Mutluluk, olumsuzluklardan / acılardan tamamen uzak olmak hali değildir.. Zira bu olgular da insan hayatının olmazsa olmazları arasında olup, bunları da şöyle ya da böyle yaşamak zorundayız.. Aslında sürekli mutluluk da bir tür mutsuzluktur.. Mutluluk özü itibariyle, aklımızın ve ruhumuzun olumsuzlukla içersinde olumluyu / güzellikleri görebilmesi alışkanlığıdır. Kendimize bu alışkanlığı kazandırdığımız taktirde, ‘’çoğunlukla mutlu ‘’ bir hayatımızın olması mümkündür..
Daha kaç insan tanımış olmalıydı ki yeterince insan tanımış olmak için.. Kaç kitap okuyunca alim, Kaç diyar gezince gezgin, Kaç hezimetten sonra bezgin olurdu insan..
sabah ayazının bıraktığı çiğ tanesiyiz sanki .. acele etmeli yoksa güneşle buhar olup gideceğiz.. aslında ne cennette, ne cehennemdeyiz ,araf'tayız.. güzel bir yolculuktu bana göre, ama sessiz konuşuyorum artık, sadece anlayabilenlerin dilinden..
Mahallenin boş arsasını kendi malımız gibi kullanan veledlerdik.. Kızlar gibi estetik ip atlamayı bir türlü beceremezdik ama futbolumuza kimse laf edemezdi.. Her gün bol skorlu maçların heyecanını yaşardık. Yenilmezdik ama terli terli çok su içmişiz be.. Lakin öksürmemiz bile bir başka güzeldi…
bahane üretmeye gerek yok, çoğunlukla ihmalkarlıktan olsa gerek , uzunca bir süredir hasret kaldığımız ilk göz ağrımızla vuslat nihayet hasıl oldu.. fethi paşa korusunun dik yokuşlarında ket nefes kalmayı da mihrimah’ın manevi atmosferinde huzur bulmayı da özlemişiz doğrusu.. bu sıcaklarda bile iyi geldi.. haa her ne kadar umursamazsın desen de , kız kulesi’ne selamlarını iletmeyi unutmadım :) Pp
hayat güzel.. teslimiyet, kabulleniş ve sabır da pek iyi… zemheride ayazında bile ılık güneşimiz var.. ve çiseleyen yağmurumuzla ve kuş sesleriyle de baharı yaşarız ruhumuzda.. dinledikçe coştuğumuz şarkılarımız.. düşündükçe tatlanan hayallerimiz.. bekledikçe hem kızdığımız, hem gülümsediğimiz , hem özlediğimiz dostlarımız da var.. tek eksiğimiz bir manivela olmalı.. dünya’yı oynatamayışımız bu yüzden her hal :))
duyguları mı dinlemeli, yoksa doğruları mı ? yapmak istenilen mi yapılmalı , yoksa yapılması gerekenler mi ? duyguların cazibesi ile doğruların vazgeçilmezliği aynı noktada buluşsun istenir de fakat bu, ne mümkündür.. ömür boyu içimizde yaşadığımız kahredici ama bir o kadar da ihtişamlı ve galibi olmayan bir savaştır bu…
körümüz var, sağırımız var. matrağımız var, somurtkanımız var… ve de hala iki satırlık söylenmemiş sözümüz var.. ya acaba gene sancılı bir akşam mı kuşatacak benliğimizi.. aahh hangi ‘’düş ixsirini’’ içsek de şifa bulsak.. yahut ne düşü? kuru çay neyimize yetmiyor diyip, mütevaziliği mi seçsek :))
Mutluluk, olumsuzluklardan / acılardan tamamen uzak olmak hali değildir..
Zira bu olgular da insan hayatının olmazsa olmazları arasında olup, bunları da şöyle ya da böyle yaşamak zorundayız..
Aslında sürekli mutluluk da bir tür mutsuzluktur..
Mutluluk özü itibariyle, aklımızın ve ruhumuzun olumsuzlukla içersinde olumluyu / güzellikleri görebilmesi alışkanlığıdır.
Kendimize bu alışkanlığı kazandırdığımız taktirde, ‘’çoğunlukla mutlu ‘’ bir hayatımızın olması mümkündür..
ve vakit susma vakti...
galiba insana iyi gelen şeylerden de birisi..
biraz da sessizlik yaşamak arzusu..
Daha kaç insan tanımış olmalıydı ki yeterince insan tanımış olmak için..
Kaç kitap okuyunca alim,
Kaç diyar gezince gezgin,
Kaç hezimetten sonra bezgin olurdu insan..
sabah ayazının bıraktığı çiğ tanesiyiz sanki .. acele etmeli yoksa güneşle buhar olup gideceğiz..
aslında ne cennette, ne cehennemdeyiz ,araf'tayız..
güzel bir yolculuktu bana göre, ama sessiz konuşuyorum artık,
sadece anlayabilenlerin dilinden..
birini özlediğinde üzülmek yerine,
özleyebilecek birine sahip olduğu için, kendisini şanslı hissetmesi gerektiğini fark edebilmeli insan.
Mahallenin boş arsasını kendi malımız gibi kullanan veledlerdik..
Kızlar gibi estetik ip atlamayı bir türlü beceremezdik ama futbolumuza kimse laf edemezdi..
Her gün bol skorlu maçların heyecanını yaşardık.
Yenilmezdik ama terli terli çok su içmişiz be..
Lakin öksürmemiz bile bir başka güzeldi…
bahane üretmeye gerek yok, çoğunlukla ihmalkarlıktan olsa gerek ,
uzunca bir süredir hasret kaldığımız ilk göz ağrımızla vuslat nihayet hasıl oldu..
fethi paşa korusunun dik yokuşlarında ket nefes kalmayı da mihrimah’ın manevi atmosferinde
huzur bulmayı da özlemişiz doğrusu..
bu sıcaklarda bile iyi geldi..
haa her ne kadar umursamazsın desen de , kız kulesi’ne selamlarını iletmeyi unutmadım :) Pp
hayat güzel..
teslimiyet, kabulleniş ve sabır da pek iyi…
zemheride ayazında bile ılık güneşimiz var..
ve çiseleyen yağmurumuzla ve kuş sesleriyle de baharı yaşarız ruhumuzda..
dinledikçe coştuğumuz şarkılarımız.. düşündükçe tatlanan hayallerimiz..
bekledikçe hem kızdığımız, hem gülümsediğimiz , hem özlediğimiz dostlarımız da var..
tek eksiğimiz bir manivela olmalı..
dünya’yı oynatamayışımız bu yüzden her hal :))
duyguları mı dinlemeli, yoksa doğruları mı ?
yapmak istenilen mi yapılmalı , yoksa yapılması gerekenler mi ?
duyguların cazibesi ile doğruların vazgeçilmezliği aynı noktada buluşsun istenir de
fakat bu, ne mümkündür..
ömür boyu içimizde yaşadığımız kahredici ama bir o kadar da ihtişamlı
ve galibi olmayan bir savaştır bu…
körümüz var, sağırımız var. matrağımız var, somurtkanımız var…
ve de hala iki satırlık söylenmemiş sözümüz var..
ya acaba gene sancılı bir akşam mı kuşatacak benliğimizi..
aahh hangi ‘’düş ixsirini’’ içsek de şifa bulsak..
yahut ne düşü?
kuru çay neyimize yetmiyor diyip, mütevaziliği mi seçsek :))