kızmayın kendisi şimdi nasıl üste çıkarım diye çaycı makarnacı esprileri araştırmakta efendim gelir kendisine söylersiniz sözünüzü hem bekleyin efendim seçimi sakin olun
zilenski de teklif ediyor onu unutmuşsun herzogu yoksa zilenskiyi adamdan saymadın mı parlak parlak anlat da başkanım adam görsünler bi de tabii şu onyedi kırkbeşin saygı duymayı bir gün öğreneceği elli iki var
otobüs dedin de benim de aklıma it geldi ittir geldi niyeyse sahi hiç otobüs ittirdin mi nasıl da kol gücü ister kaya gibi sert sinir ister başkana it pardon ittir dememek için kendini tutabilmek içün
" Bu kitap, son bölümde kaçınılmaz bir biçimde Amerika birleşik devletleri' ne çok fazla yer ayırırkendünya üzerindekiyaklaşık iki yüz ülkenin çoğundan hiç söz etmiyor.bu ülkelerin çoğu sık sık kötü şey yaptığından belki de bu kitapta yer almamak onlar açısından daha iyidir." taş devrinden günümüze insanın hikayesi kitabının önsözünde james davis adlı bir yazar yukarda tırnak içindeki cümleyi kullanmış batılı akademisyenlerin kibrini üsttenciliğini kendilerine tapınma halini nasıl da güzel yansıtıyor değil mi?
on yedi kırkbeş isterdim senin gibi olmayı şahsen yerli yersiz içimden gülme gelip o gülmeyi bastıramamayı, kapanma döneminden kalma bir stoklama istifleme alışkanlığı ile makarnanın dibine vurup çayla kafa bulmayı isterdim muhattaplarımla aramdaki kalibre farkını farkedemeyecek kadar hadsiz hududsuz olmayı seninkisi tarkovskinin deliliği değil, yanlış anlaşılmasın vurdumduymazlığın nirvanası emmi senin de işin zor yok senin gibi olmak istemezdim cıks
büyük usta dostyevski bir vakit avrupaya seyahat eder döndüğünde dostları sorar ey üstad Avrupa nasıldı çok güzeldi der dostyevski gerçekten medeniyette ilerilerdi binaları şöyle harika sanatları böyle muhteşem ama bizim gibi çay demleyemiyorlardı evet dostlar gerçekten sallama çayı bile sadece kendine demleyen arkadaşa akrabaya dosta çay ısmarlamaktan bi haber akşamları öğleden sonraları çaya oturmaya gitmeyen uzatmalı kahvaltılarda haftanın yorgunluğunu atmak için sülalece bir araya gelip semaverin dibini gören bizimle kıyaslanabilir mi slav cermen aryan ırkı
çay avroamerikalıların tabiriyle biz oryantalist toplumlarda çok önemli bir ritüeldir. çay sohbettir çay sohbetin de ötesinde muhabettir kışın sıcaklık yazın serinliktir. bir ağaç altında beş dakika soluklanıp serinlerken iki lafın belini kıracak olmayı bilmenin adıdır çay çay eşlerin birbirinin gözlerine bakarak paylaşılan dinlencedir çay cenazede acıyı yudumlamak toplantılarda aranın hoşluğudur çaycı ise bunları vadeden kişidir
yav dur bi sakin ol
yer öptürme falan deyince bir tutuştun sen
canım seçimden bahsetti millet korkma
metaforlar öpesi o dilini
kızmayın kendisi şimdi nasıl üste çıkarım diye çaycı makarnacı esprileri araştırmakta efendim
gelir kendisine söylersiniz sözünüzü
hem bekleyin efendim
seçimi
sakin olun
kim bize saygı duymuyormuş elli iki kere tokat atar
dokuz kere yer öptürür
yedi kere diz çöktürür
iki ile çarparız adamı
yaaa on yedi kırkbeş şu milletin işine bak di mi
bu milleti kendi haline bırakırsan ya çaycıya varır ya imamın oğluna
zilenski de teklif ediyor
onu unutmuşsun
herzogu
yoksa zilenskiyi adamdan saymadın mı
parlak parlak
anlat da başkanım adam görsünler
bi de tabii şu onyedi kırkbeşin saygı duymayı bir gün öğreneceği elli iki var
otobüs dedin de benim de aklıma it geldi
ittir geldi
niyeyse
sahi hiç otobüs ittirdin mi
nasıl da kol gücü ister
kaya gibi sert sinir ister
başkana it pardon ittir dememek için
kendini tutabilmek içün
" Bu kitap, son bölümde kaçınılmaz bir biçimde Amerika birleşik devletleri' ne çok fazla yer ayırırkendünya üzerindekiyaklaşık iki yüz ülkenin çoğundan hiç söz etmiyor.bu ülkelerin çoğu sık sık kötü şey yaptığından belki de bu kitapta yer almamak
onlar açısından daha iyidir."
taş devrinden günümüze
insanın hikayesi
kitabının önsözünde
james davis adlı bir yazar
yukarda tırnak içindeki cümleyi kullanmış
batılı akademisyenlerin kibrini üsttenciliğini kendilerine tapınma halini nasıl da güzel yansıtıyor değil mi?
on yedi kırkbeş isterdim senin gibi olmayı şahsen
yerli yersiz içimden gülme gelip o gülmeyi bastıramamayı,
kapanma döneminden kalma bir stoklama istifleme alışkanlığı ile makarnanın dibine vurup
çayla kafa bulmayı
isterdim muhattaplarımla aramdaki kalibre farkını farkedemeyecek kadar hadsiz hududsuz olmayı
seninkisi tarkovskinin deliliği değil, yanlış anlaşılmasın
vurdumduymazlığın nirvanası
emmi senin de işin zor
yok senin gibi olmak istemezdim
cıks
büyük usta dostyevski
bir vakit avrupaya seyahat eder
döndüğünde dostları sorar
ey üstad
Avrupa nasıldı
çok güzeldi der dostyevski
gerçekten medeniyette ilerilerdi
binaları şöyle harika
sanatları böyle muhteşem
ama bizim gibi çay demleyemiyorlardı
evet dostlar gerçekten sallama çayı bile sadece kendine demleyen
arkadaşa akrabaya dosta çay ısmarlamaktan bi haber
akşamları öğleden sonraları çaya oturmaya gitmeyen
uzatmalı kahvaltılarda haftanın yorgunluğunu atmak için sülalece bir araya gelip semaverin dibini gören bizimle kıyaslanabilir mi slav cermen aryan ırkı
çay avroamerikalıların tabiriyle biz oryantalist toplumlarda çok önemli bir ritüeldir.
çay sohbettir
çay sohbetin de ötesinde muhabettir
kışın sıcaklık yazın serinliktir.
bir ağaç altında beş dakika soluklanıp serinlerken iki lafın belini kıracak olmayı bilmenin adıdır çay
çay eşlerin birbirinin gözlerine bakarak paylaşılan dinlencedir
çay cenazede acıyı yudumlamak
toplantılarda aranın hoşluğudur
çaycı ise bunları vadeden kişidir