Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Cay Keyfi
Cay Keyfi

SEN DE KİMSİN :)

  • kıbrıs sorunu21.04.2004 - 12:13

    Kıbrıs’ ın Tarihi

    Eski adı Alasya olan Kıbrıs’ a Mısır firavunları, Asurlular, Persler hakim olmuş yunanlılar ticari üsler kurmuşlardır. M.Ö. 4. yy ‘da Persler den Makedonyalı İskender ‘e sonra da Roma hakimiyetine geçen Kıbrıs 395 yılında Doğu Roma (Bzans) ’ nın payına düşmüştür. Yedinci asırda İslam Emevi Halifesi Muaviye, Adayı ele geçirmiş olmasına rağmen Bzanslılar geri almayı başarmıştır.

    III.Haçlı Seferinde İngiliz Kralı Aslan Yürekli Richard Bzans Valisini Ada’dan kovarak Fransız Lusignan hanedanını yönetime getirdi.(1191)

    Böylece Katolik yönetim kurulmuş oldu. Bu dönemde Kıbrıs Mısır Türk Memluklu Sultanlığına bağlandı.(1250-1517) 15.yy’ da Venedikliler Adayı işgal ederek sömürgeleştirdiler.

    Yavuz Sultan Selim ‘in 1517’de Mısır ‘ı alarak Doğu Akdeniz ‘i ele geçirmesiyle Kıbrıs; İstanbul-Mısır yolunun güvenliğini tehlikeye düşüren bir konuma geldi. Venedikliler Osmanlılara vergi ödeyeceklerini bildirmelerine rağmen Kıbrısta üslenen korsanlar Türk gemilerine saldırmaktaydılar. Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa ‘ nın karşı çıkmasına rağmen, Padişah II.Selim, Şeyülislam Ebusuud Efendi, Piyale Paşa ve Lala Mustafa Paşa Ada ‘nın fethine karar verdiler. 1571 de Lala Mustafa Paşa komutasındaki donanma Kıbrıs’ı ele geçirdi. Anadolu’dan binlerce Türkmen Kıbrıs’a yerleştirildi. Venediklilerin Ortadoks Rum halka yaptıkları kötü muameleye ve mezhep baskısına son verildi. Kıbrıs Osmanlı devletinin bir İli (Sancak) durumuna getirildi.

    Osmanlı devleti ile Rusya arasında savaş çıkması üzerine 1878 ‘de İngiltere Osmanlılardan yana tavır koyacağını ileri sürerek. Hukuken Osmanlılara kalmak kaydıyla Ada ‘nın kendisine verilmesini istedi. Anlaşmaya göre Kıbrıs Osmanlı devletinin hukuki bir parçası olacak, İstanbul’ a vergisini ödeyecek fakat İngiltere tarafından yönetilecekti. Bunun sonunda İngiltere Berlin antlaşması’ nda Türkiye yi destekleyecekti. Ruslar işgal ettikleri Kars ve Artvin’i Türkiye ye geri verdikleri zaman Kıbrıs’ın yönetimi yeniden Osmanlılara bırakılacaktı. Ancak 1914 yılında Osmanlı Devleti İngiltere’ye karşı Almanya ile birlikte savaşa girince İngiltere Osmanlılarla yaptığı antlaşmayı tanımadığını ileri sürerek Kıbrıs ‘ı sömürgeleri arasına kattı.İngilizler Kıbrıs’taki Türk vakıf arazisine ve gayri menkullerine el koyarak Türkleri yoksullaştırma ve Ada dan göç etmeye zorladı. Bunun sonucu Türklerin mülkiyetindeki topraklar azalmış oldu. 1878 sonrası on binlerce Türk, Kıbrıs tan ayrılarak Türkiye ve İngiltere’ye göç edince Ada daki Türkler azınlığa düşmüş oldular. Kurtuluş Savaşı sonrası yapılan Lozan antlaşmasında Kıbrıs konusu gündeme getirilmemiştir.

  • akçaabat21.04.2004 - 11:36

    Akçaabat Sebatspor...
    Akçaabat Köfte ve Piyaz
    Akçaabat Sallaması
    Akçaabat Sıksara
    Akçaabat Satari Grubu
    Az ilerisinde Söğütlü Eğitim Fakültesi

  • adıyaman / menzil köyü18.04.2004 - 13:45

    Git ilim erbabından haikati sor...

  • adıyaman / menzil köyü18.04.2004 - 13:45

    Nasılda biliyorsun neyin, nerede olduğunu. Bir gün sana da nasip olur inş...

  • nazım hikmet18.04.2004 - 13:44

    Nazım Hikmet'in Pişmanlık ve Arayışları

    Tanınmış komünist Türk şairi Nazım Hikmet Ran'ın (1902/1963) , hayatı boyunca
    komünist ideoloji peşinde koşturarak zikzaklar içinde geçen bir ömür
    sürmüştür.Omrünün son yıllarına doğru, arkadaşı Mustafa Mehmed'e, arayış içinde ve
    pişmanlık dolu olduğunu ifade etmistir. Mustafa Mehmed, onunla Romanyadaki
    beraberlikleri ile alakalı olarak:1960'lardan önceydi. Nazım Hikmet Romanya'nın davetlisi olarak Bükreş e gelmişti. İsteği üzerine Bilimler Akademisinden beni buldular. Nazım
    Hikmet'in kaldığı otele gittim. Açık olan radyosundan Türkiye'yi dinliyordu.
    Sohbet sırasında saatine bakarak bana Bu gece Kadir Gecesi' dedi ve benden
    kendisini Türklerin bir araya geldikleri camiye götürmemi istedi. Ben o
    gecenin Kadir Gecesi olduğunun bile farkında değildim. Bir an tereddüt ettim
    ama Nazım'ın ricası Romanya'da bir emirdi. Rus eşi Vera, ben ve Nazım
    taksiyle caminin bulunduğu semte yöneldik. Arabayı rica ve minnetle caminin
    bulunduğu parka sokabildik.
    Biz camiye girdiğimizde Türkler mevlid okuyorlardı. Nazım mevlidi dinlerken
    coştu ve cemaate hitaben bir konuşma yaptı.
    Konuşmasında: Ben komünistim ama sizin burada bir araya gelmeniz beni çok
    duygulandırdı' dedi. O sıralarda kalp yetmezliğinden muzdarip olduğundan ben
    heyecanlanmasından dolayı bayağı endişelendim. Gerçekten de endişelerim
    yerindeydi. Konuşmasından sonra kendisini kriz yokladı. Eşi Vera ile ben
    Nazım'ı dışarıdaki banklardan birinin üzerine yatırdık. Vera yanında
    bulundurduğu ilaçlardan verdi ve daha sonra koluna girerek güç bela taksiye
    bindirdikBen Nazımın Romanya'da camiye gittiğini şimdiye kadar saklı tuttum. İşte ilk kez anlatıyorum...' diyerek Nazım'ın pişmanlık dolu hikayesini gözler önüne sermiştir.

  • trabzon18.04.2004 - 00:22

    Karadeniz ve havalisi tam 6000 yıldır Türk'tür.


    Karadeniz'in en eski çağlardan itiaren bilinen ilk yerli halkı Orta Asya'dan göç ederek yerleşmiş olan Turani kavimleridir.Bunlardan bazıları,Amazonlar,Tibaneler,Kohlar.Gutlar ve Mosklardır.
    Kıtalar arası çok kiritik bir geçiş yolu özelliği taşımakta olan bölge muhtelif zamanlarda doğudan ve batıdan gelen değişik toplulukalrın saldırısına maruz kalmıştır.
    Değişik devlet ve milletlere mensup bu topluluklar bölgeyi;
    - Bazen sadee bir geçiş yolu olarak kullanmışlardır.
    - Bazen doğal güzellik ve kaynaklarını sömürmek için geçici küçük yerleşim merkezleri kurmuş ve elde ettikleri zenginlikleri esas memleketlerine götürmüşlerdir.
    - Veya bu merkezleri aynı serbest bölgeler gibi değişik kavimlerle olan ticaretlerinde kullanmışlardır.
    - Bazen de tamamen ele geçirerek sürekli olarak 'mülk edinme ve yerleşme'amaçlarını gütmüşlerdir.
    Bu yabancı kavim toplulukları ve devletere örnek olarak Etiler,Frigler,Persler,Makedonyalılar ve Bizansları gösterebiliriz.
    Bütün bunlar olurken tabiî Orta Asya'dan göçlerde kesilmemişti.Turani kavimler (Türkler) değişik zamanlarda,değişik yollardan geçerek bölgeye gelmeye devam ediyorlardı.
    Hazar Denizi'nin kuzay ve güneyden M.Ö. 1118 'de Koman Türkleri (Kayseri bölgesinden) M.Ö. 700'de Kimmerler,M.Ö 654'te Sakalar,M.Ö 395 'te Hunlar,M.Ö. 530 ^da Bulgar Türkleri 1057 de Türkmenler ve 12.yy 40.000 Koman ailesinin önce gürcistana oradanda doğu karadenize göç leri türk asıllarının göçlerine örnek olarak gösterilmiştir.
    Ticaret yapmak amacıyla zaman zaman bölgeye gelen yabancılar iç bölgelere gitmekten çekinerek sahillerde kısa süreli koloniler kurmuşlardır.Bu kolonilerde ticaretini yapmak için iş adamları ve hamallar ile koloniyi yönetecek olan idareciler,ayrıca onların güvenliği sağlayacak yeterli miktarda muhafız bulunuyordu.Bu koloni şeklindeki küçük yerleşim yerleri çoğu zaman emniyetli koyda hemen kıyısında inşa bir iskelenin etrafında yerleştirilen yerleşim binaları ve garinizonlardan teşekkül ediyor,korunaklı olması bakımndan da binaların etrafına surlar yapılıyordu.Bunlar sık sık gidip tekrar gelecekleri için binalara emniyet tedbiri gibiydi.
    Çünkü surların hemen dışı,sahile bir duvar gibi inen karadeniz dağları,dağları dorukları ve yaylalar hep Türkler(Oğuz,Türkmen,Çepni) tarafından iskan edilmişti.Taa Orta Asadan uzun kara yolundan gelmiş olan Türkler doğal olarak denize yabancı idi ve çok sık bir şekilde kendilerine ait toprakların imkanlarından yararlanmakta olan bu yabancı gruplara saldırarak onların ticaretlerinden paylarına düşeni almayı ihmal etmiyorlardı.
    Çok dar bir bölgeye sıkışan bu koloni şehir devletlerinde mahalli halk Turani,idareciler ise işgalci siyasi temayüllerine göre değişen ırklara mensup yanlılardı.
    Trabzonun ilk ismi,bölgenin ilk yerli mahalli halkı olan Turani kavimlerinde Tibarenlere izafeten Tibaran olduğu halde,nisbeten yakın tarihli Bizans-Rum devleti zamanında takılan Elence'den bozma Trapezus gibi yanlış olarak takılmış ve kaynak gibi gösterilmektedir.
    M.Ö. 4000. yıldan zamanımıza kadar geçen tam 6000 yıllık çok geniş bir zaman dilinmi içinde 1204-1280 yılları arasında sadece 76 yıl ve sadece Trabzonun belli yerlerine hükümran olabilmiş Elen - Rum-Yunanlıların bölgenin tümüne sosyal,siyasi ve kültürel mühür basabilmiş olmaları ve bunu iddia edebilmeleri mümkün değildir.Kaldı ki bu devlet bile bu 76 yıl içerisinde tam bağımsız olamamış sırasıyla Selçuk ve Moğollara vergi vererek,Sonrada Türkmen beylerine kız vermek suretiyle varlığını sürdürmeye çalışmıştır.
    Fakat bölgede 76 yıllık bir hükümranlık kurabilmiş olmalarına rağmen Ermenilerin Böyle bir hakimiyetleri ve belli bir zaman aralığında da olsa nufusça yoğunlukları yoktur.Kaldı ki tarihte kurulmuş olan bir ermeni devleti yoktur.Her çağda bir sığıntı gibi yaşadıkları bölgeyi egemenliği altında bulundurran devletin hakimiyeti altında hayatlarını devam ettirmişlerdir.Osmanlı İmparatorluğunun yıkılış dönemlerinde uluslar arası her toplantıda doğu Anadolu'da ve kafkaslarda belirli bir bölgenin kendilerine bahşedilmesini istemişlerdir.En son SSCB yıkılması ile dağlar arasında denize çıkışı olmayan bugünkü ermenistana sahip olmuşardır.
    Onlarda bulundukları coğrafi konum itibariyle kendilerini dış dünyaya en kolay bağlayacak ona en yakın denize.yani karadenize ve dolayısıyla Trabzona gözlerini dikmişlerdir.Bu günkü Ermenistanın en büyük hedeflerinden birincisi karadenize inebilmek ve Trabzon limanlarında söz sahibi olabilmektir.Bu amaçla özellikler gözleri paradan başka hiç bir şeyi görmeyen bazı iş adamları ustaca kullanılabilmektedirler.Zaten ekonomik güçleri ancak bir kaç kişiyi zengin etmeye yeterlidir.Üç buçuk milyonluk bir ülke olan ermenistan ile yapılacak bir ticaretin tarihte olduğu gibi şimdide Trabzona en ufak faydası olamayacaktır.Çünkü mal alacak paraları yoktur.Üstelik yaşamak için Türkiyeye muhtaçtırlar ama TÜrkiye ve Azerbaycan aleyinde düşmaca tavırlarından bir türlü vaz geçmemektedirler.
    Atatürk'ün Kurtuluş'tan sonra 15 Eylül 1924 'te Trabzona'a ilk gelişinde söylediği ve halen Trabzon valisinin makam odasının giriş kapısı yanında duvara kazılı sözleri şöyledir: ' Kahramam evlatlara malik olan bu kımetli memleketimizi bir Ermenistan mahreci veya muhayyel bi Pontus Krallığı ülkesi yapmak talep ve tehditleri ne Meş'um idi..Şüphesiz o kabuslar ilelebet hayal olmuştur.'


    ----------


    GÜNÜMÜZDEKİ FAALİYETLER

    Son yıllarda koordineli olarak Pontus amaçlı faaliyetler artmıştır.ve bunalara hep masum ticaret ve turizm kılıfının ardına gizlemeye başlanmıştır.
    EN FAZLA DİKKAT ÇEKEN BAZI OLAYLAR.
    1.Karadeniz Bölgesinde Yunanistan (Perde arkasında Ermenistan ile birlikte) ortaklaşa faaliyet yürüterek bir ortodoskdevleti kurmak hayaliyle yoğun çalışma yapılmaktadır.
    Kendini iyi niyetli birer dost olarak göstererek özelelikle turistik gezi kültürel faaliyet ve ilişkileri araç olarak kullanmaktadırlar.Bölgemizde uzun zamandan beri gizli olarak devam eden paropaganda faalitleri artık pervasızca açıkatan yapılmaktadır.Bizim turiste iyi davranmamızı ve misafirperverliğimizi ustaca istismar ederek 'Karadeniz bölgesi'de yaşayan hekes Rumdur' psikolojisini yerlerştirmeye çalışıyorlar.Dürüst hoşgörü sahibi ve insana saygılı olan Türk Milleti çom sayıda Yunanlı şarkıcıyı Türkiyede çalıştırıyor,konserleri dinliyor ve televizyonlarda onlara şarkı söyletiliyor.Fakat Temmuz ayında Ebru Aydın ve Harun Kolçak 'ın 14 kişilik ekibi tek bir konser için yunanistana gitmek istemişti,ama vize olduğu halde sınırdan geri çevrildiler.Burada önemli nokta şudur.Bu konser ekibi Batı trakya Türkleri değil Sürmene'de Rumluk propagandası yapmak için gelenlerin arkadaşları Batı trakya dışında konser verdirmek amacıyla davet edilmişlerdir.
    2.Yorgo Andreadis'in faaliyetleri
    1880 yılında Karadenizden Batuma oranda selanik'e göç etmiş bir ailenin çocuğudur (Doğumu selanik 1936) Kendi ifadesine göre 1960dan eri tam 46 kez karadenize gelmiştir.Her yıl da düzenli olarak gelmeye devam etmektedir.Bölgede her taşın altında Rum aramaktadır.Bu gezilerinde edindiği çevre ve kurduğu dostluklar ilede her defasında organize ve karmaşık ilişkilerin içine girmektedir.
    Neredeyse her ay yazdığı Yunanistan hükümetinin desteklediği kitaplarla işin propaganda yömümü halletmekte ve çalışmaları için gerekli mali kaynağıda bu kitaplardan elde etmiş gibi gösterek 'asıl sponsorunu' bir anlamda gizlemektedir.
    Babası Kyriako Andreadis 1880 lerde göç ettikleri Batumda kurulmuş bulunan pontus ulusal meclisi üyesidir.Kitapların telif geliri ile Tonya Lisesi'ne Sümela Manastırı ve Foça müzesine destek sağlamaktadır.
    3.1996'ın 15 Ağustos'unda (Rumların iddaralarına göre bu tarih kutsal sümela yortusuna tesadüf etmektedir.)
    Aynı gün ve saatte gemi,uçak ve otobusle,Yunanistan,Rusya ve Güney Kıbrıstan gelen yüzlerce kişilik Rum kafilesi sözde tesadüfen aynı saatte Trabzon'da karşılaşarak çok sayıda papazla birlikte Sümelayı ziyaret etmişlerdir.
    4.Fakat 1997 Eylül'ünde bu defa çok daha organize ve planlı bir şekilde gelmişlerdir.
    Patrikhane'nin 'Karadenizi kurtarmak' gibi masum bir kılıfın arkasına saklanarak düzenlediği 'Vahiy ve Çevre' konulu uluslararası nitelikli toplantı malesef bazı yerli iş adamlarımızında desteği ile gerçeklerştirilebilmiş içinde Patriğinde bulunduğu gemi Trabzon limanına kadar gelmiş fakat aşırı duyarlı halkın sert tepkisi üzerine karaya ayak basamamışladır.
    'Karadenizi kurtarmak' (Kimden kurtaracaklarsa) adını verdikleri geziye Elefteros Venizelos Yunan gemisiyle geldiler.Elefteros Venizelos İzmiri işgal eden Yunanlı generalin adıdır.
    Patrik ve papazlar Trazonluların haklı tepkileri üzerine şehre girip ayin yapamadılar ama gemide dağıttıkları Yunanca Pontus haritalarıyla da melanetlerini gösterdiler.Gemide yaptıkları 2.Helen Kongresi adını verdikleri Toplantılarda görüşülen konular iki maddeden iberetti.
    -Karadenizde ortodoksluğu tehdit eden unsurların görüşülmesi.
    -İstanbul'un idari sattüsünün yeniden değerlendirilmesi.


    KAYNAKÇA:
    Nutuk Gazi Mustafa Kemal:
    Kültür Bakanlığı Yayınları.Ankara,1980

    Pontus Meselesi:
    Mesut Çapa.TKAE yayınları Ankara,1983
    Türk Kültür Tarihine Giriş:
    Sabahattin Özel, TTK Yayınları Ankara,1991
    Pontus Meselesi:
    Yılmaz Kurt.TBMM Yayınları.Ankara,1995
    Türk Yunan İlişkilerinin 101 Yılı:
    Murat Hatipoğlu TKAE Yayınları Ankara.1988
    İki Devrin Perde Arkası:
    Hüsamettin Ertürk İstanbul,1957
    Tirebolu Tarihi:
    Faruk Sümer
    Türkiye Tarihi:
    Yücel Sevim Cilt 1
    Büyük Türkiye Tarihi:
    Yılmaz Öztuna Cilt 3
    Sürmene Tarihi:
    Mehmet Bilgin,İstanbul,1990
    * Bu yazı Trabzon 1998 basımlı Hüseyin MÜMTAZ'ın yazmış olduğu kitaptan alıntıdır.

  • deli15.04.2004 - 19:55

    Deli, deliyi görünce sopasını saklar, derler....

  • sofi12.04.2004 - 21:25

    Çok ağlayan manasına geldiği biliniyor. Tasavvuf yolcusu...

  • ahmet hamdi tanpınar12.04.2004 - 10:38

    Huzur, Beş Şehir.........

  • sibel kekilli11.04.2004 - 11:27

    Neyse size açılacak savaşa bende katılacağım farklı bir boyutta...