Kimdin bilmiyorum hiç ilgilenmiyorum da ama ATA mı güzel anlatıyordun. bugün 19 Mayıs 1919 kurtuluş mücadelesinin başladığı gün. Bir şeyler yazman gerek Turhan aGa :))
“Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi, dünyada hiçbir milletin kadını, ‘ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet gösterdim’ diyemez. anneler gününüz kutlu olsun
Din vardır ve lâzımdır. Temeli çok sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi; fakat bina, uzun asırlardır ihmale uğramış. Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayı takviye etmek lüzumu hissedilmemiş. Aksine olarak birçok yabancı unsur -tefsirler, hurafeler- binayı daha fazla hırpalamış. Bugün bu binaya dokunulamaz, tamir de edilemez. Ancak zamanla çatlaklar derinleşecek ve sağlam temeller üstünde yeni bir bina kurmak lüzumu hasıl olacaktır.
Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamağa çalışıyor; kaste ve fiile dayanan taassupkâr hareketlerden sakınıyoruz. Gericilere asla fırsat vermeyeceğiz. (Asaf İlbay Anlatıyor, Yakınlarından Hatıralar, S. 102-103)
Ey arkadaşlar! Tanrı birdir, büyüktür; tanrısal inanışların belirtilerine bakarak diyebiliriz ki: İnsanlar iki sınıfta, iki devirde mütalâa olunabilir. İlk devir insanlığın çocukluk ve gençlik devridir. İkinci devir, beşeriyetin erginlik ve olgunluk devridir.
Biz her görüş açısından medenî insan olmalıyız. Çok acılar gördük. Bunun sebebi dünyanın vaziyetinin anlamayışımızdır. Fikrimiz, düşüncemiz, tepeden tırnağa kadar medenî olacaktır. Şunun bunun sözüne ehemmiyet vermeyeceğiz. Bütün Türk ve İslâm âlemine bakın; düşüncelerini, fikirlerini medeniyetin emrettiği değişiklik ve yükselmeye uydurmadıklarından ne büyük felâket ve ıstırap içindedirler. Bizim de şimdiye kadar geri kalmamız, en nihayet son felâket çamuruna batışımız bundandır. 5-6 sene içinde kendimizi kurtarmışsak zihniyetlerimizdeki değişmedendir. Artık duramayız. Mutlaka ileri gideceğiz; çünkü mecburuz. Millet açıkça bilmelidir, medeniyet öyle kuvvetli bir ateştir ki, ona kayıtsız olanları yakar, mahveder. İçinde bulunduğumuz medeniyet ailesinde lâyık olduğumuz yeri bulacak ve onu koruyacak ve yükselteceğiz. Refah, mutluluk ve insanlık bundadır. 1925
Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz Cumhuriyeti kurduk, o on yaşını doldururken demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır. 1933 (Afetinan, Atatürk Hakkında B. H., S. 251)
Cumhuriyet düşünce serbestliği taraftarıdır. Samimî ve meşru olmak şartiyle her fikre hürmet ederiz. Her kanaat bizce muhteremdir. Yalnız muarızlarımızın insaflı olması lâzımdır. 1923 (Atatürk'ün S.D. III, S. 71)
Cumhuriyet ahlâki fazilete dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. 1925 (Atatürk'ün S.D. II, S.231)
Türk milletinin tabiat ve âdetlerine en uygun olan idare Cumhuriyet idaresidir. 1924 (Atatürk'ün S.D. III, S. 74)
Cumhuriyet, yeni ve sağlam esaslariyle, Türk milletini emin ve sağlam bir istikbal yoluna koyduğu kadar, asıl fikirlerde ve ruhlarda yarattığı güvenlik itibariyle, büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur. 1936 (Atatürk'ün S.D. I, S. 372)
Tam bağımsızlık, bizim bugün üzerimize aldığımız vazifenin temel ruhudur. Bu vazife, bütün millete ve tarihe karşı yüklenilmiştir. Bu vazifeyi yüklenirken, tatbik kabiliyeti hakkında şüphe yok ki çok düşündük. Fakat netice olarak edindiğimiz görüş ve iman, bunda, muvaffak olabileceğimize dairdir. Biz, böyle işe başlamış adamlarız. Bizden evvelkilerin işledikleri hatalar yüzünden, milletimiz sözde mevcut zannolunan bağımsızlığında kayıtlı bulunuyordu. Şimdiye kadar Türkiye'yi, medeniyet dünyasında kusurlu gösteren neler düşünülebilirse, hep bu hatadan ve bu hataya uymadan doğmaktadır. Bu hataya uyma neticesi; mutlaka, memleket ve milletin bütün haysiyetinden ve bütün yaşama kabiliyetinden soyunma ve uzaklaşmasını gerektirebilir. Biz; yaşamak isteyen, haysiyet ve şerefiyle yaşamak isteyen bir milletiz. Bir hataya uyma yüzünden bu özelliklerden mahrum kalmaya tahammül edemeyiz. Bilgin, cahil, istisnasız bütün millet fertleri, belki içinde bulundukları güçlükleri tamamen anlamaksızın, bugün yalnız bir nokta etrafında toplanmış ve fakat sonuna kadar kanını akıtmaya karar vermiştir. O nokta; tam bağımsızlığımızın temini ve devam ettirilmesidir.
ŞU BİZİM GOnŞULAR :))) 2 (Toplumumuza Özgü Seçmeceler)
2’nin üç, 3’ün iki harfli olmasına kafayı taktı, intihara kalkıştı. Halen yoğun bakımda
Elini öptürmek istemeyip de elini iyice aşağı indirip beni her bayram yerlerde süründüren yaşlı akrabam, yapma bunu. Yemin oSSun dÜverim seni!
Dr. Oetker'in puding yapmak için tıp okumasına ne gerek vardı, yıllardır bir türlü çözemedim.
Kulağımda kulaklık var, dürtüp "Müzik mi dinliyorsun? diyor. Yok, kuleden iniş izni istiyorum, pilotum ya!
Pizzayı yuvarlak yapıp üçgen keserek kare kutuya koyanla, evleri kare ve dikdörtgen yapıp adını daire koyan kişiler hakkında suç duyurusunda bulundu. İşleme koymadılar. Şimdilerde dağa çıkmak için hazırlık yapıyormuş.
Eve gelen misafir "Tuvalet var mı?" diye sorunca ayarım bozuluyor...Yok, biz poşete yapıp, gece el ayak çekilince karşı dairenin kapısına bırakıyoruz gizlice.
Annesine sordu, "Anne ben evlatlık mıyım?" diye... Anne panikledi, "Yok evladım" dedi, "öyle bişey olsa seni mi seçerdik?"
ŞU BİZİM GOnŞULAR :))) 1 (Toplumumuza Özgü Seçmeceler)
Misafirin yanında dayak yemeyeceğini bildiği için sınırları zorlayan çocuğumuzdaki cesaret kimsede yoktur.
İngilizcemizi ne kadar geliştirirsek geliştirelim, "30 years"ı içimizden "otuz years" diye okumaya mahkumuz. Yalan mı Neriman?
Kavgaların en çok "Ne bakıyon len?!" diye çıktığı ülkemizde, otobüslere karşılıklı koltuk yapmanın mantığını(!) hiç düşündünüz mü?
Komşunun gelini, dişini fırçalayan kocayı bulmuş da, macunu ortadan sıkmayanını istiyor. Ner'de o bolluk,!
Neredeyse her türlü taşıtta emniyet kemeri zorunlu, ama otobüslerde ayakta gitmek serbest. Bu ne yaman çelişkidir anne?!
Komşunun oğlu "Aabi bilgisayar çalışıyor mu?" diye sordu. "Hayır, ev hanımı" dedim. Hala yüzüme bakıyor.
Toplumumuza özgü ikna şekli: "Ölümü gör!"
Bazen başımı alıp gidesim geliyor uzaklara, ama Müge Anlı nasıl olsa bulur beni diye vazgeçiyorum.
Komşu amcayı, çağırma tuşuna defalarca bastığında asansörün daha hızlı gelmeyeceği konusunda tam 3 yıldır ikna edemiyorum. İmdaattt !!!
Lisedeydi. Annesi bir gün onu ders çalışırken gördü, gözleri yaşardı. "Kıyamam ben anneme" dedi ve bir daha ağlatmamak için ders çalışmayı bıraktı. Şimdi limon satıyor pazarda.
"Bir kadınla röportaj yapılıyor. Önümüzdeki seçimlerdeki siyasi tercihi soruluyor. Kadın mevcut iktidardan yana olduğunu ve bu iktidarın devam etmesi gerektiğini anlatıyor.
Bunun nedenini şöyle açıklıyor: 'Bu iktidar gelmeden önce biz hastane kuyruklarında beklerdik. Doktorlar bize emir verirdi. Şimdi ise doktorlar bizim emrimizde. Biz artık doktorları dövebiliyoruz' diyor.
Kanım dondu. Gerçekten. Kadının iktidarın sürmesini istemesindeki yüce(!) amaca bakar mısınız?!
Kötülüğün türlü çeşidini gördük de, kötülüğün, insan olmaktan uzaklığın böylesine fütursuzca ve hatta övünülerek sergilendiğine pek şahit olmamıştık.
Belli ki, iktidarın 'Özgürlükleri genişlettik' sözü boşuna değil. Fikir özgürlüğü değilse bile, doktor dövme özgürlüğü(!) genişletilmiş. Anlaşılan bir kısım seçmenin beklediği özgürlük(!) de bu imiş. (Fatih ALTAYLI'dan)
Son Dakika; Genel Sağlık-İş, kadın hakkında suç duyurusunda bulundu.
aGa soruyor: Peki sen ÖZGÜRLÜK'ten ne aNNayOn Neriman?.. Yaklaşma, uzaktan cevap ver.
"uzun yanlışlarla battı gemiler geçtikleri her yerde İçindekiler
toy rüzgarlarda yelken açan düşlerimiz uğradığımız adalarda dağıldı geçtiğimiz gemilerde kaldı çarpılmış yüreklerimiz boşlukta el sallayan biri var hala bizim varamadığımız uzaklıklara
ne kulaklarımızda siren sesleri ne kadırga serenlerinin yol açtığı birkaç tuzlu resim içimiz bir ada kuraklığı sualtı batıklarıyız gündemin ......"
(MURATHAN MUNGAN'ın "Eski Fenerler Eski Gemiler" şiirinden)
MAHUR BESTE şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız o mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız o mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız
bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı gittiler akşam olmadan ortalık karardı
bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara simsiyah bir teselli olur belki kalanlara geceler uzar hazırlık sonbahara
ATTİLA İLHAN
* Mahur Beste'nin öyküsü: Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edildiğini radyodan duyan Attilâ İlhan, şiiri Karşıyaka'dan İzmir'e geçmek için bindiği vapurda oluşturmaya başlamıştır.
Şiiri Ahmet Kaya bestelemiştir.
Müjgan" bir kadın ismi olup Farsçada "kirpik" demektir.
Bir dost tebessümü kışı yaza çevirir..
?si=kwKggMe17vLSBZ3f
Sevgili Atakızı ve sayfaya
Saygılarımla
?si=zm20zYe3WgSmkt5H
Cumhuriyet kaçınılmaz bir dönüşümdü anlayana..
Mekâna ve ziyaretçilerine saygılarımla
100. yıla saygıyla
?si=sKnT8KneQrcO-zZw
TRT de bu görüntü ve ses ile uyanmak kaç kişiye nasip olmuştur.
?si=SPDAnNCPO-MDE74B
Kimdin bilmiyorum hiç ilgilenmiyorum da ama ATA mı güzel anlatıyordun. bugün 19 Mayıs 1919 kurtuluş mücadelesinin başladığı gün. Bir şeyler yazman gerek Turhan aGa :))
Turhan bey'e ve mekâna saygılarımla
Sen bir evlat yetiştirdin o evlat bir millet yetiştirdi. Atatürk’ümüzün annesi Zübeyde Hanım’ın Anneler Günü kutlu olsun
“Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi, dünyada hiçbir milletin kadını, ‘ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet gösterdim’ diyemez.
anneler gününüz kutlu olsun
Yüreğine sağlık Sevgili Yasemin.
ATATÜRK DİYOR Kİ!
Türk Milleti
Benim hayatta yegâne fahrim, servetim Türklükten başka bir şey değildir.
Bu memleket tarihte Türktü, halde Türktür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır.
1923
ATATÜRK DİYOR Kİ!
Türk Milleti
Benim hayatta yegâne fahrim, servetim Türklükten başka bir şey değildir.
Bu memleket tarihte Türktü, halde Türktür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır.
1923
ATATÜRK DİYOR Kİ!
Din ve Lâiklik
Din vardır ve lâzımdır. Temeli çok sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi; fakat bina, uzun asırlardır ihmale uğramış. Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayı takviye etmek lüzumu hissedilmemiş. Aksine olarak birçok yabancı unsur -tefsirler, hurafeler- binayı daha fazla hırpalamış. Bugün bu binaya dokunulamaz, tamir de edilemez. Ancak zamanla çatlaklar derinleşecek ve sağlam temeller üstünde yeni bir bina kurmak lüzumu hasıl olacaktır.
Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamağa çalışıyor; kaste ve fiile dayanan taassupkâr hareketlerden sakınıyoruz. Gericilere asla fırsat vermeyeceğiz. (Asaf İlbay Anlatıyor, Yakınlarından Hatıralar, S. 102-103)
Ey arkadaşlar! Tanrı birdir, büyüktür; tanrısal inanışların belirtilerine bakarak diyebiliriz ki: İnsanlar iki sınıfta, iki devirde mütalâa olunabilir. İlk devir insanlığın çocukluk ve gençlik devridir. İkinci devir, beşeriyetin erginlik ve olgunluk devridir.
ATATÜRK DİYOR Kİ!
Medeniyet
Biz her görüş açısından medenî insan olmalıyız. Çok acılar gördük. Bunun sebebi dünyanın vaziyetinin anlamayışımızdır. Fikrimiz, düşüncemiz, tepeden tırnağa kadar medenî olacaktır. Şunun bunun sözüne ehemmiyet vermeyeceğiz. Bütün Türk ve İslâm âlemine bakın; düşüncelerini, fikirlerini medeniyetin emrettiği değişiklik ve yükselmeye uydurmadıklarından ne büyük felâket ve ıstırap içindedirler. Bizim de şimdiye kadar geri kalmamız, en nihayet son felâket çamuruna batışımız bundandır. 5-6 sene içinde kendimizi kurtarmışsak zihniyetlerimizdeki değişmedendir. Artık duramayız. Mutlaka ileri gideceğiz; çünkü mecburuz. Millet açıkça bilmelidir, medeniyet öyle kuvvetli bir ateştir ki, ona kayıtsız olanları yakar, mahveder. İçinde bulunduğumuz medeniyet ailesinde lâyık olduğumuz yeri bulacak ve onu koruyacak ve yükselteceğiz. Refah, mutluluk ve insanlık bundadır. 1925
Cumhuriyet
ATATÜRK DİYOR Kİ!
Cumhuriyet
Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz Cumhuriyeti kurduk, o on yaşını doldururken demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır. 1933 (Afetinan, Atatürk Hakkında B. H., S. 251)
Cumhuriyet düşünce serbestliği taraftarıdır. Samimî ve meşru olmak şartiyle her fikre hürmet ederiz. Her kanaat bizce muhteremdir. Yalnız muarızlarımızın insaflı olması lâzımdır. 1923 (Atatürk'ün S.D. III, S. 71)
Cumhuriyet ahlâki fazilete dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. 1925 (Atatürk'ün S.D. II, S.231)
Türk milletinin tabiat ve âdetlerine en uygun olan idare Cumhuriyet idaresidir. 1924 (Atatürk'ün S.D. III, S. 74)
Cumhuriyet, yeni ve sağlam esaslariyle, Türk milletini emin ve sağlam bir istikbal yoluna koyduğu kadar, asıl fikirlerde ve ruhlarda yarattığı güvenlik itibariyle, büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur. 1936 (Atatürk'ün S.D. I, S. 372)
Sayfanın sahibine saygıyla
ATATÜRK DİYOR Kİ!
Bağımsızlık (İstiklâl)
Tam bağımsızlık, bizim bugün üzerimize aldığımız vazifenin temel ruhudur. Bu vazife, bütün millete ve tarihe karşı yüklenilmiştir. Bu vazifeyi yüklenirken, tatbik kabiliyeti hakkında şüphe yok ki çok düşündük. Fakat netice olarak edindiğimiz görüş ve iman, bunda, muvaffak olabileceğimize dairdir. Biz, böyle işe başlamış adamlarız. Bizden evvelkilerin işledikleri hatalar yüzünden, milletimiz sözde mevcut zannolunan bağımsızlığında kayıtlı bulunuyordu. Şimdiye kadar Türkiye'yi, medeniyet dünyasında kusurlu gösteren neler düşünülebilirse, hep bu hatadan ve bu hataya uymadan doğmaktadır. Bu hataya uyma neticesi; mutlaka, memleket ve milletin bütün haysiyetinden ve bütün yaşama kabiliyetinden soyunma ve uzaklaşmasını gerektirebilir. Biz; yaşamak isteyen, haysiyet ve şerefiyle yaşamak isteyen bir milletiz. Bir hataya uyma yüzünden bu özelliklerden mahrum kalmaya tahammül edemeyiz. Bilgin, cahil, istisnasız bütün millet fertleri, belki içinde bulundukları güçlükleri tamamen anlamaksızın, bugün yalnız bir nokta etrafında toplanmış ve fakat sonuna kadar kanını akıtmaya karar vermiştir. O nokta; tam bağımsızlığımızın temini ve devam ettirilmesidir.
Sevgili Ata kızı aynı fikirdeyim.
Sayfayı açmak gönlünüze olabilir Turhan bey kapatmak sizin gönlünüze değil..
"Ölümün hüzünlü arkadaşı kar"
Bu dize nedense dedemin vefatını hatırlattı.. Annem çok ağlamıştı, bu toprakta babam çok üşür diye..
Saygılarımla
Günaydın,
Vallahi aşkınız meşkiniz bizi ilgilendirmez ama Atatürk’ü bu kadar güzel anlatan bir sayfa kapatılamaz bunu kabul etmiyorum.
ŞU BİZİM GOnŞULAR :))) 3
(Toplumumuza Özgü Seçmeceler)
Yan yana kelimesi ayrı yazılırken, apayrı kelimesinin birleşik yazılıyor. Adaletin bu mu dünya?
"Gözleri aşka gülen taze söğüt dalısın" diyor şarkı... Bu hayatımda duyduğum en kibar, en naif ODUNSUN deme yöntemi.
Her “Ne yapıyorsun” diye sorduğumda “Napim, sen n'apıyorsun?” sorusuyla karşılık veren bir arkadaşım var. Yıllardır ne yaptığını bilmiyorum.
"Gavur ölüsü gibi" sıfatı, sadece toplumumuzun kullandığı bir ağırlık birimidir.
Fırıncı bana sıcak ekmek vermeye kalkıştı.
"Aabi nasıl olsa eve gidince annem bayatları yedirecek" dedim. Sarıldık ağlaştık.
“Arkası gelmez dertlerimin” şarkısını söylerken göbek atan bir toplumuz. Kimse "Olur o kadar" demesin bana. Yimem.
İnsanımız gariptir. Camı siler "Ayna gibi oldu" der, aynayı siler "Cam gibi oldu" der. Sen ne diyon Neriman?
En iyi tedavi şekillerimizden biri: "Git bi elini yüzünü yıka!"
Pazarda çocuğunu kaybedince feryat figan ağlayarak dünyayı ayağa kaldıran, bulunca da eŞŞek sudan gelinceye kadar döven anne bizim annemizdir. Ellerinden ellerinden ellerinden...
(Can ATAKLI'dan derleme)
ŞU BİZİM GOnŞULAR :))) 2
(Toplumumuza Özgü Seçmeceler)
2’nin üç, 3’ün iki harfli olmasına kafayı taktı, intihara kalkıştı. Halen yoğun bakımda
Elini öptürmek istemeyip de elini iyice
aşağı indirip beni her bayram yerlerde süründüren yaşlı akrabam, yapma bunu. Yemin oSSun dÜverim seni!
Dr. Oetker'in puding yapmak için tıp okumasına ne gerek vardı, yıllardır bir türlü çözemedim.
Kulağımda kulaklık var, dürtüp "Müzik mi dinliyorsun? diyor. Yok, kuleden iniş izni istiyorum, pilotum ya!
Pizzayı yuvarlak yapıp üçgen keserek kare kutuya koyanla, evleri kare ve dikdörtgen yapıp adını daire koyan kişiler hakkında
suç duyurusunda bulundu. İşleme koymadılar.
Şimdilerde dağa çıkmak için hazırlık yapıyormuş.
Eve gelen misafir "Tuvalet var mı?" diye sorunca ayarım bozuluyor...Yok, biz poşete yapıp, gece el ayak çekilince karşı dairenin kapısına bırakıyoruz gizlice.
Annesine sordu, "Anne ben evlatlık mıyım?" diye... Anne panikledi, "Yok evladım" dedi, "öyle bişey olsa seni mi seçerdik?"
(Can ATAKLI'dan derleme)
ŞU BİZİM GOnŞULAR :))) 1
(Toplumumuza Özgü Seçmeceler)
Misafirin yanında dayak yemeyeceğini bildiği için sınırları zorlayan çocuğumuzdaki cesaret kimsede yoktur.
İngilizcemizi ne kadar geliştirirsek geliştirelim, "30 years"ı içimizden "otuz years" diye okumaya mahkumuz. Yalan mı Neriman?
Kavgaların en çok "Ne bakıyon len?!" diye çıktığı ülkemizde, otobüslere karşılıklı koltuk yapmanın mantığını(!) hiç düşündünüz mü?
Komşunun gelini, dişini fırçalayan kocayı bulmuş da, macunu ortadan sıkmayanını istiyor. Ner'de o bolluk,!
Neredeyse her türlü taşıtta emniyet kemeri zorunlu, ama otobüslerde ayakta gitmek serbest. Bu ne yaman çelişkidir anne?!
Komşunun oğlu "Aabi bilgisayar çalışıyor mu?" diye sordu. "Hayır, ev hanımı" dedim. Hala yüzüme bakıyor.
Toplumumuza özgü ikna şekli: "Ölümü gör!"
Bazen başımı alıp gidesim geliyor uzaklara, ama Müge Anlı nasıl olsa bulur beni diye vazgeçiyorum.
Komşu amcayı, çağırma tuşuna defalarca bastığında asansörün daha hızlı gelmeyeceği konusunda tam 3 yıldır ikna edemiyorum. İmdaattt !!!
Lisedeydi. Annesi bir gün onu ders
çalışırken gördü, gözleri yaşardı. "Kıyamam ben anneme" dedi ve bir daha ağlatmamak için ders çalışmayı bıraktı. Şimdi limon satıyor pazarda.
(Can ATAKLI'dan derleme)
URUN HA, KOMAN HA!
"Bir kadınla röportaj yapılıyor.
Önümüzdeki seçimlerdeki siyasi tercihi soruluyor. Kadın mevcut iktidardan yana olduğunu ve bu iktidarın devam etmesi gerektiğini anlatıyor.
Bunun nedenini şöyle açıklıyor:
'Bu iktidar gelmeden önce biz hastane kuyruklarında beklerdik. Doktorlar bize emir verirdi. Şimdi ise doktorlar bizim emrimizde. Biz artık doktorları dövebiliyoruz' diyor.
Kanım dondu. Gerçekten.
Kadının iktidarın sürmesini istemesindeki yüce(!) amaca bakar mısınız?!
Kötülüğün türlü çeşidini gördük de, kötülüğün, insan olmaktan uzaklığın böylesine fütursuzca ve hatta övünülerek sergilendiğine pek şahit olmamıştık.
Belli ki, iktidarın 'Özgürlükleri genişlettik' sözü boşuna değil. Fikir özgürlüğü değilse
bile, doktor dövme özgürlüğü(!) genişletilmiş. Anlaşılan bir kısım seçmenin beklediği özgürlük(!) de bu imiş. (Fatih ALTAYLI'dan)
Son Dakika;
Genel Sağlık-İş, kadın hakkında suç duyurusunda bulundu.
aGa soruyor:
Peki sen ÖZGÜRLÜK'ten ne aNNayOn Neriman?.. Yaklaşma, uzaktan cevap ver.
"uzun yanlışlarla battı gemiler
geçtikleri her yerde
İçindekiler
toy rüzgarlarda
yelken açan düşlerimiz
uğradığımız adalarda dağıldı
geçtiğimiz gemilerde kaldı
çarpılmış yüreklerimiz
boşlukta el sallayan biri var hala
bizim varamadığımız uzaklıklara
ne kulaklarımızda siren sesleri
ne kadırga serenlerinin
yol açtığı birkaç tuzlu resim
içimiz bir ada kuraklığı
sualtı batıklarıyız gündemin
......"
(MURATHAN MUNGAN'ın "Eski Fenerler Eski Gemiler" şiirinden)
Günaydın Tuba hanım,
Deniz Gezmiş seçimi çarpıcı idi.
Tşk ve iyi pazarlar.
Vatan, onu parsel parsel satanların değil; uğrunda darağacına gidenlerin vatanıdır.
Deniz Gezmiş
Hallacı Mansur'un ne idi suçu (ENEL HAK ) diyenler dar'a dolaştı.
Volkan Kaplan
MAHUR BESTE
şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
o mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız
gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
o mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız
bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
gittiler akşam olmadan ortalık karardı
bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
geceler uzar hazırlık sonbahara
ATTİLA İLHAN
* Mahur Beste'nin öyküsü:
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edildiğini radyodan duyan Attilâ İlhan, şiiri Karşıyaka'dan İzmir'e geçmek için bindiği vapurda oluşturmaya başlamıştır.
Şiiri Ahmet Kaya bestelemiştir.
Müjgan" bir kadın ismi olup Farsçada "kirpik" demektir.
Ulusumuzun
ve
İnsanlığın yüz akı
3 Fidan;
DENİZ,
HÜSEYİN
ve
YUSUF
6 Mayıs 1972 günü
Ölümsüzlüğe yürüdüler.
Saygıyla Merhabayla anıyoruz.
Teşekkürler Ata Kızı...
Ve saygılar.
Atamın bir sözüyle gün aysın o zaman
En büyük savaş, cahilliğe karşı yapılan savaştır.