-Ben aşkı yalnız olmayı bilmeyen iki kişi için bir tür kaçış yolu olarak görüyorum...Komik... İnsanlar hep aşkın tamamen bencillikten uzak olduğundan söz ederler...Ama düşünürsen, bundan daha bencilce birşey olamaz...Feminizmin erkekler tarafından daha çok aylaklık yapabilmeleri için icat edilmiş olduğuna dair korkunç, paranoyakça bir düşüncem var...'Kadın aklını özgürleştir,bedenini özgürleştir, benimle yat.. İstediğim kadar yattığım sürece hepimiz özgür ve mutluyuz...'
-Beni deli eden ne biliyor musun? Sürekli teknolojinin ne harika olduğunu, zaman kazandırdığını söyleyen insanlar...Ama kimse kullanmıyorsa kazanılan zaman ne işe yarar ki? Sadece daha yoğun işe dönüşüyorsa...Hiç şöyle diyen biri çıkmaz mesela: “Kelime işlemcimi kullanarak kazandığım zamanla bir Zen manastırına gidip takılacağım...'
-Bugün,birkaç yıl içinde tepkilerini önceden tahmin ederek veya kendilerine özgü davranışlarından sıkılarak çiftlerin birbirinden nefret etmeye başladığını söylemiştin ya? Galiba benim için tam tersi...Sanırım biri hakkında herşeyi bilirsem tam anlamıyla aşık olabilirim...Saçını nereden ayırdığı,o gün hangi gömleği giyeceği...Belli bir durumda hangi hikayeyi anlatacağı...O zaman,gerçekten aşık olduğumu anlayacağıma eminim...
-Hep kadınlığın güçlü ve bağımsız bir sembolü olup hayatım bir adam çevresinde dönmüyormuş gibi yapma baskısını hissediyorum...Ama birini sevmek ve sevilmek benim için çok anlamlı...Hep dalgasını filan geçerim ama hayatta yaptığımız herşeyi biraz daha sevilmek için yapmaz mıyız?
-Bilmiyorum...Bazen iyi bir baba ve iyi bir koca olduğumu düşlerim...Hem bazen gerçekten anlamlı geliyor...Ama diğer zamanlarda aptalca geliyor...Sanki bütün hayatımı mahvedecekmiş gibi...Ve bu bağlılık korkusu veya sevmeyi beceremiyor olduğum için değil, çünkü sevebilirim...Sadece, kendime karşı tamamen dürüstsem sanırım bir şeyde gerçekten iyi olduğumu bilerek ölmeyi tercih ederim...Sadece güzel bir ilişkide olmaktansa bir şeyde üstün olmak...Bir kere yaşlı bir adamın yanında çalışmıştım ve bana bütün hayatını işini düşünerek geçirdiğini söylemişti...52 yaşındaydı, ve aniden hiç kendinden birşeyler vermediğini farketti...Hayatı hiç kimse ve hiçbir şeye adanmış değildi...Bunu söylerken neredeyse ağlıyordu...İnanıyorum ki eğer Tanrı diye birşey varsa bizim içimizde değil...Ne senin ne de benim...Ama sadece şu aradaki küçük boşlukta olurdu...Bu dünyada büyü,birilerinin bir şey paylaşmasını anlamaya çalışmakta olmalı...Biliyorum, başarmak neredeyse imkansız....Ama kimin umurunda gerçekten? Cevap arayışta olmalı...
-Arkadaşımın bir çocuğu olmuştu ve doğum evde oldu, o da yardım ediyordu...Dedi ki, tam da doğum anında,çocuğun ilk nefesini almaya çalışırken, ilk yaşam deneyimini gerçekleştirmesini izliyormuş...Tek düşünebildiği, o an birgün ölecek olan birşeye bakıyor olduğuymuş...Bu düşünceyi kafasından atamıyormuş...
-Bence de bu çok doğru...Herşey o kadar sonlu ki...Ama sence de zamanımızı ve özel anları bu kadar önemli kılan bu değil mi?
-Benim yetişme dönemimde sen alkolik ve önüne gelenle düşüp kalkan bir kadındın...Bu durumumun nedeni sensin...Senin suçun...O dönemin ilişkimize daha iyi bir temel olması gerekiyordu...
-Haklısın canım...Ama şu anda, benim hayatımdan çıkarılacak dersler senin işine yarıyor...
(yeni devrimci) -Senin gibi biri öyle bir geçmişle bugün nasıl böyle yaşayabiliyor? Senin de bir zamanlar ideallerin varmış...
(eski devrimci,yeni kodaman) -Babamın dediği gibi; 30'un altında olup da solcu olmayanın kalbi yoktur...Ama 30'unu aşıp da sağcı olmayanın aklı yoktur...
-Benim inanmadığım şey de tam bu...Bu senin gibilerin alışıldık söylemi...
-Bu yavaş yavaş oluyor...Farkına bile varmıyorsun...Bir gün elindeki külüstürden kurtulup doğru dürüst çalışan bir araban olsun istiyorsun...Klimalı olanından...Sonra evleniyorsun ve bir ailen oluyor...Onlara iyi bir şeyler sunmak istiyorsun...Ev alıyorsun...Sonra çocukların oluyor ve onların okulları,gelecekleri,sigortaları...Her şey para...Borç altına giriyorsun ve bunu ödemek için kariyer yapman gerek...Kariyer için de diğerleri gibi düşünmen gerek ve bir anda kendini seçim kabininin içinde demokratik partiye oy verirken buluyorsun...
doktor asıl oğlanın yaşlı annesi ve teyzesine; doktor -acilen taze kan lazım anne ve teyze -biz verelim(ikisi birden söyler) ve doktor kızar doktor - taze dedim hanımlar siz kaç yaşındasınız!
:))) ve tüm bu olaylar ciddi bir şekilde yaşanır. aaaah eski türk filmleri
- bana bir öykü anlat + bir öykü.. - evet bana bir öykü anlat; hadi + ben bir öykü bildiğimi sanmıyorum - sen bir öykü bilmiyor musun? + hayır.. - dinle şimdi...
-Bu yüzden yapmamız gereken şeyin sadece konuşmak olduğunu düşünüyorum...Kendimizden geçene kadar konuşmak...O kadar çok konuşalım ki birbirimizden sıkılalım ve geriye sadece bu sıkıntıdan çıkmak için ilk adımı atmak kalsın...
-Annie,George Harrison'un şarkı yazamadığını ama sonra 'here comes the sun'ı yazdığını ve o şarkının 'Abbey Road' albümünün en iyi parçalarından biri olduğunu söylemişti...
-Güney denizlerindeki conus purpurascens,şeytan minaresinin zehriyle doldurdum.Dünyadaki en güçlü sinir zehridir.Saniyenin binde ikisinde etkili olur.Sinirlerin uyarımından bile hızlıdır.Yani, hayvan okun battığını hissetmeden,düşüp ölür...
-Panzehiri var mı?
-Kendini ayağından vurursan diye mi? Sakın yapma... Farkına varmadan ölürsün...
-Biliyorsun yorumcular ve salaklar bu şarkının gizemli bir anlamı olduğunu söyleseler de John hep oğlu Julian'ın,arkadaşı Lucy O'Connell'ı çizdiği resimden esinlenerek yazdığını söylemişti...
-Niçin suskunsun orhan yoksa izdivacımıza bir mani mi var? -Nevet Nalan sen koskoca fabrikatör Necmi Beyin kızısın bense sadece babanın şöförüyüm...! ! ;)
-Umarım benim hakkımda o şekilde hissetmiyordur...Çünkü, beni tanırsın,en zararsız insanım ben...İncitebileceğim tek kişi kendimdir...
(before sunrise)
-Ben aşkı yalnız olmayı bilmeyen iki kişi için bir tür kaçış yolu olarak görüyorum...Komik... İnsanlar hep aşkın tamamen bencillikten uzak olduğundan söz ederler...Ama düşünürsen, bundan daha bencilce birşey olamaz...Feminizmin erkekler tarafından daha çok aylaklık yapabilmeleri için icat edilmiş olduğuna dair korkunç, paranoyakça bir düşüncem var...'Kadın aklını özgürleştir,bedenini özgürleştir, benimle yat.. İstediğim kadar yattığım sürece hepimiz özgür ve mutluyuz...'
(before sunrise)
-Beni deli eden ne biliyor musun? Sürekli teknolojinin ne harika olduğunu, zaman kazandırdığını söyleyen insanlar...Ama kimse kullanmıyorsa kazanılan zaman ne işe yarar ki? Sadece daha yoğun işe dönüşüyorsa...Hiç şöyle diyen biri çıkmaz mesela: “Kelime işlemcimi kullanarak kazandığım zamanla bir Zen manastırına gidip takılacağım...'
(before sunrise)
-Bugün,birkaç yıl içinde tepkilerini önceden tahmin ederek veya kendilerine özgü davranışlarından sıkılarak çiftlerin birbirinden nefret etmeye başladığını söylemiştin ya? Galiba benim için tam tersi...Sanırım biri hakkında herşeyi bilirsem tam anlamıyla aşık olabilirim...Saçını nereden ayırdığı,o gün hangi gömleği giyeceği...Belli bir durumda hangi hikayeyi anlatacağı...O zaman,gerçekten aşık olduğumu anlayacağıma eminim...
(before sunrise)
-Hep kadınlığın güçlü ve bağımsız bir sembolü olup hayatım bir adam çevresinde dönmüyormuş gibi yapma baskısını hissediyorum...Ama birini sevmek ve sevilmek benim için çok anlamlı...Hep dalgasını filan geçerim ama hayatta yaptığımız herşeyi biraz daha sevilmek için yapmaz mıyız?
-Bilmiyorum...Bazen iyi bir baba ve iyi bir koca olduğumu düşlerim...Hem bazen gerçekten anlamlı geliyor...Ama diğer zamanlarda aptalca geliyor...Sanki bütün hayatımı mahvedecekmiş gibi...Ve bu bağlılık korkusu veya sevmeyi beceremiyor olduğum için değil, çünkü sevebilirim...Sadece, kendime karşı tamamen dürüstsem sanırım bir şeyde gerçekten iyi olduğumu bilerek ölmeyi tercih ederim...Sadece güzel bir ilişkide olmaktansa bir şeyde üstün olmak...Bir kere yaşlı bir adamın yanında çalışmıştım ve bana bütün hayatını işini düşünerek geçirdiğini söylemişti...52 yaşındaydı, ve aniden hiç kendinden birşeyler vermediğini farketti...Hayatı hiç kimse ve hiçbir şeye adanmış değildi...Bunu söylerken neredeyse ağlıyordu...İnanıyorum ki eğer Tanrı diye birşey varsa bizim içimizde değil...Ne senin ne de benim...Ama sadece şu aradaki küçük boşlukta olurdu...Bu dünyada büyü,birilerinin bir şey paylaşmasını anlamaya çalışmakta olmalı...Biliyorum, başarmak neredeyse imkansız....Ama kimin umurunda gerçekten? Cevap arayışta olmalı...
(before sunrise)
-Kız feci akıllı...Çok tutkulu...Ve güzel...Kendime güvenim
o kadar azdı ki...Söylediğim herşey çok
aptalca geliyordu...
(before sunrise)
Klasik bir amerikan film repliği;
-Lanet olsun dostum
Sen buna yaşamak mı diyorsun?
-Arkadaşımın bir çocuğu olmuştu ve doğum evde oldu,
o da yardım ediyordu...Dedi ki, tam da
doğum anında,çocuğun ilk nefesini almaya çalışırken,
ilk yaşam deneyimini gerçekleştirmesini izliyormuş...Tek düşünebildiği, o an birgün ölecek olan birşeye bakıyor olduğuymuş...Bu düşünceyi kafasından atamıyormuş...
-Bence de bu çok doğru...Herşey o kadar sonlu ki...Ama sence de zamanımızı ve özel anları bu kadar önemli kılan bu değil mi?
(before sunrise)
-Bırakın! Deli değilim ben! asıl deli o bakın bakın orada!
-biz bir şey göremiyoruz
-nasıl görmezsiniz! orada diyorum....
-Benim yetişme dönemimde sen alkolik ve önüne gelenle düşüp kalkan bir kadındın...Bu durumumun nedeni sensin...Senin suçun...O dönemin ilişkimize daha iyi bir temel olması gerekiyordu...
-Haklısın canım...Ama şu anda, benim hayatımdan
çıkarılacak dersler senin işine yarıyor...
-Bunu bilmekten kaçınmanın bir yolu
var mı diye düşünüyorum...
-Çoğu zaman kafamı meşgul eden
aptalca şeyler yerine gerçekten önemli olan bir şey için
üzülmem daha iyi...
(yeni devrimci)
-Senin gibi biri öyle bir geçmişle bugün nasıl böyle yaşayabiliyor? Senin de bir zamanlar ideallerin varmış...
(eski devrimci,yeni kodaman)
-Babamın dediği gibi; 30'un altında olup da solcu olmayanın kalbi yoktur...Ama 30'unu aşıp da sağcı olmayanın aklı yoktur...
-Benim inanmadığım şey de tam bu...Bu senin gibilerin alışıldık söylemi...
-Bu yavaş yavaş oluyor...Farkına bile varmıyorsun...Bir gün elindeki külüstürden kurtulup doğru dürüst çalışan bir araban olsun istiyorsun...Klimalı olanından...Sonra evleniyorsun ve bir ailen oluyor...Onlara iyi bir şeyler sunmak istiyorsun...Ev alıyorsun...Sonra çocukların oluyor ve onların okulları,gelecekleri,sigortaları...Her şey para...Borç altına giriyorsun ve bunu ödemek için kariyer yapman gerek...Kariyer için de diğerleri gibi düşünmen gerek ve bir anda kendini seçim kabininin içinde demokratik partiye oy verirken buluyorsun...
(The Edukators)
-Amacım...Yardımcı olmak istiyorum...Dul olmak, tek başına çocuk yetiştirmek zor bir şey olmalı...
-Neden dul olduğumu düşündünüz?
-Galiba düşündüm ki...Bir adam seni ancak o şekilde bırakır...
-'zira' mı, zira ne demek?
seyrederken aklıma 'nedir bölümü' gelmişti..
-yetiş süpermen! !
-noldu abi?
-yumurta bitiyo oğluum! !
doktor asıl oğlanın yaşlı annesi ve teyzesine;
doktor -acilen taze kan lazım
anne ve teyze -biz verelim(ikisi birden söyler)
ve doktor kızar
doktor - taze dedim hanımlar siz kaç yaşındasınız!
:))) ve tüm bu olaylar ciddi bir şekilde yaşanır. aaaah eski türk filmleri
- bana bir öykü anlat
+ bir öykü..
- evet bana bir öykü anlat; hadi
+ ben bir öykü bildiğimi sanmıyorum
- sen bir öykü bilmiyor musun?
+ hayır..
- dinle şimdi...
-Bu yüzden yapmamız gereken şeyin
sadece konuşmak olduğunu düşünüyorum...Kendimizden geçene kadar konuşmak...O kadar çok konuşalım ki birbirimizden
sıkılalım ve geriye sadece bu sıkıntıdan çıkmak için
ilk adımı atmak kalsın...
-Annie,George Harrison'un şarkı yazamadığını ama sonra 'here comes the sun'ı yazdığını ve o şarkının 'Abbey Road' albümünün en iyi parçalarından biri olduğunu söylemişti...
-George benim en çok sevdiğim Beatle'dı...
(I am Sam)
gözlerim yanıyor! siz insanlar gözlerimi yakıyorsunuz!
(french kiss)
-Güney denizlerindeki conus purpurascens,şeytan minaresinin zehriyle doldurdum.Dünyadaki en güçlü sinir zehridir.Saniyenin binde ikisinde etkili olur.Sinirlerin uyarımından bile hızlıdır.Yani, hayvan okun battığını hissetmeden,düşüp ölür...
-Panzehiri var mı?
-Kendini ayağından vurursan diye mi? Sakın yapma... Farkına varmadan ölürsün...
(lost world)
-Biliyorsun yorumcular ve salaklar bu şarkının gizemli bir anlamı olduğunu söyleseler de John hep oğlu Julian'ın,arkadaşı Lucy O'Connell'ı çizdiği resimden esinlenerek yazdığını söylemişti...
(I am Sam)
-sana başka neler anlattı?
-kabus görüyormuşsun...
-her asker kabus görür...
-sadece yaptıklarından utananlar...
(son samuray)
-Niçin suskunsun orhan yoksa izdivacımıza bir mani mi var?
-Nevet Nalan sen koskoca fabrikatör Necmi Beyin kızısın bense sadece babanın şöförüyüm...! ! ;)
C.A: İnişe geçiyorum
A.A: Bende geliyorum
Dünya'yı kurtaran adam... :))))
- aa mahmut hoca.
-mahmt u görüyon mu?
-o da kaçmış
-sen de mi kaçtın mahmut hoca?
-tünelde karşılaşmadık ya. ;)
(Damat Ferit)
-Aç kapıyı Veysel efendi Mahmut Hocanın emriyle Uganda Cumhurbaşkanını karşılamaya gidiyoruz...
-tüm umudunuzu kaybetmek özgürlüktür..
fight club
-Cebinde parası olan adam barıştan yanadır..
bir avuç dolar
-Gülersen dünya da güler, ağlarsan tek başına ağlarsın..
Oldboy