Kültür Sanat Edebiyat Şiir

İrapta Mahalli Yok
İrapta Mahalli Yok

ALLAH BENİ KENDİMDEN KORUSUN

  • dehrî17.08.2014 - 16:14

    DEHRİYYE


    'Zaman ve maddenin ebedîliği görüşünü benimseyen kimselere verilen bir isimdir. Bu ekolün mensupları Allah’ı ve ahiret gününü inkâr etmektedirler. Onlara göre kâinat kadîmdir. Tabiat kanunlarına veya feleklerin devrine tabidir. Âlem ezelîdir, yaratıcısı da yoktur. İbni Ravendî’nin öncülüğünü yaptığı Dehriyye mezhebi herşeyin dünya hayatına göre planlandığını savunarak ahiret âlemi ve tekrar dirilmeyi inkâr etmişlerdir. İslâm’dan önce de bir inkârcılık akımı olarak var olan bu düşünce Kur’ân’da şöyle açıklanmaktadır. “Dediler ki: ‘Ne varsa dünya hayatımızdır. Başka bir şey yoktur. Ölürüz, yaşarız. Bizi zamandan başkası helâk etmiyor.’ Fakat onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zannediyorlar. Onlara açık açık âyetlerimiz okunduğu zaman ‘Doğru iseniz, babalarınızı getirin’ demelerinden başka bir delilleri olmamıştır. De ki: ‘Allah sizi yaratır, sonra sizi öldürür, sonra da sizi toplayıp kıyamet gününe getirecektir. Bunda asla şüphe yoktur. Ama insanların çoğu bilmezler.” (Casiye, 45/24) Görüldüğü gibi bu inancı savunanlar, ölümü “dehr” denen sürekli zamana veya tabiata bağlayarak onun dışında ve üstündeki hakiki müessir olan Allah’ı tanımadıklarını ifâde ederler. Bunlara göre ölümü, gece ve gündüzü, zaman hazırlar. Ruhları alan bir ölüm meleği de yoktur. Bütün olaylar zamana endekslidir. Dehrîler bu inancı beslerken zandan başka hiçbir delilleri yoktur. '

  • Burhan17.08.2014 - 16:08

    BURHAN-I TEMÂNU


    'Temânu’ sözlükte “bir şeyi birinden men etmek ya da onun yapmaması için mücadele etmek” demektir. Kelam ilminde, Yüce Allâh’ın birliğini ispat vasıtalarından biri olan burhan-ı temânu’, kâinatta birden fazla yaratıcı olması halinde nizamın bozulacağı esasına dayanan bir delildir. Bu delilin Kur’ân’daki dayanağı şu âyettir: “Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka tanrılar bulunsaydı, yer ve gök, (bunların nizamı) kesinlikle bozulup gitmişti. Demek ki Arş’ın Rabbi olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir.” (Enbiyâ, 21/22) Bu âyet, Allah’ın birliğini ispatlayan en güçlü delillerden biridir. Bu delilde esas alınan şey âlemin nizamıdır. Eğer birden fazla ilâh olsaydı, bunlar ya birbiriyle anlaşır veya anlaşamazlardı. Birbiri ile anlaştıkları, beraberce aynı şeyi yaptıkları, yarattıkları aleme beraberce nizam verdikleri takdirde, ya biri diğerine muhtaç olurdu ki, muhtaç olan ilâh olamaz; veya yardıma muhtaç olmazdı; bu durumda da diğerinin varlığı gereksiz olurdu. Şu halde Allah birdir. Şâyet bu ilahlar birbirleriyle anlaşamazlar, birinin yaptığına, yarattığına diğeri karşı çıkarsa, o zaman da âlemde nizamdan eser kalmaz; yer, gök ve diğer cisimler arasındaki ahenk bozulup giderdi. O halde tüm evreni idare eden ve düzenleyen bir hâkim kuvvet olmalı ki, mükemmel olan bu nizam devam etsin. Kâinattaki bu ilâhî sanat ve varlıklar arasındaki denge devam etmektedir. '

  • Burhan17.08.2014 - 16:07

    BURHAN-I LİMMİ


    'Müessirden esere ya da kanunlardan hadiselere götüren delildir. (Tümden gelim) Ateşin dumana delil olması gibi. Zira ateş olunca dumanın çıkması beklenir. '

  • Burhan17.08.2014 - 16:05

    BURHAN-I İNNİ

    'Eserden müessire ya da hadiselerden kanuna doğru götüren delildir. (Tüme varım) Mümkün olan bu âlemin Yaratıcısına; dumanın ise ateşe delil olması gibi.''

  • akıl13.08.2014 - 22:37

    'Kelâmcılara göre akıl, genel olarak iki kısma ayrılır:

    1- Garîzi akıl: Her insanda doğuştan var olan ve insanın diğer canlılardan ayrılmasını sağlayan asıl akıldır. Bu, aynı zamanda deney ve düşünme yoluyle elde edilen bilgilerin de esasını teşkil eder.

    2- Müktesep akıl: Garizî aklın kullanılmasıyla kazanılan akıldır. Sezgi, deney, düşünme ve öğrenim yoluyla oluşan bu tür akla mesmu’, müstefâd ve tecrübî akıl adı da verilir. '