aklıma hemen müzik geliyor..sofyan,düyek,aksak...usulü iyi bilmek gerek..ilk zamanlar dizlerin acıması normaldir çünkü insan usulü kaçırmamak için çaba gösterirken vuruş sertliğini ayarlayamayabiliyor :)
Japonya'da hangi olay enteresan değil ki? Japonlar bir işyerinde performansını beğenmedikleri elemanın masasını değiştirirler. Ve bu masa değişikliği çok utanç verici bir olay.. Fakat masa değişikliğide öyle oradan şuraya, şuradan arka köşeye gibi neresi denk gelirse tarzında değil; Önce ilk uyarı cam kenarındaki masaya göndermek.. Hani eleman bir dışarı baksın bir de içeri.. ve tercihini yapsın.. Baktılar ki düzelme yok bu seferde kapıya en yakın olan masaya gönderiyorlar... Yine düzelmezse; yar saçların lüle lüle şarkısı eşliğinde gönderiyorlar.. Çok teknik adamlar şu japonlar..
Yöntem demek. Ama mûsikîde ayrı. Mûsikînin iki ana başlığı varsa bunlardan biri işin nağme kısmı, diğeri de usûlüdür.
Mûsikîde nağmeler bir usûle göre bestelenir. Meselâ 'sofyan usûlünde bestelemek' denmelidir, aynı 'rast makâmında şarkı' dendiği gibi.
Nağmelerin, sözlü eser besteleniyorsa önce sözler ve usûl arasındaki âhengi, sonra da uygun usûl bulunduktan sonra güfte+usûl+nağme âhengi gözönünde bulundurularak bestelenmesi esastır.
Kıssadan hisse: Mûsikî (hangisi ve hangi milletinkisi olursa olsun) usûlsüz (yani bir anlamda ritmik yapısız) olmaz.
usulunü bilmiyorsan sükutunu bil ki birinden usulunü öğrenebilesin.
şiirde kullanılan şekilde ikinci *U* nun üzerinde inceltme işareti yoktu.
*USUL* olarak kullanıldığında *YAVAŞ * -*SESSİZ*anlamı taşıyordu.
aklıma hemen müzik geliyor..sofyan,düyek,aksak...usulü iyi bilmek gerek..ilk zamanlar dizlerin acıması normaldir çünkü insan usulü kaçırmamak için çaba gösterirken vuruş sertliğini ayarlayamayabiliyor :)
Japonya'da hangi olay enteresan değil ki?
Japonlar bir işyerinde performansını beğenmedikleri elemanın masasını değiştirirler.
Ve bu masa değişikliği çok utanç verici bir olay..
Fakat masa değişikliğide öyle oradan şuraya, şuradan arka köşeye gibi
neresi denk gelirse tarzında değil;
Önce ilk uyarı cam kenarındaki masaya göndermek..
Hani eleman bir dışarı baksın bir de içeri..
ve tercihini yapsın..
Baktılar ki düzelme yok
bu seferde kapıya en yakın olan masaya gönderiyorlar...
Yine düzelmezse;
yar saçların lüle lüle şarkısı eşliğinde gönderiyorlar..
Çok teknik adamlar şu japonlar..
-ünü bilmek lazım...
Kalp kırmadan denmeli söylenecek sözler...
Kırdıktan sonra tuzla buz olduktan sonra ?
Yöntem demek. Ama mûsikîde ayrı. Mûsikînin iki ana başlığı varsa bunlardan biri işin nağme kısmı, diğeri de usûlüdür.
Mûsikîde nağmeler bir usûle göre bestelenir. Meselâ 'sofyan usûlünde bestelemek' denmelidir, aynı 'rast makâmında şarkı' dendiği gibi.
Nağmelerin, sözlü eser besteleniyorsa önce sözler ve usûl arasındaki âhengi, sonra da uygun usûl bulunduktan sonra güfte+usûl+nağme âhengi gözönünde bulundurularak bestelenmesi esastır.
Kıssadan hisse: Mûsikî (hangisi ve hangi milletinkisi olursa olsun) usûlsüz (yani bir anlamda ritmik yapısız) olmaz.
Nokta da nokta.
Paul Mua'd Dib'in Fremen adı...
hiç yapamayıp uygulayamadığım bir kavram,, nolacak halim bilmiyorum,, biraz dağınız, ondan olsa gerek,,