Hakaret etmiyorum kimseye. Kimse de üzerine alınmasın ama herkes de sahiplenmeli bu sözleri. Hep bir şeyler isteriz hayattan. Güzel bir iş, iyi bir gelir, iyi bir eş sonra bir araba, bir ev, iyi evlatlar… Böyle uzar gider liste. Bunları isterken de doğanın canına okuruz. Bizim isteklerimize yetişmek ve kazandığımız parada gözleri olan üreticiler tabiat ananın ağaçlarını keserler, dağlarını işgal ederler, kuşlarının yuvalarını bozarlar, denizleri ve nehirleri kirletirler; balıklara amansız bir zulüm ederler. Hal böyleyken yine dünyayı kurtardığımız o riyakar toplantılarımızda her birimiz birer iyilik timsali olarak gözükürüz onun derdine düşeriz. Herkes en adaletli en mükemmel dünya düzeni hakkında görüşe sahiptir. Utanmaz sırtındaki kaz tüyü monttan, ayağındaki nesli kim bilir kaç hafta sonra tükenecek hayvanların derilerinden yapılmış ayakkabılarından ve söz alırız her birimiz. Yenmeyen yemekler, ekmekler, eskidi diye iftira attığımız her bir eşya çöp bidonuna sürgün edilir. Olsun kim görecek ki bu aç gözlülüğümüzü nasılsa saatlerimizi harcayarak oluşturduğumuz sanal profillerdeki hayvan, insan hakları portallarını beğenip, gerekli paylaşımları yapıp asgari beğeniyi özür dilerim laykları almışızdır. Sonra sevgiden dem vururuz sevgi deriz aaaah, aşk! Kaç kişiyi yüzüstü bırakmışızdır, bazılarının farkında bile değilizdir. Doğuştan elimiz yüzümüz biraz düzgünse aman tanrım platonik aşkların üzerinden belediye dozeri ruhsuzluğuyla geçip çöp kamyonu merhameti bir avutmayla, kaşımızdakinin duygularını gözden ırak yerlere atıvermişizdir. Ama severiz, iyilik yaparız kendi menfaatimiz için. Katlettiğimiz onca canlının ölü bedenleri üzerinde yürürüz adına para dediğimiz kağıt parçalarıyla yenilerinin katledilmesi için heveslendiririz adına firma dediğimiz can tüccarlarını. Peki ya aşk, eşime, çocuklarıma duyduğum sevgi, diye haykırır gibi duydum sizi. Evet seversin onun iyi olduğunu, mutlu olduğunu bilmek seni mutlu eder çünkü. Bak ne diyorum seni diyorum. Kendi vicdanın da mutlu olacağı için seversin, iyilik yaparsın. Yani yine kendin içiiin yine kendin içiiiiiiiin. Ama olsun en masum menfaattir belki de sevgi. Tabi karşılığını bulduğun sürece karşılıksız da severim abiiiii diye haykıracak şimdi atarlı ruhu olan ablalar ve abiler. Evet seversin kaybetmek istemezsin karşındakini çünkü onun varlığıdır seni mutlu eden, bak yine dönüyor dolaşıyor sana geliyor işin ucu. Sevdiğinden gelen bu dalga dalga sevigisizliğin acısını da başkalarından çıkarırsın bu sefer de. Kimden mi, öğrencinden, çalışanından, müşterinden, kiracından, komşundan, sokaktaki kediden, köpekten… İşte bu sebepten menfaatçiyim, menfaatçisin, menfaatçiyiz.
Ne kadar ponçik ve ne kadar popülerite çılgınısınız, Aşk kime göre neye göre aşk, Her insanın parmak izi kadar özeldir sevdası, Sen aşk konusuna girdiğinde sencelerle başlayan cümlelere mahkumsundur.
İnsanların sizlerle aynı inancı taşıması sizler için niye bu kadar önemli? Kendi inancınız değerliyse ve kendinizi adamışsanız, yanınızda yoldaş aramazsınız, sizinle aynı yolda yürümeyen insanlara saldırma alışkanlığınız bir nevi inancınıza tam olarak egemen olmamanızdan gelmektedir. Birilerinin sizlerle aynı düşünceyi paylaşmaması sizleri korkutuyorsa siz zaten kendi düşüncelerinizden emin değilsiniz demektir. Şayet inancınızdan eminseniz diğerleri sizi neden bu kadar ilgilendiriyor?
Bir insana karnın aç mı? Bir derdin var mı? Nasılsın? Diye sorulur
Senin inancın ne diye sorulmaz, sorduysan da aldığın cevap seni değil Cenab-ı Mevlam'ı ilgilendirir.
SEVGİ MENFAATTİR KARDEŞİM Hep bir şeyler isteriz hayattan. Güzel bir iş, iyi bir gelir, iyi bir eş sonra bir araba, bir ev, iyi evlatlar… Böyle uzar gider liste. Bunları isterken de doğanın canına okuruz. Bizim isteklerimize yetişmek ve kazandığımız parada gözleri olan üreticiler tabiat ananın ağaçlarını keserler, dağlarını işgal ederler, kuşlarının yuvalarını bozarlar, denizleri ve nehirleri kirletirler; balıklara amansız bir zulüm ederler. Hal böyleyken yine dünyayı kurtardığımız o riyakar toplantılarımızda her birimiz birer iyilik timsali olarak gözükürüz onun derdine düşeriz. Herkes en adaletli en mükemmel dünya düzeni hakkında görüşe sahiptir. Utanmaz sırtındaki kaz tüyü monttan, ayağındaki nesli kim bilir kaç hafta sonra tükenecek hayvanların derilerinden yapılmış ayakkabılarından ve söz alırız her birimiz. Yenmeyen yemekler, ekmekler, eskidi diye iftira attığımız her bir eşya çöp bidonuna sürgün edilir. Olsun kim görecek ki bu aç gözlülüğümüzü nasılsa saatlerimizi harcayarak oluşturduğumuz sanal profillerdeki hayvan, insan hakları portallarını beğenip, gerekli paylaşımları yapıp asgari beğeniyi özür dilerim laykları almışızdır. Sonra sevgiden dem vururuz sevgi deriz aaaah, aşk! Kaç kişiyi yüzüstü bırakmışızdır, bazılarının farkında bile değilizdir. Doğuştan elimiz yüzümüz biraz düzgünse aman tanrım platonik aşkların üzerinden belediye dozeri ruhsuzluğuyla geçip çöp kamyonu merhameti bir avutmayla, kaşımızdakinin duygularını gözden ırak yerlere atıvermişizdir. Ama severiz, iyilik yaparız kendi menfaatimiz için. Katlettiğimiz onca canlının ölü bedenleri üzerinde yürürüz adına para dediğimiz kağıt parçalarıyla yenilerinin katledilmesi için heveslendiririz adına firma dediğimiz can tüccarlarını. Peki ya aşk, eşime, çocuklarıma duyduğum sevgi, diye haykırır gibi duydum sizi. Evet seversin onun iyi olduğunu, mutlu olduğunu bilmek seni mutlu eder çünkü. Bak ne diyorum seni diyorum. Kendi vicdanın da mutlu olacağı için seversin, iyilik yaparsın. Yani yine kendin içiiin yine kendin içiiiiiiiin. Ama olsun en masum menfaattir belki de sevgi. Tabi karşılığını bulduğun sürece karşılıksız da severim abiiiii diye haykıracak şimdi atarlı ruhu olan ablalar ve abiler. Evet seversin kaybetmek istemezsin karşındakini çünkü onun varlığıdır seni mutlu eden, bak yine dönüyor dolaşıyor sana geliyor işin ucu. Sevdiğinden gelen bu dalga dalga sevigisizliğin acısını da başkalarından çıkarırsın bu sefer de. Kimden mi, öğrencinden, çalışanından, müşterinden, kiracından, komşundan, sokaktaki kediden, köpekten… İşte bu sebepten menfaatçiyim, menfaatçisin, menfaatçiyiz.
Bence öncelikle günümüz insanına bakmak gerek. Kafası tonla hiçbir şeyle dolu günümüz insanının. Onun giydiği, bunun sahip olduğuyla ilgilenip kendinde olmayanların mutsuzluğunu yaşamakta. Herkes tarafından beğenilme arzusu sarmış dört bir yanını. Kendine özgülüğü yok, sanat bilgisi, sanata ilgisi zaten yok. Bir şeyler moda olmalı değerli olması için. Bütün şiirler, bütün romanlar seneye giymeyeceği pantolon muamelesi yapılmakta. Değerli olan herkesin sevdiğidir, o da herkestir herkesleşmiştir. Parmak izi kadar özel olduğunun bilincinde değildir. Hataları olmamalıdır, muhteşem hatalar zinciridir insan oysa, o bunu göremeyecek kadar kendinden uzaklaşmıştır. Hep bir başkasının acısıyla dalga geçilmelidir. Hep birilerinin kusuru olmalı, o kusurlar deşilmeli.
İşte günümüz kadını da tıpkı günümüz erkeği gibi farkında değildir, farkının.
Fakir BAYKURT'un şiirleri bu sitede yok, Ben de en sevdiklerimden birini burada sizlerle paylaşmak istedim
NEDİR SAVAŞ?
En ucuz tüfekle yoksul eve bir banyo Bir topla oyun yeri mahalle çocuklarına Bir tankla on derslikli on okul Bir uçakla yedi köye bir hastane İki denizaltıyla üç ırmak çöle ulaşır
Bir roketle koca şehir kurulur Bir taburun postallarıyla çocuklar Kızamıktan kurtulur Beş yıl birikse bir kolordunun parası Kansere ilaç bulunur
Ölenlere dikilen anıtlar da para Kalanlara nişanlar kolayla mı takılır Bir ordunun bütçesiyle on il bağlık bahçelik olur Düşün, ne yer, kaça semirir bir general
Bırak atom savaşlarını bir an İki komşu arasında sıradan bir savaşı düşün Kimileri yıllar yılı bitmiyor Atılan bombalar, harcanan mermiler Alınteri vergilerden
Yakılıp yıkılmış bir şehir Kolayla mı yapılır yeniden Evlerin asansörü merdiveni penceresi Bir düşün serin kanla lütfen Dirilir mi yirmisinde ölen asker, askerler
Bir düşün serin kanla, yada sor bir uzamna Yanıtla şu küçük soruya rica ederim Aptallık değil de nedir Nedir savaş?
Cem ve Dilay KERMAN çifti Aybüke ve Necmettin Öğretmen Dahası bu mesleği icra ederken canını veren saygıdeğer meslektaşlarımın hepsinin ruhu şad olsun vatan bizlere emanettir, gözünüz arkada kalmasın.
MENFAATÇİYİM, MENFAATÇİSİN, MENFAATÇİYİZ
Hakaret etmiyorum kimseye. Kimse de üzerine alınmasın ama herkes de sahiplenmeli bu
sözleri. Hep bir şeyler isteriz hayattan. Güzel bir iş, iyi bir gelir, iyi bir
eş sonra bir araba, bir ev, iyi evlatlar… Böyle uzar gider liste. Bunları
isterken de doğanın canına okuruz. Bizim isteklerimize yetişmek ve kazandığımız
parada gözleri olan üreticiler tabiat ananın ağaçlarını keserler, dağlarını
işgal ederler, kuşlarının yuvalarını bozarlar, denizleri ve nehirleri
kirletirler; balıklara amansız bir zulüm ederler. Hal böyleyken yine dünyayı
kurtardığımız o riyakar toplantılarımızda her birimiz birer iyilik timsali
olarak gözükürüz onun derdine düşeriz.
Herkes en adaletli en mükemmel
dünya düzeni hakkında görüşe sahiptir. Utanmaz sırtındaki kaz tüyü monttan,
ayağındaki nesli kim bilir kaç hafta sonra tükenecek hayvanların derilerinden
yapılmış ayakkabılarından ve söz alırız her birimiz. Yenmeyen yemekler,
ekmekler, eskidi diye iftira attığımız her bir eşya çöp bidonuna sürgün edilir.
Olsun kim görecek ki bu aç gözlülüğümüzü nasılsa saatlerimizi harcayarak
oluşturduğumuz sanal profillerdeki hayvan, insan hakları portallarını beğenip,
gerekli paylaşımları yapıp asgari beğeniyi özür dilerim laykları almışızdır.
Sonra sevgiden dem vururuz sevgi
deriz aaaah, aşk! Kaç kişiyi yüzüstü bırakmışızdır, bazılarının farkında bile
değilizdir. Doğuştan elimiz yüzümüz biraz düzgünse aman tanrım platonik
aşkların üzerinden belediye dozeri ruhsuzluğuyla geçip çöp kamyonu merhameti
bir avutmayla, kaşımızdakinin duygularını gözden ırak yerlere atıvermişizdir.
Ama severiz, iyilik yaparız kendi menfaatimiz için. Katlettiğimiz onca canlının
ölü bedenleri üzerinde yürürüz adına para dediğimiz kağıt parçalarıyla
yenilerinin katledilmesi için heveslendiririz adına firma dediğimiz can
tüccarlarını.
Peki ya aşk, eşime, çocuklarıma
duyduğum sevgi, diye haykırır gibi duydum sizi. Evet seversin onun iyi olduğunu,
mutlu olduğunu bilmek seni mutlu eder çünkü. Bak ne diyorum seni diyorum. Kendi
vicdanın da mutlu olacağı için seversin, iyilik yaparsın. Yani yine kendin
içiiin yine kendin içiiiiiiiin. Ama olsun en masum menfaattir belki de sevgi.
Tabi karşılığını bulduğun sürece karşılıksız da severim abiiiii diye haykıracak
şimdi atarlı ruhu olan ablalar ve abiler. Evet seversin kaybetmek istemezsin
karşındakini çünkü onun varlığıdır seni mutlu eden, bak yine dönüyor dolaşıyor
sana geliyor işin ucu. Sevdiğinden gelen bu dalga dalga sevigisizliğin acısını
da başkalarından çıkarırsın bu sefer de. Kimden mi, öğrencinden, çalışanından,
müşterinden, kiracından, komşundan, sokaktaki kediden, köpekten…
İşte bu sebepten menfaatçiyim,
menfaatçisin, menfaatçiyiz.
Ne kadar ponçik ve ne kadar popülerite çılgınısınız,
Aşk kime göre neye göre aşk,
Her insanın parmak izi kadar özeldir sevdası,
Sen aşk konusuna girdiğinde sencelerle başlayan cümlelere mahkumsundur.
İnsanların sizlerle aynı inancı taşıması sizler için niye bu kadar önemli?
Kendi inancınız değerliyse ve kendinizi adamışsanız, yanınızda yoldaş aramazsınız, sizinle aynı yolda yürümeyen insanlara saldırma alışkanlığınız bir nevi inancınıza tam olarak egemen olmamanızdan gelmektedir.
Birilerinin sizlerle aynı düşünceyi paylaşmaması sizleri korkutuyorsa siz zaten kendi düşüncelerinizden emin değilsiniz demektir. Şayet inancınızdan eminseniz diğerleri sizi neden bu kadar ilgilendiriyor?
Bir insana karnın aç mı?
Bir derdin var mı?
Nasılsın?
Diye sorulur
Senin inancın ne diye sorulmaz, sorduysan da aldığın cevap seni değil Cenab-ı Mevlam'ı ilgilendirir.
Kurşun kalemlere de şans tanınmalı arada,
Mürekkebin esir aldığı düşünceler ne kadar dogma,
Ne kadar pişmanlık dolu,
SEVGİ MENFAATTİR KARDEŞİM
Hep bir şeyler isteriz hayattan. Güzel bir iş, iyi bir gelir, iyi bir
eş sonra bir araba, bir ev, iyi evlatlar… Böyle uzar gider liste. Bunları
isterken de doğanın canına okuruz. Bizim isteklerimize yetişmek ve kazandığımız
parada gözleri olan üreticiler tabiat ananın ağaçlarını keserler, dağlarını
işgal ederler, kuşlarının yuvalarını bozarlar, denizleri ve nehirleri
kirletirler; balıklara amansız bir zulüm ederler. Hal böyleyken yine dünyayı
kurtardığımız o riyakar toplantılarımızda her birimiz birer iyilik timsali
olarak gözükürüz onun derdine düşeriz.
Herkes en adaletli en mükemmel
dünya düzeni hakkında görüşe sahiptir. Utanmaz sırtındaki kaz tüyü monttan,
ayağındaki nesli kim bilir kaç hafta sonra tükenecek hayvanların derilerinden
yapılmış ayakkabılarından ve söz alırız her birimiz. Yenmeyen yemekler,
ekmekler, eskidi diye iftira attığımız her bir eşya çöp bidonuna sürgün edilir.
Olsun kim görecek ki bu aç gözlülüğümüzü nasılsa saatlerimizi harcayarak
oluşturduğumuz sanal profillerdeki hayvan, insan hakları portallarını beğenip,
gerekli paylaşımları yapıp asgari beğeniyi özür dilerim laykları almışızdır.
Sonra sevgiden dem vururuz sevgi
deriz aaaah, aşk! Kaç kişiyi yüzüstü bırakmışızdır, bazılarının farkında bile
değilizdir. Doğuştan elimiz yüzümüz biraz düzgünse aman tanrım platonik
aşkların üzerinden belediye dozeri ruhsuzluğuyla geçip çöp kamyonu merhameti
bir avutmayla, kaşımızdakinin duygularını gözden ırak yerlere atıvermişizdir.
Ama severiz, iyilik yaparız kendi menfaatimiz için. Katlettiğimiz onca canlının
ölü bedenleri üzerinde yürürüz adına para dediğimiz kağıt parçalarıyla
yenilerinin katledilmesi için heveslendiririz adına firma dediğimiz can
tüccarlarını.
Peki ya aşk, eşime, çocuklarıma
duyduğum sevgi, diye haykırır gibi duydum sizi. Evet seversin onun iyi olduğunu,
mutlu olduğunu bilmek seni mutlu eder çünkü. Bak ne diyorum seni diyorum. Kendi
vicdanın da mutlu olacağı için seversin, iyilik yaparsın. Yani yine kendin
içiiin yine kendin içiiiiiiiin. Ama olsun en masum menfaattir belki de sevgi.
Tabi karşılığını bulduğun sürece karşılıksız da severim abiiiii diye haykıracak
şimdi atarlı ruhu olan ablalar ve abiler. Evet seversin kaybetmek istemezsin
karşındakini çünkü onun varlığıdır seni mutlu eden, bak yine dönüyor dolaşıyor
sana geliyor işin ucu. Sevdiğinden gelen bu dalga dalga sevigisizliğin acısını
da başkalarından çıkarırsın bu sefer de. Kimden mi, öğrencinden, çalışanından,
müşterinden, kiracından, komşundan, sokaktaki kediden, köpekten…
İşte bu sebepten menfaatçiyim,
menfaatçisin, menfaatçiyiz.
Düpedüz bana yük bu yürek
Birine bağışlasam mahvı olurum
Düşünmekten ürkerim
Acaba toprak olduğu gün mü huzur bulacak?
Bence öncelikle günümüz insanına bakmak gerek. Kafası tonla hiçbir şeyle dolu günümüz insanının. Onun giydiği, bunun sahip olduğuyla ilgilenip kendinde olmayanların mutsuzluğunu yaşamakta. Herkes tarafından beğenilme arzusu sarmış dört bir yanını. Kendine özgülüğü yok, sanat bilgisi, sanata ilgisi zaten yok. Bir şeyler moda olmalı değerli olması için. Bütün şiirler, bütün romanlar seneye giymeyeceği pantolon muamelesi yapılmakta. Değerli olan herkesin sevdiğidir, o da herkestir herkesleşmiştir. Parmak izi kadar özel olduğunun bilincinde değildir. Hataları olmamalıdır, muhteşem hatalar zinciridir insan oysa, o bunu göremeyecek kadar kendinden uzaklaşmıştır. Hep bir başkasının acısıyla dalga geçilmelidir. Hep birilerinin kusuru olmalı, o kusurlar deşilmeli.
İşte günümüz kadını da tıpkı günümüz erkeği gibi farkında değildir, farkının.
Fakir BAYKURT'un şiirleri bu sitede yok,
Ben de en sevdiklerimden birini burada sizlerle paylaşmak istedim
NEDİR SAVAŞ?
En ucuz tüfekle yoksul eve bir banyo
Bir topla oyun yeri mahalle çocuklarına
Bir tankla on derslikli on okul
Bir uçakla yedi köye bir hastane
İki denizaltıyla üç ırmak çöle ulaşır
Bir roketle koca şehir kurulur
Bir taburun postallarıyla çocuklar
Kızamıktan kurtulur
Beş yıl birikse bir kolordunun parası
Kansere ilaç bulunur
Ölenlere dikilen anıtlar da para
Kalanlara nişanlar kolayla mı takılır
Bir ordunun bütçesiyle on il bağlık bahçelik olur
Düşün, ne yer, kaça semirir bir general
Bırak atom savaşlarını bir an
İki komşu arasında sıradan bir savaşı düşün
Kimileri yıllar yılı bitmiyor
Atılan bombalar, harcanan mermiler
Alınteri vergilerden
Yakılıp yıkılmış bir şehir
Kolayla mı yapılır yeniden
Evlerin asansörü merdiveni penceresi
Bir düşün serin kanla lütfen
Dirilir mi yirmisinde ölen asker, askerler
Bir düşün serin kanla, yada sor bir uzamna
Yanıtla şu küçük soruya rica ederim
Aptallık değil de nedir
Nedir savaş?
Cem ve Dilay KERMAN çifti
Aybüke ve Necmettin Öğretmen
Dahası bu mesleği icra ederken canını veren saygıdeğer meslektaşlarımın hepsinin ruhu şad olsun
vatan bizlere emanettir, gözünüz arkada kalmasın.