"Istırap çeken dünyada barış ve esenliği yeniden kurmak ve insanlığın yalnız maddi değil, manevi gelişmesini de sağlamak isteyenler, Atatürk'ün yön göstericiliğinden örnek ve kuvvet almalıdırlar." (Prof.Dr. Herbert MELZIG Ortadoğu uzmanı Alman tarihçi)
"...... 920'nin 16 Mart sabahı. Üçümüzü uykuda kesti kâfir, kurşuna dizdi ikimizi. Şimdi üçümüz : Abdullah ve Osman ve Abdülkadir, taşları yan yana yatar Eyüp'te. Arama, bulamazsın ikimizin kabrini, belki maşrıkta, belki mağripte, biz de bilemeyiz yerini. ......"
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ve MÜCADELE ARKADAŞLARI 'nı anıyoruz.
ATATÜRK gibi, TÜRK gibi, TÜRKÇE gibi, TÜRKİYE gibi, TÜRKİYE CUMHURİYETİ gibi...
... içinde TÜRK sözcüğü geçen her kavrama, her olguya düşmanlığını kusan etnik ayrılıkçı çete uzantısı kadınlı erkekli ayak takımının,
Bağımsızlık Savaşımız'a gönderme yaparak, "keşke yunan kazansaydı" diyecek kadar soysuzlaşabilen çirkef yobaz artıklarının,
Çıkar için Türk-antiTürk ayrımı yapmadan her yöne yılışan ve eğilip bükülebilme yeteneği(!) sergileyen sırnaşık rüzgar güllerinin,
Korkudan "tarafsızlık" ayağına yatıp merdiven altlarını mesken edinen, idrar kaçağından muzdarip içi boş zavallıların...
... inadına,
... Ulusumuzu ve Ülkemizi yoktan var eden, ancak, Cuma ve diğer hutbelerde adları kasıtlı atlanan GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ve MÜCADELE ARKADAŞLARI her Cuma bu başlıkta anılmaktadır.
Tüm "insanlar" davetlidir.
Meraklısına(!): Evet... Bu anma köşesi, Ulusal Onur'dan ve dahi İnsanlık Onuru'ndan yoksun utanmaz çakallar, sifon çekilip lağıma gönderilinceye kadar sürecek.
O GÖZLER Kİ o gözler ki vahşidir yangın kızıllıklarıyla korkunç kanlı bir sevdayı çoğullaştırır karanlık kirpikleri
göz değildirler bir namludan fırlamış mermi çekirdeklerio gözler ki çakmaktaki alev zehirli hançerlerdeki uç yakut bir avize gibi yalnızlığımızda dururlar nereye gitsek gelir bizi bulurlar gelir bizi bulurlar bulurlar
"Geceye karışan güneşin yaz yorgunu çehresinden öptüğünde ay, hazin bir hüznün eylül ezgisi düşüyor havaya. Tütün ve kül kokuyor ışığı ıslak cadde.
Yoksunluk tünerken çıplak dallara, sararmış yeşil gömleğini toprağa bırakıyor yaprak. Her adımda ayak bileklerimi öpüyor, solgun yüzünü gözlerimden kaçırarak.
(......)
İşte böyle sevgili... Her şeyi anlatır da, bir seni anlatırken nutku tutulur yüreğimdeki hazanın. Savruk cümlelerle okşar, dili lâl binlerce satıra sığdıramam özlemini. Ki çoğu kez dilekler asarım her damlaya bereketlensin diye aşk, aşkın aksi sedasıyla hüküm sürsün sonbahar diye. ......"
Bizim gözümüzde çiftçi çoban işçi tüccar zanaatkar doktor kısaca herhangi bir bir toplumsal kurumda çalışan her vatandaşın hak menfaat ve hürriyeti eşittir
SAAT ile TAKVİM Bir toplantıya konuk olarak katılan akepe'li reYiz'den de bir konuşma yapması isteniyor; bu isteği ikiletmeyen reYiz çıkıyor kürsüye ve başlıyor konuşmaya.
Bir saat, iki saat, üç saat, dört saat, yatanlar, kalkanlar, esneyenler, uyuklayanlar, dışarı çıkanlar, geri gelenler falan oluyor ama bir türlü bitmek bilmiyor konuşma.
En sonunda reYiz durumun farkına varıyor ve, "Yahu arkadaşlar" diyor, "ben sanki biraz fazla uzattım. Sabah erken evden çıkarken saatimi yanıma almayı unutmuşum da..."
Salonun arkalarından bir ses yükseliyor: "Beyim sen bırak saati de duvardaki takvime bak takvime!"
"Ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin; savaş sloganlarımız kulaktan kulağa yayılacaksa, silahlarımız elden ele geçecekse, başkaları mitralyöz sesleriyle, savaş ve zafer naralarıyla cenazelerimize ağıt yakacaklarsa ölüm hoş geldi, safa geldi." (ERNESTO CHE GUEVARA)
İSTEMSİZ ÖLÜM Darağacında uzatmalı hayatlar Yağlı urgandan biçilmiş gerdanlık Beklemeyi bilmez istemsiz ecel Çarpar dört ayağı mamur dünyaya Çözülür gözlerden sürmeler Tutulur bedende iradeler Can tene değdiği yerden çekilir Ağlarken doğmak Severken ölmek Ne gariptir...
"...... soframızda kuşsütü balık yumurtası yoksa da işçi ellerinin tadı aydın gözlerinin balı var ne zaman kekik koksa gül koksa çamaşırlarım elma erik ceviz zeytin portakal anam koksa çamaşırlarım ucuz çamaşırlarım ucuz sabunlarda ellerini anımsarım ......"
"Bu memleket tarihte Türk'tü, halde Türk'tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır." (GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK)
"Istırap çeken dünyada barış ve esenliği yeniden kurmak ve insanlığın yalnız maddi değil, manevi gelişmesini de sağlamak isteyenler, Atatürk'ün yön göstericiliğinden örnek ve kuvvet almalıdırlar."
(Prof.Dr. Herbert MELZIG
Ortadoğu uzmanı Alman tarihçi)
"......
920'nin 16 Mart sabahı.
Üçümüzü uykuda kesti kâfir,
kurşuna dizdi ikimizi.
Şimdi üçümüz :
Abdullah ve Osman ve Abdülkadir,
taşları yan yana yatar Eyüp'te.
Arama, bulamazsın ikimizin kabrini,
belki maşrıkta, belki mağripte,
biz de bilemeyiz yerini.
......"
(NAZIM HİKMET RAN'ın "Kuva-yi Milliye Destanı, 5. Bap"tan)
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
ve
MÜCADELE ARKADAŞLARI 'nı anıyoruz.
ATATÜRK gibi,
TÜRK gibi,
TÜRKÇE gibi,
TÜRKİYE gibi,
TÜRKİYE CUMHURİYETİ gibi...
... içinde TÜRK sözcüğü geçen her kavrama, her olguya düşmanlığını kusan etnik ayrılıkçı çete uzantısı kadınlı erkekli ayak takımının,
Bağımsızlık Savaşımız'a gönderme yaparak, "keşke yunan kazansaydı" diyecek kadar soysuzlaşabilen çirkef yobaz artıklarının,
Çıkar için Türk-antiTürk ayrımı yapmadan her yöne yılışan ve eğilip bükülebilme yeteneği(!) sergileyen sırnaşık rüzgar güllerinin,
Korkudan "tarafsızlık" ayağına yatıp merdiven altlarını mesken edinen, idrar kaçağından muzdarip içi boş zavallıların...
... inadına,
... Ulusumuzu ve Ülkemizi yoktan
var eden, ancak, Cuma ve diğer
hutbelerde adları kasıtlı atlanan
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
ve MÜCADELE ARKADAŞLARI
her Cuma bu başlıkta anılmaktadır.
Tüm "insanlar" davetlidir.
Meraklısına(!):
Evet... Bu anma köşesi,
Ulusal Onur'dan ve dahi
İnsanlık Onuru'ndan yoksun
utanmaz çakallar, sifon çekilip
lağıma gönderilinceye kadar sürecek.
Yetenek(!) göstergesi ;))
... Bu arada, günaydın Ata Kızı.
Bu kadar düşman edinmek her babayiğidin harcı değildir tabi:)))
Günaydın Ata Kızı,
Ben de Oscar'lık evelallah :)))
Bana Nobel ödüllü vermeliler:))
Düşmanın yoksa, hayatta hiç başarılı olamadın demektir. (ERNESTO CHE GUEVARA)
O GÖZLER Kİ
o gözler ki vahşidir
yangın kızıllıklarıyla korkunç
kanlı bir sevdayı çoğullaştırır
karanlık kirpikleri
göz değildirler
bir namludan fırlamış
mermi çekirdeklerio gözler ki
çakmaktaki alev
zehirli hançerlerdeki uç
yakut bir avize gibi yalnızlığımızda dururlar
nereye gitsek gelir bizi bulurlar
gelir bizi bulurlar
bulurlar
ATTİLA İLHAN
Tuba Yıldırım 02.05.2023 - 07:54
Sevgili Yasemin ve Turhan bey'e
Ve mekâna..
Çok teşekkürler güzel yüreklim
Sevgimle :)
Dizlerimin üzerinde yaşamaktansa,
ayaklarımın üzerinde ölmeyi tercih ederim.
(ERNESTO CHE GUEVARA)
BÜYÜK YALNIZLIK
Önce çaresizlik çaldı kapıları
Sonra yoksulluk
Bütün aşina çehreler silindi aynalardan
Bir anda boşaldı dünya
Yapayalnız kaldık
Tez tükendi umut ekmeği
Bitiverdi suların hayali
Çevirdik derin bir karanlığa gözlerimizi
Sen ey büyük yalnızlık
Bir sen terketmedin bizi
ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
Günaydın Tuba hanım
Teşekkürler paylaşım için
Ve saygılar...
Sevgili Yasemin ve Turhan bey'e
Ve mekâna..
Mekâna selâm.
Çok tanınmış bir mankenimiz demişti ya( BENİM OYUMLA ÇOBANIN OYU BİR Mİ ) diye
(Onaylamıyorum)
Şimdi bende soruyorum. HİÇ RÜŞVET ALANLA ALMAYANIM OYU BİR Mİ?
ALANIN OYU GARANTİ TABİ;)
Saygılarımla
"Geceye karışan güneşin
yaz yorgunu çehresinden öptüğünde ay,
hazin bir hüznün eylül ezgisi düşüyor havaya.
Tütün ve kül kokuyor ışığı ıslak cadde.
Yoksunluk tünerken çıplak dallara,
sararmış yeşil gömleğini
toprağa bırakıyor yaprak.
Her adımda ayak bileklerimi öpüyor,
solgun yüzünü gözlerimden kaçırarak.
(......)
İşte böyle sevgili...
Her şeyi anlatır da,
bir seni anlatırken nutku tutulur
yüreğimdeki hazanın.
Savruk cümlelerle okşar,
dili lâl binlerce satıra
sığdıramam özlemini.
Ki çoğu kez
dilekler asarım her damlaya
bereketlensin diye aşk,
aşkın aksi sedasıyla
hüküm sürsün sonbahar diye.
......"
(DİLEK USTA'nın "Esaslı Bir Melankoli" şiirinden)
Ben de sizi kutlarım.Yasemin hanım.
Teşekkür ve saygılarımla...
Bizim gözümüzde çiftçi çoban işçi tüccar zanaatkar doktor kısaca herhangi bir bir toplumsal kurumda çalışan her vatandaşın hak menfaat ve hürriyeti eşittir
M.K.Atatürk
Emek ve dayanışma gününüzü kutlarım Turhan bey
Saygılar
İşçiye, Emekçiye, Emeğe,
1 MAYIS'a Günaydın !
SAAT ile TAKVİM
Bir toplantıya konuk olarak katılan akepe'li reYiz'den de bir konuşma yapması isteniyor; bu isteği ikiletmeyen reYiz çıkıyor kürsüye ve başlıyor konuşmaya.
Bir saat, iki saat, üç saat, dört saat, yatanlar, kalkanlar, esneyenler, uyuklayanlar, dışarı çıkanlar, geri gelenler falan oluyor ama bir türlü bitmek bilmiyor konuşma.
En sonunda reYiz durumun farkına varıyor ve, "Yahu arkadaşlar" diyor, "ben sanki biraz fazla uzattım. Sabah erken evden çıkarken saatimi yanıma almayı unutmuşum da..."
Salonun arkalarından bir ses yükseliyor:
"Beyim sen bırak saati de duvardaki takvime bak takvime!"
"Ölüm nereden ve
nasıl gelirse gelsin;
savaş sloganlarımız
kulaktan kulağa yayılacaksa,
silahlarımız elden ele geçecekse,
başkaları mitralyöz sesleriyle,
savaş ve zafer naralarıyla
cenazelerimize ağıt yakacaklarsa
ölüm hoş geldi, safa geldi."
(ERNESTO CHE GUEVARA)
İSTEMSİZ ÖLÜM
Darağacında uzatmalı hayatlar
Yağlı urgandan biçilmiş gerdanlık
Beklemeyi bilmez istemsiz ecel
Çarpar dört ayağı mamur dünyaya
Çözülür gözlerden sürmeler
Tutulur bedende iradeler
Can tene değdiği yerden çekilir
Ağlarken doğmak
Severken ölmek
Ne gariptir...
(Alıntı: Meyra01, edebiyatdefteri.com)
"......
soframızda kuşsütü
balık yumurtası yoksa da
işçi ellerinin tadı
aydın gözlerinin balı var
ne zaman kekik koksa
gül koksa çamaşırlarım
elma erik ceviz zeytin portakal
anam koksa çamaşırlarım
ucuz çamaşırlarım
ucuz sabunlarda ellerini anımsarım
......"
(HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL'den)