Aklıma ilk gelen 'Gülün Adı'. Kaç kez izledim kimbilir, her defasında aynı keyfi aldım.Kitap olarak da çok güzel, ama sinemA filmi olduktan sonra akılda çok daha kalıcı oldu.
sadece iki kitabını okudum; en güzel eserinin gülün adı olduğunu duydum ayrıca ben de öyle hissediyorum.gülün adı; anlatıldığı dönemi çok iyi yansıtan bir roman,her ne kadar kimi bölümler sıkıcı olsa da sonuç itibariye güzel bir kitap, mistik bile denebilir..
gülün adı, boudolino, foucaoult sarkacı ve adını bilmediğim bi dünya kitabın aslında hiç ölmediği bütün bu kitaplara konu olan çağları bilfiil yaşadığına inandığım sakallı yazarı.
İşlevsel göstergebilimin temsilcisidir kendileri.'Tüm kültür görüngüleri gösterge dizgeleridir'demiştir.Aynı zamanda bu görüş göstergebilimin temel varsayımıdır.
umberto econun edebiyat alaninda yaptigi birdizi yenilik var bunlari anlatabilirm veya romanlarinda ozellikle onceki gunun adasinda ele aldigi bilim ve bilimoncesi simya gecisini anlatabilirm ilginc tartismalar olabilir ama bu bolumu bir kac yilda yazilan bir kac yaziya baktim ve gereksiz buldum sadece bir gazateden alinmis bir yazi var ve o da tam bir sacmalik zaten eco uzerine onun romanlari uzerine konusmak isteyen olursa redstone nickine beklerim bu yeterli olur sanirim
Eco'nun son romanı Baudolino tarihi ve oldukça eğlenceli bir roman. İçinde İstanbul'unda yer aldığı pek çok şehirde geçen hikaye bize gerçekle gerçeküstünün ilgi çekici bir karışımını sunuyor. Kurgusu içinde cinayet, aşk, savaş ve arayışla ilgili pek çok farklı serüveni bir arada başarıyla yansıtan roman beşyüz sayfayı geçen bir kitap olmasına rağmen sıkılmadan okunabiliyor. Yazarın bu kitapta hristiyanlığın iç çekişmelerini çekinmeden hatta yer yer alaycı bir dille getirebilmesi kitabın dikkat çeken özelliklerinden başka bir tanesi.
Bilim adamı, yazar, edebiyatçı, eleştirmen Umberto Eco, 20 yüzyılın en önemli düşünce adamlarından biridir. Dünya kamuoyunun gündemine, Gülün Adı ve Foucault Sarkacı gibi büyük yankı uyandıran romanlarıyla giren İtalyan yazar, aynı zamanda Ortaçağ estetiği ve göstergebilim dalının yaşayan efsanelerindendir. 1932 yılında doğmuş olan Eco, 1971'den bu yana Bologna Üniversitesi'nde profesör olarak çalışıyor ve yapısalcılık sonrası göstergebilim gelişmelerine önemli katkılarıyla tanınıyor. Eco yüksek lisans ve doktora çalışmalarını Thomasçılık akımı ve bu akımın estetik anlayışı üzerine yaptı. Ortaçağa olan ilgisi daha sonra Gülün Adı romanıyla edebiyat çalışmalarına da yansıdı. 1962'de Torino Üniversitesi'nde doçent, 1969'da ise Floransa Üniversitesi'nde görsel iletişim dalında profesör oldu. 1971'de Bologna Üniversitesi'ne geçti ve 1975 yılında bu üniversitenin Gösteri ve İletişim Bilimleri Enstitüsü'nün başına getirildi. Eco'nun çalışmaları 1960'ların ortasından itibaren avantgarde yapıtlara, kitle kültürüne yönelmiştir. Son dönemlerde ise, güncel olay ve olguları da ele alan çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmalar arasında edebiyat eleştirileri, tarih ve iletişim yazıları önemli bir yer tutmaktadır. Roland Barthes'dan sonra “ayrıntıların anlamı” ya da “ayrıntıların sosyolojisi” adı verilen bir anlayışın en önemli isimlerinden birisidir.
ESERLERİ Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti, Foucault Sarkacı, Gülün Adı, Ortaçağ Estetiğinde Sanat ve Güzellik, Ortaçağı Düşlemek, Önceki Günün Adası, Somon Balığıyla Yolculuk, Yanlış Okumalar, Yorum ve Aşırı Yorum, Beş Ahlâk Yazısı
...Bu aralar ben Umberto Eco'nun 'Foucault Sarkacı' romanını okuyorum.
Belki de bir çoğunuzun çok önceden okumuş olduğu bu kitabı ben yeni ele almaya cesaret ettim.
Yıllar önce ilk girişimimi yarıda kesmiştim çünkü açıkça söylemek gerekirse anlattığı olayın önemini kavrayamamıştım.
Bu ertelemem de çok iyi olmuş, çünkü temelde, Da Vinci Şifresi ile aynı konuya ve aynı kurguya sahip olan ama çok daha bilge bir insanın kaleminden çıktığı için bir çok anlam katmanlarına sahip olan bu romanı eskiden şimdi olduğu gibi anlayarak ve büyük haz duyarak okumam mümkün değildi.
Arada geçen zamanda ben her iki kitapta anlatılan tarihi olaylara duyduğum ilgi nedeniyle onlarca kitap okudum ve sonunda Umberto Eco'nun bazen zorlaşan yazısına rahatlıkla nüfuz etme gücüne eriştim.
Ve bana inanın ki 'Foucault Sarkacı' birçok bilimsel kitaptan çok daha fazla bilgi içeren, insanı ciddi şekilde şaşırtan, hatta irkilten yeni düşüncelerle dolu bir çalışma.
Okuduysanız bir daha okuyun, okumayanlara da mutlaka tavsiye ediyorum kitabı.
Sabırlı olun, göreceksiniz ki okumayı bitirdiğinizde öncesine göre çok daha bilge bir insan olacaksınız.
* * *
Kitapta beni irkilten bir bilgi Tapınak Şövalyeleri'nin uyguladıkları söylenilen planın takvimiyle ilgili saptamaydı.
Ben uzunca bir süredir Hitler'in neden Tibet'le bu kadar ilgili olduğuna, Nazi Almanya'sı ordusunda neden sadece Tibetliler'den oluşan bir birliğin bulunduğuna ve en şaşırtıcısı da Hitler'in öldüğü sığınakta neden bazı Tibetli din adamlarının cesedinin bulunduğuna kafayı takmıştım.
Umberto Eco'nun yazdıklarından, Tapınak Şövalyeleri açısından da Tibet'in çok büyük önem taşıdığını, bir söylentiye göre gizli bilgilerin 'Sığınak' diye adlandırılan Tibet'teki bir tapınağa kaçırıldıklarını öğrendim.
Diyorum ki acaba gizli bilgilere, büyüye inandığı bilinen, Tapınak Şövalyelerinin izini bulmaları için özel tim kurmuş olan Hitler'in yol açtığı yıkımın temelinde, açıklanan amaçlar dışında başka gizli bir açıklama, bir neden de olabilir mi?
Acaba dünya savaşının sonu yaklaşırken bile elinde bulundurduğu gizli bilgi sayesinde gidişatı değiştirebileceğini etrafındaki insanlara durmadan söyleyen, buna sonuna kadar inanmış olan Hitler, Tibet aracılığıyla Tapınak Şövalyelerinin elinde bulundurduğu gizli bilginin bir bölümüne mi ulaşmıştır.
Şimdi diyeceksiniz ki bu son derece saçma. Olabilir ama kaynakları sabırla okur, sürecin mantığını anlarsanız, en son olarak Eco'yu da okuyunca bu konuda kafanızda bazı şüphelerin doğmaması mümkün değil.
Tapınak Şövalyeleri'nin gizli planlarında 1944 yılı büyük önem taşıyormuş, planın bir sonraki aşamasına geçilmesi yılıymış 1944.
Ancak patlayan dünya savaşı bu planın ertelenmesine, onların uygulama takvimlerinde de bir gecikme olmasına yol açmış.
Gizli bilgi nedir, plan neydi bunu
kimse bilmiyor.
Ancak Hitler'in giriştiği mantıksız yıkım, büyük vahşet ve soykırımın temelinde bu bilgiler ve plana karşı açılmış olan bir büyük mücadelenin de rol alıp almadığı sorulması gereken meşru bir sorudur.
Bu tür fikir jimnastiklerine lütfen abesle iştigal olarak bakmayın çünkü unutmayın ki resmi tarih, yenenlerin yazdığı tarihtir ve dünyada hiçbir şey ilk bakışta göründüğü gibi değildir.
Ve fikir jimnastiği tutkusu olmasaydı Eco da o muhteşem romanı katiyen yazamazdı, bunu da unutmayın.
bestseller ve diger romanlar dalinda cok satilir ve itibar edilir romanlar yazma öncülügünü amerikayaa kaptiran avrupanin, cümle amerikalilara bedel olan alternatifi...
Aklıma ilk gelen 'Gülün Adı'. Kaç kez izledim kimbilir, her defasında aynı keyfi aldım.Kitap olarak da çok güzel, ama sinemA filmi olduktan sonra akılda çok daha kalıcı oldu.
sadece iki kitabını okudum; en güzel eserinin gülün adı olduğunu duydum ayrıca ben de öyle hissediyorum.gülün adı; anlatıldığı dönemi çok iyi yansıtan bir roman,her ne kadar kimi bölümler sıkıcı olsa da sonuç itibariye güzel bir kitap, mistik bile denebilir..
Baudolino...
gülün adı, boudolino, foucaoult sarkacı ve adını bilmediğim bi dünya kitabın aslında hiç ölmediği bütün bu kitaplara konu olan çağları bilfiil yaşadığına inandığım sakallı yazarı.
Bugünlerde bize insanlık, modernlik dersi veren Avrupa'nın dedelerinin Ortaçağ'da ne haltlar yediğini anlatan o güzel eserin,Gülün Adı'nın, yazarı.
İşlevsel göstergebilimin temsilcisidir kendileri.'Tüm kültür görüngüleri gösterge dizgeleridir'demiştir.Aynı zamanda bu görüş göstergebilimin temel varsayımıdır.
umberto econun edebiyat alaninda yaptigi birdizi yenilik var
bunlari anlatabilirm veya romanlarinda ozellikle onceki gunun adasinda ele aldigi bilim ve bilimoncesi simya gecisini anlatabilirm
ilginc tartismalar olabilir ama bu bolumu bir kac yilda yazilan bir kac yaziya baktim ve gereksiz buldum
sadece bir gazateden alinmis bir yazi var ve o da tam bir sacmalik zaten
eco uzerine onun romanlari uzerine konusmak isteyen olursa redstone nickine beklerim
bu yeterli olur sanirim
yıllardır okumayı düşündüüm gülün adı..e başladım da nolduu? ? yine yarım bıraktıımm:s
biliyormuaun.net te karşılaşıp 2 defa yapamadığım sorunun cevabı.
evet cahil olabilirim.Ama dürüstüm.
GÜLÜN ADI İSİMLİ ESERİ...
evinde kırk bin kitabı olduğu rivayet edilen yazar.
foucault sarkacı
İtaylan bilim adamı ve edebiatçı Umberto ECO, 20. yuzyılın en önmli düşünürleri arasındadır. GÜLÜN ADI ile dunya da isminden söz ettirmiştir.
Eco'nun son romanı Baudolino tarihi ve oldukça eğlenceli bir roman. İçinde İstanbul'unda yer aldığı pek çok şehirde geçen hikaye bize gerçekle gerçeküstünün ilgi çekici bir karışımını sunuyor. Kurgusu içinde cinayet, aşk, savaş ve arayışla ilgili pek çok farklı serüveni bir arada başarıyla yansıtan roman beşyüz sayfayı geçen bir kitap olmasına rağmen sıkılmadan okunabiliyor. Yazarın bu kitapta hristiyanlığın iç çekişmelerini çekinmeden hatta yer yer alaycı bir dille getirebilmesi kitabın dikkat çeken özelliklerinden başka bir tanesi.
bence ilkokul çocuğunu bile cezbedemeyecek kötü bi hikaye ve kötü bi anlatım yalancı birinin bu kadar edebi olmasına gerek yok, iğrençti...
Umberto Eco
Bilim adamı, yazar, edebiyatçı, eleştirmen Umberto Eco, 20 yüzyılın en önemli düşünce adamlarından biridir. Dünya kamuoyunun gündemine, Gülün Adı ve Foucault Sarkacı gibi büyük yankı uyandıran romanlarıyla giren İtalyan yazar, aynı zamanda Ortaçağ estetiği ve göstergebilim dalının yaşayan efsanelerindendir. 1932 yılında doğmuş olan Eco, 1971'den bu yana Bologna Üniversitesi'nde profesör olarak çalışıyor ve yapısalcılık sonrası göstergebilim gelişmelerine önemli katkılarıyla tanınıyor. Eco yüksek lisans ve doktora çalışmalarını Thomasçılık akımı ve bu akımın estetik anlayışı üzerine yaptı. Ortaçağa olan ilgisi daha sonra Gülün Adı romanıyla edebiyat çalışmalarına da yansıdı. 1962'de Torino Üniversitesi'nde doçent, 1969'da ise Floransa Üniversitesi'nde görsel iletişim dalında profesör oldu. 1971'de Bologna Üniversitesi'ne geçti ve 1975 yılında bu üniversitenin Gösteri ve İletişim Bilimleri Enstitüsü'nün başına getirildi. Eco'nun çalışmaları 1960'ların ortasından itibaren avantgarde yapıtlara, kitle kültürüne yönelmiştir. Son dönemlerde ise, güncel olay ve olguları da ele alan çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmalar arasında edebiyat eleştirileri, tarih ve iletişim yazıları önemli bir yer tutmaktadır. Roland Barthes'dan sonra “ayrıntıların anlamı” ya da “ayrıntıların sosyolojisi” adı verilen bir anlayışın en önemli isimlerinden birisidir.
ESERLERİ
Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti, Foucault Sarkacı, Gülün Adı, Ortaçağ Estetiğinde Sanat ve Güzellik, Ortaçağı Düşlemek, Önceki Günün Adası, Somon Balığıyla Yolculuk, Yanlış Okumalar, Yorum ve Aşırı Yorum, Beş Ahlâk Yazısı
bakınız:Tapınak Şovalyeleri
...Bu aralar ben Umberto Eco'nun 'Foucault Sarkacı' romanını okuyorum.
Belki de bir çoğunuzun çok önceden okumuş olduğu bu kitabı ben yeni ele almaya cesaret ettim.
Yıllar önce ilk girişimimi yarıda kesmiştim çünkü açıkça söylemek gerekirse anlattığı olayın önemini kavrayamamıştım.
Bu ertelemem de çok iyi olmuş, çünkü temelde, Da Vinci Şifresi ile aynı konuya ve aynı kurguya sahip olan ama çok daha bilge bir insanın kaleminden çıktığı için bir çok anlam katmanlarına sahip olan bu romanı eskiden şimdi olduğu gibi anlayarak ve büyük haz duyarak okumam mümkün değildi.
Arada geçen zamanda ben her iki kitapta anlatılan tarihi olaylara duyduğum ilgi nedeniyle onlarca kitap okudum ve sonunda Umberto Eco'nun bazen zorlaşan yazısına rahatlıkla nüfuz etme gücüne eriştim.
Ve bana inanın ki 'Foucault Sarkacı' birçok bilimsel kitaptan çok daha fazla bilgi içeren, insanı ciddi şekilde şaşırtan, hatta irkilten yeni düşüncelerle dolu bir çalışma.
Okuduysanız bir daha okuyun, okumayanlara da mutlaka tavsiye ediyorum kitabı.
Sabırlı olun, göreceksiniz ki okumayı bitirdiğinizde öncesine göre çok daha bilge bir insan olacaksınız.
* * *
Kitapta beni irkilten bir bilgi Tapınak Şövalyeleri'nin uyguladıkları söylenilen planın takvimiyle ilgili saptamaydı.
Ben uzunca bir süredir Hitler'in neden Tibet'le bu kadar ilgili olduğuna, Nazi Almanya'sı ordusunda neden sadece Tibetliler'den oluşan bir birliğin bulunduğuna ve en şaşırtıcısı da Hitler'in öldüğü sığınakta neden bazı Tibetli din adamlarının cesedinin bulunduğuna kafayı takmıştım.
Umberto Eco'nun yazdıklarından, Tapınak Şövalyeleri açısından da Tibet'in çok büyük önem taşıdığını, bir söylentiye göre gizli bilgilerin 'Sığınak' diye adlandırılan Tibet'teki bir tapınağa kaçırıldıklarını öğrendim.
Diyorum ki acaba gizli bilgilere, büyüye inandığı bilinen, Tapınak Şövalyelerinin izini bulmaları için özel tim kurmuş olan Hitler'in yol açtığı yıkımın temelinde, açıklanan amaçlar dışında başka gizli bir açıklama, bir neden de olabilir mi?
Acaba dünya savaşının sonu yaklaşırken bile elinde bulundurduğu gizli bilgi sayesinde gidişatı değiştirebileceğini etrafındaki insanlara durmadan söyleyen, buna sonuna kadar inanmış olan Hitler, Tibet aracılığıyla Tapınak Şövalyelerinin elinde bulundurduğu gizli bilginin bir bölümüne mi ulaşmıştır.
Şimdi diyeceksiniz ki bu son derece saçma. Olabilir ama kaynakları sabırla okur, sürecin mantığını anlarsanız, en son olarak Eco'yu da okuyunca bu konuda kafanızda bazı şüphelerin doğmaması mümkün değil.
Tapınak Şövalyeleri'nin gizli planlarında 1944 yılı büyük önem taşıyormuş, planın bir sonraki aşamasına geçilmesi yılıymış 1944.
Ancak patlayan dünya savaşı bu planın ertelenmesine, onların uygulama takvimlerinde de bir gecikme olmasına yol açmış.
Gizli bilgi nedir, plan neydi bunu
kimse bilmiyor.
Ancak Hitler'in giriştiği mantıksız yıkım, büyük vahşet ve soykırımın temelinde bu bilgiler ve plana karşı açılmış olan bir büyük mücadelenin de rol alıp almadığı sorulması gereken meşru bir sorudur.
Bu tür fikir jimnastiklerine lütfen abesle iştigal olarak bakmayın çünkü unutmayın ki resmi tarih, yenenlerin yazdığı tarihtir ve dünyada hiçbir şey ilk bakışta göründüğü gibi değildir.
Ve fikir jimnastiği tutkusu olmasaydı Eco da o muhteşem romanı katiyen yazamazdı, bunu da unutmayın.
Serdar Turgut (19 mayıs 2004-Akşam)
bestseller ve diger romanlar dalinda cok satilir ve itibar edilir romanlar yazma öncülügünü amerikayaa kaptiran avrupanin, cümle amerikalilara bedel olan alternatifi...