Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Zarina Can
Zarina Can

İNSAN - GEÇMİŞİN HASRETÇİSİ, GELECEĞİN ÖZLEMCİSİ, YAŞADIĞI ANIN ŞİKAYETÇİSİDİR...

  • sevmek25.06.2010 - 17:33

    Bir kişiye SENI SEVIYORUM demek ve bu güzel cümleyi bir yere yazmak kolaydır... ya bu duygulari gerçekten hissedebilmek...? ? ?
    Sevgi Nedir?
    Sevgiye dair ne çok şey söylendi binlerce yildir... Ne çok şey yaşadı insanoğlu sevdaya dair. Garip olan şu ki, herkes kendi sevdasını yaşadı
    ve 'SEVGİ' diye kendi yüreğini tarif etti.
    Buğün bende bunu yapacağım. Kendi sevdami anlatacağim.

    'Gerçek sevdayı yaşadn mı ki? ' diye sorma bana... Belkide bunu ancak hayatta gözlerimi kaparken yanıtlayacağim. Sadece buğün önüme; yüreğimi, ruhumu, bedenimi ve aklımı koyup, varoluşumla yaşayıp yaşatabileceğim kendi sevdamın hayalini kuracağim.
    Sevgi - önce 'BEN' yerine önce 'SEN' diyebilmek, kendinden önce onu, onun mutluluğunu düsünebilmektir. Onun yanında huzur bulmak, güven duymak, her ne olursa olsun yanında olacağını, seni seveceğini bilerek 'KENDİN' olmaktır.

    Sevgi - Sevdiğinin yüreğinin güzelliğine ve sevdasına inanmak. Onu mutlu etmek uğruna zevkle emek etmektir. Sevdiğinin gözlerinde kaybolmak, bedeninde bir olmaktır.

    Sevgi - Sevdigine saygi duymak, varlığından gurur duymaktir. Kahkaha kadar gözyaşınıda, sohbetler kadar sessizliği de büyük bir zevkle paylaşmaktır.

    Sevgi - SADAKAT, vefa, baglılıktır, SORUMLULUK, özveri, şevkattır.

    Sevgi - ANLAYIŞ, hosgörü, sabırdır, TUTKU, cesaret, risktır.

    Sevgi - Bakmak, dokunmak, söylemektir, Yaşatmak, yaşamak, göze almaktir.

    Sevgi - Umuttur, soluktur, hayattir. Bir bedende bütün olmak, birlikte çogalmaktir.

    Sevgi - Yüreğinle gülümseyebilmek, Insan olabilmektir.

    Günümüzde fütursuzca kullanılan sevgi sözcüklerini hak eden kişilere kullanmamız ve hak ettiği değeri bulmamız dileğiyle...Yüreğinizden sevgi hiç eksik olmasin.....

  • özlü sözler12.06.2010 - 19:56

    Herkesin üç kişiliği vardır; Ortaya çıkardığı, sahip olduğu, sahip olduğunu sandığı. Alphonse Karr

    Doğruluk sonsuzluğun güneşidir. Nasıl olsa doğar. Wendell Phillips

    Acınmaktansa kıskanılmak dana iyidir. Heredot

    Boş zaman yoktur boşa geçen zaman vardır. Tagore

    Rüyaları gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır. S. M. Power

  • ironi12.06.2010 - 19:50

    Kısacası:
    İroni:(eski yunanca eironeía) Söylenenin tam tersinin kastedildiği ifadedir. Söylenen ya da yapılan eylem, ciddi görüntüsü altında, karşıt söylenceyi ya da eylemi, çelişki noktasına çekmeyi hedefler.Mizahdan farkı olarak,ironi daha eleştirel yaklaşır.İroni mimik, jest ve tonlama ile söylemek istenenin altını, dolaylı çizer.

    umarım açıklayabildim ;)

  • fenomen12.06.2010 - 19:47

    Fenomen (Fransızca: phénomène kelimesinden) veya görüngü, duyularla algılanabilen şey. Fenomen kelimesi, bazılarınca sadece şaşırtıcı şeyler için kullanılsa da, genel kullanımda böyle bir anlamı bulunmamaktadır.
    Felsefede somut, algılanabilr ve denenebilir olay ve nesne demektir. Bir nesne, olay ya da sürecin nesnel gerçekliğini vurgulayan bir ifadedir.
    Kant, fenomeni, duyularla algılanamayan mutlak gerçek anlamında kullandığı numen terimine karşıt olarak, duyularla algılanabilen şeyler için kullanmıştır.
    Edmund Husserl'e göre ise fenomenolojinin ele aldığı konu, algısal ve deneysel nesneler dünyası değil, nesnelerin özüdür.
    _______________________________________________________
    SEVGİLERLE ;)

  • istanbulun fethi04.06.2010 - 19:03

    İstanbul'un Fethi, Konstantinopolis'in Fethi, Konstantinopolis'in Düşüşü, II. Mehmet komutasındaki Osmanlı İmparatorluğu'nun Bizans'ın başkenti Konstantinopolis'i kuşatmasının ardından gerçekleşmiş bir fetihtir. Bizans İmparatorluğu ordusunun başında bulunan isim ise XI. Konstantin Palaiologos idi. Kuşatma Osmanlı'nın kesin zaferiyle son bulmuş ve Jülyen takvimine göre 5 Nisan 1453 tarihinden 29 Mayıs 1453'e kadar sürmüştür. Bu Fetih önceden yaklaşık 1000 yıllık Bizans İmparatorluğu'nun siyasal bağımsızlığının ortaya çıkmasını sağlamıştır.
    Fatih Sultan Mehmed Osmanlı tahtına geçmesinin ardından İstanbul'a ve Çanakkale Boğazı çevresindeki Bizans kalelerine sürekli baskı yapmıştır. 5 Nisan'da İstanbul'un fetih harekatını başlatmak üzere sayısı 80,000 ile 200,000 arası değişen bir orduyla İstanbul'a hareket etmiştir. Şehir 2,000'i yabancı olmak üzere toplamda 7,000 kişilik bir orduyla savunulmuştur. Kuşatma bir kısım Osmanlı kuvvetlerinin çevrede kalan Bizans kalelerini ele geçirirken ağır Osmanlı toplarının da İstanbul surlarına ateş etmesiyle başlamıştır. Bizans'ın Haliç'e zincir germesiyle Osmanlılar başta şehre girememişler bu yüzden şehri tamamen abluka altına almaya çalışmışlardır ayrıca şehre Fatih Sultan Mehmet'in bizzat gözleri önünde Avrupa'dan yardım gemileri gelmiştir. Fatih bu olaya sinirlenerek atını denize sürmüştür. Fatih bunların üzerine gemileri Haliç'e karadan yağlı kazıkların üzerinde yürütmüştür ve Bizans Osmanlı gemilerini yanan gemileriyle yok etmeye çalışsa da başarılı olamamıştır.
    Osmanlı ordusunun surlara ilk saldırıları Bizanslılara ağır kayıplar verdirmiştir ve Osmanlılar surların altına kazdığı lağımlar Bizanslılar tarafından yok edilmiş böylece Osmanlılar bu plandan vazgeçmişlerdir. Birkaç gün sonra Bizans, Vededik'ten yardım gemilerinn gelmeyeceğini haber almıştır. 29 Mayıs Gecesi Osmanlı ordusu surlara taarruz etmiştir. İlk düzensiz saldırılar püskürtülmüştür. Anadolu'dan oluşturulan birliklerle yapılan ikinci Osmanlı saldırısıyla surların Eyüp bölümüne yarıklar açmaya çalışılmıştır. Bizans'ın savunma askerleri Anadolu akıncılarını geri püskürtmüştür ve Fatih Sultan Mehmet'in seçkin Yeniçeriler'ine karşı direnmeye çalışmışlardır. Savaş sırasında, Ceneviz Komutanı Giovanni Giustiniani fena biçimde yaralanmış ve adamlarıyla birlikte gemilerine doğru geri çekilmişlerdir.
    İstanbul'un Önemi:
    İstanbul, bölgede önemli bir siyasi güç olan Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkenti olmasının yanı sıra, iki kıtayı ve iki denizi birbiriyle bağlayan stratejik konumu itibariyle de önemli bir merkezdi. Bundan dolayı tarihte pek çok devletin topraklarına katmak istediği bir kara parçasıydı.
    Bunun yanında İstanbul, İslam devletleri açısından farklı bir öneme haizdi. İslam peygamberi Hz.Muhammed, İstanbul'un Müslümanlar tarafından feth edileceğini 7. yüzyılda sahabelerine müjdelemiş ve İstanbul'u fethedecek komutan ve askerlerden övgüyle bahsetmiştir. Bu sebeple tarihe geçen İstanbul kuşatmalarının büyük çoğunluğu İslam devletleri tarafından yapılmıştır.
    Fethin sonuçları:
    O günün dünyasındaki en önemli şehirlerden olan İstanbul'un fethi, gerek dünyada gerekse Anadolu'da birçok etki yarattı. Bir çağı kapatıp bir çağı açmıştır.Ayrıca reform hareketlerini ve rönesans dönemini başlatmıştır, coğrafi keşifleri başlatmıştır.Bunun yanı sıra Osmanlı Anadolu-Rumeli toprak bütünlüğü sağlanmış, İpek ticaret yolu türklerin komutasına geçmiştir.Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethederken neredeyse küçük bi çocuktu.
    Ancak bundan sonra Coğrafi Keşiflerin başlamasıyla ticaret üstünlüğü Avrupa'ya geçmiştir.

  • Gandi04.06.2010 - 10:54

    Mohandas Karamçand Gandi (d. 2 Ekim 1869– ö. 30 Ocak 1948) , Hindistan ve Hindistan Bağımsızlık Hareketi'nin siyasi ve ruhani lideri. Gerçek ve kötülüğe karşı aktif ama şiddet unsuru içermeyen direniş ile ilgili olan Satyagraha felsefesinin öncüsüdür. Bu felsefe Hindistan'ı bağımsızlığına kavuşturmuş ve dünya üzerinde vatandaşlık hakları ve özgürlük savunucularına ilham kaynağı olmuştur. Gandi Hindistan'da ve dünyada, Tagore tarafından verilen ve yüce ruh anlamına gelen mahatma ve baba anlamına gelen bapu adlarıyla anılır. Hindistan'da resmî olarak Ulus'un Babası ilan edilmiştir ve doğum günü olan 2 Ekim Gandhi Jayanti adıyla ulusal tatil olarak kutlanır. 15 Haziran 2007'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu oybirliği ile 2 Ekim gününü 'Dünya Şiddete Hayır Günü' olarak ilan etmiştir.
    Gandi ilk olarak Güney Afrika'da Hint topluluğunun vatandaşlık hakları için barışçı başkaldırı uyguladı. Afrika'dan Hindistan'a döndükten sonra yoksul çiftçi ve emekçileri baskıcı vergilendirme politikasına ve yaygın ayrımcılığa karşı protesto etmeleri için örgütledi. Hindistan Ulusal Kongresi'nin liderliğini üstlenerek ülke çapında yoksulluğun azaltılması, kadınların serbestisi, farklı din ve etnik gruplar arasında kardeşlik, kast ve dokunulmazlık ayrımcılığına son, ülkenin ekonomik yeterliliğine kavuşması ve en önemlisi olan Swaraj yani Hindistan'ın yabancı hâkimiyetinden kurtulması konularında ülke çapında kampanyalar yürüttü. Gandi Hindistan'da alınan Britanya tuz vergisine karşı 1930'da yaptığı 400 kilometrelik Gandi Tuz Yürüyüşü ile ülkesinin Britanya'ya karşı başkaldırmasına öncülük etti. 1942'de Britanyalılara açık çağrıda bulunarak Hindistan'ı terketmelerini istedi. Hem Güney Afrika hem de Hindistan'da bir çok kere hapsedildi.
    Gandi her durumda pasifizm ve gerçeği savunarak bu görüşlerini uyguladı. Kendi kendine yeterli olan bir aşram kurarak basit bir yaşam geçirdi. Çıkrık ile örülen geleneksel dhoti ve örtü gibi giysilerini kendisi yaptı. Önceleri vejetaryen iken sonraları yalnızca meyve ile beslenmeye başladı. Hem kişisel arınma hem de protesto amacıyla bazen bir ayı aşan oruçlar tuttu.
    Eserleri:
    Gandi üretken bir yazardı. Uzun yıllar aralarında Güney Afrika'da iken Gucarati dilinde Harijan, Hindi dilinde ve İngilizce; Indian Opinion ile Hindistan'a döndükten sonra çıkardığı İngilizce Young India gazetesi ile Gujarati dilinde Navajivan adlı aylık dergi gibi bir çok gazete ve derginin editörlüğünü yaptı. Sonraları Navajivan Hindi dilinde de yayımlandı. Bunlara ek olarak hemen hemen her gün kişilere ve gazetelere mektuplar yazdı.
    Gandi aralarında otobiyografisi Doğrulukla Olan Deneyimlerimin Öyküsü 'nün de bulunduğu, Güney Afrika'daki mücadelesi hakkında Satyagraha in South Africa (Güney Afrika'da Satyagraha) , siyasi bir broşür olan Hind Swaraj or Indian Home Rule, ve John Ruskin'in Unto This Last denemesinin Gucarati dilindeki yorumu gibi bir çok eser yazmıştır. Bu son deneme ekonomi üzerine denemesi olarak sayılır. Ayrıca yoğun olarak etyemezlik, beslenme ve sağlık, din, sosyal reformlar gibi konular üzerine de yazdı. Gandi genellikle Gucarati dilinde yazdı ama kitaplarının Hindi ve İngilizce çevirilerini de düzeltti.
    Gandi'nin tüm eserleri 1960 yılında The Collected Works of Mahatma Gandhi (Mahatma Gandi'nin Tüm Eserleri) adıyla Hindistan hükümeti tarafından yayımlandı. Yazılar yaklaşık yüz cilt içinde toplanmış 50.000 sayfadan oluşur. 2000 yılında tüm eserlerin gözden geçirilmiş baskısı, Gandi'nin takipçilerinin hükümeti siyasal amaçları için değişiklik yapması ile suçlamasıyla bir anlaşmazlık çıkmıştır.

  • kutadgu bilig31.05.2010 - 22:15

    Kutadgu Bilig, 11. yüzyıl Karahanlı Uygur Türklerinden Yusuf Has Hacib'in Doğu Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han (Ebû Ali Hasan bin Süleyman Arslan) 'a atfen yazdığı ve takdim ettiği Türkçe eser.
    Eserin Genel Özellikleri:
    1. 11. yüzyılda yazılmıştır.
    2. Yusuf Has Hacib yazmıştır.
    3. Mesnevi tarzında yazılmıştır.
    4. Siyasetname türünün ilk eseridir.
    5. Eserde kullanılan bazı sözcükler günümüzde de kullanılıyor.
    6. Karahanlı Türkçesi ile yazılmıştır.
    7. Nazım birimi beyittir. (Redif ve kafiye kullanılmıştır.)
    8. İslamiyet'in Türklerce kabulünden sonraki ilk yazılı eserdir.
    9. Allegorik ve didaktiktir.
    10. Bazı bölümlerinde ansiklopedik bilgiler içerir.
    11. 'Kutlu Olma Bilgisi' veya 'Mutluluk Veren Bilgi' olarak Türkiye Türkçesine aktarılabilir.
    Kitabın İçeriği:
    Eser, 4 ana unsur ve bu 4 unsuru temsil eden sembolik şahsiyetler üzerine kurulmuştur.

    İsim Anlamı Meslek Sembolü
    Kün-Togdı 'Gün Doğdu' Hükümdar Adalet
    Ay-Toldı 'Ay Doldu' Vezir Mutluluk
    Ögdülmiş 'Övülmüş' Bilge:vezirin oğlu Akıl (ya da Bilgi)
    Odgurmış 'Uyanmış' Derviş Akıbet (Yaşamın sonu)

    Kitap, baştan sona bu 4 sembolik şahsiyetin karşılıklı konuşma ve münarazalarından oluşmuşmaktadır. Eserde Tanrı, Muhammed Peygamber, Dört Halîfe ve Kara Buğra Hân methedilikten sonra; iyilik etmenin faydaları; bilgi ile aklın meziyet ve faydaları; devletin sıfatı; adalet vasfı; hükümdarın vasıfları; vezirin, kumandanın, ulu hâcibin, kapıcıbaşının, elçilerin, kâtibin, hazinedârın, aşçıbaşının, içkicibaşının, hizmetkârların vasıfları; dünyanın kusurları; ahiretin kazanılması; beylere hizmet etmenin usûl ve nizâmı, hizmetkârlarla nasıl geçinileceği, avâm ile nasıl münâsebet kurulacağı, Ali evlâdı, âlimler, tabipler, efsûncular, rüya tâbircileri, müneccimler, şâirler, çiftçiler, satıcılar, hayvan yetiştirenler, zenâat erbâbı, fakirler ile münâsebet; evlilik; çocuk terbiyesi; hizmetçilere nasıl muâmele edileceği; ziyafete gitme âdabı; ziyafete davet usûlü; memleketi tanzim etme usûlü; doğruluğa karşı doğruluk, insanlığa karşı insanlık gösterilmesi; zamanın bozukluğu ve dostların cefası konuları işlenmiştir.
    Eser, 6645 beyit, 85 bâbdan oluşmaktadır.

    P.S.: Hadi, kolay gelsin ;)