Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • kaknus09.05.2004 - 06:32

    doğu mitolojisinde, gagasında üç yüz altmış delik bulunan ve bu deliklerden değişik sesler çıkan, tüyleri renkli bir kuş..
    diğer kuşlar bu sesleri duyunca ona doğru yaklaşır ve kaknusa yem olurlarmış...ömrü bir yıl olan bu kuş, ölümü yaklaşınca otlardan bir yuva yapar ve orada ötermiş..bir süre sonra da kanatlarını hızla çırparak çıkardığı kıvılcımlarla bu yuvanın yanmasını sağlar ve yuvasıyla birlikte yanarak ölürmüş..külünden meydana gelen yumurtadan da yavrusu çıkarmış..
    küllerinden doğmak deyimi belki de anka kuşuna değil kaknusa dayanmaktadır..

  • borges09.05.2004 - 05:22

    goz ile gormek arasindaki iliskiyi sorgulamama neden olmus insanlardan biridir. tipki cemil meric gibi, asik veysel gibi...körlük,gece gibi, ağır ağır iner; borges'in görme yetisini tümden yitirmesi yarım yüzyıldan fazla sürer.fakat,okuyup yazamayacağını anladığı 1955 yılında yazgı ona bir oyun oynar,onu buenos aires'deki dokuz yüz bin kitaplı ulusal kitaplığın başına getirir.cenneti hep bir kitaplık olarak düşlemiş olan borges,artık kapaklarını ve sırtlarını bile doğru dürüst göremediği yüz binlerce kitabın efendisidir.oturur,bir şiir yazar:
    ' kimse yakınıp yerindiğimi sanmasın /bu lütfundan yüce tanrı'nın /
    bana ilahi bir şaka yaptı / kitabı ve körlüğü aynı anda bağışladı

  • peter greenaway09.05.2004 - 05:12

    bu adamin filmlerini izlerken, cogunlukla insanin kafasinda ne soylenmek istendigi ile ilgili soru isaretleri olusacak gibi olur; ama olusmaz. cunku butun anlasilmaz olaylar silsilesi bir yana, greenaway'in sinemasi o derece mukemmeldir ki, ne oldugu anlayin anlamayin, olaylar eglendirir, goruntuler costurur, yonetim agza sinek kacirir, ve en nihayetinde film bittiginde, ne izlediginiz veya ne soylenmek istendigi hakkinda genelde cok ayrintili bir fikir canlanmasa bile kafanizda, izlediginiz en iyi filmlerden birisini izlemis oldugunuzu dusunursunuz; hakli olarak. ama greenaway, misal bir david lynch gibi soyledigi onemsiz; veya genele vuruldugunda, soyledigi bir sey bulunmayabilen bir yonetmen degildir. entellektuel tanimi kendisi icin yaratilmistir, her filmi, resim tarihinden felsefeye, psikolojiden gostergebilim'e derin bir bilgi birikimi gerektirir, tam anlamiyla cozulebilmek icin, tam anlamiyla tadina varabilmek icin. ama tam anlamiyla varilmayan tad bile, baska kimsenin veremedigi bir taddir...bir de hayatında hiç sinemaya gitmediği söylenmektedir...