evrim teorisi semavi dinlerle taban tabana çelişen bir evreni ve canlılığı anlama çabasıdır ve bunun yayılması temel kabul edilmesi tanrının öldürülmesidir. tanrıyı öldürünce yerine tanrı diye bilimi koyunca ne olacak daha mutlu bir insanlık mı daha mı hümanist daha mı huzurlu yaşayacağız evrende. yoksa gayesi olmayan sadece uyumaya barınmaya yemeye yani anlık ve sadece temel ihtiyaçlara odaklı ve hiç bir zaman bilişsel ve ruhsal evrimini gerçekleştirememiş ortaya bir irade koyamamış egolarının esiri organizmanın son halkası olarak kalmış insan olmayı başaramamış şeyler mi. neyi hedefliyoruz.
evrim. evet çok tartışılan bir konu. bence asıl tartışılması gereken insanın nasıl yaratıldığından çok neden yaratıldığıdır. zira yaratanın bir şeyi yoktan var etmesi için ol demesi yeterdir. yani ilk hücreye sizin milyarlarca yıldır açıklayamadığınız bir yorgan misali nereye çekseniz başka bir tarafın mutlaka açık kaldığı uyduruk teorilerinize onun ihtiyacı yoktur. ancak o yaratmayı rabbin nasıl gerçekleştirdiğini anla ve izah edebilmeye mahsus olarak sizin sınırlı beyinlerinizin bu teorilere ihtiyacınız vardır ama o teoriler de evrim değildir.
çocuğum ben de hayata hazırlıklı olup gardını almışlara karşı hep pervasız olan. sakıncasızca dostluklara atılan. çocuk olmak bir çocuğun amatörlüğüyle hayatı yaşamak herşeye rağmen heyecan verici ,güzel.
Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen Kum taneleri var ya onlardan birindeyim Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte
Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum
Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman Bir kaza olsa adı aşk oluyor artık Aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık Seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada Kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak Yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin Sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen
Hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun Adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada Esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum. Çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil
Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen Kum taneleri var ya onlardan birindeyim Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte
Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum
Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman Bir kaza olsa adı aşk oluyor artık Aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık Seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada Kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak Yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin Sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen
Hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun Adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada Esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum. Çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil
günaydın serbest kürsüm. güzel bir şiir le başlayalım güne.
evrim teorisi semavi dinlerle taban tabana çelişen bir evreni ve canlılığı anlama çabasıdır ve bunun yayılması temel kabul edilmesi tanrının öldürülmesidir. tanrıyı öldürünce yerine tanrı diye bilimi koyunca ne olacak daha mutlu bir insanlık mı daha mı hümanist daha mı huzurlu yaşayacağız evrende. yoksa gayesi olmayan sadece uyumaya barınmaya yemeye yani anlık ve sadece temel ihtiyaçlara odaklı ve hiç bir zaman bilişsel ve ruhsal evrimini gerçekleştirememiş ortaya bir irade koyamamış egolarının esiri organizmanın son halkası olarak kalmış insan olmayı başaramamış şeyler mi. neyi hedefliyoruz.
evrim. evet çok tartışılan bir konu. bence asıl tartışılması gereken insanın nasıl yaratıldığından çok neden yaratıldığıdır. zira yaratanın bir şeyi yoktan var etmesi için ol demesi yeterdir. yani ilk hücreye sizin milyarlarca yıldır açıklayamadığınız bir yorgan misali nereye çekseniz başka bir tarafın mutlaka açık kaldığı uyduruk teorilerinize onun ihtiyacı yoktur. ancak o yaratmayı rabbin nasıl gerçekleştirdiğini anla ve izah edebilmeye mahsus olarak sizin sınırlı beyinlerinizin bu teorilere ihtiyacınız vardır ama o teoriler de evrim değildir.
merhabalar güzel kürsüm. her şeye rağmen sen hep varsın
çocuğum ben de hayata hazırlıklı olup gardını almışlara karşı hep pervasız olan. sakıncasızca dostluklara atılan. çocuk olmak bir çocuğun amatörlüğüyle hayatı yaşamak herşeye rağmen heyecan verici ,güzel.
Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu
Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen
Kum taneleri var ya onlardan birindeyim
Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor
Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte
Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum
Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun
Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum
Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup
Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için
Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar
Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa
Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun
Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların
Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar
Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa
Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan
Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit
Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Bir kaza olsa adı aşk oluyor artık
Aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık
Seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada
Kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak
Yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin
Sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen
Hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun
Adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada
Esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum.
Çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil
Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu
Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen
Kum taneleri var ya onlardan birindeyim
Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor
Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte
Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum
Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun
Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum
Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup
Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için
Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar
Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa
Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun
Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların
Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar
Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa
Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan
Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit
Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Bir kaza olsa adı aşk oluyor artık
Aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık
Seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada
Kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak
Yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin
Sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen
Hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun
Adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada
Esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum.
Çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil
aaa süper yorumluyorsunuz da öyle mi. dinlemek isterdim.sesinizden.
Türküm müjdeydi ülkeye
Gezdim söyleye söyleye
Bir gün söylemedim diye
Türküm beni tanımadı
Onlar bacım,onlar ağam
Onlardır sevincim tasam
Ahmet’im, Mehmet'im, Suna’m
Güllü’m beni tanımadı
Elimde doğmuş kuzular
Bir gün benden soğudular
Sordum ne oldunuz ne var
Sürüm beni tanımadı
Daha dün sözleştik şurda
Düğün hazırladım Yurda
Eller beni tanıdı da
Sözlüm beni tanımadı
Yine sizinleyim dedim
Nasılsam öyleyim dedim
Çıkıp ta söyleyim dedim
Kürsüm beni tanımadı
Hırpalanmak ne kelime
Didik didik lime lime
Götürülürken ölüme
Ölüm beni tanımadı
Arif Nihat Asya
günaydın kürsüm.