Türkü.. Yani Türklerin, duyguları, sözleri, onlara dair olan değil mi.. Neden sadece aklımıza, zeytin yağlı yiyemem aman geliyor.. Yani, 'bu aşkın ateşi hep 39 ', ' bu gönül ona torpil geçiyor', ne bileyim... Dinlediğimiz müziklere neden böyle tavır alıyoruz. Onlarıda Türk yazmış. Onlarda türkü değil mi.. Sözler mi garip? Yeşil başlı gövel ördeğin de, yele karşı uçup gitmesi tuhaf.. Daha doğrusu, bu cümleden sonra yare gizli sözlerin söylenememesinin dile getirilmesi tuhaf.. Ama illaki türkü eskideki o dinlendiklerimiz değil mi.. Evet öyle zaten.. Çünkü hakikatli duygular var içinde.. Yani acaba kaset olsa satar mı, satarsa klibi olur mu, nasıl bir imajı olsun sanatçının vs.. gibi kaygıları olmadan; hissedildiği için yazılmış.. Mesela büyükler şu ayrımı çok yapar.. Türkülerini bilirler, ama yeni çıkanlarıda ister istermez duyarlar ve kimilerini severler kimilerini pek sevmezler bu yeni çıkanların.. Bildikleri türküler çıktığında, türkünün sesini aç derler.. Bilmedikleri ama beğendikleri olduğunda da türkünün sesini aç derler.. (Çünkü türkü kavramını sadece biz bir çeşit müzik olarak algılıyoruz, onlara göre bütün duydukları türkü..) Ama sevmedikleri bir ses yığını olduğunda, ne anlıyosun ki bundan kıs sesini derler :) Onların türkü dediklerine, şimdilerde kalıcı eser vs. deniliyor zaten :) .. Yani, büyüklerimizde güzel kulak ve güzel duygu mu vardı.. Yoksa biz mi çok maddeci olduk, bilmiyorum..
utanmasam mükemmeldir derdim ama :)
utanıyorum
:)
sanatsaldır :)
estetik hastasıdır :)
zariftir :)
Türkü..
Yani Türklerin, duyguları, sözleri, onlara dair olan değil mi..
Neden sadece aklımıza, zeytin yağlı yiyemem aman geliyor..
Yani, 'bu aşkın ateşi hep 39 ', ' bu gönül ona torpil geçiyor', ne bileyim...
Dinlediğimiz müziklere neden böyle tavır alıyoruz. Onlarıda Türk yazmış. Onlarda türkü değil mi..
Sözler mi garip?
Yeşil başlı gövel ördeğin de, yele karşı uçup gitmesi tuhaf.. Daha doğrusu, bu cümleden sonra yare gizli sözlerin söylenememesinin dile getirilmesi tuhaf..
Ama illaki türkü eskideki o dinlendiklerimiz değil mi..
Evet öyle zaten..
Çünkü hakikatli duygular var içinde.. Yani acaba kaset olsa satar mı, satarsa klibi olur mu, nasıl bir imajı olsun sanatçının vs.. gibi kaygıları olmadan; hissedildiği için yazılmış..
Mesela büyükler şu ayrımı çok yapar.. Türkülerini bilirler, ama yeni çıkanlarıda ister istermez duyarlar ve kimilerini severler kimilerini pek sevmezler bu yeni çıkanların..
Bildikleri türküler çıktığında, türkünün sesini aç derler..
Bilmedikleri ama beğendikleri olduğunda da türkünün sesini aç derler..
(Çünkü türkü kavramını sadece biz bir çeşit müzik olarak algılıyoruz, onlara göre bütün duydukları türkü..)
Ama sevmedikleri bir ses yığını olduğunda, ne anlıyosun ki bundan kıs sesini derler :)
Onların türkü dediklerine, şimdilerde kalıcı eser vs. deniliyor zaten :)
..
Yani, büyüklerimizde güzel kulak ve güzel duygu mu vardı.. Yoksa biz mi çok maddeci olduk, bilmiyorum..
ben
sen
o
hiç bakmadan, arkaya yaslanmak
O'na yakın olduğunda, söylemekten zevk aldığın kelime..
benim dışımdakiler
En büyük düşman