Oyuncular: Katılanlar: Charles Bukowski, Sean Penn, Bono, Linda Bukowski, Harry Dean Stanton ABD, 2003 İngilizce; Türkçe altyazılı Betacam Video / Renkli / 121’
Efsanevi edebiyat ozanı Charles Bukowski’nin renkli hayatına ve dönemine odaklanarak müteveffa şair, yazar ve adı çıkmış hedonist üzerine aydınlatıcı bir genel bakış sunan bu film, muazzam bir seyir keyfi veriyor... Çok sayıda şiir kitabının, basındaki köşesi Pis Bir İhtiyarın Notları’nın, Postane ve Kadınlar gibi otobiyografik romanların ve Barbet Schroeder’in biyografik film denemesi “Barfly”ın yazarı Bukowski, 1994’te ölmüştü. Filmde Bono, Sean Penn ve Harry Dean Stanton gibi ünlü hayranlarının övgülerinin yanısıra, basımcılardan, içki arkadaşlarından ve sevgililerinden anekdotlar ve içyüzünü ortaya çıkaran bilgiler de bulunuyor. Ancak, çeşitli kaynaklardan toplanan olağanüstü arşiv görüntüleri sayesinde, filmin asıl yıldızı, kapısına gelen herkesle konuşmaya gönüllü görünen Bukowski’nin kendisi. Schroeder ve Taylor Hackford gibi isim yapmış Hollywood yönetmenlerinin çektiği filmlerden bölümler dışında, Avrupa televizyonlarından alınmış, seyirci önünde yaptığı okumaların zor bulunan görüntülerinin de dahil olduğu parçalar var. Sonuçta bu cazip ve geniş kapsamlı biyografik film, sanatçının benzeri az bulunur yeteneğinden ve hayatını alışılmışın sınırlarının epey ötesinde yaşamaya yönelik öfkesinden kuvvet alan, karizmatik bir yaşam-gücü olarak portresini ortaya çıkarıyor.
Bilgi, İstanbul Festivali'nin sitesinden alınmıştır.
SİZ AŞK NEDİR BİLMEZSİNİZ (Charles BUKOWSKI ile bir gece)
Siz aşk nedir bilmezsiniz dedi Bukowski Ben elli bir yaşındayım bir bakın bana Genç bir güzele aşığım Kötü saplandım bu işe ama O’nun da hali kötü Fakat olacaksa böyle olsun Kanlarına giriyorum onların ve kurtulamıyorlar benden Herşeyi deniyorlar kaçmak için Ama sonunda hep geri dönüyorlar Hepsi geri dönmüştür bana Ama gördüğüm bir tanesi dışında Ağlamıştım ardından Ama kolay ağlardım o zamanlar Çocuklar sert içkileri yaklaştırmayın yanıma Acımasız oluyorum o zaman Burada oturuyor bütün gece Bira içebilirim siz hippilerle birlikte Bu biradan on beş litre içerim ve Bana mısın demem,su gibi gelir bana Ama bir defa koklatın sert içkileri Pencereden dışarı atmaya başlarım insanları Kim olursa olsun fırlatırım dışarı Bunu yaptım daha önce Ama siz aşk nedir bilmezsiniz Bilmezsiniz çünkü hiç aşık olmamışsınızdır İşte iş bu kadar basit Genç bir fıstık buldum şimdi,öyle güzel ki.. Bukowski diyor bana,Bukowski diyor o minicik sesiyle Bense ne var diyorum Ama aşk nedir bilmezsiniz siz Size ne olduğunu anlatıyorum ama dinlemiyorsunuz Aşk buraya kadar gelip kıçınızı dürtse Bu odada içinizden birinin ruhu duymaz Şiir okuma toplantılarının boktan bişey olduğunu düşünürdüm Bana bak ben elli bir yaşındayım ve çok dolaştım Boktan diyorsam öyledir Ama sonra dedim ki kendime Bukowski Aç kalmak daha boktan Sonuçta işte buradasın ve hiçbirşey olması gerektiği gibi değil O adam neydi adı Galway Kimel Bir dergide resmini gördüm Yakışıklı bir suratı var ama öğretmen Tanrım düşünebiliyor musunuz Eyvah sizler de öğretmensiniz Size de küfrediyor oluyorum o zaman Hayır o adamın adını hiç duymadım Ne de ötekinin,hepsi birer asalak Belki egom yüzünden artık çok fazla okumuyorum Ama,şu ünlerini beş altı kitap üstüne Kuran insanlar var ya, Hepsi birer asalak Bukowski diyor bana bu kız Niçin klasik müzik dinliyorsun bütün gün Sizi şaşırttım değil mi Benim gibi kaba ayyaş birisinin Klasik müzik dinleyeceğini düşünmezdiniz Brahms,Rachmaninoff,Bartok,Tdeman Kahretsin burada yazamıyorum Çok fazla sessiz,çok sayda ağaç var burada Şehirleri severim,en uygun yerler benim için Her sabah koyarım klasik müziğimi Ve oturup yazı makinemin başına Bir puro içerim bakın işte böyle Ve Bukowski derim sen şanslı bir adamsın Bukowski bu belaların hepsini atlattın Ve sen şanslı bir adamsın Ve mavi duman yayılır masamın üstüne Ve pencereden dışarı Delengpre Caddesi’ne bakarım Ve derin nefes alır ve yazmaya başlarım Bukowski işte yaşam budur derim kendi kendime Yoksul olmak iyidir,basur olmak iyidir,aşık olmak iyidir Ama siz nasıl birşey olduğunu bilmezsiniz Sevgilimi görseydiniz ne dediğimi anlardınız Buraya gelince baştan çıkacağımı düşündüm Tam böyle olacağını bildi,böyle olacağını bana söylemişti Allah kahretsin ben elli bir yaşındayım o ise yirmi beşinde Birbirimize aşığız ve o beni kıskanıyor,Tanrım bu güzel birşey Buraya gelip baştan çıkarsam,gözlerimi oyacağını söylemişti Alın işte aşk sizlere İçinizden hangisi bilir böyle birşeyi Sizlere birşey söylemeliyim Öyle adamlarla tanıştım ki hapishanede Üniversitelere ve şair toplantılarına giden İnsanlardan çok daha fazla yol-yordam bilen insanlardı Kan emicidirler onlar,bütün görmek istedikleri Şairin çorapları kirli midir acaba ya da koltukaltları kokuyo mudur Ama sizden şunu hatırlamanızı istiyorum Bu odada yalnız bir tane şair var bu gece BELKİ DE BU ÜLKEDE YALNIZ BİR TANE ŞAİR VAR BU GECE O DA BENİM İçinizden kim biliyor yaşamı,içinizden kim biliyor herhangi birşeyi Hangi biriniz hayatında işinden kovuldu? Ya da sevgilisine dayak attı ya da sevgilisinden dayak yedi Beş defa kovuldum ben Senis and Rocbuck’tan Kovmuşlar,tekrar kovmuşlardı beni Otuzbeş yaşındayken tezgahtarlık yapıyordum onlara Sonra kurabiye çalarken yakalandım Ben nasıl olduğunu bilirim çünkü ONLARDAN GELİYORUM… Elli bir yaşındayım ve aşığım Şu gencecik güzel şey diyor ki bana: Bukowski Ve ne var diyorum,O ise Sen pisliğin tekisin diyor bana Ve bebeğim beni anlıyorsun diyorum Bu dünyadaki tek güzel şey O Kadın ya da erkek bu tür hareketine katlanacağım tek kimse Ama siz aşk nedir bilmezsiniz Hepsi geri döner bana sonunda,her biri geri döner Yalnız o sözünü ettiğim bir tanesi, Hani o sözünü ettiğim bir tanesi Yedi yıl birlikte yaşamıştık,çok içerdik Bir avuç memur görüyorum ben bu odada Şair filan yok aranızda,hiç şaşırmadım bu işe Şiir yazmak için aşık olmak gerekirdi Ve siz aşık olmak nedir bilmiyorsunuz ki Sizin dediniz bu! … Şu ağır içkiden verin biraz bana Tamam buz istemem güzel Güzel işte çok güzel böyle Haydi bakalım gösteriye başlayalım Ne dediğimi hatırlıyorum Ama bir tek atacağım yalnızca Ne de güzel tadı var şu meretin Haydi uzatmadan bitirelim bu işi Yalnız bundan sonra kimse durmasın Açık pencerenin yanında…
Yapamıyorum, buraya ait değilim, radyo programlarını ve insanların seslerini dinliyorum da, hiçbir şey yokken heyecanlanıp hiçlikle ilgilenebilmelerine şaşıp kalıyorum ..buk
Güneşin bile babama ait olduğunu, onun evinin üstüne parladığı için benim güneşe hakkım olmadığını hissediyordum. Güllerinden farksızdım, ona ait olan bir şeydim...... HANK
The Pleasure Gardon' (1925- ilk) , 'The Lodger' (26) , 'The Ring' (27) , 'Blackmail- Şantaj' (29) , 'Murder- Cinayet' (30) , 'Number Seventeen- 17 Numara' (32) , 'The Man who Knew Too Much- Çok Bilen Adam' (34) , 'The Thirty-Nine Steps- Otuzdokuz Basamak' (35) , 'The Lady Vanishes- Bir Kadın Kayboldu' (38) , 'Rebecca' (40) , 'Suspicion- Şüphe' (41) , 'Saboteur- Sabatör' (42) , 'Shadow of A Doubt- Şüphenin Gölgesinde' (34) , 'Spellbound- Öldüren Hatıralar'- (45) , 'Notorious- Aşktan da Üstün' (46) , 'Rope- Ölüm Kararı' (48) , 'Stage Fright- Sahne Korkusu' (50) , 'Strangers on A Train- Trendeki Yabancılar' (51) , 'Dial M for Murder- Cinayet Var' (54) , 'Rear Window- Arka Pencere' (54) , 'The Man who Knew Too Much' (56) , 'Vertigo- Ölüm Korkusu' (58) , 'North by Northwest- Gizli Teşkilat' (59) , 'Psycho- Sapık' (60) , 'The Birds- Kuşlar' (63) , 'Topaz' (69) , 'Frenzy- Cinnet' (72) .
ben filmde baya baya hiçbişe göremedim çok da dikkatli izlememe rağmen,film hiçbişe anlatmıyodu bi kaç egzantrik sahne dışında sonuçta brad pitt ve bruce wills için kötü bi hatıra olmaktan öteye gidemedi...kötü bir film gerçekten..
sevgilisiyle bir bar çıkışı üç beş kişi tarafından marizlendiklen sonra yazdıkları da şunlardır... ''Biz böyleydik, başka türlü olmak istemiyorduk. Herkes iyi olabilirdi, iyi biri olmak cesaret gerektirmiyordu''
Oyuncular: Katılanlar:
Charles Bukowski, Sean Penn, Bono, Linda Bukowski, Harry Dean Stanton
ABD, 2003
İngilizce; Türkçe altyazılı
Betacam Video / Renkli / 121’
Efsanevi edebiyat ozanı Charles Bukowski’nin renkli hayatına ve dönemine odaklanarak müteveffa şair, yazar ve adı çıkmış hedonist üzerine aydınlatıcı bir genel bakış sunan bu film, muazzam bir seyir keyfi veriyor... Çok sayıda şiir kitabının, basındaki köşesi Pis Bir İhtiyarın Notları’nın, Postane ve Kadınlar gibi otobiyografik romanların ve Barbet Schroeder’in biyografik film denemesi “Barfly”ın yazarı Bukowski, 1994’te ölmüştü. Filmde Bono, Sean Penn ve Harry Dean Stanton gibi ünlü hayranlarının övgülerinin yanısıra, basımcılardan, içki arkadaşlarından ve sevgililerinden anekdotlar ve içyüzünü ortaya çıkaran bilgiler de bulunuyor. Ancak, çeşitli kaynaklardan toplanan olağanüstü arşiv görüntüleri sayesinde, filmin asıl yıldızı, kapısına gelen herkesle konuşmaya gönüllü görünen Bukowski’nin kendisi. Schroeder ve Taylor Hackford gibi isim yapmış Hollywood yönetmenlerinin çektiği filmlerden bölümler dışında, Avrupa televizyonlarından alınmış, seyirci önünde yaptığı okumaların zor bulunan görüntülerinin de dahil olduğu parçalar var. Sonuçta bu cazip ve geniş kapsamlı biyografik film, sanatçının benzeri az bulunur yeteneğinden ve hayatını alışılmışın sınırlarının epey ötesinde yaşamaya yönelik öfkesinden kuvvet alan, karizmatik bir yaşam-gücü olarak portresini ortaya çıkarıyor.
Bilgi, İstanbul Festivali'nin sitesinden alınmıştır.
SİZ AŞK NEDİR BİLMEZSİNİZ
(Charles BUKOWSKI ile bir gece)
Siz aşk nedir bilmezsiniz dedi Bukowski
Ben elli bir yaşındayım bir bakın bana
Genç bir güzele aşığım
Kötü saplandım bu işe ama O’nun da hali kötü
Fakat olacaksa böyle olsun
Kanlarına giriyorum onların ve kurtulamıyorlar benden
Herşeyi deniyorlar kaçmak için
Ama sonunda hep geri dönüyorlar
Hepsi geri dönmüştür bana
Ama gördüğüm bir tanesi dışında
Ağlamıştım ardından
Ama kolay ağlardım o zamanlar
Çocuklar sert içkileri yaklaştırmayın yanıma
Acımasız oluyorum o zaman
Burada oturuyor bütün gece
Bira içebilirim siz hippilerle birlikte
Bu biradan on beş litre içerim ve
Bana mısın demem,su gibi gelir bana
Ama bir defa koklatın sert içkileri
Pencereden dışarı atmaya başlarım insanları
Kim olursa olsun fırlatırım dışarı
Bunu yaptım daha önce
Ama siz aşk nedir bilmezsiniz
Bilmezsiniz çünkü hiç aşık olmamışsınızdır
İşte iş bu kadar basit
Genç bir fıstık buldum şimdi,öyle güzel ki..
Bukowski diyor bana,Bukowski diyor o minicik sesiyle
Bense ne var diyorum
Ama aşk nedir bilmezsiniz siz
Size ne olduğunu anlatıyorum ama dinlemiyorsunuz
Aşk buraya kadar gelip kıçınızı dürtse
Bu odada içinizden birinin ruhu duymaz
Şiir okuma toplantılarının boktan bişey olduğunu düşünürdüm
Bana bak ben elli bir yaşındayım ve çok dolaştım
Boktan diyorsam öyledir
Ama sonra dedim ki kendime Bukowski
Aç kalmak daha boktan
Sonuçta işte buradasın ve hiçbirşey olması gerektiği gibi değil
O adam neydi adı Galway Kimel
Bir dergide resmini gördüm
Yakışıklı bir suratı var ama öğretmen
Tanrım düşünebiliyor musunuz
Eyvah sizler de öğretmensiniz
Size de küfrediyor oluyorum o zaman
Hayır o adamın adını hiç duymadım
Ne de ötekinin,hepsi birer asalak
Belki egom yüzünden artık çok fazla okumuyorum
Ama,şu ünlerini beş altı kitap üstüne
Kuran insanlar var ya,
Hepsi birer asalak
Bukowski diyor bana bu kız
Niçin klasik müzik dinliyorsun bütün gün
Sizi şaşırttım değil mi
Benim gibi kaba ayyaş birisinin
Klasik müzik dinleyeceğini düşünmezdiniz
Brahms,Rachmaninoff,Bartok,Tdeman
Kahretsin burada yazamıyorum
Çok fazla sessiz,çok sayda ağaç var burada
Şehirleri severim,en uygun yerler benim için
Her sabah koyarım klasik müziğimi
Ve oturup yazı makinemin başına
Bir puro içerim bakın işte böyle
Ve Bukowski derim sen şanslı bir adamsın
Bukowski bu belaların hepsini atlattın
Ve sen şanslı bir adamsın
Ve mavi duman yayılır masamın üstüne
Ve pencereden dışarı Delengpre Caddesi’ne bakarım
Ve derin nefes alır ve yazmaya başlarım
Bukowski işte yaşam budur derim kendi kendime
Yoksul olmak iyidir,basur olmak iyidir,aşık olmak iyidir
Ama siz nasıl birşey olduğunu bilmezsiniz
Sevgilimi görseydiniz ne dediğimi anlardınız
Buraya gelince baştan çıkacağımı düşündüm
Tam böyle olacağını bildi,böyle olacağını bana söylemişti
Allah kahretsin ben elli bir yaşındayım o ise yirmi beşinde
Birbirimize aşığız ve o beni kıskanıyor,Tanrım bu güzel birşey
Buraya gelip baştan çıkarsam,gözlerimi oyacağını söylemişti
Alın işte aşk sizlere
İçinizden hangisi bilir böyle birşeyi
Sizlere birşey söylemeliyim
Öyle adamlarla tanıştım ki hapishanede
Üniversitelere ve şair toplantılarına giden
İnsanlardan çok daha fazla yol-yordam bilen insanlardı
Kan emicidirler onlar,bütün görmek istedikleri
Şairin çorapları kirli midir acaba ya da koltukaltları kokuyo mudur
Ama sizden şunu hatırlamanızı istiyorum
Bu odada yalnız bir tane şair var bu gece
BELKİ DE BU ÜLKEDE YALNIZ BİR TANE ŞAİR VAR BU GECE
O DA BENİM
İçinizden kim biliyor yaşamı,içinizden kim biliyor herhangi birşeyi
Hangi biriniz hayatında işinden kovuldu?
Ya da sevgilisine dayak attı ya da sevgilisinden dayak yedi
Beş defa kovuldum ben Senis and Rocbuck’tan
Kovmuşlar,tekrar kovmuşlardı beni
Otuzbeş yaşındayken tezgahtarlık yapıyordum onlara
Sonra kurabiye çalarken yakalandım
Ben nasıl olduğunu bilirim çünkü ONLARDAN GELİYORUM…
Elli bir yaşındayım ve aşığım
Şu gencecik güzel şey diyor ki bana: Bukowski
Ve ne var diyorum,O ise
Sen pisliğin tekisin diyor bana
Ve bebeğim beni anlıyorsun diyorum
Bu dünyadaki tek güzel şey O
Kadın ya da erkek bu tür hareketine katlanacağım tek kimse
Ama siz aşk nedir bilmezsiniz
Hepsi geri döner bana sonunda,her biri geri döner
Yalnız o sözünü ettiğim bir tanesi,
Hani o sözünü ettiğim bir tanesi
Yedi yıl birlikte yaşamıştık,çok içerdik
Bir avuç memur görüyorum ben bu odada
Şair filan yok aranızda,hiç şaşırmadım bu işe
Şiir yazmak için aşık olmak gerekirdi
Ve siz aşık olmak nedir bilmiyorsunuz ki
Sizin dediniz bu! …
Şu ağır içkiden verin biraz bana
Tamam buz istemem güzel
Güzel işte çok güzel böyle
Haydi bakalım gösteriye başlayalım
Ne dediğimi hatırlıyorum
Ama bir tek atacağım yalnızca
Ne de güzel tadı var şu meretin
Haydi uzatmadan bitirelim bu işi
Yalnız bundan sonra kimse durmasın
Açık pencerenin yanında…
Raymond CARVER -Ateşler-
Adam Yayınları
9 şişe bira içmişim,
ve yarım şişe votka,
18 sigara tüttürmüşüm
hala tepemde oturmuş
ölüleri yürütüyorsun
balkonunda beynimin.
****
buk
İnsan olmak rezil birşeydi; öyle
çok şey vardı ki olup
biten.
Yapamıyorum, buraya ait değilim,
radyo programlarını ve insanların seslerini dinliyorum da,
hiçbir şey yokken heyecanlanıp hiçlikle ilgilenebilmelerine şaşıp kalıyorum
..buk
Güneşin bile babama ait olduğunu, onun evinin üstüne parladığı için benim güneşe hakkım olmadığını hissediyordum. Güllerinden farksızdım, ona ait olan bir şeydim...... HANK
bugün ankara migrosda şovunu yapacak 20.30 da..gidip görecez o hikeyelerdeki malı...
The Pleasure Gardon' (1925- ilk) , 'The Lodger' (26) , 'The Ring' (27) , 'Blackmail- Şantaj' (29) , 'Murder- Cinayet' (30) , 'Number Seventeen- 17 Numara' (32) , 'The Man who Knew Too Much- Çok Bilen Adam' (34) , 'The Thirty-Nine Steps- Otuzdokuz Basamak' (35) , 'The Lady Vanishes- Bir Kadın Kayboldu' (38) , 'Rebecca' (40) , 'Suspicion- Şüphe' (41) , 'Saboteur- Sabatör' (42) , 'Shadow of A Doubt- Şüphenin Gölgesinde' (34) , 'Spellbound- Öldüren Hatıralar'- (45) , 'Notorious- Aşktan da Üstün' (46) , 'Rope- Ölüm Kararı' (48) , 'Stage Fright- Sahne Korkusu' (50) , 'Strangers on A Train- Trendeki Yabancılar' (51) , 'Dial M for Murder- Cinayet Var' (54) , 'Rear Window- Arka Pencere' (54) , 'The Man who Knew Too Much' (56) , 'Vertigo- Ölüm Korkusu' (58) , 'North by Northwest- Gizli Teşkilat' (59) , 'Psycho- Sapık' (60) , 'The Birds- Kuşlar' (63) , 'Topaz' (69) , 'Frenzy- Cinnet' (72) .
ben filmde baya baya hiçbişe göremedim çok da dikkatli izlememe rağmen,film hiçbişe anlatmıyodu bi kaç egzantrik sahne dışında
sonuçta brad pitt ve bruce wills için kötü bi hatıra olmaktan öteye gidemedi...kötü bir film gerçekten..
sevgilisiyle bir bar çıkışı üç beş kişi tarafından marizlendiklen sonra yazdıkları da şunlardır...
''Biz böyleydik, başka türlü olmak istemiyorduk.
Herkes iyi olabilirdi, iyi biri olmak cesaret gerektirmiyordu''