mırıldanarak konuşuyordu: bir resim vardı.sırtında paltolusu olan yaşlı, sakallı biri takkesi de vardı. kediyi okşuyordu boynu bükük bir şekilde. birden şimşek çakar gibi ölen dedemi hatırladım, ona benzettim. hıçkırarak ağlamaya başladım, dağdan inen sel gibi içim aktı. onu özlemediğimi,sevmediğimi sanıyordum. sadece kızgın olduğumu o kızgınlıktan dolayı özlememem gerektiğini, sevmemem gerektiğini sanmışım yıllarca. babaannemi çok sevmiştim başkasıyla evlenmesine içerlemişim meğer. çocukluğumda baş edemediğim bir gerçeğimle de yüzleştim böylece.
Belki en hoyrat yürek bile ateşböceğinin O uçucu, masum, sevimli çocuksuluğuna el kaldırmaya kıyamaz? Güçlü kapıların arkasına kilitlemesem kendimi, Korkaklığımı, sevgi isteğimi En insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem Bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup Bir kuş gibi uçacağım özgürce. Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım karşımdakine. O da çözülecek belki. Samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince Oysa bir görebilsek bunu. Kalmadı böyle insanlar demesek. Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak. Kırılmaktan korkmasak. Yaralansak. Ne olur bir darbe daha alsak. Yeniden açsak kendimizi, atabilsek kabuğu. Denesek. Risk alsak. Yanılsak. Fark etmez. Tekrar, tekrar bıkmadan denesek. Ve kucaklaşsak yeniden. Tıpkı eskisi gibi.
aptallığın 50 tonu... fark sadece zeka seviyesine göre. değişkenliği ise sonuçta herkes aklı çapında aptallık yapar. değişmeyen ise sonucun aptallık olması
takvimlerden haberin var mı
mırıldanarak konuşuyordu:
bir resim vardı.sırtında paltolusu olan yaşlı, sakallı biri takkesi de vardı. kediyi okşuyordu boynu bükük bir şekilde.
birden şimşek çakar gibi ölen dedemi hatırladım, ona benzettim. hıçkırarak ağlamaya başladım, dağdan inen sel gibi içim aktı. onu özlemediğimi,sevmediğimi sanıyordum.
sadece kızgın olduğumu o kızgınlıktan dolayı özlememem gerektiğini, sevmemem gerektiğini sanmışım yıllarca.
babaannemi çok sevmiştim başkasıyla evlenmesine içerlemişim meğer. çocukluğumda baş edemediğim bir gerçeğimle de yüzleştim böylece.
o daireyi çizebilmesi için bir merkeze bağlı olması lazım.
Belki en hoyrat yürek bile ateşböceğinin
O uçucu, masum, sevimli çocuksuluğuna el kaldırmaya kıyamaz?
Güçlü kapıların arkasına kilitlemesem kendimi,
Korkaklığımı, sevgi isteğimi
En insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem
Bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup
Bir kuş gibi uçacağım özgürce.
Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım karşımdakine.
O da çözülecek belki.
Samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince
Oysa bir görebilsek bunu.
Kalmadı böyle insanlar demesek.
Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.
Kırılmaktan korkmasak. Yaralansak.
Ne olur bir darbe daha alsak.
Yeniden açsak kendimizi, atabilsek kabuğu.
Denesek.
Risk alsak.
Yanılsak.
Fark etmez.
Tekrar, tekrar bıkmadan denesek.
Ve kucaklaşsak yeniden.
Tıpkı eskisi gibi.
R.TAGORE
aptallığın 50 tonu... fark sadece zeka seviyesine göre. değişkenliği ise sonuçta herkes aklı çapında aptallık yapar.
değişmeyen ise sonucun aptallık olması
bir damlayla da gelir.
giderse okyanus gelse nafile.
yaprak döner bir yanımız, bir yanımız adana kebap olsa neyse seçeriz birini de çeşit çok.
ait olmadığım yere kalbimi bıraktım
kimi dünyaya nokta koyar gibi kimi kendine.
kalbimin sınırsız sevebileciği, güvenebileceği birine ihtiyacı var.