Her ne kadar Roma İmparatoru Julius Caesar (Sezar) milattan önce 46 yılında takvimin başlangıcını Ocak ayı olarak ilan ettiyse de, 16. yüzyılın ortalarına kadar Avrupa'da yeni yıl geleneksel olarak, bahar aylarının başlangıç tarihi olarak da kabul edilen, Mart ayının 25'inde başlardı. 1564 yılında Fransa Kralı IX. Charles, takvimi değiştirerek yıl başlangıcını Ocak ayının birinci gününe aldı. O zamanki iletişim şartlarında bazı insanların bundan haberi olmadı, bazıları ise bu kararı protesto etmek amacıyla eski adetlerine devam ettiler, 1 Nisan'da partiler düzenlediler, birbirlerine hediyeler verdiler. Diğerleri ise bunları Nisan aptalları olarak nitelendirip bu güne 'Bütün Aptalların Günü' adını verdiler. Bu günde diğerlerine sürpriz hediyeler verdiler, yapılmayacak bir partiye davet ettiler, gerçek olması mümkün olmayan haberler ürettiler. Yıllar sonra takvimin ayları yerine oturup, Ocak ayının yılın ilk ayı olmasına alışılınca, Fransızlar l Nisan gününü kendi kültürlerinin bir parçası olarak görmeye başladılar. Adeti gittikçe süsleyerek, zenginleştirerek ve yaygınlaştırarak devam ettirdiler. Bu adetin İngiltere'ye ulaşması yaklaşık iki yüzyıl sürdü, oradan da Amerika'ya ve bütün dünyaya yayıldı. l Nisan şakalarının sembolünün 'Nisan Balığı' olmasının nedeni ise Mart ayının sonlarına doğru, Güneş'in Balık Burcu'nu terk ediyor olmasıdır.
Ne kdr mulayım bir tavrı vardır bu yıllardan beri yaşlanmayan insanın.Ben severim yaf, heç böle garip bir hbr çıkmamıştı hatırladıım kadarıylan gazetede olsun efenim tv.de olsun.Craig Davidle söledii o ooo 'Rain&fall' fln..
Çizim alanında örnek aldıım ve resimlerinde çok şey bulduum insan.Önce bir 'sapık' gibi düşündüm daha çok kadın rsimleri hakim olduu için bilgisayar destekli resimlerine, daha sonra ise gerçekten çizgilerin en güzelini görüp, yaptığının sadece bunu yansıtmak olduğunu farkettim. Genelde fantastik dünyayla normal dünyayı birlikte barındıran resimlerinde nedense her seferinde kadın, dünyamızdan oluyor ve yanında da ona zarar veren bir yaratık veya canavar. Aslında bir sürü şey çıkabilir. Ya kadınların korunması gerektiidir düşündüü, ya güzelliklerin zarar görmesidir yada seksopolisi yüksek olan bu insanın az biraz daha egoizm sorunu vardır ve bu şekilde değişik bir acı duyma ve hissetme hatta hissettirme olayı yaratıyordur resimlerinde, fantastik dünyasında. Her ne olursa olsun, çizgilerin herkesçe görülemeyen ve en ince ayrıntısında yatan 'güzelliği' ciddi anlamda cezbedici bir şekilde resimlerine yansıtıyor.Her bir kıvrım,her bir hareket anlamı, her bir duruş sırf bu güzellikleri ve cazip kılanları yansıtmak için gibi geliyor bana. Açılan yaradan, akan rimele, düşük belli pantolonun verdiği çıplaklıktan, bir yaratığın kollarında çaresizliğin yanı sıra zevk alıyormuşçasına durmasına kadar her şey.. Biraz Güzel ve çirkin der gibi bir havası da yok deil.
Sevgili Thomaaasss, Bak görüyon mu kaderde buralara düşmekte varmış.Abicim kitabındaki şu abartılı paylaşım olayın bir yandan hoşuma gitti gitmesine de bir yandan da inan allaaa Fredy den bile bayat geldi bah.Ki Fredy i tanırsın elm sokaanın kabusu; PpP Taam hoş bak karışmak istemiyorum işine,ne güsel böle insanlıkların hiçbirinin kendine ait evi arabası(o zaman araba yoktu ki) ;)) efenime söleyeyim yatı katı yokmuş taaa herkes istedii gibi girip çıkıyomuşta evlere..Yok efenim eşyalara fazla ilgi gösterilmiyomuş taaaa birlikte kullanılıyomuştaaaaa.Bi kerem en basit örnek hiç tanımadıım bi adamın kullandıı fırçayı nie kullanayım küne be? Piresi var biti var aaaaa sora bitlenince sen mi yıkayacan beni..Neyse bu konuyu pek tasvip edemedim
Emmeeee..Şu kölelerin boyunlarına takılan tasmamsı olayın altından oluşu çok hoşuma gitti,bu tip şeylere değer verilmiyor oluşu ve insanların da bunu benimsemiş gibi görünmeleri olağanüstü.Lakin kim inanır ki Thomasım? ? Sevgilerle Haemophilus influenzaen :))))
Hayatımda okuyup,altını çizdiim tek kitap. Ve sanırım kendimin bir özetini çıkarsam bu kitaptır derim. Evet evet bu kitap benim özüm. Kinyas ve Kayra.. hayata, kimsenin göremeyeceği kadar derinden bakmayı başarmış siyah ruhların dibe vuruşudur bu. Aslında hiç ellenmemiş ve bozulmamış doğruların fazlaca gerçek oluşundaki ayrıntıyı yakaladıklarından yaşam ve ölüm arasındaki o ince çizginin kendilerine bahşetmiş olduğu tıkanıklığı hiçe sayarak ne yol çizmişler ne de durup dinlenmişler.. Kinyas ve Kayra.. Bir muallakta kalış.. Karmaşanın içinde herkes kaçarken çığlık çığlığa ölüm anındaki sakinliğin yaşanması veya denizin en durgun yerinden koca bir dalga çıkıp gelmesi gibi.. Olması gerekenler olduğu gibi değil aslında.. Gibi görünmekle görüntü arasındaki farklılıklar görünmeye başladığında canlı tarafından artık bakmak için başını yukarı kaldırmak zorunda kalırsın. Ve ezilmek..
Harry Poter ve Sırlar odasını, EMRAH ve ACILAR ODASINA çeviren :)) insanolu. Cem yılmaz talk-show olayında en ii.Fakat dikkat ederseniz,Ata demirerin Cem yılmaza toplumu en çok güldüren olayları ele almasıden dolayı rakip çıkabileceini görebilirsiniz.Çünkü Cem Yılmaz'ın esprileri biraz zeka gerektiriyor,Atanın ki daha basit fakat bu basit kavramı ucuz anlamında değil tabi..
Ata dan esintiler;
Hep otobüslerde arkada oturan ve sesi çıkmayan bir kız vardır ve 'Pardon bi inebilir miyim? ' die yırtınır.Fakat sesi o kadar az çıkar ki şöför bi türlü duymaz.Artık bş kaç eleman görür kızın kanter içinde olduunu kıza yardım etmek maksadıyla şöföre doğru bağırır: -Pardon abi inecek var!
Kız sinirlenir..
-Ben de söleyebilirdim dimi! ! !
:))
Bi de şey var.Ata dolmuştaymış bi tane kız varmış bi de böle ama kız allaam nası trip atıyomuş yok efenim saçlarını düzeltmeler oofflayıp puflamalar..laarr..leerr..Her halde yeni sevgilisinden ayrılmış dio Ata.Kız artık bi süre sonra gayet bezgin ve sıkılmış bir ses tonuyla:
(Twenty seconds and counting... T minus fifteen seconds, guidance is okay) ? ? When I look back upon my life It's always with a sense of shame I've always been the one to blame For everything I long to do No matter when or where or who Has one thing in common, too
It's a, it's a, it's a, it's a sin It's a sin Everything I've ever done Everything I ever do Every place I've ever been Everywhere I'm going to It's a sin
At school they taught me how to be So pure in thought and word and deed They didn't quite succeed For everything I long to do No matter when or where or who Has one thing in common, too
It's a, it's a, it's a, it's a sin It's a sin Everything I've ever done Everything I ever do Every place I've ever been Everywhere I'm going to It's a sin
Father, forgive me, I tried not to do it Turned over a new leaf, then tore right through it Whatever you taught me, I didn't believe it Father, you fought me, 'cause I didn't care And I still don't understand
So I look back upon my life Forever with a sense of shame I've always been the one to blame For everything I long to do No matter when or where or who Has one thing in common, too
It's a, it's a, it's a, it's a sin It's a sin Everything I've ever done Everything I ever do Every place I've ever been Everywhere I'm going to - it's a sin It's a, it's a, it's a, it's a sin It's a, it's a, it's a, it's a sin
(Confiteor Deo omnipotenti vobis fratres, quia peccavi nimis cogitatione, verbo, opere et omissione, mea culpa, mea culpa, mea maxima culpa) [trans. 'I confess to almighty god, and to you my brothers, that I have sinned exceedingly in thought, word, act and omission, through my fault, through my fault, through my most grievous fault']
Neden ağlıyorsun diyorsun bana,göz yaşı dökmeye değer mi?
Göz yaşlarımı saklamam için bir neden yok, şu acımasız dünyada var olduğumu anlatan, hissettiğimi hissettiren tek şey onlar.
Bazen bir haykırış olup dışarı yansıyan yanım olurlar. Geçeklerin ne kadar acı ve acımasız olduğunu anlatırlar bana. Korkularım ve kaygılarım olur süzülürler. İçimi açar ve sonra dindirirler beni.
Gözyaşlarım beni sana bağlayan en kuvvetli bağdır. Çünkü onlar beni hayatta tutarlar ve onlar beni mutlu ederler.
Onlar benim hiç bitmeyen sevgililerim. Ben onları senle ne kadar aldattıysam sen beni aldattığında,onlar da beni asla red etmediler. Sen beni affetmesende onlar beni affetti.
1 Nisan şakasının kökeni nedir?
Her ne kadar Roma İmparatoru Julius Caesar (Sezar) milattan önce 46 yılında takvimin başlangıcını Ocak ayı olarak ilan ettiyse de, 16. yüzyılın ortalarına kadar Avrupa'da yeni yıl geleneksel olarak, bahar aylarının başlangıç tarihi olarak da kabul edilen, Mart ayının 25'inde başlardı.
1564 yılında Fransa Kralı IX. Charles, takvimi değiştirerek yıl başlangıcını Ocak ayının birinci gününe aldı. O zamanki iletişim şartlarında bazı insanların bundan haberi olmadı, bazıları ise bu kararı protesto etmek amacıyla eski adetlerine devam ettiler, 1 Nisan'da partiler düzenlediler, birbirlerine hediyeler verdiler.
Diğerleri ise bunları Nisan aptalları olarak nitelendirip bu güne 'Bütün Aptalların Günü' adını verdiler. Bu günde diğerlerine sürpriz hediyeler verdiler, yapılmayacak bir partiye davet ettiler, gerçek olması mümkün olmayan haberler ürettiler.
Yıllar sonra takvimin ayları yerine oturup, Ocak ayının yılın ilk ayı olmasına alışılınca, Fransızlar l Nisan gününü kendi kültürlerinin bir parçası olarak görmeye başladılar. Adeti gittikçe süsleyerek, zenginleştirerek ve yaygınlaştırarak devam ettirdiler. Bu adetin İngiltere'ye ulaşması yaklaşık iki yüzyıl sürdü, oradan da Amerika'ya ve bütün dünyaya yayıldı.
l Nisan şakalarının sembolünün 'Nisan Balığı' olmasının nedeni ise Mart ayının sonlarına doğru, Güneş'in Balık Burcu'nu terk ediyor olmasıdır.
Ne kdr mulayım bir tavrı vardır bu yıllardan beri yaşlanmayan insanın.Ben severim yaf, heç böle garip bir hbr çıkmamıştı hatırladıım kadarıylan gazetede olsun efenim tv.de olsun.Craig Davidle söledii o ooo 'Rain&fall' fln..
Koray Candemir'in sola albümünün adı. (hadi ccnnmm)
Çizim alanında örnek aldıım ve resimlerinde çok şey bulduum insan.Önce bir 'sapık' gibi düşündüm daha çok kadın rsimleri hakim olduu için bilgisayar destekli resimlerine, daha sonra ise gerçekten çizgilerin en güzelini görüp, yaptığının sadece bunu yansıtmak olduğunu farkettim.
Genelde fantastik dünyayla normal dünyayı birlikte barındıran resimlerinde nedense her seferinde kadın, dünyamızdan oluyor ve yanında da ona zarar veren bir yaratık veya canavar. Aslında bir sürü şey çıkabilir. Ya kadınların korunması gerektiidir düşündüü, ya güzelliklerin zarar görmesidir yada seksopolisi yüksek olan bu insanın az biraz daha egoizm sorunu vardır ve bu şekilde değişik bir acı duyma ve hissetme hatta hissettirme olayı yaratıyordur resimlerinde, fantastik dünyasında.
Her ne olursa olsun, çizgilerin herkesçe görülemeyen ve en ince ayrıntısında yatan 'güzelliği' ciddi anlamda cezbedici bir şekilde resimlerine yansıtıyor.Her bir kıvrım,her bir hareket anlamı, her bir duruş sırf bu güzellikleri ve cazip kılanları yansıtmak için gibi geliyor bana. Açılan yaradan, akan rimele, düşük belli pantolonun verdiği çıplaklıktan, bir yaratığın kollarında çaresizliğin yanı sıra zevk alıyormuşçasına durmasına kadar her şey.. Biraz Güzel ve çirkin der gibi bir havası da yok deil.
Ütopya'nın yazarı deil midir bu yaf?
Sevgili Thomaaasss,
Bak görüyon mu kaderde buralara düşmekte varmış.Abicim kitabındaki şu abartılı paylaşım olayın bir yandan hoşuma gitti gitmesine de bir yandan da inan allaaa Fredy den bile bayat geldi bah.Ki Fredy i tanırsın elm sokaanın kabusu; PpP Taam hoş bak karışmak istemiyorum işine,ne güsel böle insanlıkların hiçbirinin kendine ait evi arabası(o zaman araba yoktu ki) ;)) efenime söleyeyim yatı katı yokmuş taaa herkes istedii gibi girip çıkıyomuşta evlere..Yok efenim eşyalara fazla ilgi gösterilmiyomuş taaaa birlikte kullanılıyomuştaaaaa.Bi kerem en basit örnek hiç tanımadıım bi adamın kullandıı fırçayı nie kullanayım küne be? Piresi var biti var aaaaa sora bitlenince sen mi yıkayacan beni..Neyse bu konuyu pek tasvip edemedim
Emmeeee..Şu kölelerin boyunlarına takılan tasmamsı olayın altından oluşu çok hoşuma gitti,bu tip şeylere değer verilmiyor oluşu ve insanların da bunu benimsemiş gibi görünmeleri olağanüstü.Lakin kim inanır ki Thomasım? ?
Sevgilerle Haemophilus influenzaen :))))
Sahteliğin istenenlerle bağdaştığı noktada insanların umudu olan batıllıktır.
Hayatımda okuyup,altını çizdiim tek kitap. Ve sanırım kendimin bir özetini çıkarsam bu kitaptır derim. Evet evet bu kitap benim özüm. Kinyas ve Kayra.. hayata, kimsenin göremeyeceği kadar derinden bakmayı başarmış siyah ruhların dibe vuruşudur bu. Aslında hiç ellenmemiş ve bozulmamış doğruların fazlaca gerçek oluşundaki ayrıntıyı yakaladıklarından yaşam ve ölüm arasındaki o ince çizginin kendilerine bahşetmiş olduğu tıkanıklığı hiçe sayarak ne yol çizmişler ne de durup dinlenmişler.. Kinyas ve Kayra.. Bir muallakta kalış.. Karmaşanın içinde herkes kaçarken çığlık çığlığa ölüm anındaki sakinliğin yaşanması veya denizin en durgun yerinden koca bir dalga çıkıp gelmesi gibi.. Olması gerekenler olduğu gibi değil aslında.. Gibi görünmekle görüntü arasındaki farklılıklar görünmeye başladığında canlı tarafından artık bakmak için başını yukarı kaldırmak zorunda kalırsın. Ve ezilmek..
Harry Poter ve Sırlar odasını, EMRAH ve ACILAR ODASINA çeviren :))
insanolu.
Cem yılmaz talk-show olayında en ii.Fakat dikkat ederseniz,Ata demirerin Cem yılmaza toplumu en çok güldüren olayları ele almasıden dolayı rakip çıkabileceini görebilirsiniz.Çünkü Cem Yılmaz'ın esprileri biraz zeka gerektiriyor,Atanın ki daha basit fakat bu basit kavramı ucuz anlamında değil tabi..
Ata dan esintiler;
Hep otobüslerde arkada oturan ve sesi çıkmayan bir kız vardır ve 'Pardon bi inebilir miyim? ' die yırtınır.Fakat sesi o kadar az çıkar ki şöför bi türlü duymaz.Artık bş kaç eleman görür kızın kanter içinde olduunu kıza yardım etmek maksadıyla şöföre doğru bağırır:
-Pardon abi inecek var!
Kız sinirlenir..
-Ben de söleyebilirdim dimi! ! !
:))
Bi de şey var.Ata dolmuştaymış bi tane kız varmış bi de böle ama kız allaam nası trip atıyomuş yok efenim saçlarını düzeltmeler oofflayıp puflamalar..laarr..leerr..Her halde yeni sevgilisinden ayrılmış dio Ata.Kız artık bi süre sonra gayet bezgin ve sıkılmış bir ses tonuyla:
-E ben artık bi iniyim bari..
Şöförün bomba cevabı:
-Abla bi tur daa attırsaydık!
:)))))
A aa evet evet..
'It's A Sin'
(Twenty seconds and counting...
T minus fifteen seconds, guidance is okay)
? ?
When I look back upon my life
It's always with a sense of shame
I've always been the one to blame
For everything I long to do
No matter when or where or who
Has one thing in common, too
It's a, it's a, it's a, it's a sin
It's a sin
Everything I've ever done
Everything I ever do
Every place I've ever been
Everywhere I'm going to
It's a sin
At school they taught me how to be
So pure in thought and word and deed
They didn't quite succeed
For everything I long to do
No matter when or where or who
Has one thing in common, too
It's a, it's a, it's a, it's a sin
It's a sin
Everything I've ever done
Everything I ever do
Every place I've ever been
Everywhere I'm going to
It's a sin
Father, forgive me, I tried not to do it
Turned over a new leaf, then tore right through it
Whatever you taught me, I didn't believe it
Father, you fought me, 'cause I didn't care
And I still don't understand
So I look back upon my life
Forever with a sense of shame
I've always been the one to blame
For everything I long to do
No matter when or where or who
Has one thing in common, too
It's a, it's a, it's a, it's a sin
It's a sin
Everything I've ever done
Everything I ever do
Every place I've ever been
Everywhere I'm going to - it's a sin
It's a, it's a, it's a, it's a sin
It's a, it's a, it's a, it's a sin
(Confiteor Deo omnipotenti vobis fratres, quia peccavi nimis cogitatione,
verbo, opere et omissione, mea culpa, mea culpa, mea maxima culpa)
[trans. 'I confess to almighty god,
and to you my brothers,
that I have sinned exceedingly
in thought, word, act and omission,
through my fault, through my fault,
through my most grievous fault']
(Bu yazı bana ait değil.)
Neden ağlıyorsun diyorsun bana,göz yaşı dökmeye değer mi?
Göz yaşlarımı saklamam için bir neden yok, şu acımasız dünyada var olduğumu anlatan, hissettiğimi hissettiren tek şey onlar.
Bazen bir haykırış olup dışarı yansıyan yanım olurlar. Geçeklerin ne kadar acı ve acımasız olduğunu anlatırlar bana. Korkularım ve kaygılarım olur süzülürler. İçimi açar ve sonra dindirirler beni.
Gözyaşlarım beni sana bağlayan en kuvvetli bağdır. Çünkü onlar beni hayatta tutarlar ve onlar beni mutlu ederler.
Onlar benim hiç bitmeyen sevgililerim. Ben onları senle ne kadar aldattıysam sen beni aldattığında,onlar da beni asla red etmediler. Sen beni affetmesende onlar beni affetti.