- Can bu forumun adı gecenin tenhasında bir söz bırakmak değil miydi? Hani gece içinden geçenleri dökmek gibi.
- Öyle zannediliyor da; bazen insanın yüreği genişlemesi gerekirken daha fazla daralıyor olmalı yoksa zararsız iki kelam eden türkümüz neden kaldırılsın?
- Ben de anlamadım; geceler bize yaramıyor anlaşıldı düşünmemek lazım bu kadar, sonun Bakırköy!
Sen gülümsediğin anlarda bahardı kalbim Bir damla gözyaşında boğuldum sel oldu ömrüm Çatık sert kaşlarınla zelzeleye tutulur günüm Gözlerime baktın ya şems'tin ısındı gönlüm..
Vakti zamanında kale altında varlıklı, han sahibi, üç oğlu olan bir adam yaşarmış. Hancının üç oğlundan ikisi oldukça uyanık ve paragöz, en küçükleri olan Halim ise oldukça saf, dürüst, tok gözlü biriymiş.
Han sahibi günün birinde hayata gözlerini yumunca, han üç kardeşe kalmış. Ancak iki büyük kardeş Halim’in saflığından, dürüstlüğünden ve tok gözlülüğünden istifade ederek; “han zarar ediyor… Yeteri kadar da kazanmıyoruz, hanı satalım parasını paylaşalım” demişler. İki büyük kardeş aralarında anlaşıp, hanı ucuza kapatıp, bir miktar parayı Halime verip, yollarını ayırmışlar.
Halim ağabeylerine itiraz etmemiş, “Hayırlısı olsun” deyip onlardan ayrılmış.
Küçük kardeş Halim bir müddet Antep’te orda burada çalıştıktan sonra, en iyi bildiği baba mesleğini devam ettirmek için bir küçük han yaptırmaya karar vermiş.
Bunun için de Antep’in oldukça dışında, Tepebaşı mevkii eteklerinde yol güzergâhı üstünde bir arsa alıp hanın inşasına başlamış.
Halim elinde avcunda ne var ne yok ortay koymuş. Yetmediği yerde baba dostlarından da borç alıp kısa sürede hanının inşaatı bitirmiş, işletmeye açmış.
Hanı açmış açmasına da handa kalanlardan hizmetinin karşılığı olan parayı istemekten çok verenlerden alıyormuş. Para vermeyenlere “neden parasını vermiyorsun?” demek aklına bile gelmiyormuş…” Param yok” diyenlere de “canın sağ olsun, olunca verirsin” deyip geçiyormuş." Halim’in bu şekilde yürüttüğü hancılığı çevrede pek çok kişinin dikkatini çekmiş. Herkes; “bu adam deli! Ebleh! Ebleh olmazsa handa yatırdığından, karnını doyurup hizmet verdiğinden para almazlık etmez” deyip, ardından dedikodusunu yapıp, dalga geçmişler.
Halimin hancılığını çevrede duyan kalmamış...Hanın adı da “eblehin hanı “diye anılmaya başlamış.
Halim’in bu cömert, merhametli, kimseyi sık boğaz etmeyen hancılığı giderek çevrede ün salmaya, bahsedilmeye, daha çok müşteri çekmeye başlamış. Halimin kanaatkarlığı kazancının daha da artmasına neden olurken, Halim bu arada tüm borçlarını ödemiş, hanı büyütmüş, servetine servet katmış.
Gel zaman git zaman, Eblehin hanına olan rağbet artınca bu kez Antep’in merkezinde oturanlarında dikkatini çekmeye başlamış. Birkaç kişi hanın yakınında yer alıp ev yapmışlar. Bir müddet sonra han çevresinde küçük bir ev kümesi doğmuş. Ev sayısı artınca bu kez ihtiyaçların karşılanması için hemen yanını başlarında; berber, kasap, fırın, nalbant gibi pek çok esnafın yer aldığı dükkanlar açılmaya başlamış...Dükkân sayısı arttıkça burası çarşıya dönüşmüş. Çarşının adı da Eblehin hanı çarşısı diye ifade edilemeye başlanmış.
Zaman içinde Eblehin hanı halkın dilinde Eblahan’a evrilirken, Eblahan mahallesi, Eblahan çarşısı dillere pelesenk olmuş. Eblehin hanı zamanla Eblehan olarak değişerek, bugüne ulaşmış.
- Can bu forumun adı gecenin tenhasında bir söz bırakmak değil miydi? Hani gece içinden geçenleri dökmek gibi.
- Öyle zannediliyor da; bazen insanın yüreği genişlemesi gerekirken daha fazla daralıyor olmalı yoksa zararsız iki kelam eden türkümüz neden kaldırılsın?
- Ben de anlamadım; geceler bize yaramıyor anlaşıldı düşünmemek lazım bu kadar, sonun Bakırköy!
Sen gülümsediğin anlarda bahardı kalbim
Bir damla gözyaşında boğuldum sel oldu ömrüm
Çatık sert kaşlarınla zelzeleye tutulur günüm
Gözlerime baktın ya şems'tin ısındı gönlüm..
?si=J9GT7AVPDl6xdttW
Bazı kahveler uzaklara bakılarak içilir. Kahve kokusu hasret kokar bazen. Yudumunda bolca özlem. Telvesinde bolca göz yaşı vardır.
Yüreğine sağlık sevgili Ata kızı
Hoş seda ile Günaydın:)
Günaydın hayırlı sabahlar
Bir İzmir bombası alabilir miyim :) yanına sade türk kahvesi.
Güzel sohbetler diliyorum
Geldiğin yerin bulutunu yanında taşırsan, gittiğin yerin güneşini göremezsin.
EBLEH’TEN EBLEHAN’A
Vakti zamanında kale altında varlıklı, han sahibi, üç oğlu olan bir adam yaşarmış. Hancının üç oğlundan ikisi oldukça uyanık ve paragöz, en küçükleri olan Halim ise oldukça saf, dürüst, tok gözlü biriymiş.
Han sahibi günün birinde hayata gözlerini yumunca, han üç kardeşe kalmış. Ancak iki büyük kardeş Halim’in saflığından, dürüstlüğünden ve tok gözlülüğünden istifade ederek; “han zarar ediyor… Yeteri kadar da kazanmıyoruz, hanı satalım parasını paylaşalım” demişler. İki büyük kardeş aralarında anlaşıp, hanı ucuza kapatıp, bir miktar parayı Halime verip, yollarını ayırmışlar.
Halim ağabeylerine itiraz etmemiş, “Hayırlısı olsun” deyip onlardan ayrılmış.
Küçük kardeş Halim bir müddet Antep’te orda burada çalıştıktan sonra, en iyi bildiği baba mesleğini devam ettirmek için bir küçük han yaptırmaya karar vermiş.
Bunun için de Antep’in oldukça dışında, Tepebaşı mevkii eteklerinde yol güzergâhı üstünde bir arsa alıp hanın inşasına başlamış.
Halim elinde avcunda ne var ne yok ortay koymuş. Yetmediği yerde baba dostlarından da borç alıp kısa sürede hanının inşaatı bitirmiş, işletmeye açmış.
Hanı açmış açmasına da handa kalanlardan hizmetinin karşılığı olan parayı istemekten çok verenlerden alıyormuş. Para vermeyenlere “neden parasını vermiyorsun?” demek aklına bile gelmiyormuş…” Param yok” diyenlere de “canın sağ olsun, olunca verirsin” deyip geçiyormuş."
Halim’in bu şekilde yürüttüğü hancılığı çevrede pek çok kişinin dikkatini çekmiş. Herkes; “bu adam deli! Ebleh! Ebleh olmazsa handa yatırdığından, karnını doyurup hizmet verdiğinden para almazlık etmez” deyip, ardından dedikodusunu yapıp, dalga geçmişler.
Halimin hancılığını çevrede duyan kalmamış...Hanın adı da “eblehin hanı “diye anılmaya başlamış.
Halim’in bu cömert, merhametli, kimseyi sık boğaz etmeyen hancılığı giderek çevrede ün salmaya, bahsedilmeye, daha çok müşteri çekmeye başlamış. Halimin kanaatkarlığı kazancının daha da artmasına neden olurken, Halim bu arada tüm borçlarını ödemiş, hanı büyütmüş, servetine servet katmış.
Gel zaman git zaman, Eblehin hanına olan rağbet artınca bu kez Antep’in merkezinde oturanlarında dikkatini çekmeye başlamış. Birkaç kişi hanın yakınında yer alıp ev yapmışlar. Bir müddet sonra han çevresinde küçük bir ev kümesi doğmuş. Ev sayısı artınca bu kez ihtiyaçların karşılanması için hemen yanını başlarında; berber, kasap, fırın, nalbant gibi pek çok esnafın yer aldığı dükkanlar açılmaya başlamış...Dükkân sayısı arttıkça burası çarşıya dönüşmüş. Çarşının adı da Eblehin hanı çarşısı diye ifade edilemeye başlanmış.
Zaman içinde Eblehin hanı halkın dilinde Eblahan’a evrilirken, Eblahan mahallesi, Eblahan çarşısı dillere pelesenk olmuş. Eblehin hanı zamanla Eblehan olarak değişerek, bugüne ulaşmış.
İbrahim Alisinanoğlu
Günaydın Elif'im :)
Ve sayfaya merhaba
Hayırlı olsun sayın Hay Mat Los. Güzel paylaşımlar okumak dileğiyle.
KAMİL İNSAN
Zamanın efendisi
Elinde kalem sesi
Yazılar gelir dile,
Besler sevgiyi,sazı
Eyler gönlü şaduman
Korur izzet'i şan'ı.
Hâl'i benzer bülbül'e
O bir gönül incisi
Cenk eder cehaletle
Aşar sözü engel'i.
Saygılarımla
Günaydın sevgili Ata kızı ve sayfaya.
Saygıyla ve rahmetle anıyorum.