Dünya çok bozuluyor gerçekten. Çayı sevmeyen ama şiir seven insanlar var. Millet çayı şekersiz içiyor bu da ilginç geliyor. Ve çok fazla sigarayı bırakan insan var bu da üzücü.
Kahveye yetişemedim soğumuştur. Ve ben yine de içeceklerin sultanı olan, ve bize onu helal kıldığı için Rabbimize şükretmemiz gereken çaya davet ediyorum. Hem de soba çayı.
Toplanın millet, şiir vadisinde kampa gidiyoruz. Hadi güne tam ortasından şiirle başlayalım. Günaydın herkese.
Zaman olmuştur ki Yanar mor zambaklar buğulu gece lambaları Bir katar kaybolur haydarpaşa garı'ndan Bırakıp gümüş çığlıklarını tel tel ardında Ağır ve cefakar bir marşandiz katarı Kıvamlı bir sessizliğe batmış ıhlamurlar Yalnız kuzguncuk'taki yalıda Karanlık bir gazelhan Yanık yanık bir aşk-i bi-amani söyler
Güzel kelam olmama şansı yok bence hocam. Sizin, hayatı anlatan ve anlamlandıran şiirleriniz, Rabia ablamın, toplumsal yargıların ortasına pimi çekilmiş bir bomba koyar gibi yazdığı şiirler, Neva'nın sosyal duyarlılığı önceleyen, insanı ve hayatı resmeden şiirleri... Böyle bir ortamdan kötü muhabbet çıkar mı?
Bir zamanlar demiştim ki, savaşlarda sadece bir kişi ölür; ilk vurulan kişi. Ondan sonra ölenler istatistiktir. Bu virüs yüzünden ülkede ilk ölen kişiyi hatırlarsak şayet, bakan bey açıklarken ağlamıştı bizler de duygulandık. Halbuki o güne kadar ne komplo teorileri üretilmişti. "Türklere bulaşmıyormuş, kanımızdaki bir özellikten dolayı" ( faşist her yerde faşist. Hastalıkta bile kendini üstün ırk görüyor hastalıklı ruh. ) Sonra yenileri katıldı o ölümlere ve daha yenileri katıldı. İyi yaaa dedik, bugün 20 kişi daha az ölmüş. 120'den 100'e düşmüş... 120 can, 120 anne, 120 baba' 120 evlat, 120 eş diye bakamadık. Keşke bu aşı bir bilinmez olmasaydı da vurulan herkes kendinden emin olsaydı.
Dünya çok bozuluyor gerçekten. Çayı sevmeyen ama şiir seven insanlar var. Millet çayı şekersiz içiyor bu da ilginç geliyor. Ve çok fazla sigarayı bırakan insan var bu da üzücü.
Leyla ile mecnun dizisinde bir sahne vardı. İsmail abi diyor ki, "Mecnun, adamlar çay ikram etti bana. Çay ikram eden adam kötü olur mu?"
Kahveye yetişemedim soğumuştur. Ve ben yine de içeceklerin sultanı olan, ve bize onu helal kıldığı için Rabbimize şükretmemiz gereken çaya davet ediyorum. Hem de soba çayı.
Oh maşallah kahveler çaylar muhabbetler.
Geceniz hayrolsun.
Kimse gelmemiş :(( Haftanın son gün yoğunluğu galiba.
Bir tane de sesli şiir bırakayım da.
Toplanın millet, şiir vadisinde kampa gidiyoruz.
Hadi güne tam ortasından şiirle başlayalım.
Günaydın herkese.
Zaman olmuştur ki
Yanar mor zambaklar buğulu gece lambaları
Bir katar kaybolur haydarpaşa garı'ndan
Bırakıp gümüş çığlıklarını tel tel ardında
Ağır ve cefakar bir marşandiz katarı
Kıvamlı bir sessizliğe batmış ıhlamurlar
Yalnız kuzguncuk'taki yalıda
Karanlık bir gazelhan
Yanık yanık bir aşk-i bi-amani söyler
Cümlemizden Allah razı olsun.
Güzel kelam olmama şansı yok bence hocam.
Sizin, hayatı anlatan ve anlamlandıran şiirleriniz, Rabia ablamın, toplumsal yargıların ortasına pimi çekilmiş bir bomba koyar gibi yazdığı şiirler, Neva'nın sosyal duyarlılığı önceleyen, insanı ve hayatı resmeden şiirleri...
Böyle bir ortamdan kötü muhabbet çıkar mı?
Gözün aydın abla. Mutluluğun yazından bile belli oluyor.
Saadetiniz daim olsun.
Bir zamanlar demiştim ki, savaşlarda sadece bir kişi ölür; ilk vurulan kişi. Ondan sonra ölenler istatistiktir.
Bu virüs yüzünden ülkede ilk ölen kişiyi hatırlarsak şayet, bakan bey açıklarken ağlamıştı bizler de duygulandık. Halbuki o güne kadar ne komplo teorileri üretilmişti. "Türklere bulaşmıyormuş, kanımızdaki bir özellikten dolayı" ( faşist her yerde faşist. Hastalıkta bile kendini üstün ırk görüyor hastalıklı ruh. ) Sonra yenileri katıldı o ölümlere ve daha yenileri katıldı. İyi yaaa dedik, bugün 20 kişi daha az ölmüş.
120'den 100'e düşmüş... 120 can, 120 anne, 120 baba' 120 evlat, 120 eş diye bakamadık.
Keşke bu aşı bir bilinmez olmasaydı da vurulan herkes kendinden emin olsaydı.