Güzeldir kış.. Bana güzeldir. Sana güzeldir. Dışarı çıkıp deli gibi kartopu oynayan, kardan adam yapan çocuğa bilhassa çok daha güzeldir. Peki attığı her adımda ayaklarındaki ıslaklığı, o soğuğu iliklerine kadar hisseden çocuğa da güzel midir? Ona da aynı şevki ve heyecanı verir mi bu yağan kar? Kış; bana, pencere kenarında oturup elimdeki sıcak çayımla mükemmel manzarayı izlemeyi anımsatırken ailesinde kışın yaşadığı zorlukları bir tık daha kavrayan, benimle aynı yaştaki o genç kıza da aynı şeyi anımsatır mı? Sabah işine gidip akşam sobasıyla şöminesiyle veyahut kaloriferi ile ısınan evine, sıcak ailesine dönen baba ile, '' Kış geldi. iş yok, güç yok. Nasıl geçindireceğim ailemi? Nasıl ısıtacağım bu evi?'' diye kara kara düşünen baba bir olur mu?
Kış...Allah'ın elbette ki bir lütfu. Ama unutmamak gerekiyor ki herkes aynı şartlarda değil. Ve unutmamak gerekiyor ki o zorlukları yaşayan ailelere uzatacağımız yardım da insanlık borcumuz, din borcumuz, kardeşlik borcumuz.. Velhasılı kelam hayata karamsar bir gözle bakmamamız gerektiği gibi, toz pembe de bakamayız. Bir şeylerin farkında yaşamalıyız. Öyle yaşayalım ki bir mutluluk yaşayacaksak hakikisinden yaşayalım. Çünkü mutlu edebildiğimiz kadar mutluyuz.. Vesselam...
Yıllardır ezberimde olan Alvarlı Efe’nin bu dörtlükdeki sözler ile ne demek istediğini şimdi daha iyi anlıyorum. Nice incitmeler vardır ki, onun faili dildir, eldir... Patavatsız, düşüncesiz bir insan; düşünmeden karşısındakini incitecek bir söz söyleyebilir. Âdâb-ı muaşeret öğrenmemiş, sakar bir kişi, farkına varmadan bir kişiye zarar verebilir. Kalpten bir niyet ve karar olarak incitme arzu edilmese de meydana gelir incitmeler... Fakat incinme öyle değildir. Bazen hatâen yapıldığı besbelli olan şeylere de incinir kalpler, kolayca affedemez. Yahut sû-i zan karışır işin içine... “Düşüncesizlik olsa neyse fakat biliyorum kasıtlı laf çaptırdı bana!” gibi düşüncelerle incinir insan... İncitmek, kötü niyet ile bile olsa neticede, sözlü veya fiilî bir zarar verişten ibarettir. İncinmek ise, bir infialdir. Hâdiselerin, fiillerin, yani kaderin mutlak yaratıcısı Allah olunca; incinmek, rızâsızlık olur, teslîmiyetsizlik olur, isyan olur, haset olur...
? Bir kişi, Ehl-i Beyt’ten Zeynelâbidin Hazretlerine dünya kadar hakaret sayar,... Hazret hiç incinmeden dinler dinler, sonunda der ki: “Ne iyi oldu da bunları söyledin. Ben nefsime ne kadar kötü olduğunu söylüyorum, söylüyorum dinletemiyorum...”
Şu inceliğe bakarmısınız. Tam olarak varılması gereken nokta burası değil midir… ?
Issız dağ yollarına Kuşların kanatlarına kar yağıyor. Uzak yazlardan geliyor sesin, sevgili Camda en güzel fırtınalar Her şeyde sen varsın biraz Çiçeklerin susması da bundan..
Uzakta olsak bile aynı gözkyüzüne aynı anda bakacak kadar yakınız..
Güzeldir kış.. Bana güzeldir. Sana güzeldir. Dışarı çıkıp deli gibi kartopu oynayan, kardan adam yapan çocuğa bilhassa çok daha güzeldir. Peki attığı her adımda ayaklarındaki ıslaklığı, o soğuğu iliklerine kadar hisseden çocuğa da güzel midir? Ona da aynı şevki ve heyecanı verir mi bu yağan kar?
Kış; bana, pencere kenarında oturup elimdeki sıcak çayımla mükemmel manzarayı izlemeyi anımsatırken ailesinde kışın yaşadığı zorlukları bir tık daha kavrayan, benimle aynı yaştaki o genç kıza da aynı şeyi anımsatır mı?
Sabah işine gidip akşam sobasıyla şöminesiyle veyahut kaloriferi ile ısınan evine, sıcak ailesine dönen baba ile, '' Kış geldi. iş yok, güç yok. Nasıl geçindireceğim ailemi? Nasıl ısıtacağım bu evi?'' diye kara kara düşünen baba bir olur mu?
Kış...Allah'ın elbette ki bir lütfu. Ama unutmamak gerekiyor ki herkes aynı şartlarda değil. Ve unutmamak gerekiyor ki o zorlukları yaşayan ailelere uzatacağımız yardım da insanlık borcumuz, din borcumuz, kardeşlik borcumuz..
Velhasılı kelam hayata karamsar bir gözle bakmamamız gerektiği gibi, toz pembe de bakamayız.
Bir şeylerin farkında yaşamalıyız. Öyle yaşayalım ki bir mutluluk yaşayacaksak hakikisinden yaşayalım. Çünkü mutlu edebildiğimiz kadar mutluyuz..
Vesselam...
Halkın kıymet verdiğine kıymet veren, kıymetsiz; Hakk'ın kıymet verdiğine kıymet veren, azizdir. Hakk'ın aziz ettiğini, kimse zelil edemez.
"Âşık der inci tenden
İncinme incitenden
Kemalde noksan imiş
İncinen incitenden... "
Yıllardır ezberimde olan Alvarlı Efe’nin bu dörtlükdeki sözler ile ne demek istediğini şimdi daha iyi anlıyorum.
Nice incitmeler vardır ki, onun faili dildir, eldir... Patavatsız, düşüncesiz bir insan; düşünmeden karşısındakini incitecek bir söz söyleyebilir. Âdâb-ı muaşeret öğrenmemiş, sakar bir kişi, farkına varmadan bir kişiye zarar verebilir. Kalpten bir niyet ve karar olarak incitme arzu edilmese de meydana gelir incitmeler...
Fakat incinme öyle değildir. Bazen hatâen yapıldığı besbelli olan şeylere de incinir kalpler, kolayca affedemez. Yahut sû-i zan karışır işin içine...
“Düşüncesizlik olsa neyse fakat biliyorum kasıtlı laf çaptırdı bana!” gibi düşüncelerle incinir insan...
İncitmek, kötü niyet ile bile olsa neticede, sözlü veya fiilî bir zarar verişten ibarettir.
İncinmek ise, bir infialdir.
Hâdiselerin, fiillerin, yani kaderin mutlak yaratıcısı Allah olunca; incinmek, rızâsızlık olur, teslîmiyetsizlik olur, isyan olur, haset olur...
? Bir kişi, Ehl-i Beyt’ten Zeynelâbidin Hazretlerine dünya kadar hakaret sayar,... Hazret hiç incinmeden dinler dinler, sonunda der ki:
“Ne iyi oldu da bunları söyledin. Ben nefsime ne kadar kötü olduğunu söylüyorum, söylüyorum dinletemiyorum...”
Şu inceliğe bakarmısınız. Tam olarak varılması gereken nokta burası değil midir… ?
Hayran kaldım cümlelere, paylaşmak istedim...
Gitmekle gitmiş olmazsın; gönlün kalır, aklın kalır, anıların kalır.
Cemal Süreya
Derew...
Sakin ol ve o inadını yavaşça yere bırak..
Endişeli...
Issız dağ yollarına
Kuşların kanatlarına kar yağıyor.
Uzak yazlardan geliyor sesin, sevgili
Camda en güzel fırtınalar
Her şeyde sen varsın biraz
Çiçeklerin susması da bundan..
Pişman ol ama pişman ölme