Kültür Sanat Edebiyat Şiir

türk subayı sizce ne demek, türk subayı size neyi çağrıştırıyor?

türk subayı terimi Metin Bedir tarafından tarihinde eklendi

  • Metin Bedir
    Metin Bedir

    “Yapmadık,” dedik, inanmadınız. “Gömmedik,” dedik, yine inanmadınız. “Rabbim verdikçe veriyor,” dediniz, “Türkiye bağırsaklarını temizliyor,” dediniz, bize yine inanmadınız. “Sualtındaydık, deliller dijital, hepsi yalan,” dedik, hiç inanmadınız. “Sonunuzu, hapishane kapılarında ağlattığınız evlatların gözyaşlarıyla, bastonuna tutunarak evladına koşan anaların ahı getirecek,” dedik, oralı olmadınız.

    Ne oldu zulmünüzün sonu? Hukuk hepimize lazım mıymış gerçekten? Masumiyet karinesi kitaplarda yazan bir tanımdan çok daha mı fazlasıymış? Evlatlarınızdan mı görmeye başladınız adil düzeninizin sonunu? Sizde mi tadacaktınız hapishane görüş salonlarının soğuk duvarlarını?

    Koca bir ömrü aile nedir bilmeden, evladına, eşine, anasına-babasına hasret geçiren insanları, bir günde, hem de tamamen dijital verilere dayanarak, darbeci, terörist, casus, fuhuşçu, şantajcı ilan ettiniz. “Yalan,” dedik, “Komplo,” dedik inanmadınız. Ne oldu da şimdi, dün altına şahsi arabalarınızı tahsis ettiğiniz savcılar, evlatlarınızın rezilliklerini belgelemek için yatakların üzerine serili dolarlarınızı toplarken hukuk aklınıza geliverdi?

    Çok şükür bizim evlatlarımıza onurla bırakacağımız bir ismimiz var. Yıllardır bize layık gördüğünüz hapishane hücrelerinin tek tesellisi, iftiraya uğramanın onuru oldu son olaylarla. Sizin evlatlarınıza bırakacağınız neyiniz var Sayın Bakanlar? “Sakın yetim hakkı yemeyin,” diye diye yetiştirilen biz onurlu Türk subayları, değil bir ayakkabı kutusu, bir çift ayakkabının içini dolduracak parayı biriktiremeden ömrümüzü tükettik. Elbette siz bize reva gördünüz diye, siz dün işinize geldi de cemaatin polis ve savcısıyla anlaştınız diye, darbeci, terörist, casus, fuhuşçu, şantajcı olacak değiliz. Ama sizler ve evlatlarınız, göz göre göre bu ülkenin insanlarını enayi yerine koydunuz. Gözlerinin içine baka baka insanlara yalan söylediniz.

    Yalanlarınız hiç mi ortaya çıkmaz zannettiniz? Madem sırtınızda böylesi bir yumurta küfesi taşıyordunuz, ne diye efelendiniz bunca masum insana Sayın Bakanlar? Hiç birinize hakkımı helal etmiyor ve hepinize bir kez daha hatırlatmak boynumun borcu olsun diyorum. Dün Türk Silahlı Kuvvetlerini esir alan psikolojik harekât bir teğmenle başlamış Genelkurmay Başkanıyla sona ermişti. Bugün hükümeti esir alan psikolojik harekât Bakan oğullarıyla başladı sonu nerede biter onu da siz düşünün artık Sayın Bakanlar.

    “Balyoz,” yalandır. “Ergenekon,” yalandır. “Poyrazköy” ve bağlısı davalar külli yalandır. Bu davaların yalan olduğunu ispatlayacak gerçek Türk hâkimleri dışında kimseye ihtiyacımız yoktur. Bizim cemaat-hükümet ekseninde karar vermeyecek fikri ve vicdanı hür Türk hâkimleri tarafından tekrar yargılanmak dışında başka bir derdimiz olamaz. Hiç kimsenin bizi affetmeye hakkı yok. Sizleri ve sülalenizi ise umarım Türk halkı bir gün affeder.

    En derin sevgi ve saygılarımla, özgür bir yeni yıl dileklerimle…

    Ali Türkşen

    Deniz Kurmay Albay

    21 Aralık 2013, Cumartesi

    Hasdal Askeri Ceza ve Tutukevi

  • Metin Bedir
    Metin Bedir

    bundan yıllar önce uluderede askerim.sivil subay ismail hakkı yüzbaşı bide şöförü ahmet var arasıra bizim birliğe gelir birkaç gün kalır giderlerdi ismail hakkı yüzbaşı sarışın suskun ellerini arkasına bağlar sesizce dağlara doğru baktığı biçiminde hatırlıyorum. şöförü ahmetse çok gevezeydi :)) bigün duydukki ismail hakkı yüzbaşı silopi deyken komanda timi pusuya gider ismail hakkı yüzbaşı bu gece kritik çocukları yanlız bırakmıcaktık der ve birkaç rütbeli şöförü ahmeti ve birkaç da komanda alıp araçla intikal eder.yol bitincede yayan intikale devam ederler bu arada komanda timi ile telsizle ileteşim kurmak isterler ama komandalar ses duymuş ve dinleme yapmak için telsizlerini kapatmışlardır. ve dinleme yaptıkarı seslere ateş ederler ve onlar ismail hakkı ve diğer askerlerdir. ve ismail hakkı yüzbaşı ve birkaç asker daha orada hayatlarını kabetmişlerdir.ve şehit olmuşlardır. askerlerini tehlikeli durumda yanlız bırakmamak için onlarla birlikte olmak için hayatlarını riske atmışlar ve feda etmişlerdir.allah rahmet eylesin nur içinde yatsınlar.

  • Erdem Ülkün
    Erdem Ülkün

    adını anımsamadığın bir pasa'nın hatıra kitabından ' bizi bu ülkede kürt yoktur diye yetiştirdiler' askeri okullarda bun hep böyledir.

  • Metin Bedir
    Metin Bedir

    askerlik yaptığım dönemde tanin dağlarındayız.beytüşebap tarafında çatışma var ve bizde çatışmanın telsiz muhaberesini dinliyoruz. ve telsiz konuşmasında bi komutan diğer komutana komutanım çatışmada teskereci timi var.15 günleri var komutanım onları çatışmadan çekelim. artık aileleri onları kapıda biliyor komutanım diyor.bu konuşmayı dinlerken gözlerim yaşarmıştı hatırlarkende yaşarıyor işte.....

  • Metin Bedir
    Metin Bedir

    ATATÜRK'ÜN SUBAYLARA HİTABEN AFYON KARAHİSAR'DA 31.07.1920 TARİHİNDE YAPTIĞI KONUŞMA

    Efendiler!

    Eski silah arkadaşlarımla böyle yakından ve samimi temasta bulunmaktan büyük vicdani zevk hissediyorum. Sizinle oturup uzun hasbıhal etmek isterdim. Fakat çoksunuz; müsait yer de yok. Bu sebeple hissiyatımı birkaç cümle İle mülahaza etmekle yetineceğim.

    Arkadaşlar! İngilizler ve yardımcıları milletimizin bağımsızlığını İmhaya karar vermişlerdir. Milletler bağımsızlıklarını hiç kimsenin lütuf ve atfetme borçlu değildir. Hiç kimse kimseye, hiçbir millet diğer millete hürriyet ve bağımsızlık vermez. Milletlerde tabiat en yaratılıştan mevcut olan bu hak, milletlerce kuvvede, mücadele İle mahfuz bulundurulur. Kuvveti olmayan, dolayısıyla mücadele edemeyen bir millet, mahkûm ve esir vazıyettedir. Böyle bir milletin bağımsızlığı gasp olunur.
    Dünyada hayat için, insanca yaşamak için bağımsızlık lâzımdır. Bağımsızlık sahibi olmak için kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder.

    Kuvvet ordudur. Ordunun hayat ve saadet kaynağı, bağımsızlığı takdir eden milletin, kuvvetin lüzumuna olan vicdanı imadır

    İngilizler, milletimizi bağımsızlıktan mahrum etmek için, pek tabii olarak evvela onu ordudan mahrum etmek çarelerine giriştiler. Mütareke şartlarının tatbikatı ile silahlarımızı, cephanelerimizi, bütün müdafaa vasıtalarımızı elimizden almaya çalıştılar. Sonra kumandanlarımıza ve subaylarımıza tecavüz ve taarruza başladılar. Askerlik izzetinefsini yok etmeye gayret ettiler. Ordumuzu tamamen lağvederek, milleti, bağımsızlığını muhafaza için muhtaç olduğu dayanak noktasından mahrum etmeye teşebbüs ettiler. Bir taraftan da müdafaasız, ordusuz bıraktıklarını zannettikleri milletin de izzetinefsine, her türlü haklarına ve mukaddesatına taarruzla milleti alçaklığa, boyun eğmeye alıştırmak planını takip ettiler ve ediyorlar.

    Her halde ordu, düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu. orduyu imha etmek için, mutlaka subayları mahvetmek, aşağılamak lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta engeller ve müşkülat kalmaz.

    Bu hakikat karsısında ve içinde bulunduğumuz vaziyete göre subaylar heyetimize düşen vazifenin mahiyeti, ehemmiyeti ve kıymeti kendiliğinden meydana çıkar.

    Milletimiz hür ve bağımsız yaşamak lüzumuna tam bir iman ile kani olmuş ve buna kati azim İle karar vermiştir. Zaman zaman, şurada burada üzüntü verici karaktersizliklerin görülmüş olması, hiçbir vakit milletimizin genel kanaatine, hakiki İmanına sekte vurmamıştır ve vurmayacaktır.

    Dolayısıyla kuvvetin, ordunun vücudu İçin lazım olduğunu söylediğim kaynak ki milletin vicdanı imanıdır mevcuttur. Ordu ise, arkadaşlar, ancak subaylar heyeti sayesinde vücut bulur. Malum bir askeri hakikat, felsefi hakikattir; 'ordunun ruhu subaylardır.' O halde subaylarımız, düşmanlarımız tarafından yıkılmak İstenilen ordumuzu tamir edecek ve canlandıracak ve ordu ve milletimizin bağımsızlığını muhafaza edecektir. Millet, bağımsızlığının muhafazasından ibaret olan hayati gayesinin teminini ordudan, ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler. İşte subayların yüce olan vazifesi budur.

    Allah göstermesin milletin bağımsızlığı ihlal edilirse bunun vebalı subaylara ait olacaktır. Subaylar, izah ettiğim yüce, mukaddes ve bütün açılardan üzerlerine düşen vazife itibariyle, bütün mevcudiyetleriyle ve bütün dikkat ve fesaretleriyle, giriştiğimiz Bağımsızlık mücadelesinde birinci derecede faal ve fedakâr olmak mecburiyetindedirler. Şahsi ve özel hayatları itibariyle de subaylar, fedakârlar sınıfının en önünde bulunmak mecburiyetindedirler. Çünkü düşmanlarımız herkesten evvel onları öldürür. Onları aşağılar ve hor görürler.

    Hayatında bir an olsa hile subaylık yapmış, subaylık izzetinefsini, şerefini duymuş, ölümü küçümsemiş bir insan, hayatta iken, düşmanın tasarladığı ve reva gördüğü hu muamelelere katlanamaz. Onun yaşamak İçin bir çaresi vardır. Şercimi korumak! Halbuki düşmanlarımızın da kastettiği, o şerefi ayaklar altına atmaktır.

    Dolayısıyla subay için 'ya istiklâl. ya ölüm' vardır Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar olacağız! ”