Sislerin ötesinde olmalısın, sisli gecelerin ötesinde. bilmediğin bir İstanbul düşünde, bir türkü anlamadan dinlediğin, sonra bir yaz gecesi mavisini yitirmeyen.
Uykun gelmiş olmalı sevmekten, yavaşça yağmura dokunmalısın: bir şehir ki şimdi uzakta bizden, bir nehir, bir dost aynı gün sevip vedalaştığımız.
Unutma, bir eylül günüdür beklediğimiz meyve meyve dökülen. ben gecelerce özleyen, sen, bekleyen sevgiyle hep. Bir Eylül günüyle bitmeyen.
Size sunulan hazır kalıp bilgileri olduğu gibi kabul etmek yerine onları sorgulayın. Ve gerektiğinde kendi düşüncelerinizi de açıklamaktan çekinmeyin. Sizler toplumu oluşturan ve bu toplumda söz hakkı olan birer bireysiniz ve düşünme yeteneğine sahipsiniz. Düşünün, sorgulayın ona göre kabul edin ya da reddedin.
Bu zamanlarda bir kalbinin olduğunu aklından çıkarmamalı insan. "Fareler ve İnsanlar"ı hatırlamalı sonra: "İnsanın yüreğinin iyi olması için akla ihtiyacı yoktur. ""
Hüsn-ü zan; iyi kanaat beslemek, karşındaki hakkında iyi şeyler düşünmek demek. Aslında içi dopdolu bir kelime. Acaba bizler o doluluğun hakkını verebiliyor muyuz? Orası tartışılır işte. Hepimizin diline pelesenk olmuş ama icraatte nadir görülüyor. Basit görünümlü zor bir eylem bence. Hele ki yetiştiğimiz çağda..
"Severim. Niçin? Bunun niçini yok. O da beni sever, onun sevgisinin de niçini yoktur. İşte sevgi bu. Kalanı yalan. Kalanını biz uydururuz." 'Ayaşlı ile Kiracıları'
Kendimizi sıkışmış gibi hissettiğimiz zamanlar olur. Bir seçim yapmak zorundaymışız gibi yahut başımıza gelen her ne ise asla gitmeyecekmiş gibi. Bilirsiniz. Jorge Semprún, "Büyük Yolculuk"ta, "Mutluluk ve mutsuzluk, ikisini de sakince karşıla, çünkü her şey gelir geçer, sen bile..." der. Her şey gelir geçer sevgili dost...
"Davulun sesi uzaktan hoş gelir."
Ne kadar da dogru...
Sislerin ötesinde olmalısın,
sisli gecelerin ötesinde.
bilmediğin bir İstanbul düşünde,
bir türkü anlamadan dinlediğin,
sonra bir yaz gecesi
mavisini yitirmeyen.
Uykun gelmiş olmalı sevmekten,
yavaşça yağmura dokunmalısın:
bir şehir ki şimdi uzakta bizden,
bir nehir, bir dost
aynı gün sevip vedalaştığımız.
Unutma,
bir eylül günüdür beklediğimiz
meyve meyve dökülen.
ben gecelerce özleyen,
sen, bekleyen sevgiyle hep.
Bir Eylül günüyle
bitmeyen.
Cevat Çapan
Beklentiyi en aza indir. İndir ki hayal kırıklığın da o denli az olsun.
...
"Büküldü gökyüzü ayna oldu zaman.
Ben o gün ilk defa şeffaf bir şey gördüm."
...
Güneşin ufka değdiği yer
Oraya git ama yine gel
Döneceksin diye söz ver...
Size sunulan hazır kalıp bilgileri olduğu gibi kabul etmek yerine onları sorgulayın. Ve gerektiğinde kendi düşüncelerinizi de açıklamaktan çekinmeyin.
Sizler toplumu oluşturan ve bu toplumda söz hakkı olan birer bireysiniz ve düşünme yeteneğine sahipsiniz. Düşünün, sorgulayın ona göre kabul edin ya da reddedin.
Bu zamanlarda bir kalbinin olduğunu aklından çıkarmamalı insan. "Fareler ve İnsanlar"ı hatırlamalı sonra: "İnsanın yüreğinin iyi olması için akla ihtiyacı yoktur. ""
Hüsn-ü zan; iyi kanaat beslemek, karşındaki hakkında iyi şeyler düşünmek demek.
Aslında içi dopdolu bir kelime. Acaba bizler o doluluğun hakkını verebiliyor muyuz? Orası tartışılır işte. Hepimizin diline pelesenk olmuş ama icraatte nadir görülüyor. Basit görünümlü zor bir eylem bence. Hele ki yetiştiğimiz çağda..
"Severim. Niçin? Bunun niçini yok. O da beni sever, onun sevgisinin de niçini yoktur. İşte sevgi bu. Kalanı yalan. Kalanını biz uydururuz."
'Ayaşlı ile Kiracıları'
Kendimizi sıkışmış gibi hissettiğimiz zamanlar olur. Bir seçim yapmak zorundaymışız gibi yahut başımıza gelen her ne ise asla gitmeyecekmiş gibi. Bilirsiniz. Jorge Semprún, "Büyük Yolculuk"ta, "Mutluluk ve mutsuzluk, ikisini de sakince karşıla, çünkü her şey gelir geçer, sen bile..." der. Her şey gelir geçer sevgili dost...