Mucadeleci kisiliginin ve anti-empeyalist tavrinin yaninda çok igrenç duran militarizm tutkusu.... şöyleki bazi gösterilerde yoldan geçmekte olan bir rütbeliyi omuzlarına alıp 'ordu gençlik elele, kahrolsun irtica' diye bağırabilecek denli bir statukocu olduğu rivayet edilir.
taklit eden, tabi olan ve uyan anlamlarını taşıyan arapca bir sözcüktür. 'fe'ale= ف ع ل ' kalıbında bir ism-i faildir. Fıkıh terminolojisinde ise müctehidlerin nasslardan çıkardığı hükümlere tabi olan sıradan insanlara 'mukallid' denir.
mehdi'yi bekleyen çocuklar -asaf hüseyn'e- her şey bir rüzgâra bakıyor ağabey bakma esrar çekip mayıştıklarına bir gün var ya bu mağribli çocuklar bir gün yakacaklar paris'i
wish you were here işte böyle sevgili humeyni seni pink floyd'un bir şarkısıyla anmak da varmış how I wish you were here bu beş yıldızlı otelde rulet masasının dibinde islam düşüncesini tartışırken üstadlarımız pat diye peydah olmalıydın sen yerde eski bir seccadenin üstünde oturup öylece susmalıydın bir de mehdi haşimi olmalıydı yanında bre gafiller diye gürlemeliydi kurşun geçirmez camlardan halkın sesi geçer mi? ah hurma dalları... yoksul mescidim...
BENİM GELDİĞİM YERDEN YÜK TRENLERİ GEÇMESEYDİ... bayım borsada oynayabilirdim okulu bırakmayabilirdim bayım o kadını bırakmayabilirdim doğduğumda serseri yazmıyordu alnımda ben de kalabilirdim devleti sevebilirdim bayım geldiğim yerden yük trenleri geçmeseydi
allahuekber diyen adam etrafına bakıp allahuekber dedi ve bu aşamada aslında bütün aşamalarda ekleyecek bir şeyi yoktu
Derviş devrimcilerin kuru ekmeği yolumuzu aydınlatıyor Görkemli Afro-Amerikan Devrimi'nin lideri Malcolm X: Nation of İslam'dan aldığı kıytırık maaşa talim etti. Oturduğu ev ve sürdüğü araba teşkilata aitti. Giderken geride dünya malı nâmına bir şey bırakmadı. Görkemli İran Devrimi'nin lideri Ayetullah Humeyni: Kum şehrinde yoksul bir kulübede yaşadı. Az yeyip az içti. Tahta, koltuğa, sandalyeye, iskemleye rağbet etmedi; yerde oturdu. Görkemli Boşnak Devrimi'nin lideri Aliya İzzetbegoviç: 'Şerefine' verilen bir yemekte sofradaki envai çeşit yiyeceklere ürpererek baktı. 'Yazık' dedi- 'bunlar Saraybosna'nın yarısını doyurmaya yeterdi.' Malcolm, Humeyni, Aliya: Debdebeden kaçtıkça büyüyen adamlar... (Allah, sadece âşık olan ve aşkının gereğini yapmakla yetinen yoksul Ferhad'a dağları deldirtmişti. Bu, Sultanahmet Camii'nin göğe uzandığı halde ulvî bir his vermekte zorlanmasına karşın, toprağa yakın olarak inşa edilen Bursa Ulu Camii'nin insanı uçurması gibi bir şeydi. Ve Malcolm ve Humeyni ve Aliya, toprağa yakın durdukça yükseldiler.) Derviş devrimcilerin kuru ekmeği yolumuzu aydınlatıyor. Onları çok sevdik. Ve onları överken içimiz hep rahat oldu. Sırtımızda sefâ sürenler utansın. ./. Dinle siyasetçi kardeş! Spike Lee'nin bir filminde yaşlı bir ayyaş önüne gelene 'Hey doktor! Doğru olanı yap' diyordu. Bu çok doğru bir laftır doktor, doğru olanı yapmak lazım. Danışmanların 'Bir huzurevi ziyareti imajınız açısından hiç fena olmaz' dediği için değil, bir huzurevi ziyareti Hakikat itibarı ile 'hiç fena olmadığı için' ziyaret etmelisin huzurevini. Bu arada imajının açısından dem vuran danışmanların olmamalı tabii. Her şey sahici olmalı, Peygamber gibi. O zaman gelir gelecek olan. Mânen ve madden. Yani hem buhur kokusu dolanır kafamızda, hem işçilerin alınteri kıymete biner, hem de Kosova'ya İslam bayrağını dikeriz. Hatta Belgrad'a. Hatta Londra'ya. Yerimizde saymamız da muhtemel tabii. Ve yerimiz yer oldu mu hiç sorun değil bu- Ebu Zerr'in Ebu Zerr olduğunu kim inkâr edebilir? ./. Bir dostun başarısıyla iftihar edememek ne kötü Ebu Zerr'den izler taşıyan mazbut bir Müslüman'dı. Evita'nın tabiriyle 'gömleksiz', halkımızın tabiriyle 'baldırıçıplak'tı. Cebindeki para üç-beş kuruşu geçmezdi hiç. Onu da ecmain'in karnını doyurmaya harcardı. Bu minval üzre geçen haysiyet dolu günlerden sonra bir gün milletvekilliğine soyundu. Fakat partisi ona vize vermedi. O buna çok içerledi. İntikam yemini etti. 'Bir gün' dedi, 'milletvekilleri benim kapımda el-pençe divan duracaklar.' Hemen bir şirket kurdu. Şirketi hemen holdinge dönüştü. Seçimlerin üstünden bir yıl bile geçmeden milyarlara para demez oldu. Zamanla trilyonlara da para demez oldu. Ama yoksul arkadaşlarının telefonlarına çıkmayı terkettiği için bu trilyonlar beş para etmedi. Ne gam! Gazetelerde holdinginin tam sayfa ilanları çıkıyor işte; yeni fabrikasının açılış törenine katılan saygıdeğer belediye başkanlarına, saygıdeğer parti liderlerine ve saygıdeğer milletvekillerine şükranlarını sunuyor. Evet, başardı. Milletvekillerini ayağına getirdi sonunda. Ağzı kulaklarına varıyor. Yalakalarına gururla bakıyor. Sonra ufka çeviriyor gözlerini. O da ne? Ufukta hiçbir şey göremiyor. Ürpererek farkediyor ki: ömrü bu yalakalarla geçecek. ./.
Hikmet evi anlamında Arapça bir tamlamadır. Osmanlı'nın son döneminde bu isimde bir müessese kurulmuş, ilmi ve düşünsel sahda önemli işler yapmıştır. Günümüzde de Dâru'l-Hikme Derneği adında istanbul Fatih'de faaliyet güsteren bir kurum vardır.
$u aralar tekrar gündemde olan bedelli askerliğin uygulamaya konulması için askerlik $ubelerine dilekçe ile ba$vurmak gerekiyor. bu ba$vurularla çe$itli istatistikler yapılacak ve daha sonra para, ya$ limiti gibi hesaplamalar yapıldıktan sonra $ayet ba$vuru sayısı da beklendiği gibi çıkarsa bedelli askerlik hizmeti uygulamaya konacak..
ancak bu ba$vurulardan çoğu insanın haberi yok. bu yüzden http://www.bedelliaskerlik.org forumundaki arkada$lar bir $ema hazırlamı$.
ek olarak, $emaya uyup uygun bir dilekce vermenin bir sakincasi yok zira bir onceki bedelli uygulamasinda da benzer bir yol izlenmi$ti. 99 senesinde bedelli bekleyenlerin sayisi ve dogum tarihleri gibi istatistiklerin tutulmasi icin dilekce ile ba$vurular alinmi$, yanilmiyorsam 80.000 rakami bedelli hizmetinin uygulamaya konulmasina yetmi$ti. evet o sene bedelli cikmasinin sebebi olarak deprem gosterilmi$ti ancak bu sene sebebi ne olursa olsun ayni yolun izleniyor olmasi bir umuttur en azindan..
Mucadeleci kisiliginin ve anti-empeyalist tavrinin yaninda çok igrenç duran militarizm tutkusu.... şöyleki bazi gösterilerde yoldan geçmekte olan bir rütbeliyi omuzlarına alıp 'ordu gençlik elele, kahrolsun irtica' diye bağırabilecek denli bir statukocu olduğu rivayet edilir.
Sufi terminolojide 'sahv ' denir buna... Karşıtı 'sekr' (sarhoşluk) . Sahv, yani farkındalık ve kendindelik demektir.
taklit eden, tabi olan ve uyan anlamlarını taşıyan arapca bir sözcüktür. 'fe'ale= ف ع ل ' kalıbında bir ism-i faildir.
Fıkıh terminolojisinde ise müctehidlerin nasslardan çıkardığı hükümlere tabi olan sıradan insanlara 'mukallid' denir.
SIIRLER
mehdi'yi bekleyen çocuklar
-asaf hüseyn'e-
her şey bir rüzgâra bakıyor ağabey
bakma esrar çekip mayıştıklarına
bir gün var ya bu mağribli çocuklar
bir gün yakacaklar paris'i
wish you were here
işte böyle sevgili humeyni
seni pink floyd'un bir şarkısıyla anmak da varmış
how I wish you were here
bu beş yıldızlı otelde
rulet masasının dibinde
islam düşüncesini tartışırken üstadlarımız
pat diye peydah olmalıydın sen
yerde eski bir seccadenin üstünde
oturup öylece susmalıydın
bir de mehdi haşimi olmalıydı yanında
bre gafiller diye gürlemeliydi
kurşun geçirmez camlardan halkın sesi geçer mi?
ah hurma dalları...
yoksul mescidim...
BENİM GELDİĞİM YERDEN
YÜK TRENLERİ GEÇMESEYDİ...
bayım borsada oynayabilirdim
okulu bırakmayabilirdim bayım
o kadını bırakmayabilirdim
doğduğumda serseri yazmıyordu alnımda
ben de kalabilirdim
devleti sevebilirdim bayım
geldiğim yerden yük trenleri geçmeseydi
allahuekber diyen adam
etrafına bakıp allahuekber dedi
ve bu aşamada
aslında bütün aşamalarda
ekleyecek bir şeyi yoktu
HAKAN ALBAYRAK
Hakan Albayrak'tan tadımlık bir kaç yazı:
Derviş devrimcilerin kuru ekmeği yolumuzu aydınlatıyor
Görkemli Afro-Amerikan Devrimi'nin lideri Malcolm X: Nation of İslam'dan aldığı kıytırık maaşa talim etti. Oturduğu ev ve sürdüğü araba teşkilata aitti. Giderken geride dünya malı nâmına bir şey bırakmadı.
Görkemli İran Devrimi'nin lideri Ayetullah Humeyni: Kum şehrinde yoksul bir kulübede yaşadı. Az yeyip az içti. Tahta, koltuğa, sandalyeye, iskemleye rağbet etmedi; yerde oturdu.
Görkemli Boşnak Devrimi'nin lideri Aliya İzzetbegoviç: 'Şerefine' verilen bir yemekte sofradaki envai çeşit yiyeceklere ürpererek baktı. 'Yazık' dedi- 'bunlar Saraybosna'nın yarısını doyurmaya yeterdi.'
Malcolm, Humeyni, Aliya: Debdebeden kaçtıkça büyüyen adamlar...
(Allah, sadece âşık olan ve aşkının gereğini yapmakla yetinen yoksul Ferhad'a dağları deldirtmişti. Bu, Sultanahmet Camii'nin göğe uzandığı halde ulvî bir his vermekte zorlanmasına karşın, toprağa yakın olarak inşa edilen Bursa Ulu Camii'nin insanı uçurması gibi bir şeydi. Ve Malcolm ve Humeyni ve Aliya, toprağa yakın durdukça yükseldiler.)
Derviş devrimcilerin kuru ekmeği yolumuzu aydınlatıyor. Onları çok sevdik. Ve onları överken içimiz hep rahat oldu.
Sırtımızda sefâ sürenler utansın.
./.
Dinle siyasetçi kardeş!
Spike Lee'nin bir filminde yaşlı bir ayyaş önüne gelene 'Hey doktor! Doğru olanı yap' diyordu. Bu çok doğru bir laftır doktor, doğru olanı yapmak lazım. Danışmanların 'Bir huzurevi ziyareti imajınız açısından hiç fena olmaz' dediği için değil, bir huzurevi ziyareti Hakikat itibarı ile 'hiç fena olmadığı için' ziyaret etmelisin huzurevini. Bu arada imajının açısından dem vuran danışmanların olmamalı tabii. Her şey sahici olmalı, Peygamber gibi. O zaman gelir gelecek olan. Mânen ve madden. Yani hem buhur kokusu dolanır kafamızda, hem işçilerin alınteri kıymete biner, hem de Kosova'ya İslam bayrağını dikeriz. Hatta Belgrad'a. Hatta Londra'ya. Yerimizde saymamız da muhtemel tabii. Ve yerimiz yer oldu mu hiç sorun değil bu- Ebu Zerr'in Ebu Zerr olduğunu kim inkâr edebilir?
./.
Bir dostun başarısıyla iftihar edememek ne kötü
Ebu Zerr'den izler taşıyan mazbut bir Müslüman'dı. Evita'nın tabiriyle 'gömleksiz', halkımızın tabiriyle 'baldırıçıplak'tı. Cebindeki para üç-beş kuruşu geçmezdi hiç. Onu da ecmain'in karnını doyurmaya harcardı. Bu minval üzre geçen haysiyet dolu günlerden sonra bir gün milletvekilliğine soyundu. Fakat partisi ona vize vermedi. O buna çok içerledi. İntikam yemini etti. 'Bir gün' dedi, 'milletvekilleri benim kapımda el-pençe divan duracaklar.'
Hemen bir şirket kurdu. Şirketi hemen holdinge dönüştü. Seçimlerin üstünden bir yıl bile geçmeden milyarlara para demez oldu. Zamanla trilyonlara da para demez oldu. Ama yoksul arkadaşlarının telefonlarına çıkmayı terkettiği için bu trilyonlar beş para etmedi. Ne gam! Gazetelerde holdinginin tam sayfa ilanları çıkıyor işte; yeni fabrikasının açılış törenine katılan saygıdeğer belediye başkanlarına, saygıdeğer parti liderlerine ve saygıdeğer milletvekillerine şükranlarını sunuyor.
Evet, başardı. Milletvekillerini ayağına getirdi sonunda. Ağzı kulaklarına varıyor. Yalakalarına gururla bakıyor. Sonra ufka çeviriyor gözlerini. O da ne? Ufukta hiçbir şey göremiyor. Ürpererek farkediyor ki: ömrü bu yalakalarla geçecek.
./.
Hikmet evi anlamında Arapça bir tamlamadır. Osmanlı'nın son döneminde bu isimde bir müessese kurulmuş, ilmi ve düşünsel sahda önemli işler yapmıştır.
Günümüzde de Dâru'l-Hikme Derneği adında istanbul Fatih'de faaliyet güsteren bir kurum vardır.
$u aralar tekrar gündemde olan bedelli askerliğin uygulamaya konulması için askerlik $ubelerine dilekçe ile ba$vurmak gerekiyor. bu ba$vurularla çe$itli istatistikler yapılacak ve daha sonra para, ya$ limiti gibi hesaplamalar yapıldıktan sonra $ayet ba$vuru sayısı da beklendiği gibi çıkarsa bedelli askerlik hizmeti uygulamaya konacak..
ancak bu ba$vurulardan çoğu insanın haberi yok. bu yüzden http://www.bedelliaskerlik.org forumundaki arkada$lar bir $ema hazırlamı$.
bedelli askerliğin çıkmasını ümit edenlerin $emaya bakmalarında ardından ba$vurularını yapmalarında fayda var..
http://www.bedelliaskerlik.org/sema.htm
ek olarak, $emaya uyup uygun bir dilekce vermenin bir sakincasi yok zira bir onceki bedelli uygulamasinda da benzer bir yol izlenmi$ti. 99 senesinde bedelli bekleyenlerin sayisi ve dogum tarihleri gibi istatistiklerin tutulmasi icin dilekce ile ba$vurular alinmi$, yanilmiyorsam 80.000 rakami bedelli hizmetinin uygulamaya konulmasina yetmi$ti. evet o sene bedelli cikmasinin sebebi olarak deprem gosterilmi$ti ancak bu sene sebebi ne olursa olsun ayni yolun izleniyor olmasi bir umuttur en azindan..