Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Bir Gece Vakti
Bir Gece Vakti

Son Bakışını hiç kimse göremedi Sırrını Bilemedi, Bu Tufana Tutuluşunun...

  • Bir Gece Vakti17.09.2023 - 18:49

    BİR GÜL KANAR
    Değişkenlik burcunda yaşarken bunu daha iyi görebiliyordum.
    Suskundum…
    Acıya gömülmüştüm.
    Belleğimde sesinin çınıltısı vardı,
    Konuşan oydu…
    Söz savruntusundaydı.
    Ormanların içinden geçerek gelmiştim.
    Yolun her dönemecinde onun acısı çıkıyordu karşıma
    Günü, gecesi, sözü sukutu hep acı üstüneydi.
    Canını hep canımın gölgesinde hissettiğimdi o

    Gitmişti…BİR GECE VAKTİ

  • Bir Gece Vakti13.09.2023 - 16:51

    Ayrılık ve özlemi,
    Gitmeyi ve kavuşmayı,
    Sevmeyi ve unutmayı
    Bize anlatan türküler kadar bu alt üst oluşun, gidip gelmelerin simgesi sayılan türküler, acının içimize nasıl yerleştiğini de anlatır hep.
    Çocukluğun düş yorumcusu kesildiğim günden beri, ıssızlığın, yalnızlığın diliyle buluşurum bir anda.
    Dedemin ölmeden önce bana verdiği ‘’Serkisof’’ marka bir cep saati…
    Dokunmuyor okşuyorum adeta!
    Çünkü o yolculuğa çıktığımda, dedemden yadigar olan bu cep saatini hiç yanımdan ayırmadım. Ona bakarak, dokunarak, cebimde taşıyarak zamanın dervişi kesilmiştim.
    Çünkü saat demek zamanın döngüselliğini kavramak, geçişlerin dilini öğrenmekti benim için.
    Yolculuklarda;
    Geçip gittiğimiz yerlere baktıkça, zamanı hatırlarsınız bir an.
    Sonra sizi var eden, biçimleyen yerin diline dönersiniz.
    Yol, yolculuk, gitmeler zamanın kehribar yüzünü de gösterir.
    Çünkü içinizin kazıcısı kesildiğiniz anlarda, o karanlığın örtüsünü açar, hem kendinize, hem yaşadıklarınıza, hem de yollara serilen özlemin diline vurursunuz bakışlarınızı.
    Ama en çok dedemi, bana yadigar olan saate bakarak

    İç sızılarıma ve yalnızlığıma,
    Kabuk bağlayamayan yaralarıma… BİR GECE VAKTİ



  • Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz?10.09.2023 - 00:56

    Mutsuz sanıyorlar bizi Olric.
    Oysa biz mutsuz değiliz,
    onlar boş yere bu kadar mutlu...
    Oğuz Atay

  • Bir Gece Vakti08.09.2023 - 16:06

    Arada bir döner Nurullah Ataç’ın denemelerini okurum.
    Dar zamanların çağrısına ses olabilecek bir dil arayışıdır benimkisi. Bir yazardan başka bir yazara geçmek, başka bir sesin diline kaptırarak kendini daraldığın yerde kendi dilini kurma çabasıdır bu.
    Yazarak yol alan biri için bu türden gitmeler kaçınılmaz.
    Hele güne, gündeş olaylara bakarak yazmanında ötesinde bir alana kuşatıyorsa bakışınız; dilinizin bu türden arayışı kaçınılmaz.
    Bir yazarın başka yazardan alacaklarına kapılarını kapamak dilini zenginleştirmeye de sırtını dönmek anlamına gelir.
    Öyleyse başka iklimlerde gezinmek kaçınılmaz!
    Oysa içine düştüğüm acıyı, bir bakışın soldurduğu zamandan söz etmem, kurduğum gerçeklikte parçalanmışlığı, çözülmeyi, kayıplık halini, ötekileşme durumunu, dilsizleşmeyi, yabancılaşmayı gördüm.

    Belki de kayıp zamanın dilini arıyordu bakışlarım,
    Acının
    Ve yalnızlığın. BİR GECE VAKTİ.


  • Bir Gece Vakti08.09.2023 - 15:13


    Kavuşmanın buluşmak olmadığını anladım Hasankeyf’de;
    Mekan, yaşama biçimi, nesnelerle kurulan bağ, sizi bir yeri anlamaya, tanımaya da yöneltiyordu.
    Bir yere kavuşmada bunun çok önemli olduğunu düşünürüm.
    Hasankeyf’e adım attığımda mekanların görünümü burayı ele vermeye başlamıştı bile; sular altında kalan sadece evler, mekanlar değil koskoca bir tarih, yaşama biçimi bize ışık olacak ne varsa kaybolmuştu. İçim acıdı, ağladım tutamadım kendimi.
    Diğer yandan betonla kaplanarak yaratılan yeni yaşam biçimi de oldukça yorucu ve korkunç gelmişti.
    Koskoca bir güzellik yok olmuş sadece betonlaşan modern ama yorucu bir kent olmuştu.

    Buraya asla bir daha gelmem dedim kendime…




  • Bir Gece Vakti08.09.2023 - 14:43

    Sessizliğin bir rengi, kokusu, gamı olabileceğini ressam Rene Magritte’nin ‘’Sözcükler ve Şeyler’’ yapıtını okurken içime kazıdım.
    Rene’nin annesi intihar eder. Annesinin daha sonra yüzünde bir örtüyle bulunması yüzünden Rene resimlerinde yüz çizemez, bu ona acı verir, yüzler onun için acı ifadesidir artık.
    Pusarıktı her şey Halfeti’de;
    Orada, bir anda, hiçbir yerde olduğunuzu sanırdınız oysa!
    Yaşadığınızı, bir yerden bir yere gidişinizi hatırlatan tek şey belleğinize kazınan imgelerdi. Ki, bunlarda en çok tutunduklarımız; yaşadıklarımız ve unuttuklarımızla, bir de hatırlamak istediklerimizle aramızdaki gizli bağdı.
    Öyle böyle demeden Halfeti’yi turladım suya bakarken Rene’nin annesinin sudaki yüzünü aradım.
    Biliyordum ki;

    Ölüm karanlığın ucunda ve bir an! BİR GECE VAKTİ


  • Bir Gece Vakti08.09.2023 - 11:32

    ...sesler büyürdü, yaprak hışırtıları, çıtırtılar çoğalırdı sessizliğin içinde...
    çimenlerin üzerine yatardım.
    Gökyüzünde o kadar çok yıldız olurdu ki,
    ya da karanlıkda o kadar çok görünürlerdi:
    Dünya kazara bir sallansa bir ışık yağmuru gibi üzerime döküleceklerini sanırdım...

  • Bir Gece Vakti07.09.2023 - 17:43

    Son durak.

    Biriken, ayrışan, tümleşen, dönüp birilerinin de ilgisini bekleyen; beklerken kalbime saplanan kapkara bıçaklar, kanayan iyileşmeyen yaralar…
    Bir an kopuşun sessizliğine kapandım.
    Bir yere kapanmaktansa özgür bırakılmaktan yana oldum hep.
    Başka ellere, gözlere gitmeli; o mevsimlerin renkleriyle buluşmalı.
    Biliyordum ki kopuş dönüşsüzlüktür. Sesin, sözün, son nefesin ağızdan bir kez çıkması gibi…
    Kendimi avutmak istiyordum bu son bakışta.
    Elveda öteki yarım…
    Elveda;

    Ömrümün mevsimleri… BİR GECE VAKTİ







  • Bir Gece Vakti07.09.2023 - 17:13

    Günlerdir yollarda olduğumda, aracımda bir sözün bana eşlik etmesini isterim. İnsandan insana akan söz ırmağı…
    Edebiyatçı dostlarımın davetiyle gittiğim Diyarbakır’da Ahmet Arif şiir söylenceleri doyumsuz geçti. Dostlarımın sözlerinden akan ırmaklar beni kiraz ağacıma kadar getirdi.
    Tutunarak yol aldığım bir umman gibi.
    İnsan beklentilerinin avunucusudur çoğu kez.
    Beklentiler bizi mutlandırır.
    Beklentiler bizi yaralar…
    Yolda, sokakta, çarşıda, pazarda…
    Gittiği her yerde kendince seyrini sürer hayatın
    Bakmak, görmek, adlandırmak için bir neden arar bazen.
    Çünkü, dedim ya, avuntuların bekçisi kesilmişizdir.
    Yol boyunca bana eşlik eden Nazan Öncel’in sesinin tınısı, bana, kavuşmanın ne anlama geldiğini, düşündürttüğü gibi kopuşun da yokluğa bedel bir yanı olduğunu anımsattı…
    Senin yokluğun, kavuşmanın asla mümkün olamayacağı, rüzgarın savruntusuna da benzemeyen ecel yolculuğu…
    Kopuşlar öyledir ama bazıları bir yanınızı alıp götürür.
    Oysa;
    Sen giderken tüm yüreğimi alıp götürdün,

    bana iç sızılarımı bırakarak… BİR GECE VAKTİ.



  • Bir Gece Vakti26.08.2023 - 13:57

    Bakışlarımı soldurmak için geldiğim mevsim geride kaldı.
    Buranın o içe çekilme hali yok bu mevsimde. Günü başlatan o esinti buranın en belirgin yüzüdür. Bir koku alır sizi içine. Reçine, şıra, kükürt… bir bir ayrımsarsınız bunları. Sonra taşların rengini seçer, ağaçların gündönümündeki haline bakarsınız. Duvarlar, kapılar, pencereler, çağıran bir ses gibi çıkarlar karşınıza ansızın.
    Çekip gidenlerin bıraktıkları izlere dönünce, buna dair yazılanlarla yüzleşirsiniz.
    En çok hatırlanan, özlemi çekilen anıları süsleyendir deli rüzgarları buranın.
    Getirir her bir şeyi bize o.
    Tuzu, nemi, özlemi, bekleyişi, gitmenin kokusunu, savrulmayı, kapanıp kalmayı, özleyişin sesini…
    Ben ne çok aradım burada seni,
    Suretini,
    Sesini,
    En çok da

    Kokunu!... BİR GECE VAKTİ