herşeyden,herkesten,kendinden 3000 yıllık insanlık tarihini az çok okumuşsundur,dünyanın tüm arka bahçelerini defalarca görmüşsündür,artık hayatın sırrınıda çözmüşsündür...
“…sevmesini bunlar biliyor. susarak sevmesini. erkek susar, kadın da. “beni seviyor musun?"lar yok. "daha mı az, daha mı çok?"lar yok. maziden ve istikbalden şüpheler yok. emniyet yüzde yüz. fedakârlık bitirmiş. "ben seninim, sen de benim.” o kadar. “sözlüyüm” diyorlar. bitti. iki taraf da ölünceye kadar öteki için parçalanmayı göze alıyor. sessiz. aşk mektupları, sitemler, tehditler yok. mutfakta bir tıkırtı iclal, mustafa'nın çorbasını pişiriyor. hep onu düşünüyor. yirmi sene, elli sene hep onu düşünecek. mustafa eşikte görünüyor. sessiz. dil dökmüyor. dil olmayan yerde yalan olur mu? onun bir iclali var. dünya o. mağrur, susuyor. vazife saati. iclal daha çorbayı pişiriyor. ne ciddiyet! sevmesini bunlar biliyor. bunlar olmasa dünya ne kadar tenha ve hazin olur..."
'Rahatlık hissiyle içinde yan gelip yatacağımız bir dünyayı değil de insan haysiyetine yaraşır bir dünyayı özlüyorsak önce hayatımızın değerini düşüren bir yapaylıktan, bir zorlama sekinetten kurtulmalıyız. Hayatımızın din, düşünce, sanat, meslek, siyaset gibi bölgelerde birbirinden ayrı akışları olmadığın bildiğimiz halde bu saydığımız uğraşı alanlarından birbirinden bağımsız ilkelere sahip olarak yaşayabileceğimizi sanmak işimize gelir. Sanılardan başımızı alamıyoruz. İnsanlık başını sanılardan hiç alamamıştır. Yani hayatımızın yapar bir bölünmeye uğramasını yadırgamamaya çoktan beri alıştırılmışız. Oysa bizim böyle bir alıştırılmışlığa ses çıkarmayışımız bir zorlamaya boyun eğişten başka bir şey değildir. Kısmen, kısmi olarak yaşamaya rıza gösterişimiz başka türlüsünü görme gücünü yitirişimiz sebebiyledir. Başka türlüsünü göremiyoruz, çünkü yaşama tarzımızı baskı altına almış bir 'ortalama' görüş sahamızı daraltıyor.'
'dilce susup bedence konuşulan bir çağda biliyorum kolay anlaşılmayacak kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın yanık yağda boğulan yapıların arasında delirmek hakkını elde bulundurmak rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için bana deha değil belgeler gerekli kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza'
ağdalı, ağır hamaset içeren,çözüm odaklı olmayıp sadece olayı, konuyu uzatıp çekiştiren, akıl ve mantık kriterlerinden uzak, bazende tamamen gaz vermeye, galeyana getirmeye dayalı bir konuşmaya şahit oluyorsaniz şarktasinizdir, geçmiş olsun acil şifalar dilerim
en kötüsüdekendine bile hayret etmediğin andır
herşeyden,herkesten,kendinden
3000 yıllık insanlık tarihini az çok okumuşsundur,dünyanın tüm arka bahçelerini defalarca görmüşsündür,artık hayatın sırrınıda çözmüşsündür...
ölüp gidicem ama şu yorgunluğuma çare bulamadım
içim hep yorgunluk ülkesi derdim
simdilerde de içim hep bıkkınlık ülkesi, buna çare bulamıyorum
“…sevmesini bunlar biliyor. susarak sevmesini. erkek susar, kadın da. “beni seviyor musun?"lar yok. "daha mı az, daha mı çok?"lar yok. maziden ve istikbalden şüpheler yok. emniyet yüzde yüz. fedakârlık bitirmiş. "ben seninim, sen de benim.” o kadar. “sözlüyüm” diyorlar. bitti. iki taraf da ölünceye kadar öteki için parçalanmayı göze alıyor. sessiz. aşk mektupları, sitemler, tehditler yok. mutfakta bir tıkırtı iclal, mustafa'nın çorbasını pişiriyor. hep onu düşünüyor. yirmi sene, elli sene hep onu düşünecek. mustafa eşikte görünüyor. sessiz. dil dökmüyor. dil olmayan yerde yalan olur mu? onun bir iclali var. dünya o. mağrur, susuyor. vazife saati. iclal daha çorbayı pişiriyor. ne ciddiyet! sevmesini bunlar biliyor. bunlar olmasa dünya ne kadar tenha ve hazin olur..."
— peyami safa, biz insanlar
bu kelimeyi bile soyleyebilmem aylarimi aldi, kalbim yariliyor
dolor hic tibi proderit olim
bilmiyorum,bedenen ve zihnen bitap düşmem lazım bu hissi yok etmek için
'Rahatlık hissiyle içinde yan gelip yatacağımız bir dünyayı değil de insan haysiyetine yaraşır bir dünyayı özlüyorsak önce hayatımızın değerini düşüren bir yapaylıktan, bir zorlama sekinetten kurtulmalıyız. Hayatımızın din, düşünce, sanat, meslek, siyaset gibi bölgelerde birbirinden ayrı akışları olmadığın bildiğimiz halde bu saydığımız uğraşı alanlarından birbirinden bağımsız ilkelere sahip olarak yaşayabileceğimizi sanmak işimize gelir. Sanılardan başımızı alamıyoruz. İnsanlık başını sanılardan hiç alamamıştır. Yani hayatımızın yapar bir bölünmeye uğramasını yadırgamamaya çoktan beri alıştırılmışız. Oysa bizim böyle bir alıştırılmışlığa ses çıkarmayışımız bir zorlamaya boyun eğişten başka bir şey değildir. Kısmen, kısmi olarak yaşamaya rıza gösterişimiz başka türlüsünü görme gücünü yitirişimiz sebebiyledir. Başka türlüsünü göremiyoruz, çünkü yaşama tarzımızı baskı altına almış bir 'ortalama' görüş sahamızı daraltıyor.'
İsmet Özel/ Kırk Hadis
'dilce susup
bedence konuşulan bir çağda
biliyorum kolay anlaşılmayacak
kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın
yanık yağda boğulan yapıların arasında
delirmek hakkını elde bulundurmak
rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için
bana deha değil
belgeler gerekli
kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza'
ağdalı, ağır hamaset içeren,çözüm odaklı olmayıp sadece olayı, konuyu uzatıp çekiştiren, akıl ve mantık kriterlerinden uzak, bazende tamamen gaz vermeye, galeyana getirmeye dayalı bir konuşmaya şahit oluyorsaniz şarktasinizdir, geçmiş olsun acil şifalar dilerim