Bardağımdaki çayım, kırıp içine attığım şeker, izlediğim dizi, başladığım atkı, içimdeki umut, yaşadığım hayat.. bitirilmemiş, sonu getirilmemiş onca şeyle dolu olan bu can, ne zaman ‘artık herşey tamam’ deyip de rahat bir nefes alacak...? Yoksa bu hayat; ‘daha yapacak çok şey var’ diyerek hep bir eksiklikle mi devam edecek?
İnsanların kitap okurken neye dayanarak kitabı tavsiye ettiklerine anlam veremiyorum. Israrla elime tutuşturulan iki kitaptan öncelikle okunmasını istenilen kitap basit bir watpad kitabı çıktı. Başladığım şeyi bitirmek adına bitirdim sadece.. ne üslup ne kurgu.. bölüm geçişleri o kadar acemice ki bir kere daha neye dayanarak tavsiye edildiğini düşünmeden edemedim. Sonraki kitap yazarın tarzının aynı olması dışında en azından okurken neden elime aldım dedirtmeyecek kadar iyi bir üslupla yazılmış.. Watpad hikayesinin kitap olarak elimde(hem de kaliteli bir basım) görünce maddiyat yüzünden basılamayan ve asıl yazarların kim bilir ne zaman keşfedilip de hak ettikleri değeri görecekleri düşüncesini getiriyor aklıma.. sırf basılmadığı için bizim okumaktan mahrum kaldığımız keşfedilmemiş birer edebiyat cevheri.. insanın içini acıtıyor...
Haydi Abbas, vakit tamam; Akşam diyordun işte oldu akşam. Kur bakalım çilingir soframızı; Dinsin artık bu kalb ağrısı. Şu ağacın gölgesinde olsun; Tam kenarında havuzun. Aya haber sal çıksın bu gece; Görünsün şöyle gönlümce. Bas kırbacı sihirli seccadeye, Göster hükmettiğini mesafeye Ve zamana. Katıp tozu dumana, Var git, Böyle ferman etti Cahit, Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan; Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
Bazı insanların varlığı bile yeter, insanın başını ağrıtmaya..
Düşünebilen insanların bulacağı şeydir. Azıcık yoğunlaşma gerektirir.
Nedire daha önce bu açıklanma eklenmiş, bir dinlediğini bir daha dinleme diyor antoloji...
Gelme üstüme üstüme..
Şans getirirmiş!
Şansa inanmayan bir insana mı?
Bardağımdaki çayım, kırıp içine attığım şeker, izlediğim dizi, başladığım atkı, içimdeki umut, yaşadığım hayat.. bitirilmemiş, sonu getirilmemiş onca şeyle dolu olan bu can, ne zaman ‘artık herşey tamam’ deyip de rahat bir nefes alacak...?
Yoksa bu hayat; ‘daha yapacak çok şey var’ diyerek hep bir eksiklikle mi devam edecek?
İnsanların kitap okurken neye dayanarak kitabı tavsiye ettiklerine anlam veremiyorum. Israrla elime tutuşturulan iki kitaptan öncelikle okunmasını istenilen kitap basit bir watpad kitabı çıktı. Başladığım şeyi bitirmek adına bitirdim sadece.. ne üslup ne kurgu.. bölüm geçişleri o kadar acemice ki bir kere daha neye dayanarak tavsiye edildiğini düşünmeden edemedim.
Sonraki kitap yazarın tarzının aynı olması dışında en azından okurken neden elime aldım dedirtmeyecek kadar iyi bir üslupla yazılmış..
Watpad hikayesinin kitap olarak elimde(hem de kaliteli bir basım) görünce maddiyat yüzünden basılamayan ve asıl yazarların kim bilir ne zaman keşfedilip de hak ettikleri değeri görecekleri düşüncesini getiriyor aklıma.. sırf basılmadığı için bizim okumaktan mahrum kaldığımız keşfedilmemiş birer edebiyat cevheri.. insanın içini acıtıyor...
Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalb ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
Hastalık kokuyor her taraf
Üçe kadar sayıyorum gelmezsen beni yok bil.