PERDELER Hz. Azrail (a.s) , insanların canım alması hususunda Cenab-ı Hakka demiş ki: 'Senin kulların benden küsecekler.' Cevaben ona denilmiş: 'Senin vazifen ile vefat edenlerin ortasında hastalıklar ve musibetler perdesini bırakacağım. Vefat edenler sana değil, belki itiraz ve şekva oklarını o perdelere atacaklar.'
'Evet, izzet, azamet ister ki, esbab perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında. Fakat vahdet ve celal ister ki, esbab ellerin çeksinler tesir-i hakikîden.' (Lem'a 5.Nükte 2.Remiz
Evet hakikî terakki ise; insana verilen kalb, sır, ruh, akıl hattâ hayal ve sair kuvvelerin hayat-ı ebediyeye yüzlerini çevirerek, her biri kendine lâyık hususî bir vazife-i ubudiyet ile meşgul olmaktadır risale-i nur
Gaye-i hayal olmazsa veyahut nisyan veya tenâsi edilse, ezhan enelere dönüp etrafında gezerler. YANİ İnsanın hayatında bir intizam ve hedef olmaz ise, -ki intizam ve hedef burada kulluk ve ibadet anlamındadır- insanın zihni ve düşüncesi, nefis ve hevanın peşinde koşar ve bütün aza ve cihazlarını da bu yolda sarf eder. İnsan adeta kendi benliğinin bir kölesi, bir aracı haline dönüşür. Her şeyi kendi benliğine hizmet eden bir vasıta olarak düşünür. Bu da insanı egoist ve hedonist (Hayatın gayesini hazcılık olarak görenler) yapar, yani insanı bencil ve zevkperest yapar.
İnsanın yapmış olduğu bütün zulüm ve ahlaksızlıklarının temelinde, insanın kendisini unutması ve gayesiz kalması vardır. Unutmak burada gaflet ve hedefsizlik anlamındadır. Yani insanın asıl gayesi ve hedefi ibadet ve kulluk iken, insan bunu inkar ve gaflet ile unutup başka şeylere yöneldiği için, zalim ve cahil unvanına liyakat kesp etmiştir.
Es'ad Bin Zürare Avf Bin Haris Rafi Bİn Malik Kutbe Bin Amir Ukbe Bin Amir Cabir Bin Abdullah Dua kapısının anahtaları gibi adları anıldığında açılmayacak kapılar yoktur..demiştir bir gönül insanı.
hadis-i şerif: Beş şey vardır ki onları Allah'tan başka kimse bilemez: 1) Kıyamet saatinin ne zaman geleceğini yalnız Allah bilir. 2) Yağmuru da O indirir, 3) Rahimlerde olanı O bilir. 4) Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. 5) Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Herşeyi mükemmel tarzda bilen ve her şeyden haberdar olan, Allah’tır. LOKMAN 34
Ya Rabbenâ! Eğer unuttuk veya kasıtsız olarak yanlış yaptıysak bundan dolayı bizi sorumlu tutma! Ya Rabbenâ! Bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Ya Rabbenâ! Takat getiremeyeceğimiz şeylerle bizi yükümlü tutma! Affet bizi, lütfen bağışla kusurlarımızı, merhamet buyur bize! Sensin Mevlâmız, yardımcımız! BAKARA 286
Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh (sened-i muttasıl ile) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz'in şöyle buyurduklarını rivâyet etmiştir: Yedi kimseyi Allâhu Teâlâ kendi zıllinden başka zıl olmayan (Kıyâmet) gününde kendi zılli altında barındıracaktır: (Birincisi) imâm-ı âdil, (ikincisi) Rabbine (tâat ve) ibâdet içinde perverde olmuş genç, (üçüncüsü) gönlü mescidlere merbut olan kimse, (dördüncüsü) Allah yolunda sevişip buluşmaları da, ayrılmaları da buna müstenid olan iki kimsenin her biri, (beşincisi) mansıb ve cemâl sâhibi bir kadının matlûbu olduğu halde 'Ben Allah'dan korkarım' diyerek harâmı irtikâb etme) yen erkek, (altıncısı) infâk ettiğinden solundaki haberdâr olmayacak kadar ahfâ olarak sadaka veren adam, (yedincisi de) tenhâda (lisânen, yâhud kalben) Allâhu Teâlâ'yı zikredip de gözü (dolup) taşan kişi.
NAMAZIN MANASI
TESBİH-Sübhanallah-CELALİNE
TA ZİM-Allahuekber-KEMALİNE
ŞÜKÜRDÜR-Elhamdulillah-CEMALİNE
PERDELER
Hz. Azrail (a.s) , insanların canım alması hususunda Cenab-ı Hakka demiş ki: 'Senin kulların benden küsecekler.' Cevaben ona denilmiş: 'Senin vazifen ile vefat edenlerin ortasında hastalıklar ve musibetler perdesini bırakacağım. Vefat edenler sana değil, belki itiraz ve şekva oklarını o perdelere atacaklar.'
'Evet, izzet, azamet ister ki, esbab perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında. Fakat vahdet ve celal ister ki, esbab ellerin çeksinler tesir-i hakikîden.' (Lem'a 5.Nükte 2.Remiz
Evet hakikî terakki ise; insana verilen kalb, sır, ruh, akıl hattâ hayal ve sair kuvvelerin hayat-ı ebediyeye yüzlerini çevirerek, her biri kendine lâyık hususî bir vazife-i ubudiyet ile meşgul olmaktadır
risale-i nur
Gaye-i hayal olmazsa veyahut nisyan veya tenâsi edilse, ezhan enelere dönüp etrafında gezerler.
YANİ
İnsanın hayatında bir intizam ve hedef olmaz ise, -ki intizam ve hedef burada kulluk ve ibadet anlamındadır- insanın zihni ve düşüncesi, nefis ve hevanın peşinde koşar ve bütün aza ve cihazlarını da bu yolda sarf eder. İnsan adeta kendi benliğinin bir kölesi, bir aracı haline dönüşür. Her şeyi kendi benliğine hizmet eden bir vasıta olarak düşünür. Bu da insanı egoist ve hedonist (Hayatın gayesini hazcılık olarak görenler) yapar, yani insanı bencil ve zevkperest yapar.
İnsanın yapmış olduğu bütün zulüm ve ahlaksızlıklarının temelinde, insanın kendisini unutması ve gayesiz kalması vardır. Unutmak burada gaflet ve hedefsizlik anlamındadır. Yani insanın asıl gayesi ve hedefi ibadet ve kulluk iken, insan bunu inkar ve gaflet ile unutup başka şeylere yöneldiği için, zalim ve cahil unvanına liyakat kesp etmiştir.
BİAT EDEN ENSAR:
Es'ad Bin Zürare
Avf Bin Haris
Rafi Bİn Malik
Kutbe Bin Amir
Ukbe Bin Amir
Cabir Bin Abdullah
Dua kapısının anahtaları gibi adları anıldığında açılmayacak kapılar yoktur..demiştir bir gönül insanı.
hadis-i şerif:
Beş şey vardır ki onları Allah'tan başka kimse bilemez:
1) Kıyamet saatinin ne zaman geleceğini yalnız Allah bilir.
2) Yağmuru da O indirir,
3) Rahimlerde olanı O bilir.
4) Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez.
5) Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Herşeyi mükemmel tarzda bilen ve her şeyden haberdar olan, Allah’tır.
LOKMAN 34
Ya Rabbenâ! Eğer unuttuk veya kasıtsız olarak yanlış yaptıysak bundan dolayı bizi sorumlu tutma! Ya Rabbenâ! Bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Ya Rabbenâ! Takat getiremeyeceğimiz şeylerle bizi yükümlü tutma! Affet bizi, lütfen bağışla kusurlarımızı, merhamet buyur bize! Sensin Mevlâmız, yardımcımız!
BAKARA 286
ZAN ilim değildir.
İlim şüphesiz olandır.
Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh (sened-i muttasıl ile) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz'in şöyle buyurduklarını rivâyet etmiştir:
Yedi kimseyi Allâhu Teâlâ kendi zıllinden başka zıl olmayan (Kıyâmet) gününde kendi zılli altında barındıracaktır:
(Birincisi) imâm-ı âdil,
(ikincisi) Rabbine (tâat ve) ibâdet içinde perverde olmuş genç,
(üçüncüsü) gönlü mescidlere merbut olan kimse,
(dördüncüsü) Allah yolunda sevişip buluşmaları da, ayrılmaları da buna müstenid olan iki kimsenin her biri,
(beşincisi) mansıb ve cemâl sâhibi bir kadının matlûbu olduğu halde 'Ben Allah'dan korkarım' diyerek harâmı irtikâb etme) yen erkek,
(altıncısı) infâk ettiğinden solundaki haberdâr olmayacak kadar ahfâ olarak sadaka veren adam,
(yedincisi de) tenhâda (lisânen, yâhud kalben) Allâhu Teâlâ'yı zikredip de gözü (dolup) taşan kişi.
Sığınılacak yer, yurt, mesken.