Gözlerimin buğusunu terk ederken senden yadigâr acılar, izlerini s’aklıyorum gülüşlerimde Gönlümü yaran siman acısı dur durak bilmez sancılanıyor Bazen gecenin sessizliğini bozan vaveyla ağlayışları ve geçmek bilmeyen titreyişler Bazen de uzaklara dalıp giden gözlerden akan gözyaşı sesi Tekrarlanan cümleler arasında ismin sükûnetini doğurdukça mehtap İşvesi geçmeyen gülüşlerini işliyorum hasretime ve biliyorum bir daha dönemeyeceğim sılamsın sen…
Yanaklarımda derin hüzün vadileri oluşturan gözyaşlarımın sevinç olmadığını ıstırap katresinden süzüldüğünü sözünü bırakmayacağım dudaklarına Kerbela lisanı ile konuşup filizlenmiş umutlarına düşürmeyeceğim ahımdan dualar Sükuta yeminler bağlayarak dil ve yüreğimi aşındıran kelimeleri genzimde tutacağım Saklayacağım bir ömür çöl rengi gözlerini gönül vahamda Ve birer birer seni isimlendirdiğim umutlarımı terk edeceğim avuçlarına.
Ardı kesilmeyen eyvahlar doğuruyor güneş Dudaklarımda sana söylenmek üzere bekletilen sözcükler üzeri yamalı Penceremde mevsim aralık Yüreğine aralıklı yüreğim solmak üzere gül kokunu bekler Nasır tuttu aklım ve fikrim düşlerini sevmekten Hadi bekletme nakış nakış ile beni mendiline Kına kokulu avuçlarına yüreğim amade Biliyorum yüreğim kırılgan yanı Artık ne sen uğrayacaksın yüreğim çoraklığına Ne de ben döneceğim gül kokuna ...
"Şafak vakti asileşir kuşlar Gagalarında beddua mısraları Hasret yankısında yakamızda karanfil Dağ eteklerinde sevdam rengi kırmızı güller" Simanı yansıtmaktan geri kalan aynalarla dikenli gözyaşlarını kanatlandır bakışlarıma Sen kanamadıkça yüreğim sabrım ölü kuş yığınları Yüreğimi ezen ayrılığı süpür aşk vakti gönül kapından Tuzlanmasın eteklerinde firak Lehçesi hasret olan dört asırlık bir yangınım var sana Gelmemezlik etme Kimyası bozulur kederimin Solmadan ömrüm baharı ihtimal ver yarama ….
Tiryakiliğinin göçünde mevsimler kirpik eteklerinde üryan Sana benzemeyen deniz fersah fersah çöl, sensiz soldu gönlüm hislerinden papatya ve gül Tebessümlerine iliştirmek üzere avuç içlerimde gözyaşlarımla yetiştiriyorum hicran çiçeklerini Ey merhametime emanet, gönlüme mabet Aşk kana kana susamaktır çoraklaşana dek Hasret gözlerinin kahvesinde nefessiz kalmak Duya duya yutkunmaktır hüznü kederi Ey narçiçeğim Görmemezlikten gelsen de sevgimi Hissetmemek adına öldürsen de kendinde ki beni Gel gör ki vazgeçemiyorum sevmekten seni...
İçimizi güllere döktük dökeli kan kırmızı açtı güller Keder yazgılı sinelerimizde hasretin vurgun izleri Şira Yanaklarımızda süzülen sitemlerimiz tetikledi bu büyük tufanın kederini Her gece penceremden gözlerin yansıyor yüreğime Baktığım her yer yansıması simanın Şira.
Tiryakiliğinin göçünde mevsimler kirpik eteklerinde üryan Sana benzemeyen deniz fersah fersah çöl, sensiz soldu gönlüm hislerinden papatya ve gül Tebessümlerine iliştirmek üzere avuç içlerimde gözyaşlarımla yetiştiriyorum hicran çiçeklerini Ey merhametime emanet, gönlüme mabet Aşk kana kana susamaktır çoraklaşana dek Hasret gözlerinin kahvesinde nefessiz kalmak Duya duya yutkunmaktır hüznü kederi Ey narçiçeğim Görmemezlikten gelsen de sevgimi Hissetmemek adına öldürsen de kendinde ki beni Gel gör ki vazgeçemiyorum sevmekten seni...
Şebi yelda mevsimi soğukluğu serpilirken y'aramıza
Bir bir kaybettim umutlarımı
Yüzümüze hazan işli yapraklar firak muştulu
Gönle sancı şiirler dil üstünde zehir zemberek..
Gözlerimin buğusunu terk ederken senden yadigâr acılar, izlerini s’aklıyorum gülüşlerimde
Gönlümü yaran siman acısı dur durak bilmez sancılanıyor
Bazen gecenin sessizliğini bozan vaveyla ağlayışları ve geçmek bilmeyen titreyişler
Bazen de uzaklara dalıp giden gözlerden akan gözyaşı sesi
Tekrarlanan cümleler arasında ismin sükûnetini doğurdukça mehtap
İşvesi geçmeyen gülüşlerini işliyorum hasretime
ve
biliyorum bir daha
dönemeyeceğim sılamsın sen…
Hadi bir damla sevinç gözyaşın ile söndür içimin yangınlarını,
Gülüşünden ekle hüznünden kabuk bağlamış dudaklarımı sükût duvarlarına
Kirpiklerini oya oya kapat kirpiklerimi uçlarına
Soğusun yangın yeri kalbim, küllenen umutlarım çağlasın bir daha
Unutma ilkyazım, günışığım ve ayazım
Yürek dolusu sevdaydın sen kalbimin hudutlarında
Buram buram hasrettin içimi çalkalayan….
Kadim bir ayrılış öyküsünün gönül kıran dalgalarından yüreğine yalnızlığımdan bahis açmayacağım…
Yanaklarımda derin hüzün vadileri oluşturan gözyaşlarımın sevinç olmadığını ıstırap katresinden süzüldüğünü sözünü bırakmayacağım dudaklarına
Kerbela lisanı ile konuşup filizlenmiş umutlarına düşürmeyeceğim ahımdan dualar
Sükuta yeminler bağlayarak dil ve yüreğimi aşındıran kelimeleri genzimde tutacağım
Saklayacağım bir ömür çöl rengi gözlerini gönül vahamda
Ve birer birer seni isimlendirdiğim umutlarımı terk edeceğim avuçlarına.
Ardı kesilmeyen eyvahlar doğuruyor güneş
Dudaklarımda sana söylenmek üzere bekletilen sözcükler üzeri yamalı
Penceremde mevsim aralık
Yüreğine aralıklı yüreğim solmak üzere gül kokunu bekler
Nasır tuttu aklım ve fikrim düşlerini sevmekten
Hadi bekletme nakış nakış ile beni mendiline
Kına kokulu avuçlarına yüreğim amade
Biliyorum yüreğim kırılgan yanı
Artık ne sen uğrayacaksın yüreğim çoraklığına
Ne de ben döneceğim gül kokuna ...
"Şafak vakti asileşir kuşlar
Gagalarında beddua mısraları
Hasret yankısında yakamızda karanfil
Dağ eteklerinde sevdam rengi kırmızı güller"
Simanı yansıtmaktan geri kalan aynalarla dikenli gözyaşlarını kanatlandır bakışlarıma
Sen kanamadıkça yüreğim sabrım ölü kuş yığınları
Yüreğimi ezen ayrılığı süpür aşk vakti gönül kapından
Tuzlanmasın eteklerinde firak
Lehçesi hasret olan dört asırlık bir yangınım var sana
Gelmemezlik etme
Kimyası bozulur kederimin
Solmadan ömrüm baharı ihtimal ver yarama ….
Tiryakiliğinin göçünde mevsimler kirpik eteklerinde üryan
Sana benzemeyen deniz fersah fersah çöl, sensiz soldu gönlüm hislerinden papatya ve gül
Tebessümlerine iliştirmek üzere avuç içlerimde gözyaşlarımla yetiştiriyorum hicran çiçeklerini
Ey merhametime emanet, gönlüme mabet
Aşk kana kana susamaktır çoraklaşana dek
Hasret gözlerinin kahvesinde nefessiz kalmak
Duya duya yutkunmaktır hüznü kederi
Ey narçiçeğim
Görmemezlikten gelsen de sevgimi
Hissetmemek adına öldürsen de kendinde ki beni
Gel gör ki vazgeçemiyorum sevmekten seni...
enden sonra kabzedildi kanatlarım
Azatlık düşlerim yaralı ve yamalı
Lugatım lâl rüyalarına tutsak
Heybemde azık olarak gülüşün
Yolum adımlarının vardığı mekan
Cümlelerim genzimde ilmik ilmik
Kırağı düşmüş kirpiklerim ensarlığına üryan
Göz kanlarımla yıkanmış sevdana sevdam
Ruhum bedenimde sensiz zindan
Ey gül...!
Sensiz çöl olmuş kendimde kaybolmuşum
Muhtaçlığımın ismi sen
İliştir artık dikenlerini kalbimin güllerine
Sensizlik hiçlik
Sensizlik zifiri...
İçimizi güllere döktük dökeli kan kırmızı açtı güller
Keder yazgılı sinelerimizde hasretin vurgun izleri Şira
Yanaklarımızda süzülen sitemlerimiz tetikledi bu büyük tufanın kederini
Her gece penceremden gözlerin yansıyor yüreğime
Baktığım her yer yansıması simanın Şira.
Tiryakiliğinin göçünde mevsimler kirpik eteklerinde üryan
Sana benzemeyen deniz fersah fersah çöl, sensiz soldu gönlüm hislerinden papatya ve gül
Tebessümlerine iliştirmek üzere avuç içlerimde gözyaşlarımla yetiştiriyorum hicran çiçeklerini
Ey merhametime emanet, gönlüme mabet
Aşk kana kana susamaktır çoraklaşana dek
Hasret gözlerinin kahvesinde nefessiz kalmak
Duya duya yutkunmaktır hüznü kederi
Ey narçiçeğim
Görmemezlikten gelsen de sevgimi
Hissetmemek adına öldürsen de kendinde ki beni
Gel gör ki vazgeçemiyorum sevmekten seni...