Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Bir Gece Vakti
Bir Gece Vakti

Son Bakışını hiç kimse göremedi Sırrını Bilemedi, Bu Tufana Tutuluşunun...

  • Bir Gece Vakti03.07.2023 - 19:10

    O uğultu kesilmiş, gecenin zifiri karanlığını daha da koygunlaştıran bir sessizlik almıştı ortalığı. Perdeyi aralayıp dışarı baktı… Kapkara bir duvardı pencere önü. Oysa biliyordu ki; bir adım ötede tadına hiçbir zaman doyamadığı, elma ve portakal ağacı, onun hemen berisinde kiraz ağacı, güne birlikte eşlik edenler…
    Karanlığın gizlediklerine şaşkınlıkla baktı. Işığın rengini düşündü. Dahası onun yansıdığı nesnelerin karanlıktan, kapkaranlıktan kurtulup gerçekliklerine kavuşmalarını.
    Sabahı mı beklemeliyim dedi içinden. Şimdi çıkıp yola düşemeyeceğini bile bile, uykusunu bastırarak, kalkıp pencere önüne gelerek, hiçbir şeysizliğin kollarına kendini bırakarak, buradan gidip gitmemeyi; ama ne olursa olsun, adımını dışarı atınca kendini özgür hissedebileceği, o al-verden, ikilemden, kaygan düşüncelerden, kendisini alıp götürecek duyguların dinginliğinden kurtulup kurtulmamayı düşünmüştü.
    Buraya gelmek kolay, buradan gitmek zordu;

    Ne gündüzleyin ne de GECE VAKTİ…

  • Bir Gece Vakti02.07.2023 - 11:55

    Yönünü yitiren bir güvercinin, ışığını özleyen Mihallıççık kuşunun, göğüne kavuşmak isteyen yaralı hüthütün umarsızlığı, özlemi, acısı vardı teninde.
    Her şey bu kadar çabuk mu değişiyor!
    Çözülmenin dilini anlamaktansa, var olanın nerelerde saklı tutulduğunu görmek istemişti.
    Görmeyi de öğrenir insan,
    Hele bir yıkılmaya, çözülmeye dursun…
    Ait olduğunuz yerin dilini anlamak için başka da umarınız yok!
    Şimdi, onun sözlerine dönmüştü yüzünü.
    Burada, her adımda sesi bir çınıltıya dönüşüyordu.
    Sözlerine dönüyordun ister istemez. Adımladığın her yer, rastlaştığın her mekân biraz da onu anlatıp, yazdıklarını anımsatıyordu sana bir bir.
    Görmeyi, bakmayı anlatıyordu sana…
    Görmeye, görülmeye dair sözler ediyordu. Bakışın dili, zihnin yansısı buradadır. ‘’Görmeyi öğrenme duygu diliyle gelişebilir ancak’’ diyordu. Bunu düşünmüştün günlerce.
    Yaralı ten uğuntusunu getiriyordu her bir görüntü. Gelenleri, gidenleri düşündün.
    Adlandırılamayanları.
    Hayatın derdest edip sürüklediklerini.
    Bakışların arıyordu onu.
    Bir yel gibi gelip geçmişti karşından. Bilmiyordu bakışlarının onda olduğunu, sözlerinin birikirtirdikleriyle buluştuğunu…
    Görmeye, görülmeye değer bir dil yurdunun gezginisiniz. O orada, sen burada

    Düş mevsiminde yol alıyorsunuz BİR GECE VAKTİ.

  • Bir Gece Vakti29.06.2023 - 17:07

    Yok oluşun, terk edişin tarihiyle yüzleşmişti. Sinikleşmenin, değişmenin, değiştirmenin, saklı kalışın, örtülüşün, kimliksizleşmenin…

    Günü bir kuşluk vakti karşıladı.
    Bu yüzleşmenin adını arıyordu, bir de durduğu yerin anlamını sorguluyordu. Okuduğu kitabın satır aralarına dalmıştı. Tagore’nin balıkla selamlaşması müthişti dedi…
    Günün başladığı yer, ona göre, anılarla bürümleşen o mekanların dilini en iyi anlatan ince belli bardakla ilk çayını yudumlayarak yüzünü hayata dönmekti.
    Kuşluk vaktiydi dedim.
    Ben çayımı yudumlarken sen beni izliyordun,
    Şımarık kara gözlerim bunu biliyordu.
    Mademki ilk aşkının esintisi alıp dolaştırıyordu onu, demek ki ilk gençlik demlerindeydi gelip bu yeri keşfettiğinde.
    Gene bir gün, kuşluk vakti, gelip orada soluk aldığında, havuzun hemen yanı başındaki servinin, elma ağacının yapraklarıyla tanışmıştı. Ağaçları, daha çok gövdeleri, dallarından değil de yapraklarından tanıyıp adlandırdığımda şaşar kalırdın…
    Bahçemdeki bu yeşilin sabah güneşiyle bin bir renge bürünen hallerine bakarak, gözleriyle yaprakların yüzeyine dokunarak sormuştun;
    Söz senin hünerin,
    Bir de yalnızlık kokan
    Yazıların?...

    Herkes bilirdi bu yanını!
    Önünü açtığınızda, şenliklerden şenlik beğenmeniz gerekirdi. O da, bu yanını bildiğinden, fazla üstelememişti sorusundan sonra anlatılanları.
    Gelip durduğu bu yeri, o yaprakların dili, rengi, biçimi olmasaydı tanıyamazdı.
    İnsansız bir şehir gibisin derdi, güzel bir şehir… Tanımak için içeri, daha içeri girmeniz gerekir.
    Oysa biliyordum ki burada çözülmüştü

    Her şey Bir Gece Vakti…






  • Bir Gece Vakti27.06.2023 - 13:06

    Göç yurdun,
    Ayrılığının sebebi,
    Çocukluğun,
    Düşlerin…
    Düşlerindeydi hep o kent.
    Kokusu sevgili gibiydi, sinen ve hiç gitmeyen.
    Dağ yellerinin esintisi adımladığın sokakları.
    Getirdikleri düşlerindi, yurtluğunun sıcaklığıyla,
    Sevgilinin bakışlarının izleriydi.
    Bu ayrılığı yazanların sözlerini zamana ve tarihe bırakıyorsun. Çocukluk yurdunu arıyorsun. Bir yazgıyı paylaşıyorsunuz; yurtsuzluğu, sürgünlüğü. Sen yurdundan koparılmıştın, o düşlerinin evinden. Öteki ‘’aşk’’ının sürgünlüğündeydi. Yurt yeriniz, barınağınız aynı kavşakta buluşturmuştu sizleri.
    Ses…
    Sesler…

    Sonra ezgiler alıyordu seni.


  • Bir Gece Vakti27.06.2023 - 10:16

    Taşa nakış veren elleri, biçimleyen bilincin aydınlık bakışını düşündü. Gelip durduğu bu yerde, taşların diline döndü gene. İçinde depreşen o boşluk duygusunu altetti.
    Rodin’i düşündü; Victor Hugo’yu neden çırılçıplak bir kayaya oturtmuştu.
    Victor Hugo’ya neden bu kadar kızgındı.
    Aşk ve tutkunun ne olduğunu, insan ömrünün ne anlama geldiğini, Rilke’yi düşündüren o dize;
    ‘’Bitirilecek ne kadar çok acı var!’’
    Rodin neden Camilla Claudel’i öldürmek istemişti.
    Otuz yıl akıl hastanesinde hep Rodin’i düşündü, onu severek ve ondan çok korkarak…
    Tam otuz yıl Claudel akıl hastanesinde kimsesiz ve yalnız

    Ölene kadar.


    "Bir avuç toprağı yoğurmayı bile bilmeyenler.
    Duygusuz yavan insanlar.
    Bu benim ruhum en kutsal varlığım...
    Bunlar çalışma saatleri. Ruhumun yandığı saatler.
    Siz yiyip içerken, dalga geçerken, oburca tıkınırken, ben heykelimle yalnızdım..
    Ve yavaş yavaş akan benim hayatımdı..
    Bu toprağın derinliklerine kanımı akıtıyordum..."


  • Bir Gece Vakti26.06.2023 - 19:46


    https://www.demilked.com/giant-cats-andrey-scherbak/

  • İçinden geldiği gibi yazmalısın26.06.2023 - 11:36

    ‘’Beni kendi yüreğinin üzerine bir mühür gibi,
    Kolunun üzerine bir mühür gibi koy;
    Çünkü sevgi ölüm gibi kuvvetlidir;
    Kıskançlık ölüler diyarı gibi serttir;
    Onun alevleri, ateşin alevleri,
    Yakıp bitiren alev. ‘’

    NEŞİDELER NEŞİDESİ, 8:6

  • Bir Gece Vakti25.06.2023 - 20:11

    Can suretim,
    Ayrılığın sebebi.
    Bir yol dervişiyim, yol oğluyum şimdi. Sencileyin yaşananların uzağındayım sanma,
    Gök gözlü servicanım.
    Dönüyorum gökyüzü maviliğinde
    Süzülen bir güvercin gibi.
    Savruluyorum,
    Yarasının kanını göstermeden
    O mavilikte kaybolmaya çalışan

    Güvercin gibi… BİR GECE VAKTİ.



  • Bir Gece Vakti25.06.2023 - 20:02

    O karanlığı anımsamıştı belki de.
    Onun anımsamak istediğini…
    Yarım yamalaktı hayatındaki her şey.
    Hiçbir şey başladığı gibi bitmiyordu.
    Engelini biliyordu.
    Evindeydi, pek çoğunun kıskandığı müthiş yalnızlığında.
    Ateşi düşmüştü; bu gece çeviri yapmayacaktı, okumayacaktı. Tagore beklesindi.
    Carl Orff’un Carmina Burana’sı çalıyordu. İyice ayırdına varmıştı… Ellerinde bir titreme hissetmişti. Müziğe doğru gidiyordu. Kendisini azat edecek bir yerin arayışındaydı.
    Dalgındı bakışları, içindeki acının uğunuşunu kimsenin görmesine gerek yoktu, kimseyi ilgilendirmezdi yazdıkları, acıysa bu acı kendine aitti.

    Kulaklarında Carmina Burana ezgisi, bakışlarında bu kentin bütün hüznü vardı.







  • Bir Gece Vakti23.06.2023 - 00:59

    Yüzünü nemli bir buğu yaladı.
    İrkilmişti birden!

    Upuzun, içine yuvarlanacağı bir karanlık boşluğa düştüğünü sandı. Nefesini tuttu. Bir an geri döner gibi oldu, vazgeçti.
    Günlerdir ateşler içindeydi, evine gelmek istemişti; bırakmadılar.
    Sarı bir ışık hep üzerindeydi.

    Nihayet evimdeyim.
    Yalnızlığımın kalesi
    Her şey yerli yerinde bilgisayarım, çeviri yaptığım kitap, notlarım, son okuduğum kitap Rabindranath Tagore hepsi beni bekliyor..
    Çok şükür.
    Artık yazmak istemiyorum, yazılarım kimse için sevgi, umut, düşsel, ya da ongunluk yaratmıyor…

    Bilmiyorum.