27 Mayıs 1960 darbesinden sonra,birkaç muhalif gazeteci hariç, geriye kalan tüm medya 27 Mayısçı olacak ve takip eden yıllarda kah iktidar yanlısı,kah muhalefet yanlısı olacak,etik ve demokrasi kültürüyle tanışamayacaktı.ve bu durum,darbe kokusunun gazeteciler üzerinde kurduğu hakimiyetin kalıcılaşmasına zemin hazırlayacaktı.
özgür olamayan ama her dem özgürleşmekten bahseden aslında baskı unsurlarından biri olup kamu oyunu bilinçlendirecek görsel, yazılı ve dinlesel iletişim araçlarıdır..
İkinci dünya savaşında basın ikiye bölünmüştü.:Almanya’nın savaşı kazanacağında emin ve Almanlarla dostluğun daha da ileri boyutlara götürülmesi gerektiğini savunan Cumhuriyet ve Tasvir-i Efkar bir yandaydı.Karşılarında da Akşam,Tanin, ve vatan gazeteleri…
Allah birdir dese, bunlar böle diyorsa kesin altından bir çapanoğlu çıkar diye düşünmemi sağlayandır. (töbe töbee adamı zorla günaha sokarlar) kendi çıkarları dışında hiç bir şeyi umursamadıkları için fazla ciddiye almaya gerek yoktur, meslek etiğinden de bihaberdirler.
Bizim basın tarihinde,ünlü bir BabaTahir vardır. O dönemlerde,Terkos Gölü’ünden İstanbul’a su şebekesi kurmaya kalkan Bir Fransız şirketinden haraç istemiştir.Şirket haracı vermeyince de Baba Tahir’in gazetesinde şöyle bir haber çıkmıştır. -Terkos Gölü’nüde bir domuz leşine rastlandı.Gölden gelen mekrup olma ihtimali üzerine… Kendine abone bulmakta zorlanan Fransız şirketi,bu haber üzerine Baba Tahir’e vermiştir istediği haracı. Ve ertesi gün haber şöyle düzeltilmiştir:Gölde görülün cismin domuz leşi değil,bir ağaç kütüğü olduğu anlaşılmıştır. Sayın Çetin Altan’dan alıntı.
Resmi ideoloji,Cumhuriyet Gazetesi’nin sütunlarında dört başı bayındır işleniyor,beyinlereçakılıyordu. Yeryüzünde,insanlığın hizmetinde ne varsa,bunun “Türkler tarafından icat edildiği” bilmeyenler anlatılıyordu.Ateşi,tarım aletlerini,Türklerin icat ettiği,hayvanları yine Türkler tarafından evcilleştirildiği,bu gazete tarafında öğrenilmiş oldu.Öyle ki,bir ara “Kızılderililerin Türk olduğu” noktasına bile vardı komedinin boyutları.1930’larda “Hitler sempatisi”boy gösterdi.Buna karşın sosyalizm düşmanlığı daha da arttı.
“Acı içinde yaşayanları rahatlatmak,rahat içinde yaşayanlara acıyı tanıtmak”(Gazeteciliğin A:B:D ‘ki tanımı) Türk medya’sı Serge Halimi’nin değimiyle Düzenin bekçiliğini yapmaktadır. İdeolojik amaçlar uğruna toplumu” obje”N esne” haline getirmiştir.
Doğrudur, Türk basını genelde, nabza göre şerbet vermeyi iiyi becerir. Yeri gelir kralcı olur, yeri gelir Cumhuriyetçi olur, yeri gelir Atatürkçü olur, yeri gelir Darbe yanlısı bile olur.
Medya gibi güçlü ve etkili bir silahı bir iki para babasının eline verirseniz, o para babası kendine en uygun işleri yapanın borazancılığını yapar. Bütün dünyada da böyledir. Basında tekelleşmeye hayır denmelidir.
Türk medyasında gazeteci,bildiğini bağlı olduğu medya grubunun çıkarını gözetmek için saklıyor.Devletin illegal eylemlerini suni gündem yaratarak geçiştiriyor.Kamuoyunun dikkatini toplumsal gerçeklerden uzaklaştırarak zamanını patronunu aklamakla geçiriyor.
Osmanlı döneminde Sultancı,Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında Atatürkçü,Demokrat Parti döneminde Menderesçi olmuştur. 1960 yıllarından sonra ise askeri darbelerle generallerin postası olmuştur.
Medya,Diyarbakır’ın çöplerinden yiyecek toplayan çocukların ıstırabını Ankara’daki Meclis’e veya Bebek semtinde oturanlara tanıtmak gibi bir gazetecilik anlayışına sahip değildir.İstisnai örneklerin ise duygu sömürmeye yönelik olduğunu,acı çekenlerin bir reyting aracına dönüştüğünü görüyoruz.
Türk medyası ile sivil halk sivilleşme konusunda istekli değildir Askeri geleneğin devamını çoğulcu demokratik anlayışa tercih Eden bir anlayışa sahiptirler.Köşeye sıkıştıklarında şoven milliyetçilik en öncelikli savunma mekanizmalarıdır. Ahmet Kahraman (cici Basın 1996)
Türkiye'de başarı ve başarısızlıklar her zaman çok abartılıyor,özellikle de 'kaliteli' Türk medyası tarafından. O yüzden toplum spor seyyetmeye gitmiyor.maç kazanmaya gidiyor.hiç bir çocuk evden çıkarken 'anne ben maç kazanmaya gidiyorum der mi? Ben maç oynamaya gidiyorum der.Çünkü, futbol bir oyundur ve oynanır.Bizde her şey skor tabelasına bağlı.
Medyamızdan şikayetciysek eğer kendi basınımızı seçelim ve diğer yayın organlarına pirim vermeyelim.Bunu başarabilirsek bir sonraki adım gelecektir.Bu da onları dışlamak.
Maalesef Türk Medyası Türklerin elinde değil... Görünmeyen güçlerin elinde(Göremeyenlere) . Ayrıca özellikle gazeteler başta olmak üzere YARGISIZ İNFAZ ı en iyi beceren kuruluşlar topluluğu. Devlet Millet aleyhine ellerinden geleni yapıyorlar işin ilginci Türk Devleti bile bunlara ses çıkaramıyor....ÇOK İLGİNÇ ÇOOOK....
TÜRKİYEDE ki ulusal uyanışın sesisini kısmaya çalışan medya.türkiyeyi soyanlara destek çıkan medya.bilimsel çalışma yapmayan medya.televole kültürünü halka anlatmayan tersine aşılayan medya.
istediği partiyi iktidar yapma gücüne sahip olan medya.istediği insanı karalayan medya.
27 Mayıs 1960 darbesinden sonra,birkaç muhalif gazeteci hariç, geriye kalan tüm medya 27 Mayısçı olacak ve takip eden yıllarda kah iktidar yanlısı,kah muhalefet yanlısı olacak,etik ve demokrasi kültürüyle tanışamayacaktı.ve bu durum,darbe kokusunun gazeteciler üzerinde kurduğu hakimiyetin kalıcılaşmasına zemin hazırlayacaktı.
özgür olamayan ama her dem özgürleşmekten bahseden aslında baskı unsurlarından biri olup kamu oyunu bilinçlendirecek görsel, yazılı ve dinlesel iletişim araçlarıdır..
TÜRK MEDYASI= YANDAŞ MEDYA olmaktan çıkamadı ki!
İki kelimeyi bir araya getirip
tarafsız olmayı beceremiyor! !
İkinci dünya savaşında basın ikiye bölünmüştü.:Almanya’nın savaşı kazanacağında emin ve Almanlarla dostluğun daha da ileri boyutlara götürülmesi gerektiğini savunan Cumhuriyet ve Tasvir-i Efkar bir yandaydı.Karşılarında da Akşam,Tanin, ve vatan gazeteleri…
Allah birdir dese, bunlar böle diyorsa kesin altından bir çapanoğlu çıkar diye düşünmemi sağlayandır. (töbe töbee adamı zorla günaha sokarlar) kendi çıkarları dışında hiç bir şeyi umursamadıkları için fazla ciddiye almaya gerek yoktur, meslek etiğinden de bihaberdirler.
oportünist ve mixer diyebiliyorum sadece.....
Aydın doğan tekeli
Acınacak haldekiler
özenti bir medya. nerede bi rant kapısı bulsa, gider ona yapışır...
Bizim basın tarihinde,ünlü bir BabaTahir vardır. O dönemlerde,Terkos Gölü’ünden İstanbul’a su şebekesi kurmaya kalkan Bir Fransız şirketinden haraç istemiştir.Şirket haracı vermeyince de Baba Tahir’in gazetesinde şöyle bir haber çıkmıştır.
-Terkos Gölü’nüde bir domuz leşine rastlandı.Gölden gelen mekrup olma ihtimali üzerine…
Kendine abone bulmakta zorlanan Fransız şirketi,bu haber üzerine Baba Tahir’e vermiştir istediği haracı.
Ve ertesi gün haber şöyle düzeltilmiştir:Gölde görülün cismin domuz leşi değil,bir ağaç kütüğü olduğu anlaşılmıştır.
Sayın Çetin Altan’dan alıntı.
Resmi ideoloji,Cumhuriyet Gazetesi’nin sütunlarında dört başı bayındır işleniyor,beyinlereçakılıyordu. Yeryüzünde,insanlığın hizmetinde ne varsa,bunun “Türkler tarafından icat edildiği” bilmeyenler anlatılıyordu.Ateşi,tarım aletlerini,Türklerin icat ettiği,hayvanları yine Türkler tarafından evcilleştirildiği,bu gazete tarafında öğrenilmiş oldu.Öyle ki,bir ara “Kızılderililerin Türk olduğu” noktasına bile vardı komedinin boyutları.1930’larda “Hitler sempatisi”boy gösterdi.Buna karşın sosyalizm düşmanlığı daha da arttı.
içi boş kiralık kalemler..
ABD yanlısı basın
batı yalakalığı ile geçinenlerin yeri
“Acı içinde yaşayanları rahatlatmak,rahat içinde yaşayanlara acıyı tanıtmak”(Gazeteciliğin A:B:D ‘ki tanımı) Türk medya’sı Serge Halimi’nin değimiyle Düzenin bekçiliğini yapmaktadır. İdeolojik amaçlar uğruna toplumu” obje”N esne” haline getirmiştir.
Doğrudur,
Türk basını genelde, nabza göre şerbet vermeyi iiyi becerir.
Yeri gelir kralcı olur,
yeri gelir Cumhuriyetçi olur,
yeri gelir Atatürkçü olur,
yeri gelir Darbe yanlısı bile olur.
Medya gibi güçlü ve etkili bir silahı bir iki para babasının eline verirseniz,
o para babası kendine en uygun işleri yapanın borazancılığını yapar.
Bütün dünyada da böyledir.
Basında tekelleşmeye hayır denmelidir.
Türk medyasında gazeteci,bildiğini bağlı olduğu medya grubunun çıkarını gözetmek için saklıyor.Devletin illegal eylemlerini suni gündem yaratarak geçiştiriyor.Kamuoyunun dikkatini toplumsal gerçeklerden uzaklaştırarak zamanını patronunu aklamakla geçiriyor.
Osmanlı döneminde Sultancı,Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında Atatürkçü,Demokrat Parti döneminde Menderesçi olmuştur. 1960 yıllarından sonra ise askeri darbelerle generallerin postası olmuştur.
Medya,Diyarbakır’ın çöplerinden yiyecek toplayan çocukların ıstırabını Ankara’daki Meclis’e veya Bebek semtinde oturanlara tanıtmak gibi bir gazetecilik anlayışına sahip değildir.İstisnai örneklerin ise duygu sömürmeye yönelik olduğunu,acı çekenlerin bir reyting aracına dönüştüğünü görüyoruz.
Türk medyası ile sivil halk sivilleşme konusunda istekli değildir
Askeri geleneğin devamını çoğulcu demokratik anlayışa tercih
Eden bir anlayışa sahiptirler.Köşeye sıkıştıklarında şoven milliyetçilik en öncelikli savunma mekanizmalarıdır. Ahmet Kahraman (cici Basın 1996)
Türkiye'de başarı ve başarısızlıklar her zaman çok abartılıyor,özellikle de 'kaliteli' Türk medyası tarafından. O yüzden toplum spor seyyetmeye gitmiyor.maç kazanmaya gidiyor.hiç bir çocuk evden çıkarken 'anne ben maç kazanmaya gidiyorum der mi? Ben maç oynamaya gidiyorum der.Çünkü, futbol bir oyundur ve oynanır.Bizde her şey skor tabelasına bağlı.
Dünyada bizim medyamız kadar satılmış, kendi milletine düşman ve şerefsiz bir medya var mıdır?
Medyamızdan şikayetciysek eğer kendi basınımızı seçelim ve diğer yayın organlarına pirim vermeyelim.Bunu başarabilirsek bir sonraki adım gelecektir.Bu da onları dışlamak.
Maalesef Türk Medyası Türklerin elinde değil... Görünmeyen güçlerin elinde(Göremeyenlere) .
Ayrıca özellikle gazeteler başta olmak üzere YARGISIZ İNFAZ ı en iyi beceren kuruluşlar topluluğu. Devlet Millet aleyhine ellerinden geleni yapıyorlar işin ilginci Türk Devleti bile bunlara ses çıkaramıyor....ÇOK İLGİNÇ ÇOOOK....
Bu ülkenin medyası yok.Bu ülkenin medyası olsaydı biz bu hallere düşer miydik?
Avrupa'nın ve Amerika'nın kıçını yalamaya her zaman hazır bir medya.. Yoksa KOç'ta Sabancı'da ayıplar
- yazık ayıp yoksa siz komünist misiniz
der..
TÜRKİYEDE ki ulusal uyanışın sesisini kısmaya çalışan medya.türkiyeyi soyanlara destek çıkan medya.bilimsel çalışma yapmayan medya.televole kültürünü halka anlatmayan tersine aşılayan medya.
istediği partiyi iktidar yapma gücüne sahip olan medya.istediği insanı karalayan medya.
sonuçta kartel medyası.
cogunun günümüzde maalesef 'bunlar gercekten türkmü yoksa yabancilarin avukatligini yapip toplumu yanlis yönlendiren palyacolar dernegimi? ' dedirten kurumlarin ortak adi.
Televole medyası.