Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Aşk Olsun
Aşk Olsun

. aşk bir alışveriş değildir

  • serbest kürsü03.05.2018 - 11:09

    eleştirine katılıp katılmamak bir kenara değer bulup eleştiri yaptığın için teşekkürler.

  • serbest kürsü03.05.2018 - 10:37

    ama maria tarafsız bir eleştiri yapabileceğinden emin misin.en son eldıoradoya benimle ilgili olarak yazdığından sonra

  • serbest kürsü03.05.2018 - 10:28

    ha aklıma gelmişken maria tabi ki eleştirebilirsin yazımı. onu paylaşmakla zaten eleştiriye açmış oluyorum. pek çoğu zihninde yapar bu işi bazıları da yüksek sesle dillendirecektir. bunun için izin almana gerek yok. hatta onur duyarım.

  • serbest kürsü03.05.2018 - 10:16

    ha eldorado bir dilin kıvraklığı kurulan uzun cümlelerle anlaşılır. bu uzun cümlelerimi anlayamaman sonunu okurken başını unutman senin kötü bir okur olduğunun dalaletidir.

  • serbest kürsü03.05.2018 - 10:14

    sana şu konuda katılıyorum eldorado memurlara her yıl sınav gelsin ama teorik bilgilerden değil pratik bilgilerden. şu elinde çay sigara 7 24 hükümet eleştirip aldığı maaşın azlığını bahane gösterip iş yapmayan geyik lak lak yapan memurlar öğretmenler rehber öğretmenler mesleklerinden işlerinden uzaklaştırılsın. bak o zaman işsizliğe de çare bulunmuş olur. ha senin gibi burdan rakı tarifi verenler de ayrı konu tabii. bazen cep telefonundan girip hazuır metinlerin azizliğine uğramamı benim dilbilgisi eksikliğime bağlamanı da bilmemene bağlıyorum bak kin tutmuyorum. dikkat et sadece seni aydınlatıyorum. bu kadar küçük şeylere takılıp enerji harcama diye.

  • serbest kürsü03.05.2018 - 10:10

    kindar derken

  • serbest kürsü02.05.2018 - 22:20

    ben baya nir guldum o da bi sey mi

  • serbest kürsü02.05.2018 - 22:19

    oysa ben yüreğimi eline verecektim hatta sevdiğimi söyleyecektim beni vur beni onlara verme

  • serbest kürsü02.05.2018 - 12:25

    Dün akşam üstü şehrin tüm mücevherlerini takıp takıştırmış kokoş bir kadın misali akşam ışıklarıyla ışıl ışıl caddelerinin birinde en şık cafelerden birinin ceddeyi gören geniş camlarının önündeki masalardan birinde koşuşturma arasında soluklanmak için oturduğum sıra çöktü üstüme. Yine hazırlıksız yakalandım. Hiç hazırlıklı olamamamıştım ki zaten sana düşüncene.son zamanlarda çok sık oluyor özlüyorum sanırım seni. Küllenmiş ve ben üzerini örttüm sanırken seni düşünürken yakalıyorum kendimi. Senin içmeyi sevdiğin tarzda söylüyorum kahvemi. Senin anlattığın ve birlikte gülme krizlerine tutulduğumuz şeyleri düşünüp kendi kendime gülüyorum çevredekilerin bakışlarına aldırmadan. En çok o kasım akşamlarını arıyorum. Yağmur sonrası gün akşama evrilirken ağaçlar bitkiler reyhalarını o çok hafif yağmur kokusuna karıp ortaya dayanılmaz güzellikteki doğa kokusu çıkınca ben transa girerdim adeta. Ellerim eelrini yakalardı sezen aksunun zor yıllarını söylerdim haykırarak . omzumdan kavrayıp kendine çeker , başımı omuzlarına dayardınomuzlarında ben ne kadar güçlüydüm. Omuzlarında ben ne kadar güçlüydüm. Pardesüne sinmiş traş losyonu ve sen karışımı kokunu içime çeker dünyaya meydan okuyarak yürürdük yollarda. Sonra bir ara sıcak bir şeyler içerek ısınmak isterdik. Lüks cafelere oturamazdık. Salaş yerlerde tabureler üstünde ince belli temizliği hayli su götürebilecek bardaklarda sıcacık çaylarımızı yudumlardık. Gözlerine bakmayı çok severdim. Kimsenin gözleri seninki gibi gece siyahı olamazdı. Ben hiç öyle güzel bakan birini görmemiştim. Korkusuzca ,doğrudan karşısındakinin gözlerine bakan bakışlarıyla konuşan başka birini ne o zamana dek ne de ondan sonra tanıdım. Ben de o bakışlara korkusuzca bakabilmeyi öğrendim. Gözlerin kadar siyah buklelerin beyaz gamzeli yanaklarına düşerdi. Uzun kirpiklerinin çevrelediği buğulu bakışların bir projektör misali görüş alanındakilerin duygularını sana koşulsuzca ve sınırsızca açmasını kolaylaştırırdı. Gür ve biçimli kaşların ve her an tebessüm etmeye hazır geniş ağzınla hiç unutulmayacak güzellikte bir yüze sahiptin. Seni incelemeye doyamazdım. Ve uzun parmaklarınla çay bardağını sıkıca kavramış iri ellerin. Karşımda bir ilah varmışçasına bu güzelliğin hakkını vermek istercesine devamlı bakardım. Ayaklarımı yerden kesen bu şey bir insan hele bir erkek olamaz derdim kendime.
    Acaba güzelliğini etkini ben mi abartıyorum kargaya yavrusu kartal görünürmüş misali olabilir mi diye geçirirdim bazı.ama seninle iletişime geçendeğil kadın erkeklerin bile güçlü tılsımına kapıldığını farkederdim ve hiç abartmadığımı anlardım.
    Senin ilgilendiğin iletişime geçtiğin kişiler mutlu olurdu. Bakışların tavrın edan hal ve hareketlerin birkaç kelimelik cümlen yeterdi onları efsunlamana.
    O efsunun kaynağı benim erkeğimdi. Bana sarılrdı kocaman. Kızdığımda üzüldüğümde çenemden tutup avuttuğu oyaladığı bendim. Uzun ve karmaşık cümlelerle izaha giriştiğimde kocaman bir öpüşle susturup işte böyle canım biz susalım aşk konuşsun derdin. Benim zeki sevgilim derdin. Söylediğim şarkılarda bana eşlik edecek kadar ben olandın sevgilim.
    Benimle o kadar ilgiliydin ki bir yaprağın sonbahar rüzgarlarıyla oradan oraya savruluşu gibi dağınıkyaşayan beni kendine bağladın.
    O güne kadar ben de bir sorun var herkes iyi ben kötüyüm kesin yoksa neden yürümesin diye düşünmeye başlamış, kendine ve hayata dargın yaşamak yorgunu gönülden gönüle konarak duygu dilenen ben o güne kadar bana sadece kırıntılarınlayık görüldüğünü anlamıştım. Sen benim aşkta çıtamı öyle bir yere yükseltmiştin ki ne senden önce ne desenden sonra o çıtayı aşamadım canım. Almadan vermeyi kendimle sınırlı sanırdım. Yüreğimi ömrümü avuçlarına koyduğum nice insanın hoyratça bunları alıp örselediklerini karşılığında ne az şey verdiklerini defalarca yaşamıştım. Bunların hiç biri sende yoktu. Sınırların yoktu, karmaşık değildin. Duygularından utanmıyordun. Bedel ödemekten kaçmıyordun. Bana öyle geliyordu ki eğerkıyamet kopsa sen yine bir çıkış yolu bulup beni ondan da kurtarırdın.
    Bu çisil çisil yağmur bu doğanın kokusuinsanların yaşam koşturmacası, bu kafenin camından hayatı izleyen ben seni bana getiren şeylere minnettarım. Senin düşüncen bile beni mutlu etmeye yetti. Yalnız değilim artık. Bedenimin her kıvrımı her hücresi senle dolu
    Beni yine kurtardın bak gördün mü sensizliğin dipsiz delhizlerinden çekip aldın Yalan değil. Abartı hiç değil. Kıyametlerden ki sensizliklerden daha büyük kıyamet düşünemiyorum. Kurtardın bak işte.
    Son günlerinde elindeki sınırlı gelirinin büyük bir bölümünü yatırarak aldığın kitaplarla kaplı duvarları olan bir odalı ve bir terastan oluşan mütevazı eski bir adana evinde okuldan fırsat buldukça ve evdekilerden kaçabildikçe tüm zamanımı senle geçiriyorum. Sana romanlar okuyordum. Yatıyordun. Kıpırdayamıyordun. Benim dışımda kimseyi görmek istemiyordun. Bana her şeyini teslim etmiştin. Yeter artık haydi şimdi öl desem onu da yapacaktın biliyordum. Bana o kadar güveniyordun.
    Sana haksızlık ettim mi sevgilim. Güvenini boşa çıkardığım oldu mu.olsa söyler miydin. Ben senin gibi efsunlu bakamıyordum sevgilim. Ama yine de beni çok sevdiğini ve çok güvendiğini görebiliyordum. O son günlerde bile karizmandan tılsımından vakarındanbir şey kaybetmedin. Hatta bencillik olacak ama içten içe sana yardım edebiliyor olmakhoşuma bile gidiyordu. Sen sevgilim çamura düştüğünde bile parlaklığını koruyan bir mücevher misali hareketsiz yatıyorken bile öyle asildin.
    Ara sıra kitap okumamdan sıkılıp değişik bir şeyler yapmamı istediğinde tekerlekli sandalyeyle seni terasa çıkarırdım. Burası yemyeşil kocaman ağaçların gölgelediği serin, kuş cıvıltılarıyla yatıştırıcı etkiye sahip bir trans ortamıydı adeta.

    Sana eski plaklarını çıkarır çalardım.sen bunları koleksiyorn yapardın. En sevdiğim sanatçıların en eski hatta ilk müzik piyasasına çıktıkları plakları ve kasetleri bulunurdu sende.beraber bunları mütebessim bir halde dinlerdik. Birbirimizin yüzüne bakmaya dalardık. Duygularımızı okumaya çalıştığımızı bilirdim. Sonra bunu bir oyuna dönüştürmeyi başarmıştık.

  • serbest kürsü02.05.2018 - 09:49

    biz de bir gül alalım değil mi. günaydın efendim.