bizim aile filminden, yaşar usta'nın pek bir güzel repliği...
'bak beyim, sana iki çift lafım var. koskoca adamsın. paran var, pulun var, herşeyin var. binlerce kişi çalışıyor emrinde. yakışır mı sana ekmekle oynamak? yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak. ama nasıl yakışmaz... ben boşuna konuşuyorum. sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum.
hıh... sen... büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi... sen mi büyüksün? hayır biz büyüğüz, biz. sen bizim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç. gözümüzde pul kadar bile değerin yok. ama şunu iyi bil, ne oğluma, ne de gelinime hiç bir şey yapamayacaksın. yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizleri. çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız. bizler birbirimizi seviyoruz. biz bir aileyiz. biz güzel bir aileyiz. bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun? !
dokunma artık aileme. dokunma bizlere. dokunma oğluma, gelinime... eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben, yaşar usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni...
anlıyor musun? vururum ve dönüp arkama bakmam bile...'
- Her zaman söylemişimdir... Gerçek kadınlar doğulu olanlardır... Doğu'da aşk başkadır... Doğulu kadın hem gizemli, hem anaçtır... Hem sevgili hem de çocuktur... Kendini ona bırakmak, ruhen ve bedenen emrine girmek ne büyük zevk!
- It is interesting but, what has to do with the case? All devices of the crime scene are like a tutorial on mastery of perspective... But anamorphism subverts visual canceling everything they've learned on the fixed perspective... There is always another angle, another meaning... The truth depends where you pairs... You have to go back and look at things from another angle...
adam...kedersizliğine üzülüyor.. kadın...onun başına ne gelmiş? adam...o bir köle olarak satılmı..evinden çok uzakta..hiç bilmediği garip topraklarda..çaresiz bir hayata mahkum olmuş..zincirleri görüyor musun..onlar kapana kıstırılmış ve hiç bir kaçışı olmayan zavallı kaderini temsil ediyor..ve o yüzden ağlıyor..bir zamanlar neşeli ve hayat dolu olan bu genç kızın nasıl bir yalnızlığa düştüğüne ağlıyor..ve en fazla da asla hissedemeyeceği aşka ağlıyor..ve asla veremeyeceği aşka..
kadın...o gerçekten bunları mı söylüyor? adam..aslında neyle ilgili olduğundan hiç bir fikrim yok..çince bilmem..
sanki bir camı tıklıyor gibiyim..sende hep o camın ardında gibisin.. ama beni duyamıyorsun.. şu an olduğu gibi bana kızgın olduğun zamanlarda bile o kadar uzasın ki.. kızdığını hissedemiyorum..
- I can see him now, walking back to his room, alone, lying there all night and thinking, 'What's the use of ever getting up again? ' John L. He'll never thump another bar and shout, 'I can lick any man in the world.' He must be lost...
- İnsan doğasının en temel gerçeği, herkesin yalan söylemesidir... Tek değişken, yalanın konusudur... İnsanlara öleceklerini söylemenin güzel yanı, önceliklerine odaklanmalarını sağlamasıdır... Onlar için neyin önemli olduğunu, neyin uğruna canlarını bile vereceklerini öğrenirsiniz... Ne uğruna yalan söylediklerini öğrenirsiniz...
- I feed him meat... I feed him cheese... I even caught him some bugs... Won't touch a thing... What do you think he goes for? Chewing gum! But only with the silver wrapper on it...
- Bellek kaybı, insan beyninin sağlıklı kalabilmek için çevirdiği bir numara... Hatırlanması korkunç olacak bir şeyi unutarak dengenizi koruyabiliyorsunuz... Korkunç bir şeyi kapalı kapılar ardına koyabiliyorsunuz...
(buraya da yazayım bari... :))
bizim aile filminden, yaşar usta'nın pek bir güzel repliği...
'bak beyim, sana iki çift lafım var. koskoca adamsın. paran var, pulun var, herşeyin var. binlerce kişi çalışıyor emrinde. yakışır mı sana ekmekle oynamak? yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak. ama nasıl yakışmaz... ben boşuna konuşuyorum. sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum.
hıh... sen... büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi... sen mi büyüksün? hayır biz büyüğüz, biz. sen bizim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç. gözümüzde pul kadar bile değerin yok. ama şunu iyi bil, ne oğluma, ne de gelinime hiç bir şey yapamayacaksın. yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizleri. çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız. bizler birbirimizi seviyoruz. biz bir aileyiz. biz güzel bir aileyiz. bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun? !
dokunma artık aileme. dokunma bizlere. dokunma oğluma, gelinime... eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben, yaşar usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni...
anlıyor musun? vururum ve dönüp arkama bakmam bile...'
dağılınnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn leynnnnnnnnnnn (: malkoçoğlu
güzel olduğunuz kadar küstahsınız da.
- 'True love is to be two, and yet one... A man and...'
- 'A man and a woman blended as angels, heaven itself...' That's Victor Hugo... He stole that...
(The Shop Around the Corner)
- What's that bum playing? Bartók?
- No, he's just out of tune...
- It's modern at any rate...
(Le signe du lion)
- The time-traveling is just too dangerous... Better that I devote myself to study the other great mystery of the universe... Women!
ooo yea man
oo yea...! ! ! ! ? ? ///(( :)))
Rahmetli Kemal Sunal'ın 'Kapıcılar Kralı' filminden:
Karısı Hacer'in hamile olduğunu öğrenen kapıcı Seyit doktora;
-Valla garının omzuna ceket assak hamile galıyo doktor bey... :))
Tatlı hayattan ne güzel replikler bunlar! Doğulu kadın gibisi yoktur doğru söze ne hacet :)
- Her zaman söylemişimdir... Gerçek kadınlar doğulu olanlardır... Doğu'da aşk başkadır... Doğulu kadın hem gizemli, hem anaçtır... Hem sevgili hem de çocuktur... Kendini ona bırakmak, ruhen ve bedenen emrine girmek ne büyük zevk!
(La dolce vita)
- It is interesting but, what has to do with the case? All devices of the crime scene are like a tutorial on mastery of perspective... But anamorphism subverts visual canceling everything they've learned on the fixed perspective... There is always another angle, another meaning... The truth depends where you pairs... You have to go back and look at things from another angle...
- Whose side are you on?
- I am not altogether on anybody's side... Because nobody is altogether on my side...
hey dostum! bu bir saçmalık...
ah şu yabancı filmler....
- neden o aptal tavşan kostümünü giyiyorsun?
- peki sen neden o aptal insan kostümünü giyiyorsun?
(Donnie DARKO)
_seviyorum de!
_hayır!
_seviyorum de!
_hayır!
_seviyorum de uleynn!
_seviyorum!
_yalan söylüyorsun!
:)))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))
'Gördün mü şimdi, evlat ne demek? ? '
tek başına, olanca etkileyici, oyuncunun gözlerinden adeta taşarcasına, birçok duygu bir arada, aynı anda...
adam...kedersizliğine üzülüyor..
kadın...onun başına ne gelmiş?
adam...o bir köle olarak satılmı..evinden çok uzakta..hiç bilmediği garip topraklarda..çaresiz bir hayata mahkum olmuş..zincirleri görüyor musun..onlar kapana kıstırılmış ve hiç bir kaçışı olmayan zavallı kaderini temsil ediyor..ve o yüzden ağlıyor..bir zamanlar neşeli ve hayat dolu olan bu genç kızın nasıl bir yalnızlığa düştüğüne ağlıyor..ve en fazla da asla hissedemeyeceği aşka ağlıyor..ve asla veremeyeceği aşka..
kadın...o gerçekten bunları mı söylüyor?
adam..aslında neyle ilgili olduğundan hiç bir fikrim yok..çince bilmem..
Duvak.
:S
yusuf..
keşke herşeyi geride bırakıp uzun bir yolcuğa çıkabilseydik..
seninle..
Sonbahar.
sanki bir camı tıklıyor gibiyim..sende hep o camın ardında gibisin..
ama beni duyamıyorsun..
şu an olduğu gibi bana kızgın olduğun zamanlarda bile o kadar uzasın ki..
kızdığını hissedemiyorum..
Hırsız..
nen var kuzum neden ağlıyorsun?
;))
-Size kanım çok ısındı amca... biliyor musunuz, benim hiç babam olmadı. ben çok küçükken ölmüş. size baba diyebilir miyim? ? ?
-yavrucuğum ben de seni çok sevdim. elbette bana baba diyebilirsin.
:)
- How did you know I was a Leo?
- How did I know you were a Leo? There were certain indications... I looked into your eyes, I saw it right away... Leo...
- You must be a... You must be a Sagittarian... Aren't you?
(Husbands)
- I can see him now, walking back to his room, alone, lying there all night and thinking, 'What's the use of ever getting up again? ' John L. He'll never thump another bar and shout, 'I can lick any man in the world.' He must be lost...
(Gentleman Jim)
- İnsan doğasının en temel gerçeği, herkesin yalan söylemesidir... Tek değişken, yalanın konusudur... İnsanlara öleceklerini söylemenin güzel yanı, önceliklerine odaklanmalarını sağlamasıdır... Onlar için neyin önemli olduğunu, neyin uğruna canlarını bile vereceklerini öğrenirsiniz... Ne uğruna yalan söylediklerini öğrenirsiniz...
- When gambling, nobody looks like a saint!
(Dr. Mabuse)
- I feed him meat... I feed him cheese... I even caught him some bugs... Won't touch a thing... What do you think he goes for? Chewing gum! But only with the silver wrapper on it...
(Ace In The Hole)
- Bellek kaybı, insan beyninin sağlıklı kalabilmek için çevirdiği bir numara... Hatırlanması korkunç olacak bir şeyi unutarak dengenizi koruyabiliyorsunuz... Korkunç bir şeyi kapalı kapılar ardına koyabiliyorsunuz...
(Spellbound)
- Tarih yazmanın yarısı, gerçeği saklamaktan geçer...
(Serenity)
- It's called a confidence game... Why? Because you give me your confidence? No... Because I give you mine...
(House of Games)
Ayşen GRUDA-Anam ölmeden seni alamam diyor.
Erdal ÖZYAĞCILAR-Anasını mı öldürsek baba?
... çöpçüler kralı'ndan