Türk Klasik Müziği (Batı tarzı klasik müzik bestecileri)
Atatürk’ün başlattığı kültürel dönüşümün devamında yetişen isimlerdir bunlar:
?? Fazıl Say (1970– ) Piyanist, besteci, doğaçlamayı klasik müzikle birleştiren bir dahi. “Nazım,” “İstanbul Senfonisi,” “Sait Faik,” ve “Metamorphosis” gibi eserleriyle bilinir.
?? Ahmet Adnan Saygun (1907–1991) “Atatürk Oratoryosu” ve “Yunus Emre Oratoryosu” gibi eserleriyle hem Batı hem Türk müziğini birleştiren ilk büyük bestecilerden.
?? Ulvi Cemal Erkin (1906–1972) “Sinfonietta” ve “Köçekçe” adlı eserleriyle halk ezgilerini orkestral dile taşıdı.
?? Cemal Reşit Rey (1904–1985) Opera, operet, senfoni türlerinde öncüydü. “Lüküs Hayat” opereti hâlâ efsanedir.
?? Necil Kazım Akses (1908–1999) Senfonik eserleriyle tanınır, Avrupa’da da saygı görmüş bir bestecidir.
?? Hasan Ferit Alnar (1906–1978) Kanun virtüözüydü; Doğu müziğini Batı orkestrasyonuyla birleştiren ilk isimlerden biri.
Ama bugün o küllerinden doğmuş memleketi çekemeyen bedhahlar hala vardır. Cumhuriyet ve getirdiği özgürlüğü istemeyen çıkar odaklı yaverler Türkiye cumhuriyeti vatandaşı asla olamazlar.
Atatürk döneminde: Türküler asla yasaklanmadı, aksine sistemli biçimde derlendi. Sanat müziği (fasıl) bir süre radyo yayınlarından çekildi, ama tamamen kaldırılmadı. Batı müziği, Türk müziğiyle sentezlenmek üzere teşvik edildi. Müzik, kültürel devrimin önemli bir aracı haline geldi.
Atatürk’ün müzik anlayışı aslında “dil reformu”nun bir yansımasıydı: Toplumun hem kelimelerini hem de seslerini yenilemek… O, bir melodinin bile bir ideoloji taşıyabileceğini fark etmişti. Dolayısıyla amaç yasaklamak değil, bilinçli bir dönüşüm yaratmaktı.
“Bir milletin yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesidir.” Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Bu söz aslında bir estetik felsefedir: Bir milletin sesi değiştiğinde, düşünme biçimi de değişir.
Halk müziği, aksine, o dönemde derleniyor ve destekleniyordu. 1936’da Ankara Devlet Konservatuvarı bünyesinde Halk Müziği Derleme Heyetleri kuruldu. Bu ekipler Anadolu’yu dolaşıp yaklaşık 10.000’e yakın türkü derledi. TRT’nin bugün çaldığı birçok türkü, bu dönemden kalmadır.
4. 1934–1936: Radyo yayınları ve “yasak” söylentisi
İşte en çok karıştırılan nokta burası. 1934’te Ankara Radyosu’nda kısa bir dönem boyunca Klasik Türk Sanat Müziği (özellikle fasıl tarzı) yayınlarına ara verildi. Amaç, halkın kulağını Batı müziğinin çok sesliliğine alıştırmaktı. Bu karar, dönemin Millî Eğitim Bakanı Reşit Galip’in ve Ziya Gökalp’in “milli musikimiz halk musikisidir” görüşleriyle bağlantılıydı. Yani bu bir sanat müziği reformuydu, türkü yasağı değil!
Atatürk, Batı müziğini “yabancılaşma” aracı olarak değil, araçsal bir dil olarak görüyordu. Batı müziğinin çok sesliliğini, armonisini ve orkestral gücünü alıp Türk halk ezgileriyle sentezlemek istiyordu. Bu yüzden Cumhuriyet dönemi bestecileri (Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Necil Kazım Akses, Cemal Reşit Rey, Hasan Ferit Alnar “Türk Beşleri”) bu ideali temsil etti. Onlar, Anadolu ezgilerini alıp senfonilere, operalara dönüştürdüler.
2. Musiki Muallim Mektebi ve modernleşme adımı (1924)
1924’te Ankara’da Musiki Muallim Mektebi kuruldu. Amaç, yeni kuşağa hem Batı müziği tekniğini hem de Türk halk müziği geleneğini öğretecek bir sistem kurmaktı. Bu okul, sonradan Ankara Devlet Konservatuvarı’na dönüştü. Yani Atatürk, müziği bir eğitim meselesi olarak ele aldı: “Bir milletin sesi eğitilmelidir..
Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte amaç sadece siyasi bağımsızlık değildi; zihinsel ve kültürel bağımsızlık da hedefleniyordu. Atatürk “milli kültür” kavramını sadece geçmişin tekrarı olarak değil, yeniden inşa edilmesi gereken bir canlı organizma olarak görüyordu. Müzik de bu inşanın merkezindeydi.
Öyle ya bugünkü Türkiye’de klasik batı müziğini Türk sanatçıların piyano resitalleriyle dünya dinliyorsa bunu da müzikte Atatürk’ün ileriye dönük zekasına borçluyuz. Ve bununla da onur duyuyoruz.
Türk Klasik Müziği (Batı tarzı klasik müzik bestecileri)
Atatürk’ün başlattığı kültürel dönüşümün devamında yetişen isimlerdir bunlar:
?? Fazıl Say (1970– )
Piyanist, besteci, doğaçlamayı klasik müzikle birleştiren bir dahi. “Nazım,” “İstanbul Senfonisi,” “Sait Faik,” ve “Metamorphosis” gibi eserleriyle bilinir.
?? Ahmet Adnan Saygun (1907–1991)
“Atatürk Oratoryosu” ve “Yunus Emre Oratoryosu” gibi eserleriyle hem Batı hem Türk müziğini birleştiren ilk büyük bestecilerden.
?? Ulvi Cemal Erkin (1906–1972)
“Sinfonietta” ve “Köçekçe” adlı eserleriyle halk ezgilerini orkestral dile taşıdı.
?? Cemal Reşit Rey (1904–1985)
Opera, operet, senfoni türlerinde öncüydü. “Lüküs Hayat” opereti hâlâ efsanedir.
?? Necil Kazım Akses (1908–1999)
Senfonik eserleriyle tanınır, Avrupa’da da saygı görmüş bir bestecidir.
?? Hasan Ferit Alnar (1906–1978)
Kanun virtüözüydü; Doğu müziğini Batı orkestrasyonuyla birleştiren ilk isimlerden biri.
Ama bugün o küllerinden doğmuş memleketi çekemeyen bedhahlar hala vardır. Cumhuriyet ve getirdiği özgürlüğü istemeyen çıkar odaklı yaverler Türkiye cumhuriyeti vatandaşı asla olamazlar.
Cumhuriyet de benim, kürsüsü de benim. Doğru bilgi doğru kişiden öğrenilir. Özüne sözüne güvenilir kişilerden öğrenilir.
Sonuç
Atatürk döneminde:
Türküler asla yasaklanmadı, aksine sistemli biçimde derlendi.
Sanat müziği (fasıl) bir süre radyo yayınlarından çekildi, ama tamamen kaldırılmadı.
Batı müziği, Türk müziğiyle sentezlenmek üzere teşvik edildi.
Müzik, kültürel devrimin önemli bir aracı haline geldi.
5. Felsefi açıdan bakarsak
Atatürk’ün müzik anlayışı aslında “dil reformu”nun bir yansımasıydı:
Toplumun hem kelimelerini hem de seslerini yenilemek…
O, bir melodinin bile bir ideoloji taşıyabileceğini fark etmişti.
Dolayısıyla amaç yasaklamak değil, bilinçli bir dönüşüm yaratmaktı.
“Bir milletin yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesidir.”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Bu söz aslında bir estetik felsefedir:
Bir milletin sesi değiştiğinde, düşünme biçimi de değişir.
Halk müziği, aksine, o dönemde derleniyor ve destekleniyordu.
1936’da Ankara Devlet Konservatuvarı bünyesinde Halk Müziği Derleme Heyetleri kuruldu.
Bu ekipler Anadolu’yu dolaşıp yaklaşık 10.000’e yakın türkü derledi.
TRT’nin bugün çaldığı birçok türkü, bu dönemden kalmadır.
4. 1934–1936: Radyo yayınları ve “yasak” söylentisi
İşte en çok karıştırılan nokta burası.
1934’te Ankara Radyosu’nda kısa bir dönem boyunca Klasik Türk Sanat Müziği (özellikle fasıl tarzı) yayınlarına ara verildi.
Amaç, halkın kulağını Batı müziğinin çok sesliliğine alıştırmaktı.
Bu karar, dönemin Millî Eğitim Bakanı Reşit Galip’in ve Ziya Gökalp’in “milli musikimiz halk musikisidir” görüşleriyle bağlantılıydı.
Yani bu bir sanat müziği reformuydu, türkü yasağı değil!
3. Batı müziğiyle ulusal sentez
Atatürk, Batı müziğini “yabancılaşma” aracı olarak değil, araçsal bir dil olarak görüyordu.
Batı müziğinin çok sesliliğini, armonisini ve orkestral gücünü alıp Türk halk ezgileriyle sentezlemek istiyordu.
Bu yüzden Cumhuriyet dönemi bestecileri (Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Necil Kazım Akses, Cemal Reşit Rey, Hasan Ferit Alnar “Türk Beşleri”) bu ideali temsil etti.
Onlar, Anadolu ezgilerini alıp senfonilere, operalara dönüştürdüler.
2. Musiki Muallim Mektebi ve modernleşme adımı (1924)
1924’te Ankara’da Musiki Muallim Mektebi kuruldu.
Amaç, yeni kuşağa hem Batı müziği tekniğini hem de Türk halk müziği geleneğini öğretecek bir sistem kurmaktı.
Bu okul, sonradan Ankara Devlet Konservatuvarı’na dönüştü.
Yani Atatürk, müziği bir eğitim meselesi olarak ele aldı: “Bir milletin sesi eğitilmelidir..
ATATÜRK VE MÜZİK DEVRİMİ
1. Zemin: Cumhuriyet’in kültür politikası
Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte amaç sadece siyasi bağımsızlık değildi; zihinsel ve kültürel bağımsızlık da hedefleniyordu.
Atatürk “milli kültür” kavramını sadece geçmişin tekrarı olarak değil, yeniden inşa edilmesi gereken bir canlı organizma olarak görüyordu.
Müzik de bu inşanın merkezindeydi.
Öyle ya bugünkü Türkiye’de klasik batı müziğini Türk sanatçıların piyano resitalleriyle dünya dinliyorsa bunu da müzikte Atatürk’ün ileriye dönük zekasına borçluyuz. Ve bununla da onur duyuyoruz.