hangi kanıda olduğu,ne söyleyeceği belli olan insan grupları bu dönemin,bu devrin en belirgin özelliği. cevapların bu kadar belli ve bilinir olduğu başka dönemler olmuş mudur acaba.
var olmama isteğiyle,yok olma hislerimden evvel saklanma hissinin tüm benliğimi kapladığı dönemlerdeyken bir tesbih tanesinin bile içine girip çılgınlar gibi saklanma arzum vardı. didem madak şiirleride bunun yankısı gibi karşıma çıkmıştı.
"Kaybolmak istemiştim bir zamanlar Kapının arkasında yokum demiştim Ve divanın altında da. Bulamazsınız ki artık beni, Hayatın ortasında. Kaybolmak istemiştim bir zamanlar Beni kimse bulamazdı Tanrı’nın arkasına saklansam. O Kocamandı, en kocamandı o. Bir kız çocuğunun hayalleri kadar.''
İyi ki bilmiyor kalabalıklar Yağmura bakmayı cam arkasından İnsandan insana şükür ki fark var Birine cennetse birine zindan İyi ki bilmiyor kalabalıklar
Yağmur duasına çıksaydık dostlar Bulutlar yarılır gökler açardı Şimdi ne ihtimal ne imkan var Göğe hükmetmekten kolay ne vardı Yağmur duasına çıksaydık dostlar
Ben geldim geleli açmadı gökler Ya ben bulutları anlamıyorum Ya bulutlar benden bir şey bekler Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum Ben geldim geleli açmadı gökler
bulaşıklar lavabonun içinde. sabah temizlerim diye bu saate kadar azimle kirli mutfak tezgahını umursamadan vakit geçirmeye çalıştım. çalıştım çünkü o bir kaç parça kirli tabak giderek büyüdü büyüdü.artık mutfaktan salona doğru irileşerek büyüyen kirli tabaklar vardı. Allahtan,tüm şehri istila etmeden hepsini makineye yerleştirip,ortamı temizledim.
hangi kanıda olduğu,ne söyleyeceği belli olan insan grupları bu dönemin,bu devrin en belirgin özelliği.
cevapların bu kadar belli ve bilinir olduğu başka dönemler olmuş mudur acaba.
subjektif bilginin dayanılmaz cazibesi.
hâlâ mı
birine olan nefretini, öfkesini ilk gün gibi diri tutanları anlamak istediğim de bile cenderede gibi bunalıyorum.
unutmamak,affetmek,umursamamak,davranış geliştirmek gibi durumları anlayabiliyorum da o öfke ve nefret ateşi sizi tüketmiyor mu?
bunca tereddüt ile binbir ihtimaller döngüsünde ne cüret!
suya yazılmış olup biri dahi okumamış olsa da yazan için yazılmış oluyor.
var olmama isteğiyle,yok olma hislerimden evvel saklanma hissinin tüm benliğimi kapladığı dönemlerdeyken bir tesbih tanesinin bile içine girip çılgınlar gibi saklanma arzum vardı.
didem madak şiirleride bunun yankısı gibi karşıma çıkmıştı.
"Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Kapının arkasında yokum demiştim
Ve divanın altında da.
Bulamazsınız ki artık beni,
Hayatın ortasında.
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Beni kimse bulamazdı
Tanrı’nın arkasına saklansam.
O Kocamandı, en kocamandı o.
Bir kız çocuğunun hayalleri kadar.''
aklın yolu bir.
İyi ki bilmiyor kalabalıklar
Yağmura bakmayı cam arkasından
İnsandan insana şükür ki fark var
Birine cennetse birine zindan
İyi ki bilmiyor kalabalıklar
Yağmur duasına çıksaydık dostlar
Bulutlar yarılır gökler açardı
Şimdi ne ihtimal ne imkan var
Göğe hükmetmekten kolay ne vardı
Yağmur duasına çıksaydık dostlar
Ben geldim geleli açmadı gökler
Ya ben bulutları anlamıyorum
Ya bulutlar benden bir şey bekler
Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum
Ben geldim geleli açmadı gökler
S.K.
bulaşıklar lavabonun içinde. sabah temizlerim diye bu saate kadar azimle kirli mutfak tezgahını umursamadan vakit geçirmeye çalıştım.
çalıştım çünkü o bir kaç parça kirli tabak giderek büyüdü büyüdü.artık mutfaktan salona doğru irileşerek büyüyen kirli tabaklar vardı.
Allahtan,tüm şehri istila etmeden hepsini makineye yerleştirip,ortamı temizledim.
iç dünyamı onarmayı bilmek bana lütfedilenlerden.
kırılganlık ve insanları anlamak her ne kadar kusursuz bir bela gibi içimi sarsa da...