde pek çok anlama sahip olan şeriat sözcüğü terminolojik açıdan dilimizdeki hukuk sözcüğünün karşılığıdır. Gerek dinsel inanışları referans alan gerekse laik ve seküler dünya görüşüne dayanan yasalar Arap dilinde şeriat sözcüğü ile ifade edilir.
    Bu nedenle şeriatı din ve İslam’la özdeş bir kavram olarak yansıtmaya çalışmak gerçeğe aykırıdır.
    İslam şeriatı denilen kavram İslam’ın kendisi demek değildir.
    Zira şeriat kurallarının çok azının kaynağı Kur’an ayetleridir. O ayetlerin de çoğu dönemsel olup esbab-ı nüzul çerçevesinde anlaşılması ve yorumlanması gereken hükümleri içermektedir.
    İslam tarihinde bütünsel ve tek yapı halinde bir şeriat anlayışından söz edilemez. Gerek fıkhî gerekse ona zemin oluşturan itikadi meselelere ilişkin onlarca şeriat yorumu ve uygulaması söz konusudur. Bu yorum ve uygulamalar, sahabilerin farklı görüşlerinden, sıhhati tartışmalı kimi hadislerden, İslam bilginlerinin kimi aklî çıkarımlarından neşet eden ve pek çok bakımdan birbiriyle çelişen ictihadî hükümleri yansıtmaktadır.
    Hangi şeriat ekolü söz konusu olursa olsun içerdiği kurallar açısından hiçbirinin günümüz toplumsal yaşamına ve insan gereksinimlerine, temel hak ve özgürlüklerine dahası çağdaş hukuksal sorunlara yanıt verebilecek bir yapıda olmadığı açıktır. Böyleyken insanlığın ve Müslümanların geçirdiği hukukî evrimi dikkate almayan şeriat taleplerine itibar etmek mümkün değildir.
    Birey kimliği, kadın erkek eşitliği, iktisadî ilişkiler, suç ve ceza kavramı, aile hukuku, siyasi sistem ve bilimsel çalışmalar açısından şeriat hukuku, dönemin Arap toplumunda değişim ve dönüşüme öncülük eden ilk uygulamaları içerse de günümüzde uygulanabilirliği söz konusu olmayan kurallar yığını olarak, ancak akademide hukuk tarihi dersleri için bir anlama sahip olabilir. Başka bir deyişle şeriat kurallarının güncel yaşamda insan onuruna yakışır bir karşılığı yoktur.
    Çok eşliği, kölelik kurumunu, çocuk yaşta evliliği, haremlik selamlık uygulamasını, haklar bakımından kadınların ikincilliğini, mürtedin idamını ve tekfirciliği içermesi, iktisadî tezler bağlamında da günümüzün girift ekonomik ilişkilerini karşılayamayacak denli basit oluşu, siyasal sistem açısından ise otoriter ve totaliter bir rejimi öngörmesi, şeriatı kabul edilebilir olmaktan uzaklaştırmakta ve olanaksız kılmaktadır.
    İslam dini, inanç, ibadet ve ahlak esasları olarak şeriattan kesinlikle ayrıdır.
    Şeriat uygulanamaz olsa da İslam dini, iman esaslarıyla, uygulama olarak da namaz, oruç, hac, zekât vb. ibadetleriyle, ahlakî açıdan ise helal haram anlayışıyla yüzyıllardır yaşanan ve bundan sonra da daima yaşanacak olan son ilahi dindir. İslam azizdir ve şeriatla kısıtlanamayacak denli değerlidir.
    Büyük İslam bilgini Ebu Hanife’nin de dediği gibi din, Hz. Âdem’den beri gelen tevhid inancıdır ve asla değişmez. Ama şeriat değişir. Nitekim tarih boyu her ümmet için ayrı bir şeriat söz konusu olmuştur.
    Osmanlı’nın Mecellesi’nde de belirtildiği üzere; “ezmanın tegayyürü ile ahkamın tebeddülü inkar olunamaz.” Ancak bu durum elbette ki din için söz konusu değildir. Din, sabittir ve tersi düşünülemez.
    Bu gerçekler ışığında ilahiyatçılar olarak bizler, bütün halkımızı, aziz dinimiz İslam’ı yaşarken aynı zamanda büyük Atatürk’ün ve şehitlerimizin emaneti olan; laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti devletimize sahip çıkmaya davet ediyoruz.
    Unutulmamalıdır ki, laiklik dinin doğru ve özgürce yaşanabilmesi için de yaşamsal önem taşımaktadır. Devletin dini ancak adalettir anlayışıyla her türlü dinsel ve mezhepsel ayrıma karşı ulusal birlik ve bütünlüğümüzü korumalı ve güçlendirmeliyiz.'
    Bildirgeye İmza Atan İlahiyatçılar
    Cemil KILIÇ (İlahiyatçı Yazar)
    Şahin FİLİZ (İlahiyatçı Prof. Dr.)
    Mustafa ÖZTÜRK (İlahiyatçı Prof. Dr.)
    İsrafil BALCI (İlahiyatçı Prof. Dr.)
    Hatice DOĞAN (İlahiyatçı Dr.)
    Hakkı YILMAZ (İlahiyatçı Yazar)
    Hıdır TEMEL (Din Bilimleri Dr.)
    İdris ŞAHİN (İlahiyatçı)
    Yaşar KOÇER (İlahiyatçı)
    Fikret EROĞLU (İlahiyatçı)
    Halis DİNÇER (İlahiyatçı)
    Emine YÜCEL (İlahiyatçı)
    Mehmet GÖL (İlahiyatçı)
    Mustafa SAĞER (İlahiyatçı)

  • uçurtma07.07.2024 - 16:42

    "Etliye, sütlüye karışmasan, güce itiraz etmesen, konjoktüre uyum sağlasan ya. Böylece başın ağrımaz, ne güzel hayatın olur."
    "Doğru söylüyorsun ama yapamam "
    "Neden yapamazsın...?"
    "Dost, ben bir uçurtmayım çünkü; uçurtmalar rüzgarla değil, rüzgara karşı uçarlar."

  • huzur07.07.2024 - 16:38

    “Huzur !
    Bazen bitirilmiş bir namazın son selamında,
    Bazen de avuç dolusu edilmiş Dua'ların,
    Yüzlere dokunuşunda gizlidir..”

  • haksızlık07.07.2024 - 16:33

    "Görme, duyma ve sus" diyorsunuz özetle.
    " Gördüklerimi görmemezlikten, duyduklarımı duymamazlıktan geleyim." istiyorsunuz.
    "Doğruyu, hakikati seslendirme, sus" diyorsunuz.
    Bu benim yokluğum, hiçliğim anlamına gelmez mi?
    "Elinizdeki para ve medya gücü ile güneşi balçıkla sıvıyabilirsiniz. Doğrunun , hakikatin üstünü örtebilirsiniz. Lakin ben, korkaklar gibi gördüklerimi yok sayıp, vicdanımı susturup hiçliği kabul edemem.
    Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olamam."
    Diyorum.

  • dua29.06.2024 - 17:12

    DOSTLAR...!!!
    Bugün benim özel günüm. Kavgamı kendimle yaptıktan sonra dinginliğe ulaştım.
    Şimdi canım dua etmek istiyor.
    Dua benim Allahımla hemhal olma halim. Onunla sohbet edip dertleşeceğim. Bu nedenle benim duam kişiye özel.
    Öyle yüzlerce yıllık ilmihal kitaplarından alınmış, adeta kimsenin anlamaması için yazılmış Arapça dualardan değil.
    Kendi göynümün terennümleri. Göynümden geçenleri sizlerle paylaşmak istedim. Lütfen katılır mısınız..?
    "BÜYÜK ALLAHIM,
    Toz zerreciklerinden maddeleri, maddelerden evreni ve canlıları yarattın; beni de, toz zerreciklerinden ve milyarlarca yıllık bir süreç sonunda insan olarak var ettin, can verdin; ruh verdin.
    Dünya üzerinde en üstün özellikleri olan canlı türünün bir üyesi yaptın; İnsan olarak TÜRK soyundan yarattın.
    Akıl verdin, zeka verdin, duygu verdin.
    Benim hayat yolumu açık et...!
    Ben elimden geldiğince insanlaşmaya çalışacağım...!
    Beni liste başı işi "bir sonraki öğün" olanlardan yapma..! "Bir sonraki öğün", karın doyurma en önemli işim olduğunda, düzgün yürümeyi bile unuturum, saygıyı sevgiyi, nezaketi unuturum; arzu ettiğin gibi bir insan olmakta zorlanırım.
    Beni vahşi bir hayvan gibi olmaktan koru, ruhumu güçlü kıl, aklımı daha iyi kullanabilmem için bana güç ver, zihin açıklığı ver.
    Yüceler Yücesi!
    Yanlışlarla geçen ömrümü aklamam, beynimdeki tel çitlerini ayıklamam için yeterli donanımı, gücü ve iradeyi edinmeme yardımcı ol.
    Beni sevgiden yoksun bırakma. Bana yeniden sevme, sevilme şansları ver. Bana ruhsal masumiyetimi, el değmemişliğimi iade et ki hayatımı gönlümce düzenleme bilincim olsun.
    Yüce Rabbim!
    Bana kendimi ve hayatı tanıma fırsatı ver. Kendimi tanımazsam, bir nevi ruhsal kör olurum; beklentilerimi netleştiremem, ne yaparsam huzurlu ve mutlu olabileceğimi tam kestiremem, sosyal maskeler arar, maskeler takarım; kendine güvenliyi oynarım, bilgiliyi oynarım, güçlüyü, galibi, öfkeliyi, mutluyu oynarım; sığ bir insan olurum.
    Hedef limanı belirgin olan gemi, rüzgarlardan yararlanır; bunun gibi, kendimi ve hayatı ne kadar iyi tanırsam, bağışladığın ömrümü o kadar kendimce düzenleme ve yönetme şansım olabilir. Bu irade oluşmadığında ise dış etkenler tarafından yönetilmeye açık olurum, sürüklenir gider, aşınırım, deforme olurum; ruhsal masumiyetimi kaybedebilirim; dinginliği, huzuru bulamam, düzgün insan olamam.
    Bu fırsatı benden esirgeme Rabbim.
    Güzel Allahım...
    Ülkemizin başına bela olan ve son zamanlarda Suriyede uydu bir devlet kurma teşebbüsünde bulunan PKK ya gerekli dersi vermek için sınır boylarında kahramanca mücadele veren askerlerimizi muzaffer eyle.Düşmana karşı Mehmedimizi koru.PKK yı kahreyle.
    Askerlerimizin sağ salim ülkelerine dönmelerini nasip eyle.
    Sen her şeyin sahibisin.
    Her türlü güç sendedir ve senindir.
    Beni ve bizi bırakma, beni ve bizi terk etme.
    Lütfen...
    Amin..
    Ahmet Yavaş

  • Atatürk veya Mustafa Kemal Paşa arasındaki fark29.06.2024 - 17:10

    Kİ MUSTAFA
    Çok acı... Ahirete göçmüş, iki insanın, İki Mustafa’nın arkasındaki mevzilerimizde konuşlandık yine. Birbirimizle savaşmak, kavga etmek için sebepler, bahaneler üretiyoruz.
    Medyada, meydanda, çarşıda, sokakta, olmadı camide.
    Peki, ne için, kimler için kavga ediyoruz...?
    Birisi peygamberimiz Muhammet Mustafa (SAV). Diğeri Mustafa Kemal Atatürk. İkisi de bu toplumun ekseriyetinin ortak değeri...Bireylerini birbirine bağlayan çimentosu. Bir ve beraber olmamızın en önemli iki sebebi.
    Gel gör ki şimdi kavga sebebimiz.
    Kimimiz Allah elçisi Muhammed Mustafa'yı, kimimiz Mustafa Kemal'i kalkan yapıp, birbirimizle olan kavgamızı yazılı, görsel ve sosyal medyada acımasızca sürdürüyoruz.
    Sahi, iki Mustafa birbirine düşman mı idi...?
    Hayır bin defa hayır...! Peygamberimiz Muhammed, Mustafa, Mustafa Kemal'in de yolunu izlediği bir Peygamberdi. Birisi milli diğeri dini planda önderimizdi.
    Mustafa Kemal'in konuşmalarını izleyin lütfen . Asla Peygamberimizin düşmanı olmadığını göreceksiniz. Bununla beraber 15 asır önce gelen bir peygamberin zaten Mustafa Kemal'e düşman olma ihtimali yoktur.Yani iki Mustafa da birilerinin düşündüğü gibi birbirinin karşıtı değil.
    Peki biz o iki değer üzerinden neden düşmanlık üretiriz.Neden mevzilendik birbirimize karşı...? Neden dalaşmak için bahaneler ararız...?
    İşte o konu bizden kaynaklanan bir durum. Aymazlığımızdan. Kendi aramızda düşman üretmeyi, birbirimizi yemeyi seviyoruz. Üzülerek ifade ediyorum ki Türk'ün Türk’ten başka dostu değil düşmanı yoktur. Kendi kahramanlarına, kendi değerlerine düşman.
    Aptalca ve çok acı... Artık dini ve milli değerlerimiz, 10 Kasımlar, 29 Ekimler, 30 ağustoslar kurduğumuz son bağımsız Türk Devleti ve onun yönetim biçimi olan Cumhuriyet ortak paydamız olamıyorsa, aksine bizi ayrıştırıyorsa şapkamızı önümüze koyup düşünmeliyiz.
    Ey kendine kendine Diyanet İşleri Başkanı, imam, öğretmen, tarihçi, siyasetçi, akademisyen.....denen beyler...! Aklınızı başınıza devşirin lütfen.Fitne ateşini köpürtmeyi, körüklemeyi bırakın...!
    Öğrenin artık..!
    Bizim başka gidecek yerimiz, başka Türkiyemiz yok.
    İki Mustafa bizim her şeyimiz...!
    Ahmet Yavas