türkiyenin enerjisni bi dönem ne kadar yanlış yerlerde kullanıp heba ettiğinin canlı bir timsalidir. kimsenin iyi niyetini ve samimiyetini sorgulamıyorum ancak iyi niyetli olmak yapılan yanlışları doğru yapmaz. eline silah alıp terör estirmek sırf iyi niyetli diye kimseyi haklı yapmaz aksi takdirde samimiyetle kürtlerin asimile edildiğine inanıp dağa çıkan teröristi de, batı karşısında islam dünyasının kurtuluşunun intihar eylemlei yapmaktan geçtiğine samimiyetle inanan el-kaide militanlarını da (kimse samimiyetle inanmadığı bişey için hayatını ortaya koymaz) , 80 öncesi kargaşa ve darbe ortamı yaratmak için kahveleri tarayıp masum insanları öldürenleri de hoş görmemiz gerekirdi.
bu adamlar eline silah alıp dağa çıkan teröristlerdi. hiç bir mazaret bunu haklı gösteremez ve devlet bir teröristi astı diye suçlanamaz.
izlemeye değer bulmadığım, belirli bir misyon üstlendiğini düşündüğüm bir dizi.
geçen gün doğan grubu gazetelerinden birinde okuduğum bir haberi aktarayım burda. yunanistanın şu bayan dışişleri bakanının türkiyede olduğu günlerde yazılmıştı. istanbuda yapılan bir ankete göre türklerin yaklaşık %75 yunanlıları dost olarak görüyor atinada yapılan bir başka ankete göre de yunanlıların %60 türkiyenin avrupa birliği üyeliğine karşı. bu aptalca, fikirsizce, kompleksli yunan sevgisine ne buyrulur? bu aptalca, şuursuzca sevgide bu dizinin ve medyada buna benzer yayınların payı olduğunu görmüyor musunuz?
türklerin çok bayıldığı yunan komşular bizden 'NEFRET' ediyor, imkan bulsalar türk milletini bir kaşık suda boğarlar, öldürüler, tecavüz ederler, rezil ederler ve bundan müthiş bir intikam zevki duyarlar. tıpkı kıbrısta yaptıkları gibi, tıpkı 80 yıl önce anadoluda, 100yıl önce balkanlarda yaptıkları gibi. bir zahmet araştırın öğrenin neler olmuş o zamanlarda!
televizyon ve basının bu ülkede 100 yıldan beri bu ülkenin ahlakını, kültürünü, dinini bozmak gibi bir misyonu var. bu dizi de onlardan biri. bizim kültürümüzde gavura, müslüman olmayana kız verilmezki bu dinen de yasaktır. 70 milyon insanın dinine ters gelecek şekilde bir müslüman türk kızını bir gavur oğlanla evlendirmek ve bunu reklam etmek neye hizmettir? dine mi, milli kültüre mi? yoksa milleti örfünden, dininden uzaklaştırmaya mı? bir müslüman kadın müslüman olmayan bir erkekle evlendiği zaman o nikah Allah katında caiz değildir, ömür boyu zina etmiş olur.
efendim dizideki oyuncular mükemmelmiş, rollerini çok güzel yapıyorlarmış falan filan. bu ancak aklını yeterince kullanamayan, düşünme yeteneğinden mahrum kişilerin söyleyebileceği bir sözdür. ne yani efendim adam katil ama çok profesyonelce kesmiş adamı mı diyecez! adam tecavüzcü ama tecavüz ettiği kişiye müthiş zevk veriyor öyleyse aman ne cici adam salalım gitsin! adam uyuşturucu satıyor ama çocuklarla iletişimi mükemmel, mükemmel pazarlama teknikleriyle yapıyor işini denebilir mi? yapılan işin mahiyetine,arkasındaki fikre ve sonuçlarına bakılır o işe ona göre bir tavır takınılır.
cümle alem bilir ki zehir altın kasede en leziz yiyecek ve içeceklerle verilir. yoksa kim içer ki zehri?
evet yabancı damat ve benzeri yayınların bende uyandırdığı anlam ve dehşet budur.
dostoyevskinin ateislerinde öyle bir iman var ki şaşıp kalıyorum. bu adamlara baktıkça kendi imanımdan şüphe etmekten kurtulamıyorum. ve dostoyevskiye göre bir ateist çoğunlukla bir müminden daha sağlam bir imana sahiptir. bu elbette dostonun ateistleri için geçerli.
felsefeyi severdi, müzikten de anlardı. şairdi, müzikte üç beş behresi vardı. laf altında kalmazdı, yaman bir silahşördü; başkası hesabına bazen aşık olurdu. rahmetlinin cyrano de bergeractı adı.
gazaliye ihya konusundaki eleştireleri okuduğun gibi onun bu eleştirilere verdiği cevabı da okumalıydın ki sanki ona yapılan eleştirileri doğruymuş gibi lanse etmeyesin burda. merak etmeyin gazali sizden bizden çok daha iyi bilir usul-ü fıkhı ve mantık ilmini. az öncede söyledim islam düşüncesinde gazaliyi aşan henüz çıkmadı ve bu yüzden gazaliye saldırır bir takım yetersiz adamlar ve ne hikmetse saldıranlar da aşamaz gazaliyi. ihya bir vaaz kitabıdır, nasihat kitabıdır, imani ve ameli konularda nasıl daha iyi olunabileceği hakkında telmelden başlayarak nasihatlerde bulunur. yani yeni bir hüküm tesis etmez veya ehl-i sünnetin bir hükmünü iptal etmez. bu yüzden sahih hadislerin yanısıra bazı şüpheli hadisler de yer alır. bir konuda nasihatte bulunuyorsanız bırkanı zayıf hadisi herhangi bir alimin hatta müslüman olmasa da herhangi bir tanınmış bir zatın güzel, doğru sözlerine yer verebilirsiniz. çünkü hukuk yaratmıyorsunuz, hüküm vermiyorsunuz sadece verilmiş doğruların daha güzel hayata geçirilmesi için tavsiyede bulunuyorsunuz. sadece hukuk yaratırken veya bir ilim dalında yeni hükümler tesis ederken bir insandan çok sağlam delillere dayanmasını isteyebilirsiniz, nasihat ederken değil. gazaliyi eleştirenlere şunu sormak isterdim islam veya hristiyan veya yahudi düşüncelerinde binlerce nasihat eden doğru yoluda yaşamaya teşvik eden kitaplar vardır. acaba neden bunların hepsinde bir akaid kitabında olması gereken sağlam deliller aranmazken gazalinin ihyasında aranır? eğer böyle bir araştırma yapsak sanırım tüm nasihat kitaplarında delil getirmekten ziyade doğruyu destekleyen ama delil olmak için ilmen kendisine yeterlilik tanınmamış sözler görürsünüz. bu onların yanlış olduğunu göstermez çünkü onlar bir fıkıh kitabı değildir. hal böyleyken hangi akla hizmetle gazaliyi zan altında bırakacak böyle davranışları sergiliyorsunuz? en azından açıp gazali bu konuda ne söylemiş onu araştırmak zahmetine katlanın ya da susun!
gazali felsefeyle çok uğraşmış demek! gazali felsefeyi reddeder ve üç noktada filozofların dinden çıktıklarını söyler! üç noktanın haricinde 17 konuda islama uymayan fikirleri olduğunu söyler... bu adam felsefeyle çok uğraşmış ve dine bidat sokmuş! çok yazık beslendiğiniz kaynağı tanımıyan nesiller böyle garip iddiaların peşinden gidiyor işte. aklıma bir başka garip suçlama geldi bazıları da gazaliyi islam dünyasında felsefi düşünceyi öldürmekle suçlar! ne garip değil mi sebgerd... işte bir adamın ne dediğine bakmadan, eserlerini okumadan hüküm vermenin garip sonuçları... tekrar altını çiziyorum gazali islam dünyasından felsefenin sapık fikirlerini süpüren ve ehl-i sünnet düşüncesinin bu güne kadar zarar görmedin gelebilmesini sağlayan, sapık akımlara karşı kendini savunabilmesinin temellerini atan o muhteşem fikir deryasıdır... o olmasa bugün ehl-i sünnet düşüncesi çok daha zayıf kalacak ve belki sen sebgerd bugün daha farklı inanıyor olacaktın. eleştirdiğin adamı tanı...
'yine yani kısaca...gazaliden örnek vererek maksatın üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olan halinin pabuç bırakılacak bir hal olmadığıdır..(imanın ne olduğunu sana dah detaylı yazacağım-ilk fırsatta...ehlinden) ' evet gazaliye hayranım ben ve bu konuda çok uygun bir örnekti ama sen anlamadın çünkü okumamışsın gazaliyi ve okumadığın halde araştırmak yerine aklına estiği gibi eleştiriyorsun.. amaç üzüm yemekti bağcıyı dövmek değil ama karşındaki bahsettiği konuya dair gerekli bilgiyi edinmemiş, okuduklarını ise zerre kadarını hatırlamaycak kadar unutmuş biri olunca verdiğin kıyası doğal olarak anlamıyor ve sadece sen beni dövmek istiyorsun diye muhatabını suçluyor.. örneği anlayamadıysan sadece gazaliyi yeterince tanımadığın içindir bunda enim veya gazalinin bir kusuru yok sebgerd. kıyas konusunda çok dikkatliyimdir ve yanlış bir örnek olsa asla yazmazdım çünkü ben bu işi iftiharla söylüyorum ki hayranı olduğum o adamdan; gazaliden öğrendim. bana imanı anlatmana gerek yok sebgerd senin sorunu kavramadığın ortada: sorun imanın tanımını şartlarını okumak veya bilmek değil. emin ol senden çok daha fazla okumuş ve araştırmışımdır bu konuyu. anlayabilir misin bunu bilmiyorum ama zaten bu konuyu çok araştırdığım için kendimi bayraktaroğlunun tasnifinde bir yere koyamadım. imanı ve şartlarını islam akaidine göre bilmek ayrıdır, o inancın neresinde olduğun ayrı bir konudur. ne kadar biliyorsan bildiğin noktadasındır gibi bişey yok. bir hristiyan da bilebilir islam inancına göre imanı. ama bu demek değil ki o mümindir. konumuz iman ve şartları değil mevcut hallerrde insanın bulunabileceği milyonlarca nokta olduğu ve bu noktaların tümünün bayraktaroğlunun tasnifince karşılanamayacağıdır. muhtemelen sen konunun bu olduğunu da unutmuşsundur ama bayraktaroğlunun yazısına ve benim ilk cevabıma bakarsan hatırlarsın. ama sen yine büyük islam ilmihalini açıp hep yaptığın gibi burayı malumatla doldurarak ne kadar malumatdar olduğunu göstermek niyetindeysen o ayrı konu. daha önce de söyledim bu sayfada yazanların %80i %90ı mümin, kafir, münafık kavramlarını bilir ama sen ne hikmetse biyerleden getirip getirip bunları yazıyorsun. kimseye yeni bişey öğretmediğine göre neden bu? senin bu yaptığına eskiler malumatfuruşluk derler... malumat furuşluk yapacaksan devam et ama tartışıacaksan araştır ve sadece konuyla ilgili yaz... ve gazali hakkında yazacaksan önce git el munkizü minedd dalal i oku...
bir de şunu görüyorum devamlı daldan dala atlanıyor, mümkünse konuyu çok fazla dağıtmadan ve ilk konumuzu kaybetmeden yazalım ki bir konu bitmeden diğerine geçilmesin...
dün bir başka arkadaş bu konuya değindiği için gruplama konusunda susmayı tercih etmiştim.
gruplama çoğunlukla sağlıklı değildir bir arkadaş o gruplardan hiçbirine girmediğini söylemiş. bayraktaroğlunun tasnifini okuduğum zaman ben hangi gruptayım diye düşünmüştüm benim de bu dört gruptan birine dahil edilemeyeceğimi gördüm. tasnif bazı durumlarda işimizi kolaylaştırabilir ama tamamiyle gerçekle örtüşen bir tasnif ortaya koymak istediğimize neredeyse insanlar adedince çoğalacaktır gruplarımızın sayısı. insan kolay kolay ele avuca geçmeyen. sınırlandırılamayan bir varlık ve dörtlü bir tasnif belki doğru noktaları olmakla birlikte gerçeği kuşatmakta yetersiz kalır.
merdüm-ü dideme bilmem ne füsûn etti felek giryemi etti füzûn, eşkimi hûn etti felek şirler pençe-i kahrımdan olurken lerzan beni bir gözleri ahuya zebun etti felek.
yavuz aynı zaman da iyi bir şairdir. böylesin keskin bir zeka, çelik gibi bir irade, inançlı bir mü'min ve hassas bir yürek... yavuz olmak kolay değil ve tarihte bir tek yavuz bir benzeri dahi yok. abdulhamit'tin söylediği gibi: yavuz sonra kim gelse kanuni olurdu.
kadın onca aşkına rağmen erdemli ve iffetli kalmak adına aşkını yaşamıyor, tensel hazzını tatmıyor ama sonra tüm vazgeçtikleri adına 'bana neye malolduğunuzu biliyor musunuz? ' diye feryat ederek aile kurumuna lanet ediyor.
diğer taraftan erdemli olmasa bu defa da günahları için ağlayacaktı.
türkiyenin enerjisni bi dönem ne kadar yanlış yerlerde kullanıp heba ettiğinin canlı bir timsalidir. kimsenin iyi niyetini ve samimiyetini sorgulamıyorum ancak iyi niyetli olmak yapılan yanlışları doğru yapmaz. eline silah alıp terör estirmek sırf iyi niyetli diye kimseyi haklı yapmaz aksi takdirde samimiyetle kürtlerin asimile edildiğine inanıp dağa çıkan teröristi de, batı karşısında islam dünyasının kurtuluşunun intihar eylemlei yapmaktan geçtiğine samimiyetle inanan el-kaide militanlarını da (kimse samimiyetle inanmadığı bişey için hayatını ortaya koymaz) , 80 öncesi kargaşa ve darbe ortamı yaratmak için kahveleri tarayıp masum insanları öldürenleri de hoş görmemiz gerekirdi.
bu adamlar eline silah alıp dağa çıkan teröristlerdi. hiç bir mazaret bunu haklı gösteremez ve devlet bir teröristi astı diye suçlanamaz.
izlemeye değer bulmadığım, belirli bir misyon üstlendiğini düşündüğüm bir dizi.
geçen gün doğan grubu gazetelerinden birinde okuduğum bir haberi aktarayım burda. yunanistanın şu bayan dışişleri bakanının türkiyede olduğu günlerde yazılmıştı. istanbuda yapılan bir ankete göre türklerin yaklaşık %75 yunanlıları dost olarak görüyor atinada yapılan bir başka ankete göre de yunanlıların %60 türkiyenin avrupa birliği üyeliğine karşı. bu aptalca, fikirsizce, kompleksli yunan sevgisine ne buyrulur? bu aptalca, şuursuzca sevgide bu dizinin ve medyada buna benzer yayınların payı olduğunu görmüyor musunuz?
türklerin çok bayıldığı yunan komşular bizden 'NEFRET' ediyor, imkan bulsalar türk milletini bir kaşık suda boğarlar, öldürüler, tecavüz ederler, rezil ederler ve bundan müthiş bir intikam zevki duyarlar. tıpkı kıbrısta yaptıkları gibi, tıpkı 80 yıl önce anadoluda, 100yıl önce balkanlarda yaptıkları gibi. bir zahmet araştırın öğrenin neler olmuş o zamanlarda!
televizyon ve basının bu ülkede 100 yıldan beri bu ülkenin ahlakını, kültürünü, dinini bozmak gibi bir misyonu var. bu dizi de onlardan biri. bizim kültürümüzde gavura, müslüman olmayana kız verilmezki bu dinen de yasaktır. 70 milyon insanın dinine ters gelecek şekilde bir müslüman türk kızını bir gavur oğlanla evlendirmek ve bunu reklam etmek neye hizmettir? dine mi, milli kültüre mi? yoksa milleti örfünden, dininden uzaklaştırmaya mı? bir müslüman kadın müslüman olmayan bir erkekle evlendiği zaman o nikah Allah katında caiz değildir, ömür boyu zina etmiş olur.
efendim dizideki oyuncular mükemmelmiş, rollerini çok güzel yapıyorlarmış falan filan. bu ancak aklını yeterince kullanamayan, düşünme yeteneğinden mahrum kişilerin söyleyebileceği bir sözdür. ne yani efendim adam katil ama çok profesyonelce kesmiş adamı mı diyecez! adam tecavüzcü ama tecavüz ettiği kişiye müthiş zevk veriyor öyleyse aman ne cici adam salalım gitsin! adam uyuşturucu satıyor ama çocuklarla iletişimi mükemmel, mükemmel pazarlama teknikleriyle yapıyor işini denebilir mi? yapılan işin mahiyetine,arkasındaki fikre ve sonuçlarına bakılır o işe ona göre bir tavır takınılır.
cümle alem bilir ki zehir altın kasede en leziz yiyecek ve içeceklerle verilir. yoksa kim içer ki zehri?
evet yabancı damat ve benzeri yayınların bende uyandırdığı anlam ve dehşet budur.
dostoyevskinin ateislerinde öyle bir iman var ki şaşıp kalıyorum. bu adamlara baktıkça kendi imanımdan şüphe etmekten kurtulamıyorum. ve dostoyevskiye göre bir ateist çoğunlukla bir müminden daha sağlam bir imana sahiptir. bu elbette dostonun ateistleri için geçerli.
felsefeyi severdi, müzikten de anlardı.
şairdi, müzikte üç beş behresi vardı.
laf altında kalmazdı, yaman bir silahşördü;
başkası hesabına bazen aşık olurdu.
rahmetlinin cyrano de bergeractı adı.
kitapta en hoşlandığım mısralardan biriydi şu:
'kalbimi çalmışsınız sizinkine muhtacım.'
ve 'istemem eksik olsun' redifli bölüm...
siyasetin kirli koridorlarında ilerleyemeyecek kadar dürüst bir adam...
gazaliye ihya konusundaki eleştireleri okuduğun gibi onun bu eleştirilere verdiği cevabı da okumalıydın ki sanki ona yapılan eleştirileri doğruymuş gibi lanse etmeyesin burda. merak etmeyin gazali sizden bizden çok daha iyi bilir usul-ü fıkhı ve mantık ilmini. az öncede söyledim islam düşüncesinde gazaliyi aşan henüz çıkmadı ve bu yüzden gazaliye saldırır bir takım yetersiz adamlar ve ne hikmetse saldıranlar da aşamaz gazaliyi. ihya bir vaaz kitabıdır, nasihat kitabıdır, imani ve ameli konularda nasıl daha iyi olunabileceği hakkında telmelden başlayarak nasihatlerde bulunur. yani yeni bir hüküm tesis etmez veya ehl-i sünnetin bir hükmünü iptal etmez. bu yüzden sahih hadislerin yanısıra bazı şüpheli hadisler de yer alır. bir konuda nasihatte bulunuyorsanız bırkanı zayıf hadisi herhangi bir alimin hatta müslüman olmasa da herhangi bir tanınmış bir zatın güzel, doğru sözlerine yer verebilirsiniz. çünkü hukuk yaratmıyorsunuz, hüküm vermiyorsunuz sadece verilmiş doğruların daha güzel hayata geçirilmesi için tavsiyede bulunuyorsunuz. sadece hukuk yaratırken veya bir ilim dalında yeni hükümler tesis ederken bir insandan çok sağlam delillere dayanmasını isteyebilirsiniz, nasihat ederken değil. gazaliyi eleştirenlere şunu sormak isterdim islam veya hristiyan veya yahudi düşüncelerinde binlerce nasihat eden doğru yoluda yaşamaya teşvik eden kitaplar vardır. acaba neden bunların hepsinde bir akaid kitabında olması gereken sağlam deliller aranmazken gazalinin ihyasında aranır? eğer böyle bir araştırma yapsak sanırım tüm nasihat kitaplarında delil getirmekten ziyade doğruyu destekleyen ama delil olmak için ilmen kendisine yeterlilik tanınmamış sözler görürsünüz. bu onların yanlış olduğunu göstermez çünkü onlar bir fıkıh kitabı değildir. hal böyleyken hangi akla hizmetle gazaliyi zan altında bırakacak böyle davranışları sergiliyorsunuz? en azından açıp gazali bu konuda ne söylemiş onu araştırmak zahmetine katlanın ya da susun!
gazali felsefeyle çok uğraşmış demek! gazali felsefeyi reddeder ve üç noktada filozofların dinden çıktıklarını söyler! üç noktanın haricinde 17 konuda islama uymayan fikirleri olduğunu söyler... bu adam felsefeyle çok uğraşmış ve dine bidat sokmuş! çok yazık beslendiğiniz kaynağı tanımıyan nesiller böyle garip iddiaların peşinden gidiyor işte. aklıma bir başka garip suçlama geldi bazıları da gazaliyi islam dünyasında felsefi düşünceyi öldürmekle suçlar! ne garip değil mi sebgerd... işte bir adamın ne dediğine bakmadan, eserlerini okumadan hüküm vermenin garip sonuçları... tekrar altını çiziyorum gazali islam dünyasından felsefenin sapık fikirlerini süpüren ve ehl-i sünnet düşüncesinin bu güne kadar zarar görmedin gelebilmesini sağlayan, sapık akımlara karşı kendini savunabilmesinin temellerini atan o muhteşem fikir deryasıdır... o olmasa bugün ehl-i sünnet düşüncesi çok daha zayıf kalacak ve belki sen sebgerd bugün daha farklı inanıyor olacaktın. eleştirdiğin adamı tanı...
'yine yani kısaca...gazaliden örnek vererek maksatın üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olan halinin pabuç bırakılacak bir hal olmadığıdır..(imanın ne olduğunu sana dah detaylı yazacağım-ilk fırsatta...ehlinden) '
evet gazaliye hayranım ben ve bu konuda çok uygun bir örnekti ama sen anlamadın çünkü okumamışsın gazaliyi ve okumadığın halde araştırmak yerine aklına estiği gibi eleştiriyorsun.. amaç üzüm yemekti bağcıyı dövmek değil ama karşındaki bahsettiği konuya dair gerekli bilgiyi edinmemiş, okuduklarını ise zerre kadarını hatırlamaycak kadar unutmuş biri olunca verdiğin kıyası doğal olarak anlamıyor ve sadece sen beni dövmek istiyorsun diye muhatabını suçluyor.. örneği anlayamadıysan sadece gazaliyi yeterince tanımadığın içindir bunda enim veya gazalinin bir kusuru yok sebgerd. kıyas konusunda çok dikkatliyimdir ve yanlış bir örnek olsa asla yazmazdım çünkü ben bu işi iftiharla söylüyorum ki hayranı olduğum o adamdan; gazaliden öğrendim. bana imanı anlatmana gerek yok sebgerd senin sorunu kavramadığın ortada: sorun imanın tanımını şartlarını okumak veya bilmek değil. emin ol senden çok daha fazla okumuş ve araştırmışımdır bu konuyu. anlayabilir misin bunu bilmiyorum ama zaten bu konuyu çok araştırdığım için kendimi bayraktaroğlunun tasnifinde bir yere koyamadım. imanı ve şartlarını islam akaidine göre bilmek ayrıdır, o inancın neresinde olduğun ayrı bir konudur. ne kadar biliyorsan bildiğin noktadasındır gibi bişey yok. bir hristiyan da bilebilir islam inancına göre imanı. ama bu demek değil ki o mümindir. konumuz iman ve şartları değil mevcut hallerrde insanın bulunabileceği milyonlarca nokta olduğu ve bu noktaların tümünün bayraktaroğlunun tasnifince karşılanamayacağıdır. muhtemelen sen konunun bu olduğunu da unutmuşsundur ama bayraktaroğlunun yazısına ve benim ilk cevabıma bakarsan hatırlarsın. ama sen yine büyük islam ilmihalini açıp hep yaptığın gibi burayı malumatla doldurarak ne kadar malumatdar olduğunu göstermek niyetindeysen o ayrı konu. daha önce de söyledim bu sayfada yazanların %80i %90ı mümin, kafir, münafık kavramlarını bilir ama sen ne hikmetse biyerleden getirip getirip bunları yazıyorsun. kimseye yeni bişey öğretmediğine göre neden bu? senin bu yaptığına eskiler malumatfuruşluk derler... malumat furuşluk yapacaksan devam et ama tartışıacaksan araştır ve sadece konuyla ilgili yaz... ve gazali hakkında yazacaksan önce git el munkizü minedd dalal i oku...
bir de şunu görüyorum devamlı daldan dala atlanıyor, mümkünse konuyu çok fazla dağıtmadan ve ilk konumuzu kaybetmeden yazalım ki bir konu bitmeden diğerine geçilmesin...
dün bir başka arkadaş bu konuya değindiği için gruplama konusunda susmayı tercih etmiştim.
gruplama çoğunlukla sağlıklı değildir bir arkadaş o gruplardan hiçbirine girmediğini söylemiş. bayraktaroğlunun tasnifini okuduğum zaman ben hangi gruptayım diye düşünmüştüm benim de bu dört gruptan birine dahil edilemeyeceğimi gördüm. tasnif bazı durumlarda işimizi kolaylaştırabilir ama tamamiyle gerçekle örtüşen bir tasnif ortaya koymak istediğimize neredeyse insanlar adedince çoğalacaktır gruplarımızın sayısı. insan kolay kolay ele avuca geçmeyen. sınırlandırılamayan bir varlık ve dörtlü bir tasnif belki doğru noktaları olmakla birlikte gerçeği kuşatmakta yetersiz kalır.
hem neden gruplamaya ihtiyacımız olsun?
merdüm-ü dideme bilmem ne füsûn etti felek
giryemi etti füzûn, eşkimi hûn etti felek
şirler pençe-i kahrımdan olurken lerzan
beni bir gözleri ahuya zebun etti felek.
yavuz aynı zaman da iyi bir şairdir. böylesin keskin bir zeka, çelik gibi bir irade, inançlı bir mü'min ve hassas bir yürek... yavuz olmak kolay değil ve tarihte bir tek yavuz bir benzeri dahi yok. abdulhamit'tin söylediği gibi: yavuz sonra kim gelse kanuni olurdu.
duyguların ve erdemin savaşı,
erdemin bedeli...
kadın onca aşkına rağmen erdemli ve iffetli kalmak adına aşkını yaşamıyor, tensel hazzını tatmıyor ama sonra tüm vazgeçtikleri adına 'bana neye malolduğunuzu biliyor musunuz? ' diye feryat ederek aile kurumuna lanet ediyor.
diğer taraftan erdemli olmasa bu defa da günahları için ağlayacaktı.
yaman bir ikilem...