Canım sevgilim benim, bu şarkı ikimiz için gelsin. :)
"Bende zincirlere sığmayan o deli sevdalardan Kızgın çöllerde rastlanmayan büyülü rüyalardan Kolay kolay taşınmayan dolu dizgin duygulardan Yalanlardan, dolanlardan daha güçlü bir yürek var Haydi gel benimle ol, oturup yıldızlardan Bakalım dünyadaki neslimize Orada ki sevgililer, özenip birer birer Gün olur erişirler ikimize Uzanıp yüreğimin ateşiyle yeniden Yıldızları tek tek yakacağım Sarılıp güneşlere sevgimize göklerde Mavi mavi taçlar takacağım, ne olursun Haydi gel benimle ol, oturup yıldızlardan Bakalım dünyadaki neslimize Orada ki sevgililer özenip birer birer Gün olur erişirler ikimize"
Pazartesi sabahı kahvaltıyı hazırlarken ve kahvaltı ederken "Yürekdede ile Padişah" isimli bu radyo tiyatrosunu dinledim. Misafirperverlik, cömertlik, iyilik, hayırseverlik, şükretmek, alçak gönüllülük ve tok gözlülük üzerine bir eserdi. Doğa tasvirleri de çok güzeldi. Keyifle dinledim. Cahit Zarifoğlu yazmış. Kendisinin şiir dışında farklı türlerde de eserleri varmış. Bu radyo tiyatrosu vesilesi ile kendisi ve eserleri hakkında daha fazla bilgi edinmiş oldum. Kendisinin "Yürekdede ile Padişah" ismini taşıyan kitabında bu hikaye dışında “Hazreti Süleyman’la Kirpi” ve “Köyümüze Yağdı Karlar” isimli hikayeleri de yer alıyormuş. Cahit Zarifoğlu bu eseriyle, 1984 yılında, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından verilen, çocuk edebiyatı dalında yılın yazarı ödülünü almış.
Victor Hugo'nun Sefiller isimli romanını çizgi roman haline getirip seslendirmişler. İzlemesi keyifliydi. Seslendirme başarılı, radyo tiyatrosu gibi olmuş. Çizgi romanlarda yazıların düzgün, rahat okunabilir olmasına da dikkat ediyorum. Resimler ne kadar açıklayıcı ve güzel olsa da yazıların rahat okunabilirliği de bir o kadar önemli bence, özellikle yabancı bir dilde yazıldıysa çizgi roman. Çünkü tamamen büyük harfler ya da kargacık burgacık, eğri büğrü harfler kullanıldığı zaman, özellikle yeni bir dil öğrenmeye çalıştığınızda bu yazım şekli insanı zorluyor. Ancak yine de çizgi roman okumak eğlenceli :) ve yabancı dilde yeni kelimeler, cümle kalıpları öğrenmek için faydalı. Buradaki videoda resimler de, yazılar da seslendirme de harikaydı. Üstelik kolay anlaşılabilecek bir seviyede A1 seviyesinde hazırlamışlar çizgi romanı. Anlayarak ilerlemek sıkılmayı önlüyor. :)
Hayalet avcıları, hortlaklarla baş etmenin en iyi yolu. Elektrik süpürgesini üzerlerine tutuveriyorsun hüüüp diye içine çekiveriyor. :)) Zamanında izlediğimiz bir çizgi filmdi, müziği de güzeldi. :)
Yağmurlu bir günde sıcak bir çorba. Lezzetli gözüküyor bir denemek lazım. Zaten içine sarımsak ve soğan giren bir yemeğin lezzetsiz olması mümkün mü? Deneyeceklere afiyet olsun. :)
Bir doktor ve bir peyzaj mimarı, birlikte çok güzel bir hayat kurmuşlar. Doğayla baş başa. Keçileri, köpekleri, tavukları, istediklerini ekebilecekleri bir bahçeleri var, içinde yaşadıkları ve gerçekleştirecekleri nice hayalleri var. İnşa ettikleri taş evde çocukları ve büyükanneleri ile birlikte yaşıyorlar. Büyük anneleri de sempatik, cana yakın bir insan. Allah yollarını açık etsin. MuratCA isimli bu kanalda yayınlanan bu tarz videoları izlemeyi seviyorum. İnsana moral veriyor. Beton ormanında yaşadığımız şehirlerde, ağaçlardan oluşan gerçek bir ormanı ekrandan görmek bile insanı mutlu ediyor. Keşke şehirler cepleri doldurma telaşıyla değil de insanların mutlu bir şekilde yaşayıp yaşayamayacağı düşünülerek inşa edilebilseydi, insanların huzurla, sağlıkla, mutlulukla yaşayabileceği bir şehir planlaması yapılarak, hayata geçirilebilseydi. Keşke çevremize, bilmem kaç milyon eden ruhsuz, çirkin, elde etmek için şimdilerde belki tek ömürlük standart bir çalışmanın bile yetmeyeceği beton yığınları yerine, içinde yaşayanların ve onu tasarlayan mimarın hem duygularını hem zekasını ortaya koyabilen, doğayla uyumlu yaşam alanları inşa edilebilseydi. Keşke insanlar sadece temel yaşam standartlarını sağlayabilmek için doğadan kopuk bir ortamda, kendilerine ailelerine ayıracakları zamandan fedakarlık ederek her gün sekiz saat köle gibi çalışmak zorunda kalmasalardı. Herkes kendi sevdiği işi geleceğinden endişe duymadan yapabilseydi. Kendi içinde mutlu olan insanlar, mutlu bir şehri oluştururdu belki o zaman. Kimse ödeyemediği borçlarının oluşturduğu stresi ya da gerçekleştiremediği hayallerinin, yaşayamadığı hayatının üzüntüsünü, trafikte bir başkasından ya da her hangi bir yerde gücü kendisine yetmeyen birinden çıkartmaya çalışmazdı belki. Tabi bu sadece şehir planlaması ile ilgili değil ekonomiyle de ilgili, kişinin sahip olduğu kişisel özellikler, sahip olduğu ya da olamadığı koşullar vb. pek çok şeyle ilgili, ama şehirlerde daha fazla yeşillik, daha insancıl, insan doğasına daha uygun bir yaşam olsaydı fena mı olurdu yani? Olsun insan yine de her koşulda kendini mutlu edecek bir şeyler bulabilir, bulabilmeli hatta bulmak zorunda. Çünkü ümitsizlik ve moral bozukluğu ile ne bir değişim ne bir ilerleme gerçekleştirilebilir. Önce hayal, sonra ümit sonra çalışmak. Sonrası mı sonrasıysa nasipse, hayırlısıyla ZAFER. :)
Az önce bu kamp videosunu izledim. Kamp yapmak hem eğlenceli hem dinlendirici. Geniş pencereleri olan panoramik manzaralı çadır da çok rahat gözüküyor. Tepe pencereleri de var çadırın, oradan da ışık alabiliyor ve çadır içinde ayakta durulabilecek kadar yüksek bir tavan boyuna sahip, bu da güzel bir özellik. Bir çok katlanabilir kamp malzemesi de pratik ve kullanışlı gözüküyor. Çadırın toplandığı eve dönme zamanında sevimli sarı kedinin çadırdan ayrılmak istememesi de çok hoştu. O da kamp yaptı ve çadırı benimsedi. Rahatı iyiydi. :) İzlemekten keyif aldığım bir video oldu.
Canım sevgilim benim,
bu şarkı ikimiz için gelsin. :)
"Bende zincirlere sığmayan o deli sevdalardan
Kızgın çöllerde rastlanmayan büyülü rüyalardan
Kolay kolay taşınmayan dolu dizgin duygulardan
Yalanlardan, dolanlardan daha güçlü bir yürek var
Haydi gel benimle ol, oturup yıldızlardan
Bakalım dünyadaki neslimize
Orada ki sevgililer, özenip birer birer
Gün olur erişirler ikimize
Uzanıp yüreğimin ateşiyle yeniden
Yıldızları tek tek yakacağım
Sarılıp güneşlere sevgimize göklerde
Mavi mavi taçlar takacağım, ne olursun
Haydi gel benimle ol, oturup yıldızlardan
Bakalım dünyadaki neslimize
Orada ki sevgililer özenip birer birer
Gün olur erişirler ikimize"
Pazartesi sabahı kahvaltıyı hazırlarken ve kahvaltı ederken
"Yürekdede ile Padişah" isimli bu radyo tiyatrosunu dinledim.
Misafirperverlik, cömertlik, iyilik, hayırseverlik, şükretmek,
alçak gönüllülük ve tok gözlülük üzerine bir eserdi.
Doğa tasvirleri de çok güzeldi. Keyifle dinledim.
Cahit Zarifoğlu yazmış. Kendisinin şiir dışında farklı türlerde de
eserleri varmış. Bu radyo tiyatrosu vesilesi ile kendisi ve
eserleri hakkında daha fazla bilgi edinmiş oldum. Kendisinin
"Yürekdede ile Padişah" ismini taşıyan kitabında bu hikaye dışında
“Hazreti Süleyman’la Kirpi” ve “Köyümüze Yağdı Karlar” isimli
hikayeleri de yer alıyormuş. Cahit Zarifoğlu bu eseriyle,
1984 yılında, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından verilen,
çocuk edebiyatı dalında yılın yazarı ödülünü almış.
"Aşkına kurban olayım, olayım
Mahşere gel de, geleyim, geleyim
Tek sözün yeter can feda sana
Her şeyim senin, uğruna öleyim
Canımı vereyim
Tek sözün yeter can feda sana
Her şeyim senin, uğruna öleyim
Canımı vereyim
Pazara kadar değil, mezara kadar
Gelirim senle Fizan'a kadar
Ayrılmak yok en son gün bile
Tarih bizi yazana kadar
Sevmişim seni, vazgeçer miyim?
Yerini kimse alamaz, alamaz
Sen kalbimdesin, dilimde değil
Bu ömrüm senin, yoluna sereyim
Canımı vereyim
Sen kalbimdesin, dilimde değil
Bu ömrüm senin, yoluna sereyim
Canımı vereyim
Pazara kadar değil, mezara kadar
Gelirim senle Fizan'a kadar
Ayrılmak yok en son gün bile
Tarih bizi yazana kadar
Pazara kadar değil, mezara kadar
Gelirim senle Fizan'a kadar
Ayrılmak yok en son gün bile
Tarih bitti yazana kadar"
Pazara kadar değil, mezara kadar da değil,
aşkımız sonsuza kadar. :)
Canım sevgilim benim, hep aklımdasın, kalbimdesin.
Günün çok güzel geçsin.
Bu güzel manzaralar seni mutlu etsin,
Neşe, huzur, sevinç dolsun için. :))
Victor Hugo'nun Sefiller isimli romanını çizgi roman haline getirip
seslendirmişler. İzlemesi keyifliydi. Seslendirme başarılı, radyo tiyatrosu
gibi olmuş. Çizgi romanlarda yazıların düzgün, rahat okunabilir olmasına
da dikkat ediyorum. Resimler ne kadar açıklayıcı ve güzel olsa da
yazıların rahat okunabilirliği de bir o kadar önemli bence, özellikle yabancı
bir dilde yazıldıysa çizgi roman. Çünkü tamamen büyük harfler ya da kargacık
burgacık, eğri büğrü harfler kullanıldığı zaman, özellikle yeni bir dil
öğrenmeye çalıştığınızda bu yazım şekli insanı zorluyor. Ancak yine de
çizgi roman okumak eğlenceli :) ve yabancı dilde yeni kelimeler,
cümle kalıpları öğrenmek için faydalı. Buradaki videoda resimler de,
yazılar da seslendirme de harikaydı. Üstelik kolay anlaşılabilecek bir seviyede
A1 seviyesinde hazırlamışlar çizgi romanı. Anlayarak ilerlemek sıkılmayı önlüyor. :)
Hayalet avcıları, hortlaklarla baş etmenin en iyi yolu.
Elektrik süpürgesini üzerlerine tutuveriyorsun hüüüp diye
içine çekiveriyor. :)) Zamanında izlediğimiz bir çizgi filmdi,
müziği de güzeldi. :)
Regaip kandilimiz mübarek olsun. Hayırlısıyla dualarımız kabul olsun.
Yağmurlu bir günde sıcak bir çorba. Lezzetli gözüküyor
bir denemek lazım. Zaten içine sarımsak ve soğan giren
bir yemeğin lezzetsiz olması mümkün mü? Deneyeceklere
afiyet olsun. :)
Bir doktor ve bir peyzaj mimarı, birlikte çok güzel bir
hayat kurmuşlar. Doğayla baş başa. Keçileri, köpekleri,
tavukları, istediklerini ekebilecekleri bir bahçeleri var,
içinde yaşadıkları ve gerçekleştirecekleri nice hayalleri var.
İnşa ettikleri taş evde çocukları ve büyükanneleri ile birlikte yaşıyorlar.
Büyük anneleri de sempatik, cana yakın bir insan. Allah yollarını açık etsin.
MuratCA isimli bu kanalda yayınlanan bu tarz videoları izlemeyi seviyorum.
İnsana moral veriyor. Beton ormanında yaşadığımız şehirlerde,
ağaçlardan oluşan gerçek bir ormanı ekrandan görmek bile insanı mutlu ediyor.
Keşke şehirler cepleri doldurma telaşıyla değil de insanların mutlu bir şekilde
yaşayıp yaşayamayacağı düşünülerek inşa edilebilseydi, insanların huzurla,
sağlıkla, mutlulukla yaşayabileceği bir şehir planlaması yapılarak,
hayata geçirilebilseydi. Keşke çevremize, bilmem kaç milyon eden ruhsuz,
çirkin, elde etmek için şimdilerde belki tek ömürlük standart bir çalışmanın bile
yetmeyeceği beton yığınları yerine, içinde yaşayanların ve onu tasarlayan mimarın
hem duygularını hem zekasını ortaya koyabilen, doğayla uyumlu yaşam alanları
inşa edilebilseydi. Keşke insanlar sadece temel yaşam standartlarını sağlayabilmek
için doğadan kopuk bir ortamda, kendilerine ailelerine ayıracakları zamandan
fedakarlık ederek her gün sekiz saat köle gibi çalışmak zorunda kalmasalardı.
Herkes kendi sevdiği işi geleceğinden endişe duymadan yapabilseydi.
Kendi içinde mutlu olan insanlar, mutlu bir şehri oluştururdu belki o zaman.
Kimse ödeyemediği borçlarının oluşturduğu stresi ya da gerçekleştiremediği
hayallerinin, yaşayamadığı hayatının üzüntüsünü, trafikte bir başkasından
ya da her hangi bir yerde gücü kendisine yetmeyen birinden çıkartmaya çalışmazdı
belki. Tabi bu sadece şehir planlaması ile ilgili değil ekonomiyle de ilgili,
kişinin sahip olduğu kişisel özellikler, sahip olduğu ya da olamadığı koşullar vb.
pek çok şeyle ilgili, ama şehirlerde daha fazla yeşillik, daha insancıl, insan doğasına
daha uygun bir yaşam olsaydı fena mı olurdu yani? Olsun insan yine de her koşulda
kendini mutlu edecek bir şeyler bulabilir, bulabilmeli hatta bulmak zorunda.
Çünkü ümitsizlik ve moral bozukluğu ile ne bir değişim ne bir ilerleme gerçekleştirilebilir.
Önce hayal, sonra ümit sonra çalışmak. Sonrası mı sonrasıysa nasipse, hayırlısıyla ZAFER. :)
Az önce bu kamp videosunu izledim. Kamp yapmak
hem eğlenceli hem dinlendirici. Geniş pencereleri olan
panoramik manzaralı çadır da çok rahat gözüküyor.
Tepe pencereleri de var çadırın, oradan da ışık alabiliyor ve
çadır içinde ayakta durulabilecek kadar yüksek bir
tavan boyuna sahip, bu da güzel bir özellik. Bir çok
katlanabilir kamp malzemesi de pratik ve kullanışlı gözüküyor.
Çadırın toplandığı eve dönme zamanında sevimli sarı kedinin
çadırdan ayrılmak istememesi de çok hoştu. O da kamp yaptı ve
çadırı benimsedi. Rahatı iyiydi. :) İzlemekten keyif aldığım bir video oldu.